27 Mart, Hêvî ve Yekta…

Hêvî ve Yekta… İki özgürlük eylemcisi, toplumun vicdanı, Ş. Sefkan Kültür Sanat Okulu’nun üyeleri, iki gerilla, iki sanatçı, dağda her mekânı ellerine kazmayı küreği alıp sahneye çeviren, orada oyunlarını oynayanlar.

İki dağlı Kürt; biri Hêvî diğeri Yekta…

Biri Botan, diğeri Dersim kadar yüce-dağlı iki insan, iki yol arkadaşı, iki sanatçı yoldaş, iki devrimci insan…27 Mart dünya tiyatro günü; Hêvî’nin doğum günü, aynı gün Yekta’nın bedenini ateşe verip hakikatle buluştuğu gün.

27 Mart sanat Newroz’unun doğduğu ve halkların özgür sanatının ateşinin yakıldığı zaman oluyor. 2004’te o gün olanlar 27 Mart’ın anlamını büyütüyor, o zamana yeni ve özgür anlamlar katıyor.

Hêvî ve Yekta… İki özgürlük eylemcisi, toplumun vicdanı, Ş. Sefkan Kültür Sanat Okulu’nun üyeleri, iki gerilla, iki sanatçı, dağda her mekânı ellerine kazmayı küreği alıp sahneye çeviren, orada oyunlarını oynayanlar. Kültür sanat okullarının ve sanat akademilerinin Kürdistan coğrafyasının her yerine yayılması için yollara düşen, sanatla toplumun biçimlenişinin coşkusunu yüreğinde taşıyanlar. Ellerindeki çekiçle sanat gerçeğimizi Newroz ateşi ile dövenler, onlar gerçek sanat savaşçılarımız.

2004 yılı… Kürt Özgürlük Hareketi’nin önemli bir zamanı…

Hêvî ve Yekta… 2004 yılının Mart ve Ağustos aylarında uluslararası komplocuları yenilgiye uğratmak için bedenini siper ederek sanatçıları direnişe çağıran, tasfiyecilere büyük öfke duyan, özgürlük arayışının ve yolculuğunun gerçek sahipleri, sanat çizgimizin, Kürt tiyatrosunun büyük emekçileri… Onlar, Maxmur ve Rojava’da yeni insanlık kültürünün öncüsü olmak isteyen bir halkın özgür sanatçıları.

“Çok zorlu, ama bir o kadar da şanlı ve görkemli bir dönemi yaşamaktayız. Büyük fedakârlık ve çalışma içerisinde önemli görevler ve hizmetlerin önümüzde olduğu, her zamankinden daha büyük bir aşk ve tutkuyla işimize sarılmanın gerektirdiği bir süreçtir. Gerçekleştireceğim yakma eylemi hem arkadaşları görevlerine karşı biraz ciddi olmaya davet, hem halkımızdan özür dileme, hem de Önderliğimizin İmralı özgürlük direnişini ve Efrîn, Qamişlo şehitlerini selamlamak içindir.” diyor Heval Yekta.

Hêvî ve Yekta…

İki sanatçı yoldaşın devrimci yaşamları bizlere bir çağrı…

Sanat dünyamızda ne yapılırsa yapılsın onlar gibi ciddi yapılmalı, ancak onlar gibi sade, mütevazı ve dürüst olursak herkesi çok derinden etkileyebiliriz. Gerektiğinde Hêvî gibi hayatın gerçeklerini çocuklardan öğrenmeli, gelişmek ve geliştirmek için hayatımızı eğitime adamalı, örgütlemeli ve eylemci olmalıyız. Yekta gibi sorumluk sahibi olmalı ve özgür sanat düşüncemizi onlar gibi bir politik güce dönüştürmeliyiz.

Gerçek tiyatro sanatçıları olarak sahne yoluyla hayatı yeniden ve özgürce yaratmanın coşkusunu yaşamalıyız. Onlar gibi güzelliğin ve hakikatin elçileri olmak istiyorsak; sanat yoluyla özgür kültürel bir dünyanın inşasına katılmalıyız. Onlar bizleri bu güzel ve özgür dünyaya çağırıyor. Bizlere düşen 27 Mart da yeniden onlarla buluşmak, gerçek oyunun, yaşamın içine girmek. O eylemin içine girmek, o yaşamın eylemcisi olmaktır.

Zamanı tasfiye etmek isteyenlere karşı, zamanı anlamlı ve özgür kılmak, bir ulusun ve evrensel tarihin parçası olmak Hêvî Şanoger ve Yekta Herekol gibi soykırıma karşı mücadele etmekten geçiyor. Sorumluklarımıza sahip çıkmak için; onlar gibi üretken, yaratıcı ve başarılı iki dağlı Kürt sanatçı olmalıyız.

Gerçek aydın ve sanatçılar doğru bir anlayışın sahibi olmak için halkı sevmek ve bu yoldaşlar gibi ne olursa olsun halka tutkuyla bağlı olmak durumundayız. Bizler Hêvî ve Yekta’dan bu hakikati öğrendik. Kürt sanatçıları olarak halkı sevmek ve ona tutku düzeyinde bağlanmakla Hêvî ve Yekta’ya arkadaş olabiliriz. Bunun için dürüst ve ciddi yaşayacağız. Bunca emeğin kalıcı bir kültüre, yaşam tarzına kavuşması için bu halka, bu topluma ait olan sanatı layıkıyla yapacağız. Kürt ulusal birliği ve Ortadoğu demokratik bütünlüğü için yaşamı yeniden ve özgür olarak yaratacağız.

Yaşam karşısında ve sanatımızda her zaman ciddi olacağız.