Son Dakika: Stêrk TV ve Medya Haber TV'ye baskın: Polisler tüm binayı talan etti

'Şengal üzerine Türkiye’nin isteği ile anlaşma yapıldı'

Başurlu akademisyen ve siyaset uzmanları, Şengal üzerine yapılan anlaşmanın Türkiye'nin isteğiyle yapıldığını bir tasfiyeyi hedeflediğini belirtti, "Halk tepki gösterirse uygulanamaz" dedi.

Başur hükümeti adına KDP ile Irak merkezi hükümeti arasında Şengal üzerine imzalanan anlaşmanın amaç ve hedefine ilişkin tartışmalar devam ediyor. En başta Êzidî kitlesi olmak üzere birçok kesim, aydın, yazar, siyasetçi ve akademisyenler, anlaşmanın uygulanmaması için halkın tepki göstermesi gerektiği görüşünde.

HEMİD: KDP TÜRK DEVLETİ ADINA BU ANLAŞMAYI YAPTI

Siyaset Uzmanı Niyaz Hemid, anlaşmanın Şengal’in kendini yürütme ve savunma statüsünü ayaklar altına alma, Türk devletinin Rojava’da olduğu gibi Şengal’de de özgür Kürdün elde ettiği kazanımlara saldırma amacında olduğunu söyledi. Anlaşmanın kirli bir siyasi ittifak olduğunu, KDP’nin de Türk devletinin bu kirli siyasetinin temsiliyetini yaptığını belirten Hemid, şöyle devam etti:

“Çünkü Irak hükümeti oldukça zayıf bir pozisyonda, her şeye müdahale etme gücüne sahip değil. Bu yüzden yapılan bu ittifak Türk devleti ve KDP arasında yapılmıştır. 2 ay önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Irak hükümetinden bazı yetkililerle görüşme yaptı. Bu görüşmelerde Şengal’in statüsünü bertaraf etmeye yönelik anlaşmalar yapıldı. Şengal’e yönelik yapılan bu ittifak yeni değil, uzun süredir tartışılan bir konuydu. Kendileri de dile getiriyor, kaç aydır bu ittifakı sonuçlandırmaya çalışıyorduk, diyorlar.  KDP Bağdat’ta işgalci zihniyeti temsil ederek, faşist Türk devletinin temsiliyetini yapan Hakan Fidan'la görüşmeler yaptı. 2 aydır sürdürülmeye çalışılan bu planın içinde Türkmen şovenlerinden Eşrad Salihi de vardır. Yapılan plan da sadece Şengal değil Maxmûr ve Kerkük’ü de içine alıyor. Nerede özgür bir fikir, özgür bir statü varsa oraya saldırmak istemekteler.”

Şengal halkının iradesi dışında yapılan bu anlaşmanın ölü doğan bir anlaşma olduğunu belirten Hemid, şöyle konuştu:

“Şengal halkı ve birçok kesim bu anlaşmayı kabul etmeyeceklerini ifade ettiler. Çünkü Şengal halkı bu anlaşmanın Türk devleti eliyle yapılmış bir ittifak olduğunun farkında. Ayrıca Şengal halkı 2014’te DAİŞ ve KDP’nin iş birliği ve Türkiye’nin fermanıyla soykırımla yüz yüze getirildiklerini unutmadılar. Şengal halkımız bu anlaşmanın kendilerine yaşatılan fermanın devamı olduğu hakikatini biliyorlar. Şimdiki Şengal halkı 2014’ten önceki Şengal halkı değil. Şu anda belli bir statüsü, savunma güçleri ve kendini yürütme gücü var. Bu yüzden yapılan bu anlaşma sadece kağıt üzerinde kalacaktır."

