Avesta: Önder Apo'nun özgürlüğü için mücadeleyi daha da büyüteceğiz

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum gününe ilişkin konuşan KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, “Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha da derinleştirecek ve büyüteceğiz” dedi.

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum gününü ve Şengal’de yaşanan sorunları ANF’ye değerlendirdi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum günün ağır tecrit şartları altında karşıladığını belirten Avesta, “Bu anlamlı günü Önder Apo başta olmak üzere tüm şehit annelerine, kadınlara, tüm Kürdistan halkına ve insanlığa kutluyorum. Yine tüm zindan direnişçileri ve özgürlük savaşçılarına bugün kutlu olsun diyorum. Önder Apo’nun bir doğum gününü daha ağır tecrit şartları altında karşılıyoruz.

4 Nisan’ı karşıladığımız bu zamanda önderlik etrafında büyük bir kenetlenme gelişmiş durumda. Özellikle 8 Mart ve Newroz alanlarına akan milyonlarca insan Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için iradelerini ortaya koydular. Bu anlamlı gün vesilesiyle bir kez daha sözümüzü yineliyoruz. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha da derinleştirecek ve büyüteceğiz. Bu esaslar üzerinde tüm kadınlara, gençlere, halkımıza, demokratik güçlere sesleniyorum. Bu sürece daha aktif ve güçlü katılma çağrısı yapıyorum. Bugün vesilesiyle Önder Apo’ya en anlamlı selamlarımı, hürmetlerimi belirtiyorum.

Bu anlamlı gün dolayısıyla herkesi özgürlük bahçesini büyütmeye, daha anlamlı ekolojik ve demokratik modernite çerçevesinde doğayla bütünleşmeye ve bu paradigmayı geliştirmeye davet ediyorum. Yine 2009’da Amara’ya giden halkımızın içinde bulunan ve Türk faşist güçlerinin saldırısı sonucu şehit olan Mustafa ve Mahsum yoldaşlar şahsında tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum. Ve diyoruz ki şehitlerimizin amacı olan Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacağız” diye konuştu.

‘ÊZİDÎ HALKININ KUTSAL DİRENİŞİNE SAHİP ÇIKILMALI’

Bu süreçte esas gündemin Şengal’deki Êzidî halkının yaşadığı sorunlar olduğuna dikkat çeken Avesta şunları belirtti: “Bu konu üzerinde biraz durmak gerekiyor. Bu konuya gelmeden önce önemli bir emekçi kişiliği anmak istiyorum. Yıllardır hareket içinde çalışmalar yapan emek veren, Êzidî halkı için önemli çalışmalar yapan öncülük yapan Mam Şemo (Şemdin Baran) hayatını kaybetti onu saygı ve hürmetle anıyorum. Yine Şengal’de bir kaza sonucu şehit olan YBŞ komutanlarından Xidir Hebabî’yi saygıyla anıyorum. İki değerli şehidimizin ailelerine başsağlığı diliyorum.

Yakından takip ettiğimiz Şengal’de çok fazla sorun ve sıkıntıların yaşandığını görüyoruz. Türk devletinin aklıyla Bağdat ve KDP hükümeti eliyle devreye konmaya çalışan 9 Ekim anlaşması ile Êzidî halkı üzerinde bir katliam planı yapıldı. 6 aydır halkımız ülke içinde ve dışında birçok yerde Êzidîlere dönük çıkarılan bu katliam fermanına karşı ayaktalar. Ancak buna rağmen Irak hükümeti gözle görülür bir çözüm geliştirmiş değil. Irak hükümeti ve devleti üzerinde kimi güçlerin hükmü ve baskısı olduğunu biliyoruz. Özellikle faşist Türk devletinin tehditleri söz konusu. Yine aynı şekilde KDP’nin de dayatmalarının olduğunu biliyoruz. Irak hükümeti iyi bilmelidir ki Türk devletinin ve KDP’nin dayatmaları ve istekleri Irak halkının çıkarına değildir.

Şimdiye kadar Êzidîlerin Irak devletine ve halkına herhangi bir zararı olmamıştır. Tam tersine Irak devleti Êzidî toplumuna karşı borçlu durumdadır. Özellikle 3 Ağustos 2014’te Êzidî halkını DAİŞ saldırılarını açık hale getiren ve savunmasız bırakıp 10 binlercesinin ölümüne neden olanlar Irak devleti ve KDP’dir. Bu çağrıyı sürekli yapıyoruz, yine söyleyelim. Bu düşmanca tutum ve yaklaşımlardan vazgeçmelidirler. Artık Êzidî halkının iradesini tanımalı saygı göstermeli ve Şengal’in statüsünü tanımalılar. Şimdiye kadar Êzidî halkının kimseye zararı olmadı, şimdi de bir zararı yoktur. Êzidî halkı kimseye saldırmamıştır. Fakat şu da iyi bilinmelidir ki, eğer kendilerine saldırı olursa sonuna kadar karşılık vereceklerdir.

