8 yıl aradan sonra ortak talep: Adalet

19’u çocuk 34 kişinin savaş uçaklarıyla katledildiği Roboskî katliamının üzerinden 8 yıl geçti. Katliamın sorumluları ve emri verenler hala yargılanmazken, ailelerin ortak talebi ise adalet.

8 yıl önce 28 Aralık 2011 yılında Türk ordusuna ait F-16 savaş uçakları Şırnak’ın Uludere ilçesindeki Roboskî köyünü bombaladı. Bu bombardımanda 19’u çocuk 34 kişi katledildi. Katliamın üzerinden 8 sene geçmesine rağmen 34 kişinin katliamına sebep olan sorumlu ve failler yargılanmadı. Katliam emri veren, Roboskî’nin çocuk ve gençlerini bombalayanlardan hesap sorulmazken, katliamın üzeri ise kapatılmak isteniyor. Sorumlu ve faillerden hesap sormak yerine, katliamı aydınlatmaya çalışanlar da her türlü baskıyı görüyor.

Tarih sayfasına baktığımızda 2010 yılında katliamın provası Türk ordusunun Kobra ve Skorsky helikopterleriyle de yapılmıştı. Roboskili köylüler 2010 yılında da sınır üzerinde ticaret yaparken, 2011 yılındakine benzer bir saldırıya uğramıştı. Köylülerin yardımına koşanlar silahlarla taranmıştı. Onlarca köylü askerler tarafından gözaltına alınarak, saatlerce işkence edilmişti.

28 Aralık 2011 yılında da sınıra yakın olan köyde gecenin sessizliği bomba sesleriyle bozuldu. Sınır üzerinde yıllarca Kürdistan Federal Bölgesine giderek, çay, sigara ve mazot ticareti yapan 19’u çocuk 34 sivil kişi dönüş yolunda Türk ordusuna ait F-16 savaş uçaklarının yüzlerce kiloluk bombalarıyla katledildi. Katliamdan sağ kurtulan Servet Encu katliam haberini köylülere ulaştırdı.

DÜNYA KÖR, SAĞIR VE DİLSİZ KALDI

Katliamda küçük bedenler parçalandığında dünya kör, sağır ve dilsiz kaldı. Türk medyası katliam haberini vermeyerek kamuoyundan sakladı. Havuz medyası resmi açıklamayı bekliyordu. Şırnak Valiliği'nden yapılan resmi açıklamadan sonra, havuz medyası ‘Uludere’de 35 kişi hayatını kaybetti’, ‘35 kişi hayatını kaybetti, çok üzgünüz’, ‘PKK’li dediler ama 35 yurttaşı öldürdüler’ ve ‘Kahredici hata’ diye haberi servis ettiler. Devlet bu tür manşetlerle katliamın üzerine kapatmak isterken, Kürt medyası katliamı bütün ayrıntılarıyla kamuoyuna açıkladı.

Katliama dair Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı bir dosya hazırlarken, Askeri Genel Savcılık dosyaya ‘takipsizlik’ kararı verdi. Dosya Anayasa Mahkemesi'ne gidince, burada da ‘eksik evrak’ bahanesiyle reddedildi. Bunun üzerine 281 başvurucu dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdı. AİHM iki sene kadar dosya üzerinde durdu ama sonrasında ‘iç hukuk yolları tükenmediği için’ dosyayı geri çevirdi.

ADALET ARAYIŞLARINDAN ASLA VAZGEÇMEDİLER

Roboskîli aileler AİHM’in dosyayı reddetme kararını, bazı Kürt siyasetçiler, Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi ve Şırnak Barosu'nun bazı avukatlarını sorumlu tuttu. Roboskîli ailelerin adalet arayışı 8 senedir, aralıksız devam etmekte. Aileler 8 senedir ‘Roboskî ve adalet için sorumlular yargılansın’ talebiyle çocuklarının mezarına gitmekte ve sorumluların yargılanmasını istemekteler.

Katledilen 34 kişinin mezarı köyün hemen yanında. Aileler her gün çocuklarının acısıyla yatıp kalkmakta. Bazı aileler çocuklarından kalan eşyalarla avunmakta. Roboskili aileler siyah giyinmekte. Düğün ve bayramlarını yas tutarak geçirmekteler. Aileler katliamdan sonra birçok ekonomik haksızlığa da uğradı. Sınır ticareti tamamen engellendi. Köydeki gençler işsizlikten dolayı metropollere çalışmaya gittiler. İşsiz kalan gençler ise köyde kalıp çobanlık yapmakta. Köydeki birçok kişi ‘ölüm kuyusu’ diye tabir edilen kömür ocaklarında çalışmakta.