YNK VE GORAN'A ELEŞTİRİ

Anlaşmanın KDP tarafından Başur hükumeti adına yapılmasına diğer partilerin ses çıkarmamasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Hemid, "Bölgesel Hükümet içerisinde YNK ve Goran olmasına rağmen niye bu anlaşmaya ilişkin hiçbirinden ses çıkmıyor? Şengal üzerinde yapılmak istenilen katliamda KDP’nin yanında mı yer alıyorlar, yoksa karşılar mı" diye tepki gösterdi. YNK ve Goran’ın iradesiz kaldığını ve kendilerini Türkler ve KDP’nin siyasetine teslim ettiklerini düşündüğünü söyleyen Hemid, bunun işgalci Türk devletinin bölgeyi Misak-i Milli sınırlarına katma hedeflerine hizmet etmek anlamına geldiğini söyledi.

Irak Başbakanı Mustafa El Kazimi’nin hedef ve amaçlarına da değinen Hemid, şunları söyledi:

"Irak Hükümet Başkanı Kazımı hedeflerinin Irak genelinde hakimiyet kazanmak olduğunu, savaşlarının yolsuzluğa karşı olduğunu söyledi. Fakat yapılan bu anlaşma Kazimi’nin asıl amacının bölgedeki hakimiyeti sağlama ve yolsuzluğu bitirmeye dönük olmadığını tüm dünya kamuoyuna gösterdi. KDP’nin yaptığı yolsuzluklar oldukça fazla olmakla birlikte işgalci Türk devletinin hizmetine girmiştir. Hewlêr ve Duhok’ta Türk devletinin işgalci, talancı ve yolsuzluk politikalarını yürütmektedir. Irak hükümeti Şengal halkının statüsünü ortadan kaldırmak isteyen, Türk devletinin verdiği fermanla DAİŞ ile iş birliği yapan KDP’yi yargılayacağına onunla iş birliğine gitmiştir."

ZEBARİ: AMAÇ ŞENGAL HALKI VE DİRENENLERİ TASFİYE ETMEK

Anlaşmaya tepki gösterenleden biri de Duhok Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Hişam Zêbari. Zêbari, KDP ile Mustafa Kazimi arasında yapılan anlaşmanın arka planında birçok hedefin olduğunu söyledi.

Zêbari, Kazimi'nin, 2021 yılında yapılacak Irak seçimlerinde ve 6 Haziran 2021’de sonuçlanacak Irak Parlamentosu seçimlerinde Kürt taraflarını kendisini desteklemesi için ikna etmeye çalıştığını, KDP’nin ise Türkiye’yi razı etmek için böyle bir anlaşma yaptığını kaydetti. Zêbari, şunları ifade etti:

"Görünen o ki KDP İbrahim Xelil Sınır Kapısına alternatif oluşturacak bir sınır kapısı daha açarak Türklerle olan ticaretini geliştirmek istemektedir. Şengal üzerine yaptıkları anlaşma özellikle PKK ve sömürgeciliği kabul etmeyen, sonuna kadar direnen Şengal halkına yöneliktir. Bu yüzden de birçok kez KDP hükümeti Kürdistan bayrağı altında olmadan Şengal’e dönmeyeceğiz dedi. Şimdi de Şengal'i askeri, siyasi her yönüyle Kazimi hükümetine teslim etmek istemektedir. KDP nerede bir Kürt kazanımı varsa düşmanla bir olup yok etmeye çalışmaktadır. KDP Irak hükümeti ile beraber Şengal'i hakimiyetine almak istemektedir. Kurulacak idare Irak hükümeti denetiminde olacak. KDP Irak hükümetinin şemsiyesi altında tekrar Şengal’e dönmek istiyor. Şengal Demokratik Halk Meclisi ve Êzidî güçlerin bölgedeki hakimiyetlerini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır."

KDP’nin  Kerkük ve Xanaqîn gibi bölgelerde YNK ile aynı görüşte değilken söz konusu Şengal olunca Irak ile birleşmesinin normal olmadığını belirten Zêbari, “Bu da gösteriyor ki bu anlaşmada Türkiye ve Erdoğan rejiminin parmağı vardır. Genel itibarıyla bu anlaşma kötü bir anlaşmadır. Eğer Kürtler Başur’da Irak hükümetiyle anlaşma yapacaksa sadece siyasi bir parti veya aile çıkarları çerçevesinde değil, tek bir tutum ve ulusal bir karar çerçevesinde yapmalıdır” dedi.

