3 defa yakılan Riz köyü şimdi de HES tehdidi altında

Genç’in Riz köyü etrafı dağlarla çevrili kadim bir tarihe sahip. 1915, 1925 ve 1993 yılı olmak üzere 3 defa boşaltılan ve yakılan Riz köyü şimdi de HES tehdidi altında.

Bingöl'ün Genç ilçesine bağlı Riz köyü her mevsim ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Dağlarla çevrili bu köy kadim bir tarihe sahip. Riz köyü geçmişte Türk devleti tarafından 3 defa boşaltıldı ve yakıldı. Şimdi ise köye HES yapılmak isteniyor.

Riz köyü ilk önce 1915 yılında Ermeni soykırımı döneminde boşaltıldı. 1925 yılında ise Şex Seîd isyanında 2. defa boşaltıldı ve yakıldı. Son olarak ise devletin Kürdistan'da yürüttüğü savaş politikaları sonucu 1993 yılında bir kez daha boşaltılarak yakıldı. Devletin bu yaklaşımı hala devam ediyor. Şimdi de HES yaparak Riz köyünü boşaltmak istiyorlar.

İsmini Ermeniceden alan ve cennet anlamı taşıyan Riz köyünün ismi Ermeni soykırımından sonra Türk devleti tarafından Sağgöz olarak değiştirildi. Daha önce Amed'in Lice ilçesine bağlı olan Riz köyü 1982 askeri darbenin ardından Bingöl'ün Genç ilçesine bağlandı. 1993 yılında köyün yakılmasının ardından köylüler 2000 yılında tekrar Riz'e dönerek köyü yeniden inşa ettiler.

Riz köyü 1925 yılında Şêx Seîd isyanına ev sahipliği yapmış, yurtseverliği ile tanınan, genci ve yaşlısı ile Kürdistan devrimine sahip çıkmış bir köydür. Doğası ile herkesi kendisine hayran bırakan Riz köyü HES projesi ile sular altında bırakılmak isteniyor.

ONLARCA KÖY SULAR ALTINDA KALACAK

Geçtiğimiz günlerce HES yapılmak istenen bölgeye gittik. Lice yolu üzerinden gittiğimizde Derxust ve Dibek köylerinden geçiyoruz. Bölgede aylardır devam eden askeri operasyonlardan dolayı ağaçlar kökünden sökülmüş. Riz köyüne vardığımızda ılık bir rüzgar yüzümüze vuruyor. Baharın güzelliği tüm köyü renklendirmiş durumda. Riz köylülerinin tamamı Kürtçenin Kirmanckî lehçesinde konuşuyor ve yaşlısından gencine hemen hemen herkes Kürtçenin Kurmancî lehçesini de çok iyi konuşuyor. Köylüler Lice ve Genç ilçesine giden yolu kendi imkanları ile yapmışlar.

Köy yolunun yapılmasının ardından araştırma yapmak için bir heyet köye geliyor. Köylüler daha sonra devletin Sarım Havzası üzerine HES yapmak için heyet gönderdiğini öğreniyor. Eğer HES projesi hayata geçirilirse Bingöl'den Amed'e kadar onlarca köy sular altında kalacak.

HES PROJESİNE KARŞIYIZ

Konuya ilişkin bilgi veren Sarım Havzası ve Çevresi Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Derneği Başkanı Emin Turhallı, Riz köyünün 3 defa boşaltıldığını ve yakıldığını, şimdi de HES projesi ile sular altında bırakılmak istendiğini söyledi. 1966 yılında bu köyde dünyaya geldiğini belirten Turhallı, "Biz 10 kardeşiz. Ben ve kardeşim Abdurrahman bu köyde yaşıyoruz. Atalarımızın anlatımlarına göre, önce Acemlar, daha sonra Ermeniler yaşamış bu bölgede ve şimdi de biz Kürtler buradayız. Acemleri çok hatırlamıyoruz ama dedelerimiz Ermenilerden sürekli bahsediyordu.

Riz köyü 1915 yılında Ermeniler zamanında boşaltılmış, yine 1925 Şêx Seîd isyanında da boşaltılarak yakılmış. Son olarak da 1993 yılında bir kez daha boşaltılıp yakıldı. Bu köyün kaderi sürekli boşaltılma ve yakılma olmuş. Devletin bu yaklaşımı hala devam ediyor. Şimdi de HES projesi ile köyü boşaltmak istiyorlar. Eğer HES projesi hayata geçirilirse köy ister istemez boşaltılacak. Burada yaşayan insanlar bu köye ve doğasına aşık. Ama eğer doğa yok olursa köylüler de gitmek zorunda kalacak. Doğa çok önemli bu yüzden HES projesini kesinlikle kabul etmiyoruz. HES projesi hem ekolojik sisteme zarar veriyor, hem de insanların psikolojisini bozuyor" diye konuştu.

Bölgedeki yer alan yaklaşık 100 köyün tarım ve hayvancılıkla geçindiğini belirten Turhallı, "Projenin planlandığı alan, Bingöl’den Amed'e uzanan Sarım Havzası'nın suladığı bir alandır. Bu havza, meyve ve sebze üretimi açısından bölgede adeta bir vaha. Halkın geçim kaynağının önemli bir kısmını oluşturan tarımsal üretim sayesinde, proje sahasında ceviz, elma, kuru ve taze fasulye, tütün, buğday, arpa, üzüm ve daha pek çok sebze, meyve ve tahıl yetişiyor. Proje sahası, aynı zamanda hayvancılık ve arıcılık bakımından da son derece elverişli bir bölge. Bu proje ile köylülerin geçim kaynağını da sular altında bırakmak istiyorlar" dedi.

