Avesta: Kürtler birlik olmazsa parça parça yok edilecekler

İşgalci güçlerin saldırılarına karşı Kürtlerin birlik olmadığı taktirde parça parça yok edileceklerini söyleyen KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, "Zînî Wertê ve Maxmur'da yaşananlar Kürt halkının onurunu kırıyor" dedi.

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Stêrk TV'de yayınlanan Rojeva programına katıldı. Gazeteci Mehtap Orak'ın sorularını yanıtlayan Avesta, 1 Haziran Atılımı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit, AKP-MHP faşizminin Kürdistan'da sürdürdüğü faşizm, gerilla mezarlıklarına yapılan saldırılar, Zînî Wertê ve ulusal birlik konularına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

1 Haziran Atılımı'nın Kürdistan Özgürlük mücadelesinde 15 Ağustos kadar önemli olduğunu söyleyen Avesta, atılımın demokratik ulus, kadın ve halkların özgürlüğünü kaçınılmaz kıldığını söyledi. YJA Star komutanı Zîn Cizre şahsında 1 Haziran Atılımı şehitlerini anarak konuşmasına başlayan Avesta, "1 Haziran Atılımı'nda binlerce şehit verdik. Bu halkın kahramanları 2020 yılına kadar da bu atılımı devam ettiriyor. 1999 yılında uluslararası komplo gerçekleştiğinde, Rêber Apo Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu'da yeni bir süreç geliştirmek için 2 Ağustos 1999’da gerillanın Türkiye ve Kürdistan'dan geri çekilmesini sağladı. 1 Haziran Atılımı'na kadar gerilla büyük bir fedakarlıkla sürecin işlemesi için eylemlerini durdurdu.

Özgürlük Hareketi ve Rêber Apo bu şekilde sürecin ilerlemesini istedi. Fakat faşist Türk devleti ve AKP hükümeti bir adım atmadı. Tam tersi uluslararası komployu gerçekleştiren güçlerle bir olup komployu tekrarlamak istediler. Bu sefer hareketi içeriden tasfiye etmeyi amaçladılar. Hareketimizde de ihanetçi, tasfiyeciler vardı. Onlar da hareketi ve Önder Apo'yu yok edip kendilerini yaşatmak istiyorlardı. Düşük bir yaşamı kendileri şahsında halkımıza reva görmek istiyorlardı" diye konuştu.

ÖZGÜRLÜK GERİLLALARI İNSANLIĞIN ONURUNU KORUYOR

1 Haziran Atılımı'nın tasfiyeciliğe karşı geliştiğini hatırlatan Avesta konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Hem komplocuların amacına ulaşmasına engel olundu, hem de tasfiyeci güçler kendileri tasfiye oldu. Önder Apo çizgisinde mücadeleyi yükselttik. 1 Haziran Atılımı özgürlük, direniş, mücadeleyi yükseltme ve Demokratik ulus atılımıdır. 15 Ağustos Atılımı'nın Kürt halkının tarihinde yeri bellidir.

1 Haziran Atılımı da Demokratik ulusun kurulmasını, kadın ve halkların özgürlüğünü kaçınılmaz kıldı. Çünkü Komutan Egid Korkmaz'ın yarattığı değerler üzerinden 1 Haziran Atılımı'na kadar büyük emekler verildi. Heval Erdal'dan (Engin Sincar), heval Adila, Nuda, Ferhat, Gulbahar, Delal ve Zin'e kadar bu arkadaşlar 1 Haziran Atılımı'nın ruhu ve beyni oldular.

Bugün bu atılımda özgürlük gerillaları insanlık onurunu koruyor. Eğer 1 Haziran Atılımı ve gerillanın mücadelesi olmasaydı 2014 yılında Ortadoğu'da yayılan DAİŞ tüm dünyanın ve insanlığın başına bela olurdu. Bu yüzden insanlık bu atılıma borçludur."