En demokratik çözüm yöntemi ile oradaki meclis ile oturulmalı müzakere edilmeli ve makul bir şekilde Şengal’in statüsü tanınmalıdır. Bu durum Irak anayasasına bir engel teşkil etmiyor. Nasıl ki bu kanun Duhok, Hewlêr ve Süleymaniye’de geçerli ise Şengal’in durumu için de geçerli olmalıdır. Êzidî halkı 73 katliamdan geçmiştir. Artık bundan sonra yönetimlerini, güvenliklerini teslim edebileceği güvenebileceği kimse yoktur. Bu yüzden kendi iradeleri ve yönetimleri ile var olmak ve kendi kendilerini savunmak istiyorlar. Mevcut Irak hükümeti bu gerçeği görmeli ve buna göre demokratik makul adımlar atmalıdır. Artık KDP’nin bir daha Êzidî halkını hedef haline getirmemesi lazım. Artık bu tavırlarından vazgeçmelidirler. Şengal’i bitirmek isteyen güçlerin yanında durmaktan vazgeçmelidirler.”

ÖZ SAVUNMA SEFERBERLİĞİ BÜYÜTÜLMELİ

Şengal’de devam eden Êzidî halkının direnişine değinen Avesta, “Asayişin etrafında büyük bir dayanışma ve direniş devam ediyor. Yine son olarak Şengal Demokratik özerk Meclisi, Şengal’in dini önderleri, aşiret liderleri ve sanatçılar tepkilerini ve isteklerini ortaya koyan açıklamalar yaptılar. Yaptıkları açıklama ile Şengal’i savunacaklarını söylediler. Bu anlamlı tutumlarını selamlıyorum. Çok zamanında yerinde ve doğru bir açıklama ile tepkilerini ortaya koydular. Artık halkımız gerçek yolu hakikat yolunu biliyor. Bu yolda durmaksızın mücadelesini sonuna kadar sürdürmelidirler.

Şengal’de durumun çözülmesi için sadece Şengal’deki halkın direnişi yetmez. Şengal halkı tüm Êzidî halkını temsilen bir direniş ortaya koyuyor. Bu açıdan dünyanın her yerinde bulunan Êzidî halkı bu kutsal direnişe sahip çıkmalıdır. Her yerde zengin eylem biçimleri ile bu sürecin içinde olmalıdırlar. Özellikle şu anda Şengal’de başlatılan öz savunma seferberliği büyütülmeli ve halkımız daha yoğun katılım sağlamalıdır. Kamplarda ve başka ülkelerde bulunan tüm Êzidî halkımız bu dayanışma ve mücadele içinde yer almalıdır. Kendi topraklarımız üzerinde onurlu bir şekilde yaşamak için bu mücadele içinde yer almalıyız. Bu anlamda özellikle annelerimizi ve kadınlarımızı selamlıyorum. Bu kutsal mücadelenin öncülüğünü yapıyorlar ve sonuç alıyorlar.

Yine Êzidîxan gençleri Êzidîxan asayişi etrafında kenetlenmiş ve sahip çıkıyorlar. Bunlar önemlidir. Kendine Êzidî’yim diyen fakat hiçbir şekilde yaşamında bunu yansıtmayan kesimler bu tutumlarını bırakmalıdır. Êzidîlik söylemek ile olmaz. Biyolojik olarak Êzidî olmak da o topraklar üzerinde doğmak da yetmez. Êzidîlik bir var olma kendini koruma kendi kültürü ile yaşamaktır. Bunun için mücadele vermektir. Kendi kültürünü, onurunu, toprağını, kimliğini korumaktır Êzidîlik. Daha önce gördük DAİŞ saldırdığında neredeyse patlatılmayan kutsal kubbe kalmadı. Sadece Şerfedin kubbesi kaldı onu da özgürlük militanları korudu. Onlar olmasa onu da havaya uçuracaklardı. Yıllardır o topraklara Êzidî halkı dışında kimse ayak basmadı. Şimdi girmek istiyorlar. Peki Êzidî halkı nasıl bunların kutsal topraklarına girmelerine izin verecek.

