'Halkların hak sahibi olması Türk devletini rahatsız ediyor'

Kürtlerin Rojava'da geliştirdiği Demokratik Ulus projesi ile tüm halkların hak sahibi olduğunu söyleyen Êzidî Kadın Birliği yöneticilerinden Gule Cafer, Türk devletinin bu durumdan rahatsız olduğunu belirtti.

Türk devleti ve çetelerinin Efrîn işgalinden sonra Şehba bölgesine göç etmek zorunda kalan Efrînlilerin direnişi devam ediyor. Efrîn işgalinde Êzidî halkı da Türk devletinin saldırılarına maruz kaldı. Êzidî halkının şimdiye kadar onlarca ferman yaşadığını söyleyen Êzidî Kadın Birliği yönetimin Gule Cafer, 73. fermanında Türk devletinin desteklediği DAİŞ çeteleri eliyle yapıldığını hatırlattı. Son fermanda HPG-YJA-Star gerillaları ve YPG-YPJ savaşçılarının direnişiyle daha büyük katliamların önüne geçildiğini kaydeden Cafer, Türk devletinin her zaman Kürt halkının kazanımlarını yok etmeyi ve iradesini kırmayı esas aldığını belirtti.

Kürt halkının Rojava ve Kuzey Suriye’de geliştirdiği Demokratik Ulus projesiyle tüm halkların haklarına kavuştuğunu sözlerine ekleyen Cafer devamla şunları vurguladı: "Bu Türk devletini her zaman rahatsız etti. 2014 yılında Türk devletinin desteğiyle Şengal’e saldıran DAIŞ’in HPG gerillaları ile YPG-YPJ’nin direnişiyle yenilmesi ve Şengal'in özgürleştirilmesinin ardından Türk devletinin hesapları tutmadı."

TÜRK DEVLETİ DAİŞ'E NEFES ALDIRMAK İÇİN EFRÎN'E SALDIRDI

DAİŞ'in yenilmesini hazmetmeyen Türk devletinin Kürtlerin Rojava'daki kazanımlarını ele geçirmek istediğine dikkat çeken Cafer, "Suriye’deki savaş vesilesiyle Ortadoğu'ya hakim olduktan sonra Osmanlı devletinin hayalini gerçekleştirecekti. Ancak Kobanê’deki tarihi direniş onların bu planlarını da boşa çıkarttı" dedi. Rojava ve Suriye’de Kürtlerin 7 yıl boyunca DAİŞ çetelerine karşı amansız bir direniş sergilediğini ve son olarak Derazor hamlesiyle DAİŞ’in sonunun geldiğini söyleyen Cafer, Türk devletinin DAİŞ’e tekrar bir nefes borusu açtırmak için Efrîn’e saldırdığını belirtti.

58 gün boyunca Türk devletinin NATO silahlarıyla Efrîn’e saldırdığını ve tüm dünyanın buna seyirci kaldığını söyleyen Cafer, sözlerine şöyle devam etti: "Türk devleti Efrîn’e ilk kez 20 Şubat'ta saldırmadı. Türk devleti ilk olarak 2012 yılında çetelerin yoluyla, Êzidî köyü olan Qestel Cindo’ya saldırarak daha o zaman Efrîn’i işgal etmeye çalışmıştı. YPG-YPJ direnişiyle bu saldırılar kırılmıştı. Yine daha sonra Türk devleti 2013 yılında 21 çete grubuyla Şêrewa’ya saldırmıştı. Burada özellikle Êzidî köyü olan Basufane’ye saldırdılar. Bu saldırılar da YPG-YPJ direnişiyle sonuçsuz kalmıştı."

EFRÎN'DE KÜLTÜREL SOYKIRIM YAPILIYOR

Türk devletinin Efrîn’i işgal ettikten sonra Kürt halkına, özellikle Êzidî Kürtlerine karşı tüm dünyanın gözü önünde kültürel ve fiziki soykırım gerçekleştirdiğini vurgulayan Cafer, "Êzidîlere ait tarihi her şey Türk devleti tarafından hedef alınıyor. Orada kalan Êzidîler her gün saldırılara maruz kalıyor. Qibare köyünde onlarca Êzidî ailesi kadın, erkek, çocuk, yaşlı alıkonulmuş ve bu insanların nerede olduğu şu ana kadar bilinmiyor. İnsanlarımız zorla Müslümanlaştırılmaya çalışılıyor.