TECRİT SÜRDÜKÇE FAŞİZM DE DEVAM EDECEKTİR

İmralı'da devam eden tecride değinen Avesta, tecrit sisteminin tüm cezaevlerine yayıldığına dikkat çekti. Tecridin yıllardır aralıksız devam ettiğini vurgulayan Avesta, "Rêber Apo ağır tecrit altında bile halklar için tarihi ve stratejik atılımlar geliştiriyor. İmralı'daki tecridin çok iyi anlaşılması lazım. İmralı sıradan bir yer değil. Komplocuların eli ile inşa edildi. 2015 yılından bu yana Türk devleti komplocu güçlerden de güç alarak tecridi daha da ağırlaştırdı. Tecrit sözü İmralı için hafif kalıyor.

AKP-MHP tarafından İmralı'ya yönelik yapılan saldırılar Kürdistan ve Rêber Apo'nun değerlerini yok etmeyi hedeflemektedir. Bu yüzden bu saldırılara karşı mücadeleyi daha da yükseltmek, buna karşı duruş sergilemek zayıf kalıyor. AKP-MHP faşizmi sınır tanımıyor. Bu gücü komplocu ve uluslararası güçler ile CPT'den alıyorlar. Bu kurumlar Türk devletinin bu saldırılarına karşı hiçbir zaman tutum almıyorlar. 20 dakikalık telefon hakkı bu saldırıları tüm dünyada meşrulaştırmak içindi.

Korona salgını olduğu için görüşme yapılamıyor, bu yüzden telefon hakkı tanıdım diyor. Bunlar aldatmadan öte bir şey değildir. AKP-MHP'nin Rêber Apo'ya yönelik tecrit uygulamaları şu an artık tüm cezaevlerine yayılmış durumda. Tecrit olduğu sürece faşizm de sert bir şekilde devam edecektir. Bu yüzden tecridin kırılması sadece Kürdistan halkının ve Özgürlük hareketinin görevi değildi. İnsanlığın görevidir. AKP faşizmini yok etmek özgürlük demokrasiden yana olan tüm insanların görevidir" ifadelerini kullandı.

TOPLUMUN TÜM DEĞERLERİNE SALDIRIYORLAR

12 Eylül darbe sürecini gibi bir süreç yaşandığını kaydeden Avesta, gerilla cenazelerine ve mezarlıklara yönelik saldırılara dikkat çekti. Kürt halkı şahsında halklara yönelik her alanda büyük saldırıların yaşandığı belirten Avesta devamla şunları kaydetti: "İnsanlık onuruna karşı saldırılar oluyor. Kutsal değerlere saldırıyorlar. Mezarlıklara, zindanlara, toplumun değerlerine, cenazelere saldırıyorlar. Toplumu hafızasız bırakmak istiyor. Çünkü 45 yıldır Özgürlük Hareketi bu kahramanların sayesinde binlerce yıllık eril zihniyeti teşhir etti.

Eril zihniyete karşı stratejik bir mücadele yürüttü. Özgürlük hareketi, örgütsüz, özgürlüğü için mücadele etmeyen toplumu ayağa kaldırdı. Kimin sayesinde? Bu direnişin sahibi şehitler sayesinde. Önder Apo şahsında bunu geliştirdiler. Kadının, toplumun ve Kürdistan halkının onurunu savundular. Daha önce 'en iyi Kürt ölü Kürt' diyorlardı, şimdi de 'ölü Kürt iyi olsa da yok etmek gerekir' diyor. Kürtlerin değerleri yok olsun istiyorlar. Türk devleti 'köklerini kazıyacağım' diyor. Kök kazımak budur. Bu Erdoğan faşizminin felsefesidir. Erdoğan bu düşünce ve güçle görev aldı.

Dünyada cenazeyi kargo ile gönderildiği görülmüş müdür? Mezarların tahrip edilmesi, cenazelere saldırı bunların hepsini yapıyorlar. Kürt halkının değerlerine saldırılara gözünü kapatanlara da sıra geliyor. İktidar medyası ABD'de siyahi bir kişinin katledilmesini görüyor ama AKP'nin katlettiği 3 yaşındaki çocukları görmüyor. Cizre ve Nusaybin'de gerillaların boyunlarına ip geçirip yerlerde sürüklediler. Bu görüntüleri vermediler."