KERİMİ: ANLAŞMA DEĞİL, ŞENGAL'İN SATIŞI!

Siyasetçi, Yazar Ali Kerimi, "Yapılan anlaşma değil, Şengal’in satışıdır" vurgusunda bulundu.

Irak hükümetinin Şengal üzerine KDP ile yaptığı anlaşmanın uygulanamayacağını, kağıt üzerinde kalan bir anlaşmanın ötesine gidemeyeceğini belirten Kerimi, “2 yıldan fazladır öz güçleriyle kendilerini yürüten Şengal halkı bu anlaşmayı kabul etmeyecektir. Şengal’den göç eden insanlar en başından beri Şengal'e dönmek isterken KDP dönmelerine izin vermemiştir. KDP’nin eski pratikleri de gösteriyor ki 'gücümüz çözüme yetmeyebilir fakat bozmakta iyiyizdir' demişlerdir. KDP’nin Kerkük pratiği de bilinmektedir. Kerkük’ün kendisine kalmayacağını bildiği için önceden yapılan bir planlamayla düşmana teslim etmiştir. 1976 Devriminin ilk kıvılcımları çıktığında da engellemiştir” dedi.

Anlaşmada AKP ve Erdoğan ile iyi ilişkiler içinde olan ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin rolüne değinen Kerimi, şunları söyledi:

“Jeffrey, Başur ziyaretinde Türklere yol verecek görüşmeler yaptı. Bölgesel hükümet ve Irak hükümeti bu anlaşmada etkili değiller çünkü her ikisi de Şengal’i idare edecek güce sahip değiller. Jeffrey Türk lobisiyle birlikte çalışmaktadır. Türkiye’nin yaptığı saldırıları her zaman destekleyen bir pozisyonda yer aldı. Şengal gibi tartışmalı bölgeler olan Düzxurmatu, Kerkük ve Xaneqîn üzerinde bu tür bir anlaşma yapılmaz iken niye özellikle Şengal’i hedef alıyorlar? KDP Başur’daki YNK, Goran gibi diğer partilerin görüşlerine başvurmadan tek başına Irak hükümetiyle bu anlaşmayı yapmıştır. Bu anlaşma uzun süreli bir planlamadan sonra yapılmıştır."

KDP'nin, her geçen gün PKK ideolojisi ve pradigmasının bölgede etkili olduğunu gördüğü için PKK’yi etkisiz bırakma adına Kürdistan’ın her parçasını peşkeş çekmeye karar verdiğinin altını çizen Kerimi, “Aynı şeyi Kerkük’te de yaptı. KDP; 'Kerkük bizim olmayacaksa hiç kimseye de kalmayacak' dedi. Şengal’den göç etmek zorunda kalan ve kamplarda yaşayan halkımız KDP’nin bilinçli Şengal'e göndermediğini anlar ve kendi topraklarına dönerler. Bu anlaşmanın kendilerine karşı bir anlaşma olduğunu anlarlar ve uygulanmasına izin vermeyeceği kanısındayım” dedi.

BERWARİ: TÜRKİYE KIRMIZIYA SALDIRAN BOĞA ROLÜNDE!

Duhok Üniversitesi Öğretim görevilisi Dr. Kamuran Berwari, Ortadoğu bölgesinde uygulanmak istenen birçok anlaşmalı proje olduğunu, bu projelerin hepsinin Amerika’nın ve Batı ülkelerinin gölgesinde dizayn edilip yürütülmekte olduğunu, bu projelerden birinin de Türkiye projesi olduğunu söyledi. Batılı ülkelerin Türkiye’yi, kendi işlerini yaptıracak bir tazı olarak gördüklerini, bundan ötürü Türkiye’yi 'kırmızıya saldıran İspanyol boğaları gibi' Ortadoğu’ya saldıklarını söyledi.
 