Êzidî köylerinde kültürel soykırım yapılıyor. Basufane köyüne ilk kez cami kuruldu ve Êzidîler zorla oraya götürülüp Müslümanlaştırılmaya çalışılıyor. Müslüman olmayı kabul etmediği için insanlarımız katlediliyor. Bizim köye okul kurdular zorla Êzidî çocuklarına Müslüman dini öğretiliyor. Êzidî kadınlar topraklarına ve doğaya bağlıdır ama şimdi Efrîn'de Êzidî kadınları evden dışarı çıkamıyor. Efîn'de 58 gün boyunca her türlü insanlık dışı saldıra dünya seyirci kaldı, ama İdlib hamlesine hepsi karşı çıktı. Bu da şunu gösteriyor ki bu devletler sadece kendi çıkarları peşindeler" diye konuştu.

KÜRT ÖNCÜLERİNE SALDIRI ULUSLARARASI KOMPLONUN DEVAMIDIR

Cafer, Türk devletinin Şengal'de Zeki Şengali’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırı ile Amerika'nın Kürt Özgürlük Hareketi öncülerine ilişkin aldığı kararının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik geliştirilen uluslararası komplonun devamı olduğunu belirtti. Türk devletinin KDP Genel Başkanı Mesud Barzani'nin desteği ile Güney Kürdistan'ı işgal ettiğini belirten Cafer, "Yine Türk devleti tüm dünyanın gözü önünde El Nusra, ÖSO ve DAİŞ çeteleriyle Efrîn’e saldırdı, şimdi de Rojava ve Kuzey Suriye’deki halkların kazanımlarına saldırıyor.

7 yıl boyunca Kürtler DAİŞ çetelerine karşı savaştı. YPG, YPJ ve QSD’nin direnişi tüm dünyada kabul edildi. Uluslararası devletler bir taraftan DAİŞ’e karşı savaşta QSD’yi desteklerken, diğer taraftan Türk devletinin saldırılarına göz yumuyor. Ancak şu iyi bilinmelidir ki Kürt halkı demokratik ulus bilinciyle kendi haklarına sahip olana kadar direnişini sürdürecektir" şeklinde konuştu.

TÜRK DEVLETİ ÖRGÜTLÜ KADINA SALDIRIYOR

25 Kasım kadın şiddetine karşı mücadele günü dolayısıyla tüm dünya kadınlarının Kürt kadını ve YPJ’nin direnişine destek vermeleri gerektiğini belirten Cafer, "Türk devleti ve çeteleri en büyük şiddeti Şengal'de Êzidî kadınlarına yönelik gerçekleştirdi. Binlerce Êzidî kadın katledildi, pazarlarda satıldı. Bu kadınlara sahip çıkan YPJ oldu. Êzidî kadınlar örgütlü bir duruma geldi ve özgürleştirildi. Yine Efrîn’de Barin Kobanê gibi birçok kadın katledildi. Türk devleti tüm dünyanın gözü önünde savaşan ve direnen kadına saldırmaktadır. Çünkü, Kürt kadını her alanda, askeri, siyasi, diplomasi ve toplumsal olarak bu devrime öncülük etmiştir. Uluslararası devletlerin ve özellikle dünya kadınını bunu görmesi gerekir. Birlikte sesimizi yükseltip kadın birliğini oluşturarak kadına yönelik şiddetin önüne geçmeliyiz" dedi.

Efrînli Êzidîlerin Şehba’da direnişlerine devam ettiklerini ifade eden Gule Cafer, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Bin yıllardan beri ilk defa Efrîn Özerk Yönetimi tarafından Êzidî dini resmiyette bir din olarak kabul edilmiş ve Êzidîlere kendilerini örgütleme hakkı verilmişti. Bunun üzerine Êfrîn’de Êzidî Birliği merkezini kurmuştuk fakat Türk devleti Efrîin'i işgal ettikten sonra yıktı. Şimdi Êzidî halkı olarak Şehba'da örgütlülüğümüzü kuruyoruz ve direnişimizi burada sürdürüyoruz. Efrîn’e dönene kadar da bu direnişimiz devam edecek."