Dönemin hükümet yetkilileri ve Türk medyası katliamı ‘operasyon kazası’ olarak gösterdi. Kaza diye katliamın üzerini kapatmak istediler. Katliamın üzerinden 8 sene geçmesine rağmen, katliamın fail ve sorumluları hala bulunmadı. Bütün baskılara rağmen ailelerin ortak talebi adalet.

‘BU ZULÜM SON BULSUN’

Şervan Encu katledildiğinde 19 yaşındaydı. Şervan Encu’nun ailesi katledilen diğer çocukların ailesi gibi hala acı çekmekte. Şervan Encu’nun annesi Leyle Encu çocuklarını katleden sorumluların bulunmasını isteyerek, "8 senedir yastayım. Bu zulüm artık son bulsun. Ben 34 katledilmiş bedenin de annesiyim. Nevzat ve Şervan kuzen idi. Katledilenlerin hepsi akraba ve kuzen idi. Hepsi de benim çocuklarım. 8 sene geçmesine rağmen, failler yargılanmadı. Devlet bilinçli bir şekilde çocuklarımızı katlederek, ‘yanlışlıkla oldu’ diyor. Böyle bir yanlış nasıl olabilir?

Roboski’de yanlışlık oldu ama Serêkaniyê ve Til Temir’de de mi yanlışlık oldu? Kürt olduğumuz için, hakikatin peşinde olduğumuz için katlediliyoruz. 8 senedir adaletin bütün kapıları yüzümüze kapandı. En son da Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kapılarını yüzümüze kapattı. Türk devleti rüşvet verdiği için herkesi susturmuş. Ama ne olursa olsun, haklı davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Babalarımız ve atalarımız geçimlerini bu sınırdan sağlamış. Şervan’ım çok genç idi. Ama işgalci devlet Şervan’ımı katletti. Buna rağmen tek talebimiz adaletin yerine getirilmesi ve faillerin yargılanarak cezalandırılması" diye konuştu.

‘İLK GÜNDEKİ GİBİ YASTAYIZ'

Mehmet Ali Tosun katledildiğinde 21 yaşındaydı. Tosun'un annesi Fadile Tosun ilk gündeki gibi yasını yaşıyor. Katliamdan sonra Tosun'dan daha küçük olan kardeşi 34 kişinin acısını yüreğinin derinliklerinde hissederek yönünü Kürdistan dağlarına verip PKK saflarına katıldı. Ramazan 2017'de Kato Jîrikan'da Türk ordusuyla çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi. Fadile Tosun katliamın üzerinden 8 yıl geçtiğini ve tek arzusunun katliamın sorumlularının bulunması olduğunu söyledi.

Yüreği yaralı anne şöyle konuştu: ''34 genç, yeni yeşermiş 34 çiçek TSK'ya ait savaş uçakları tarafından katledildi. O bir avuç bedenleri paramparça etti. Roboskî dağına çocuklarımızın cesetlerini poşetlere sığdırdı. Acımızı çok taze, ilk gündeki gibi yas durumundayız. Çocuklarımız geçim nedenlerinden ötürü ölüm sınırına gitmişlerdi. Davamıza sahip çıktığımızda devletin baskılarına maruz kalıyoruz. Kalan çocuklarımız gözaltına alınıyorlar. Tüm Roboskîlilere davalar açılmış durumda. Civar yerlerden gelip şehitliği ziyaret etmek isteyenlere para cezaları kesiliyor. Allah hakkımızı kimsesinin yanına bırakmasın. Katiller bulunup cezalandırılana kadar davamızın peşini bırakmayacağız.''

'YAŞADIĞIMIZ SÜRECE...'

Osman Kaplan'ın eşi Pakize Kaplan da diğer tüm aileler gibi 8 yıldır yasını sürdürüyor. Osman Kaplan katledildiğinde ardından 5 çocuk bıraktı. En küçük çocuk 5 ve en büyüğü 11 yaşındaydı Kaplan Türk savaş uçakları tarafından katledildiğinde. Pakize Kaplan yaşadıklarına ilişkin şunları belirtti: ''Köyde bir çalışma imkanı yok, eşim geçimden dolayı sınıra yöneldi. Sınırda günde sadece 25 TL kazanıyordu, çünkü at onun değildi. 8 yıldır adalet istiyoruz, 8 yıldır devlet bize baskı uyguluyor.