Yüzyıllardır savunulan bu topraklar, bundan sonra da ne pahasına olursa olsun korunmalıdır. Şimdi kendine Êzidî diyenler eğer Şengal’in özerkliğine sahip çıkamıyorsa kendine Êzidî diyemezler. Öyle bir hakları asla olamaz. Bu vesileyle yine Mala Mira’ya, Ruhani Meclisine, Babaşêx’e çağrı yapıyorum. Onlar onur sahibi, prensip sahibidirler. Êzidî toplumu onları saygı ile karşılıyor. Onların üstüne düşen rolü yerine getirmeleri gerekir. Kendi kendini yönetemeyen bir Ezidxan nasıl dini özgürlüğünü yaşayabilir. Kendi dilinden, kültüründen, geleneğinden bahsedemez. Bu anlamda üzerine sorumluluk düşen herkes kendi sorumluluklarını yerine getirmelidir” diye konuştu.

YURTDIŞINDA YAŞAYAN KÜRDİSTANLILARA ÇAĞRI

Yurt dışında yaşayan Şengal ve Kürdistan halkına da seslenen Avesta, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Yurtdışındaki halkımızın imkanları daha fazladır. Elbette onlar da meydanlarda sokaklarda tepkilerini dile getiriyor ve çeşitli eylemler yapıyorlar. Onları da bu vesileyle selamlıyorum. Fakat daha fazlasını yapabilirler ve yapmalıdırlar. Daha fazla organize olmalı, daha geniş kitlesel eylemler gerçekleştirmelidirler. BM önünde sabah akşam durmalılar, Avrupa Konseyi’nin önünde ve tüm uluslararası kuruluşların önünde seslerini yükseltmeliler. Tüm kurumları harekete geçirecek şekilde eylemlerini artırmalıdırlar.

Uluslararası kurumların artık kınamaktan ziyade daha aktif rollerini yerine getirmeleri gerekiyor. Yine kuzey ve doğu Suriye’deki halkımızın büyük emeği var bu toplum için. Tam sekiz yıldır maddi ve manevi olarak büyük bir dayanışma gösterdiler. Yüzlerce şehit verildi. Daha önce açıklama yaptı hareketimiz. Umarız bir daha Şengal’e dönmek zorunda kalacağımız şartlar oluşmaz. Ekim’de Şengal anlaşmasını dayatanlar 1 Nisan’a kadar süre tanımıştı. 1 Nisan ise güçlerimizin daha önce Şengal’den çıkış tarihiydi. Verdikleri bu tarihler ile kendilerince mesaj veriyorlar. Bir nevi hareketimizin oradaki halkı terk ettiği mesajı vermeye çalışıyorlar. Tabi ne halk ne hareket olarak asla bunu kabul etmeyeceğiz. O kadar verilen emek ve bedelden sonra asla vazgeçilmeyecektir.

Halkımız kendine inansın ve güvensin. Yaptıkları ve yapacakları mücadele ve direniş onlara kazandıracaktır. Şengal’deki görüntülere baktığımız zaman anlıyoruz ki o halk özgürlük yolunu bulmuştur. Bu verilen direniş ve mücadele aksatılmadan bundan sonra devam etmelidir. Bu münasebetle Güney Kürdistan halkımız için bir şeyler söylemek istiyorum. Güney Kürdistan halkımız çok katliam yaşamış ve çok zorlu mücadele vermiş direnişçi bir halktır. Buradaki halkımız Enfal katliamını, Halepçe'yi ve Şengal katliamını gördü. Halen Musul sokaklarında köle olarak satılan kadınlar akıllardadır. Güney halkımız bu gerçekleri görmüştür. Şimdi ise bu gerçeğe gözlerini kapatmamalıdırlar.

Güney Kürdistan gençleri, kadınları, siyasi partiler tüm halkımız bu kirli anlaşmayı reddetmelidir. Ülke içinde ve dışında yaşayan tüm halkımız bu hassas süreçte Şengal’in yanında durmalı ve sahip çıkmalıdır. Bu süreç bir varlık yokluk dönemidir. Ellerinden gelen her şeyi bu süreçte yapmalıdırlar. Halkımız şunu bilmeli ya onurlu bir şekilde mücadele verip haklarımızı koruyacağız ya da köle bir yaşama razı olacağız. Bizim tercihimiz her zaman mücadele ve direniş olmuştur. Bundan sonra da öyle olacaktır. Şu an Nisan ayını yaşıyoruz bu ay aynı zamanda Êzidî halkı için de kutsal bir ay. Kutsal çarşambayı karşılayacak Êzidî toplumu. Bu kutsal Çarşamba’yı direniş ile karşılamamız gerekiyor. Kutsal Nisan Çarşambasının anlamını bilenler bu süreçte kendi geleceklerine, kültürlerine, örf ve adetlerine sahip çıkmalıdır. Bu vesileyle Şengal'e sahip çıkmalı korumalıdır. Biz de elimizden gelen ne varsa sonuna kadar bu mücadelenin yanında duracağız. Bu vesileyle bu mücadelede yer alan herkesi selamlıyor başarılar diliyorum.”