Berwari, şu değerlendirmeleri yaptı:

“Bu planın amacı Kürdistan’ın bütünüyle işgali, ortada özgür bir Kürt bırakmama ve üç parça Kürdistan’da Kürtlerin elde ettiği kazanımları yok etmektir. Bir yandan bunu yaparken öte yandan  22 Arap ülkesinin ve İsrail’in yaptığı anlaşma çerçevesinde durumu normalleştirmeye çalışmaktadırlar. Ortadoğu sistemi ve siyaseti üzerinde çalışma planları var. Nasıl 100 yıl önce Suudi Meliki Şerif Hüseyin Britanya devleti ile yola çıkıp 22 Arap devleti kurdu. Yüz yıldır Arap devletleri Batı devletlerinin ve İsrail’in hizmetindedir. Şimdi de bu tarz bir anlaşma yapıldığını düşünüyorum. Araplar bir kez daha Batı ülkelerinin hizmetine konulmak isteniyor. Görünen o ki Kürtlerin herhangi bir hakka sahip olmaması için planlar yapılmakta. Bu yüzden Kürtler yapılan bu anlaşmanın çıkarlarına ters olduğunu bilmeli ve karşı çıkmalıdır.

'ÖZGÜR KÜRT YOK EDİLMEK İSTENİYOR'

Türkiye’nin projelerinde de Kürt çıkarlarına yönelik herhangi bir plan yoktur. Türkiye'nin başat amacı Kürtlere karşı olan devletlerin öncülüğünü yapmaktır. Amaçları Kürtlerin uluslararası alanda elde ettiği kazanımları yok etmek ve büyük özgür Kürdistan’ın kurulmasını engellemek.

Bir diğer konu ise İran'ın da Avrupa devletleri ve Amerika ile gizli ilişkileri var. Fakat yine de Ortadoğu’da uygulanmak istenilen projeden İran da etkileniyor. İran da şimdi Irak, Filistin, Şam, Afganistan ve Afrika ülkelerinde planlarını özgür bir şekilde yürütememektedir.

Elbette Türkiye’nin geleceğe dönük planlarında Avrupa ülkelerine ve Amerika’ya karşı duyduğu kaygıları oldukça fazla. Çünkü Türkiye, Afrika’dan tut Afganistan, Avrupa ve Asya’ya kadar dünyadaki tüm teröristleri içinde barındıran bir politika izleyerek bu teröristlerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu yüzden eğer Avrupa, Amerika ve İsrail Türkiye’yi desteklerse gelecekte bu devletler başına bela almış olacaklar."

'KÜRTLERİN ÇIKARLARINI BALTALAYAN BİR ANLAŞMA'

Bağdat ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti arasında yapılan bu anlaşma hiçbir şekilde Kürt ve Kürdistan’ın çıkarları çerçevesinde değil. Kürdistan Özgürlük Hareketi üzerinde gerçekleştirilmek istenen bir plandır. Kürtler hiçbir şekilde bunu kabul etmemeli, bu plana karşı durmalı çünkü yapılacak her anlaşmada Kürt Özgürlük Hareketi, KNK, KCK gibi Kürt kurumları içinde yer almazsa bu yapılacak her anlaşma Kürt Özgürlük hareketini tasfiye ve Kürdistan’ın işgali içindir demektir.

Yapılan anlaşmanın başat amacı Şengal halkının elde ettiği özerkliği tasfiye etmek, Şengal halkının kendisinden oluşan öz savunma güçleri olan YBŞ-YJŞ yi ortadan kaldırmak. Yapılan anlaşmada Şengal’de yaşayan Kürtler hazır değildi. Numune olarak bakacak olursak YNK bu anlaşmada herhangi bir taraf tutmadı. Diğer siyasi partiler de bu anlaşmadan taraf değiller. Irak Cumhurbaşkanı ulusal Kürt sorunlarına ve Kürtler üzerinde yürütülen baskılara karşı sessiz olmamalıdır. Bağdat’ta bulunan Kürt parlamenterlerinin rolü belli olmalı. Kürtlerin başına geleceklerden onlar sorumludur. Şengal’de elde edilen Kürt kazanımlarının kaybedilmesinden Irak Cumhurbaşkanı, Kürt parlamenterleri ve Bağdat’taki Kürt kurumları sorumlu olacaktır."