HERKESİN ŞEHİTLERİNE SAHİP ÇIKMASI GEREKİR

İktidarın sessizlikten faydalanarak tüm değerleri yok etmek istediğine dikkat çeken Avesta, "Başta Kürdistan halkı olmak üzere, herkes bilsin ki bu değerlere sahip çıkmak, onuruna, varlığına sahip çıkmak demektir. Bugün mezarlıklarınıza, cenazelerinize, inanç yerlerinize sahip çıkma kendine sahip çıkma demektir. Alevilerin ibadet yerlerine saldırıyorlar. Hrant Dink Vakfı saldırı altında. Bu değerlere yönelik saldırılara karşı herkesin tutum alması gerekiyor. Anneler, 'Çocuklarımız mezarda bile direniyor' diyorlar. Bütün şehit annelerini özellikle bu saldırılara maruz kalan anneleri saygı ile selamlıyorum. Selamlarımı gönderiyorum, hepsini gönülden kucaklıyorum.

Anneler, bu kahraman çocukları dünyaya getirdikleri için ne kadar gururlansalar azdır. Evlatları düşmanın en büyük korkusu oldu. Kürdistan halkının ve insanlığın gönlünde adları altın harflerle yazılı. Kimse onları aklından ve gönlünden çıkaramaz. Bu temelde herkesin şehidine sahip çıkması gerekir. Bu insanlar bilinçli bir şekilde mücadeleye katıldılar. Faşist zihniyeti ortadan kaldırmak için dağa çıktılar. Bu yüzden şehit oldular. Mücadele nedenlerimiz bugün artık çok daha fazla. Herkesin bu değerlere sahip çıkması gerekir.

Garzan'daki şehitleri çıkarıp İstanbul'a götürdüler. Kaldırıma gömdüler. Kürdistan halkı bunu asla unutmayacak. Kadın ve gençler başta olmak üzere onurlu olan herkes bunun hesabını soracaktır. Tarih karşısında hesap verecekler. Özgürlük mücadelesi AKP-MHP faşizminden hesap soracaktır, soruyor da. Bu onursuzluğa karşı kimsenin sessiz kalmaması lazım" dedi.

ZİNDANDAKİ TUTSAKLARIN SESİ OLMALIYIZ

Hasta tutsakların durumuna da değinen Avesta, tecavüzcü, çete ve katillerin bırakıldığını belirtti. Kürtleri doldurmak için zindanları boşalttıklarını vurgulayan Avesta sözlerini şöyle sürdürdü: "Zindanlara yönelik saldırılar en üst seviyeye çıkmış durumda. Birkaç gün önce tutsak Sabri Kaya şehit düştü. 2 gün önce 26 yıldır tutsak olan Vefa Kartal şehit düştü. Bu iki şehidimizi saygı ile anıyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. Zindanlara saldırarak bu iradeyi kırmak istiyorlar. Sözde bir kanun çıkarmışlar. Bütün hırsızları, tacizciler, çeteleri çıkarıp Kürtleri dolduracaklar zindanlara. Son süreçte birçok kuruma baskın yapıp çalışanları tutukladılar. Zindanlardaki direniş çizgisini kırmak istiyorlar. Tutsakları ölümle yüz yüze bırakmışlar.

12 Eylül'de Kenan Evren 'Asmayalım da besleyelim mi' diyordu. Erdoğan da aynı zihniyetle yaklaşıyor. Ondan da beter. Zindandaki arkadaşlar için eylemler geliştirilmelidir. Seslerini duyurmak gerekiyor. Faşist iktidarın yok olması ile zindanlar boşalır. Tutsakları direniyor. Onların iradesini kıramazlar. Tutsakların direnişlerini selamlıyoruz. Çok onurlu bir duruş sergiliyorlar herkes bunun farkında. Tutsaklara sahip çıkmak sadece Kürdistan halkı ile sınırlı olmamalı.