Sorumlulardan ve faillerden hiçbir hesap sorulmadı. Buna rağmen, katliamdan bu yana devlet bize çok büyük baskılar uyguluyor. Devlete 34 insanın canımızdan kopardı. Biz devlete karşı herhangi bir haksızlık yapmamışız. Tam tersi devlet bize haksızlık etti. Vicdanları yok mu? Kürtlerin de hakkı var, demezler mi? Biz Kürtler niye öldürülüyoruz? Yaşadığımız sürece Roboski şehitleri için mücadele edip davamızı bırakmayacağız.''

ADALETİN ÇIĞLIĞI

Selam Encu de daha 22'sinde katliamın diğer 33 kurbanı gibi yaşamını yitirdi. Selam Encu’nun ailesi de diğer aileler gibi acılarını derinden yaşamakta. Encu’nun annesi Semira Encu katliam hakkındaki düşüncelerini şu sözler ile dile getirdi: "Katliamın üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen hala suçlular bulunup cezalandırılmadı. Oğlum daha yeni üniversiteyi bitirmişti. Katliama sebep olanların Allah evlerini başlarına yıksın. Oğlumun hayallerine kavuşmasına engel oldular. Devlet katilleri bulup cezalandırmak yerine 8 yıldır bize dava açmış durumda. Sebebi de oğullarımızın mezarına gidip adaleti savunmamız. Roboski 8 yıldır yas içinde. Fakat her şeye rağmen biz çığlık atıyoruz ve adalet diyoruz."

TÜRKİYE'NİN ADALETİ ROBOSKÎ'DEN GEÇİYOR

Hamza Encu katırlarıyla beraber katledilirken 20 yaşındaydı. Hamza Encu'nun Annesi Kadriye Encu, "Katliamın üzerinden 8 yıl geçti fakat hala failler bulunup cezalandırılmadı. 8 yıldır ilk günkü gibi yaştayız. Roboskî’ye adalet gelene kadar biz davamızın takipçisi olacağız. Türkiye'nin Adaleti Roboskî'den geçiyor. Suçlular bulunup cezalandırılsın. İnsan küçük bedenlere bomba yağdırmaz" diye feryat etti.

Şervan Encu’nun babası Şemal Encu ise "Katliamın üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen bir şey değişmedi. AKP hükümeti hiçbir şey yapmadı. Ailelerin üzerindeki baskı arttı ve tüm ailelere dava açıldı. Devlet onların sınırları ihlal ettiğini söylemekte. Fakat devlet o yöre halkının geçimini bu şekilde yaptığını herkesten daha iyi bilmekte. Yüz yıldır tek geçim kaynağımız sınırdır. Türkiye de tüm hukuki yollar kapatıldı. Biz de aile olarak AYM ve AİHM'e başvurduk. Fakat ne yazık ki onlar da kapılarını bize kapatarak acımızı artırdılar. AYM ve AİHM de verdiği kararlar ile Türkiye'nin işbirlikcileri oldular. Türkiye'nin davayı kapatmak için etrafına rüşvet verdiğini biliyoruz. Fakat biz hiçbir şekilde davamızdan geri dönmeyeceğiz. Sonuna kadar çocuklarımızın haklarını savunacağız" diye konuştu.

Nadir Alma katliamda yaşamını yitirdiğinde 26 yaşındaydı. Nadir Alma’nın babası Sadık Alma oğlunun acısını daha ilk gün gibi derinden hissetmekte. Baba Alma, "34 çocuğumuz dünyanın gözü önünde katledildi fakat bütün dünya kör, sağır, dilsiz oldu. Aradan 8 yıl geçmesine rağmen Roboski'ye adalet gelmedi. 34 canımız bilinçli bir şekilde devletin eli ile katledildi. Bu devletin yanlışı değil bu devletin Kürt halkına olan düşmanlığıdır. Çocuklarımızı katlettikten sonra bizi çağırıp gelin çocuklarınızın kanı yerine size tazminat verelim diyorlar. Tazminatınız başınızı yesin. Sizden hiçbir şey istemiyoruz. Katillerin bulunup cezalandırılmasını istiyoruz. Katiller cezalandırılana kadar haklı davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Kan damarlarımda gezdiği sürece hep adalet, adalet, adalet diyeceğim" dedi.