Yapılan anlaşmanın Türkiye ve Irak’ın isteği üzerine yapıldığına dikkat çeken Berwari, anlaşma ile  Êzidîler üzerinde büyük bir komplo yapılmak istendiğini, Şengal’de halkın ve Demokratik Özerk Meclisin iradesi dışında yapılacak her anlaşmanın Êzidî halkı üzerinde gerçekleştirilmek istenen bir komplo olduğunu söyledi.

'TÜRKİYE ADINA ÇALIŞANLAR VAR'

Berwari, şunları da kaydetti:

"Anlaşmanın sonuçları kaygı verici çünkü bazı Kürtler Türklerin cephesinde çalışıyor, Türkiye cephesinde yani Türkiye tarafında çalışmak Kürtlere ve Kürdistan’a karşı olmak, Kürdistan’ı işgal etme cephesinde yer almaktır. Türk cephesi; mücadeleci, direnen özgür Kürdü yok etme cephesidir. Bu yüzden zamanında Barzani şöyle diyordu; 'Dağlardan başka arkadaşımız yok.' Maalesef ki KDP Kürtler için böyle bir söz bırakmadı. En önemli dostumuz dağları Türklerin işgaline açtı. Bu durum KDP ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti için de çok kaygı verici. KDP Kürt cephesinde yer alırsa, destek verirse, diğer Kürt güçleriyle anlaşırsa ancak Kürt cephesi güçlenir. Kürt halkının kaygısı Kürtler arasında ortaya çıkan cepheleşmedir. KDP bütünüyle Türkiye’nin cephesinde yer almaktadır. Bu gelecekte KDP’nin kendisi için de kaygı vericidir. Kürdistan Bölgesel Hükümetinin varlığı diğer Kürt güçleri ve gerilla ile yapacağı birliğe bağlıdır. Gerillanın, PKK’nin ve KCK’nin zayıflaması durumunda KDP'ye dair hiçbir şey de ortada kalmayacaktır. Bu yüzden siyasetçiler, düşünürler Kürt ve Kürdistan’ın çıkarlarına göre hareket etmelidir. Yine aynı hataya düşüp Kürdün Kürt eliyle tasfiye edilmesine engel olmalıdır."

'ÇÖZÜM DEMOKRATİK KONFEDERALİZM'

Kürtlerin çıkarlarını elde edebileceği bir süreçten geçildiğini, Büyük Kürdistan için demokratik bir statü elde etme avantajına sahip olunduğunu, bu yüzden Kürtleri özgürleştirecek, birleştirecek olan şeyin stratejik bir hattın kurulması olduğunu söyleyen Berwari, devamla şunları dile getirdi:

"Bu da Demokratik Konfederalizm, Demokratik Özerk Sistemin oluşturulmasıyla gerçekleşecektir. Demokratik Konfederalizm sisteminde Kürdistan’daki tüm halklar, mezhepler ve uluslar özgür bir şekilde yaşayabilecek. Bu yüzden Kürtler için Demokratik Konfedaralizm dışında bir çözüm yoktur. Demokratik Konfedaralizm dışındaki sistemlerin hiçbiri Kürtlerin çıkarlarına göre değildir. Umarım, Kürdistan Bölgesel Hükümeti de yeni bir siyaset, yeni bir diploması ve anlayışla Kürtlerin geleceğine ve davalarına hizmet etme yönünde adım atacaktır. Çünkü eğer Kürtlerin uluslararası alanda elde ettiği kazanımları elden giderse Kürdistan Bölgesel Hükümetinin de sonu olacaktır. Başur ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti bugün birçok imkâna sahiptir. Eğer bu ekonomik, siyasi ve askeri imkânları Kürt halkı çıkarlarına göre kullanır, diğer Kürt siyasi partilere karşı tutumunu değiştirirse, kuşkusuz ki Başûrê Kurdistan bölgesi Kürdistan’ın özgürleştirilmesinde merkezi bir rol oynayabilir, Ortadoğu’da Kürtlerin kazanımlarını güçlendirip özgür bir Kürdistan gerçekleştirilebilir."