Grup Yorum üyeleri İbrahim Gökçek ve Helin Bölek sadece türkülerini söylemek için ölüm orucuna girdiler. Tüm dünya gördü. Hatta İbrahim'in cenazesini çıkarıp yakmak bile istediler o kadar faşistler. Türkiye halkları, özgürlük güçleri ne zamana kadar sessiz kalacaklar? AKP bu sessizlikten güç alıyor. Amerika'da yaşanan olaydan dolayı yüz binlerce insan günlerdir alanlarda. Kürdistan ve Türkiye'de her gün bundan daha kötü olaylar yaşanıyor. Tabi ki Kürdistan halkı çok direnişçi bir halktır. Fakat bölgede yaşayan demokratik güçler, faşizme karşı mücadele edenler, Demokratik ulus sisteminde yer almak isteyenler, Asuri, Süryani, Ermeni, Êzidî, Alevi halkı da bu gerçekleri görmelidir.

Sadece açıklama ve çağrılarla olmaz. Mücadeleyi ve direnişi daha da yükseltmek gerekir. Hakikat özgür yaşamdadır. Tutsaklar da bu yüzden zindandalar. Çıkardıkları kanun da toplumu bastırmak içindir. Kim sesini çıkartırsa tutukluyor. Ne kadar kadın kurumu varsa kapattı, çalışanlarını tutukladı. Bu sürecin yeni bir atılıma dönüşmesi gerekiyor. Sokağa çıkmak yasak ama kendileri her şeyi yapıyorlar. Irkçı ve faşist yöntemlerinin hepsini kullanıyorlar."

KADINLARIN MÜCADELESİ KUTSAL BİR MÜCADELEDİR

Son süreçte kadınlara yönelik artan saldırılara ilişkin de konuşan Avesta, "Kadınların mücadelesi kutsal bir mücadeledir. Mücadeleci tüm kadınları selamlıyoruz. Ağır şartlarda bir mücadele yürütüyorlar. Devlet tüm faşist yöntemleri ile kadınlara karşı saldırı halinde. Faşizm karanlıktır, aydınlıktan, özgürlükten, birlikten korkar. Faşizm anlayışında önce kadını yok etmek vardır. Kapitalist modernite sistemini kadının emeğini ve kadının yok sayma üzerine kurmuştur. Bugün bu faşizan sisteme karşı en fazla mücadele edenler kadınlardır. Bu da Kürdistan kadınının 45 yıldır Ortadoğu'da yürüttüğü mücadelenin bir etkisidir. Dünya kadınları bundan güç aldı.

Sistem kadınların mücadelesinin sonunu getireceğini biliyor. Bu yüzden bu kadar saldırıyor. Eşbaşkanlık sistemine ve özgürlük çizgisine saldırıyorlar. Faşizm kadınları köle, bilinçsiz, erkeğe muhtaç hale getirmek istiyor. AKP kendine böyle bir kadın yaratıyor. AKP-MHP özgür kadını kendine engel ve tehlike olarak görüyor. O yüzden özgür kadın çizgisine saldırıyor. Kadınlar da özgülüğün tadına vardı. Bugün en fazla kadınlar özgürlük hattında onur bir mücadeleyi, örgütlülük alanında, felsefe alanında, bilim alanında yürütüyor. Tüm saldırılar kadın birliğini güçlendirdi ve güçlendiriyor da. Bu saldırı Kürt kadın şahsında tüm bölge kadınlara yapılıyor.

