Girê Cûdî’den gelen armağan

O mekânda, o yoğunluğun içinde bir tahta parçasına PKK ve YJA Star bayrağını işlemek, muhtemelen ölümden çalınan en büyük değerdir; direnişin ve insan kalabilmenin en somut halidir.

GERİLLA

Tüm mesafeleri bir anlık bile olsa ortadan kaldırıp "işte gerçek olan budur" dedirtti, notu eline alıp açan kadın gerillaya. 

Bir gerilla kampında oturuyorduk. Dışarıdan gelen kadın gerilla, yorgun bir halde sırtındaki yükü yere bırakarak diğer kadın gerillaya getirdiği notları verdi. Notları tek tek açarken eline birden iki küçük şey düştü. "Şey" diyorum, çünkü ben de ne olduğunu bilmiyordum. Gösterdiği heyecanlı refleksten onu mutlu eden bir şey olduğunu anlıyordum. Merak da etmiyor değildim. Hele bir de "Baksanıza heval, Girê Cûdî’den gelmiş" demesiyle merakım daha da arttı.

Eline düşen iki küçük tahta parçasına her iki yönünü çevirerek uzun uzun baktı. "Baksanıza" dedi heyecanla. "Bakın, işte budur her şeyin anlamı; yaratmak, göstermek, anlatmak istediğimiz şey budur" der gibiydi. Belki de o tahta parçalarını işleyen gerillanın terini, emeğini, işlerkenki duygusunu hatırladı.

Ne tuhaf, böyle şeyler çoğu insana küçük ve basit gelir. Oysa kendini yok etmeye niyetlenen dünya, tam da bu basit ve küçük denilen şeyin yarattığı maneviyatı yok etmeye çalışıyor.

GİRÊ CÛDÎ’DEKİ DİRENİŞ

Girê Cûdî’de gerillalar, tam üç yıldır işgalci Türk devletine karşı savaşıyor. Birçok başarılı eylem gerçekleştirip devrimci operasyonlar düzenlediler. Birçok kez işgalcilerin silahlarına el koyup mevzilerine girdiler. Defalarca, devletlerin utanması gereken kimyasal silahlara maruz kaldılar. Eylemlerde arkadaşları ya yaralandı ya da şehit oldu. İşgalcilerin durmadan attığı havanların, obüslerin sesleri kulaklarında yankılandı. “Gerilla buna alışkındır” diyeceksiniz belki de. Uykusuzluğa, açlığa, yorgunluğa, yoğun bombardıman ve sürekli eylemde olma haline olduğu gibi… Evet, savaşın gerçekliği bu. Kanıksıyor ve alışıyorsun. Zamanın sayılabilir olduğundan bağımsız, zamanın hep oluşturmaya, var etmeye yönelik döndüğü o mekânda, o yoğunluğun içinde bazen ateş yakacak odun bile yokken bir tahta parçasına PKK ve YJA Star bayrağını işlemek, muhtemelen ölümden çalınan en büyük değerdir. 

Kadın gerilla, anılarından geçenlerin ona yüklediği anlamla hemen yan tarafındaki arkadaşına uzattı gelen küçük armağanı. Enerjinin aslında yok ettiği mesafeleri mi, o küçük tahta işlemenin tüm sözleri ortadan kaldırdığını mı düşündü, bilemiyorum. Neyi düşündüğünü, ancak o kadın gerilla bilir. Ben de o gerillaya dönüp elimi uzattım. Küçük taşları elime verdi.

GELEN DİRENİŞ SEMBOLLERİ

21 Mart’ta, direnişin ve baharın müjdecisi olan Newroz’da yazılmış ve yollanmış bu hediye. Bugün 5 Haziran ve not yeni geldi. Savaş koşulları, zamanı 'an'a taşımayı biraz geciktiriyor, malum.

İki küçük tahta… İki küçük tahtaya işlenmiş YJA Star ve PKK bayrakları. İki farklı iple iki tarafı da örülmüş. Tahtalardan birinin bir yüzü PKK, diğer yüzünde Girê Cûdî; diğer tahtada da YJA Star ve yine Girê Cûdî yazılıydı. Çok anlamlı değil mi? Girê Cûdî’den gelen bu küçük işlemeli armağan, her şeyi en açık haliyle ifade etmiyor mu?

Girê Cûdî, sadece bir savaş mevzisi değil, yeni bir yaşamın örüldüğü, denendiği, insan kalabilme direnişinin hatırlanmak ve duyurulmak istendiği, kadının da erkeğin de özgürlükte buluştuğu en güçlü mevzi... Kurdistan’ın en güzel evlatlarının, “Bizi bir daha asla insanlık tarihinin hatırlamayacağı halkların içine almanıza izin vermeyeceğiz” dedikleri bir yaşam meydanı...

SÖMÜRGE OLMAKTAN KURTARMAK İÇİN

Anlatılmasaydı, muhtemelen kaybolup gidecekti; tozun toprağa, suyun kaynağa, yıldızların göğün enerji evrenine karıştığı gibi. Anlatılmayan her şey yaşam döngüsünde bilinmezlik olarak dolanıp durur. Ülkesini sömürge olmaktan kurtarmak için savaşanların, yeni bir yaşamı yaratmanın peşinde olanların her anı anlatılmalıdır. Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’nin açığa çıkardığı değerler her gün başka güzellikler yaratıyor. Bu mücadele her yeni gün farklı bir kahramanlık hikayesi doğuruyor. O kahramanlıkların, o güzelliklerin bazılarına biz de şahitlik edip duyuyor ve hissediyoruz. İşte, Girê Cûdî’den gelen direniş bayraklarını iki küçük tahta parçasına işlemek, direnişin ve insan kalabilmenin en somut halidir.