BİZİ TOPRAKLARIMIZDAN KOVMAK İSTİYORLAR

Yıllardır Riz köyünde yaşadıklarını belirten Şerif Uvat (27) isimli köylü yaşadıkları mağduriyeti şu sözlerle dile getirdi: "Köye geldiklerinde enerji için çalışmalar yaptıklarını söylediler ama daha sonra baraj yapacakları ortaya çıktı. Bizi kendi topraklarımızdan kovmak istiyorlar. Bu yaştan sonra köyümüzden nasıl çıkacağız, nereye gideceğiz, nasıl geçineceğiz? Bunu düşünen kimse yok."

65 yaşındaki anne Asiya Uvat da HES projesi ile köyün boşaltılmak istendiğini belirterek, "Bütün hayatımız burada geçti. Geçimimizi hayvancılıkla sağlıyoruz. Bu saatten sonra Amed'e gidip kirada yaşayamayız. 9 çocuğum var ve hepsi de Amed'de yaşıyor. Onlar da büyük zorluklar çekiyorlar. Eşim de hasta. Buradan çıkıp başka bir yerde yaşama imkanımız yok. Biz köyümüzden çıkmıyoruz. Köye baraj yapılmasını da istemiyoruz" diye konuştu.

KÖYÜMDE YAŞAMAK İSTİYORUM

Kanser hastası olduğunu söyleyen Sadullah Oruk isimli köylü, "Bu hasta halimle başka bir yerde yaşayamam. Sadece köyün doğası bana iyi geliyor. Eğer buraya baraj yapılırsa ne yaparız, nereye gideriz, geçimimizi nasıl sağlarız bilmiyorum. Kendi köyümüzde doğa ile iç içe yaşıyoruz ve başka bir yere gitmek istemiyoruz. Genelde hayvancılık yaparak geçimimizi sağlıyoruz. Şehre gittiğimizde ne yaparız bilmiyorum. Eğer buraya baraj yaparlarsa bütün canlılar sular altında kalır, doğamız talan edilir. Kurbağa, balık, yılan ve bir çok canlı derede yaşıyor ama baraj yapılıyor öldürecekler bu canlıları. Baraj yapılmasını istemiyorum. Köyümde yaşamak istiyorum, başka bir şehre gidip zorluk çekmek istemiyorum. Köyümüze baraj yapılmasın başka bir şey istemiyoruz" diye tepki gösterdi.

BARAJ İSTEMİYORUZ

Riz köyünde doğup büyüyen Murat Uvat isimli genç, şimdiye kadar köyden çıkmadığını söyledi. Köylerine baraj yapılmasını istemediklerini vurgulayan Uvat, devamla şunları belirtti: "Bizler doğa ile iç içe yaşamayı seviyoruz, baktığımız hayvanlarımız da var. Yazın yüzmeye ve balık tutmaya gidiyoruz. Yine yaylalara çıkıyoruz ve geçimimizi bu şekilde sağlıyoruz. Kendimi bildim bile bu köyde yaşıyorum ve başka bir yere de gitmek istemiyorum. Köye baraj yapılmasını ve sular altında kalmasını istemiyoruz."

KÖYÜMÜZ BİR KEZ DAHA BOŞALTILMASIN

Daha önce 3 defa boşaltılan ve yakılan köylerinin bir kez daha boşaltılmasını istemediğini kaydeden Abdullah Uzan (65) tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Bizler geçimimizi tarım ve hayvancılıkla sağlıyoruz. Köydeki her şeyimiz sular altında kalacak. Bu saatten sonra köyümüzden çıkmayız. Zaten geçmişte 9-10 sene dışarıda kaldık ve daha sonra tekrar geri döndük. Köyümüzü bir kez daha boşaltmayacağız. Baraj yapılmasını istemiyoruz."

Kamile Uzan isimli anne ise köyünü çok sevdiğini belirterek, "Bütün hayatımız bu köydür. Buradan nasıl çıkalım? Fasulye, üzüm yetiştirerek geçimimizi sağlıyoruz. Az da olsa bize yetiyor. 2 Çocuğum var, biri çalışıyor diğeri ise okuyor. Fakat böyle giderse okutamayacağız. Durumumuz zaten iyi değil bir de şehre gidersek daha kötü olur. O yüzden şehre gitmek istemiyoruz. Köyümüze baraj yapılması. Köy yaşamını seviyorum ve köyümü terk etmek istemiyorum" ifadelerini kullandı.

BİNGÖL'DEN AMED'E KADAR YÜZLERCE KÖY SULAR ALTINDA KALACAK

Konuya ilişkin konuşan Hevsel Koruma Platformu Eş Sözcüsü Vahap Işıklı da, HES projeleri barajlarla Kürdistan doğasının talan edildiğine işaret etti. AKP hükümetinin koronavirüs salgınını fırsata çevirerek bölgenin doğasını ranta dönüştürdüğünü vurgulayan Işıklı, "Riz özel bir bölge ve doğası da Dersim doğasına benziyor. HES projesi ile Bingöl ile Amed arasında olan yüzlerce köy sular altında kalacak. Bölge köyleri tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlıyor. Projenin planlandığı alan, Bingöl’den Amed'e uzanan Sarım Havzası'nın suladığı bir alandır. Bu havza, meyve ve sebze üretiminin deposudur. Bölgede birçok ürün yetiştiriliyor. Eğer bu proje tamamlanırsa köylüler göç etmek zorunda kalacak. Doğanın talan edilmesine karşı tüm doğaseverler, ağacın, suyun ve canlıların çığlığı olmalıdır. Doğa hepimizin, kendimiz için talana karşı ses çıkarmalıyız" şeklinde konuştu.