Hiçbir zaman DAİŞ çetelerinin saldırı ve amacı unutulmamalıdır. DAİŞ çeteleri 5 bin yıl önce gibi kadını dört duvara ve kara çarşafa kapattı. Kim DAİŞ’i destekledi? Yine Erdoğan’dı. Kadınlar birliğini daha da güçlendirmeli, mücadele yöntemlerini daha ileriye taşımaları gerekir. Faşizme karşı bilinçli olarak kendilerini ve mücadelelerini büyütmeliler. Bir alanda kendilerini sınırlandırmamalılar. Süreklileştirmeleri gerekir. Neden kadın kurumlarına saldırıyorlar? Neden Gülistan Doku neredeler diye soruyorlar? Neden çocuklar katlediliyor? Neden tecavüz kanunlarını çıkarıyorlar. Doğrudur tecavüz kanunlarını çıkarıyor" diye belirtti.

TOPLUM AKP ZİHNİYETİNE İSYAN ETMELİDİR

AKP-MHP zihniyetinin 11-13 yaşında tecavüze uğrayan çocukları tecavüzcüleri ile evlendirme zihniyeti olduğunu söyleyen Avesta, "Toplum buna isyan etmelidir. Kim buna karşı çıkıyor? Kadın kurumları karşı çıkıyor. Siz olmazsanız kimse buna karşı çıkmıyor diyorlar. Siz bu soruları sormamalısınız diyorlar. Soru sormak yasaktır. Biz sorularımızı büyüttük. Biz bu düzenle yaşamayacağız. Bu düzenden kopuşu başlattık ve biz Kürdistan dağlarına çıktık. 40 yıldır Kürdistan dağlarında büyük bir mücadele veriyoruz. Bu nedenle cenazelerimize saldırıyorlar.

Siz olmasaydınız ben alanlarda ve zindanlarda insanları katledebilirdim diyor. Ben meclisi de tanımıyorum. Ama engel olan sizsiniz. Kadınlar bunu görmelidir, bunların hesabı soruluyor. Bu kanunlara karşı, bu uygulamalara karşı verilen mücadele önemlidir. Biz bedel ödüyoruz. Kadın baş eğmiyor ve direniyor. Kadınlar adım adım büyümeli ve ilerlemelidir. Bunlardan hesap sorulmalıdır. Kadın kendine inanmalıdır. Eskiden olduğu gibi kadını dört duvara hapsedemez. “Cin şişeden çıktı” dedikleri gibi. Kadın özgürlüğün tadını aldı, kadın bilinçlendi, kendini örgütleyen kadını bir daha sindiremez.

Eşbaşkanlık sistemi yüzünden HDP’ye saldırıyor. Eşbaşkanlık sisteminden daha onurlu ne olabilir ki? Tüm toplumsal alanlarda eşitlik yaratılıyor. Tüm kadınlar bunun bilincindedir. Önümüzdeki süreçlerde özgür bir ruhla, irade ile mücadele sürdürülmeli ve büyütülmelidir. Kadınların kazanacağına inanıyoruz. AKP-MHP faşizmi her zamankinden daha fazla yok olmaya yakındır. Bu saldırıları güçsüzlüklerinden geliyor. Mücadele büyüdükçe ömürleri kısalıyor" dedi.

AKP HALA GEZİ'NİN SENDROMUNU YAŞIYOR

Avesta, Gezi direnişinin yıl dönümünü hatırlatarak, “Kürt ve Türkiye halkları arasındaki köprü yeniden kurulmalıdır” diyerek şu şekilde değerlendirmelerde bulundu: "7 yıl önce Gezi'de şehit düşenleri anıyorum. Türkiye ve tüm halkların direnişçileriydiler. Gezi hamlesi kazandı ve önemli bir hamleydi. Denizin derinliklerinden gelen bir dalga gibiydi ve büyük bir etki yarattı. 7 yıl üzerinden geçmesine rağmen AKP hala bu direnişin sendromlarını yaşıyor. Sallandığını gördü. Halk ayaklanırsa hiçbir faşist güç ne olursa olsun bunun önünde duramaz. Bu gerçeklik üzerinden yalan ve dolanlar üretiyor. Darbe olarak ele alıyor.

2013’te gelişen Gezi dalgası 2015’te Kuzey Kürdistan’da gelişti. Gezi ve Nusaybin, Cizre, Sur, Şırnak, Silopi ve Dargeçit direnişi birdi. Bir şey yapılmak isteniyorsa bu köprü tekrardan yaratılmalıdır. HDP’ye dönük saldırıları da bunun üzerinedir. Çünkü bu parti Kürdistan ve Türkiye halklarının partisidir. Onlarca farklı örgüt bunun içinde yer alıyor. Bunu kırmak istiyor ve bunun tartışmasını yürütüyor. Bu konuda bazı eksiklikler var ve bunun görülmesi gerekiyor. Türkiye halkı, işçiler, kadınlar, öğrenciler güçlerini birleştirdiklerinde ne yapabileceklerini gördüler.

Gezi özgür bir yaşamın projesidir. Komünal bir yaşamdı. Eşit bir yaşamdı. Bunlar bir kez daha geliştirilmeli ve örgütlenmelidir. Faşizmi yok edecek ve ortadan kaldıracak şey budur. Dönem bu dönemdir. HBDH projesi önemlidir. Bu Türkiye halkına büyük bir güç veriyor. Önemli eylemler geliştiriyor. Kadın örgütleri, sivil alanlar Gezi ruhuyla önümüzdeki süreçte sizde istenilen şeyleri derinleştirin ve iyi bir sonuç çıkarın. Gezi’nin yıldönümü birkaç basın açıklaması ile sınırlı kalmamalıdır. Bu ruhun sürdürülmesi gerekiyor. Çünkü Gezi direnişinin amacı AKP-MHP sömürgeci diktatör zihniyetinin yok edilmesidir. Bu yüzden sürdürülmelidir."

ZÎNÎ WERTÊ İÇİN İNSİYATİF ALIP DEVREYE GİRSİNLER

Zînî Wertê'de yaşanan kaosun bir an önce sona ermesi gerektiğini kaydeden Avesta, yaşananlara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Biz ulusal birlik için hazırız, ulusal birliği istemeyenler kim? Gerçeklerin aydınlatılması lazım. Zînî Wertê'de yaşanan durumdan rahatsız olan, bunun için açıklama yapan herkes bir inisiyatif kurup olayın üzerine gitmeli, hesap sormalıdır. Zînî Wertê'de 1 buçuk aydır bir süreç yaşanıyor. Orada neler yaşandığı günlerdir gündemde. Zînî Wertê'deki kaos sona ermiş değil. Oraya gelen güç henüz çıkmış değil. Oraya neden geldiler? Hareketin, Kürdistan özellikle Başur halkının yaptığı açıklamalar yerindedir.

Türk devleti Zînî Wertê'de Kürtleri birbirine kırdırmak istiyor. Türkiye ve Bakur'da düştüğü zorluğu aşmak için Başur'da kendisine zemin yaratmak istiyor. Bunun için birçok açıklama yapıldı. En son farklı ülkelerden 150 kadın konuya ilişkin KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığımıza mektup yolladı. Yine KDP ve YNK'ye de yolladılar. Eşbaşkanlık cevap verdi. Selamlarını yolladı ve biz de buna göre hareket edeceğiz dedi. Fakat diğer iki partiden bir açıklama gelmedi. Özellikle KDP'den. Çünkü alana gelen KDP'dir.

Zînî Wertê'deki duruma ilişkin tepki gösterenler kim birliğe gelmiyor sorusunu sormalıdır. Hareketimiz buna hazırdır. Öncelikle bir araya gelip mektup yollayan örgütler ve Zînî Wertê'de yaşanan kaosun sona ermesi için açıklama yapanlar ki bu yaklaşımları çok önemli değerliydi, bu insanlara, Dêrin peşmergelerine, Güney halkına, aydın ve sanatçılara bir çağrıda bulunuyorum. Bir komite oluşturup inisiyatif alsınlar ve devreye girsinler. Zînî Wertê'ye gelsinler. Buradaki tüm örgütlere kim birlik olmaya gelmiyor diye sorsunlar. Hesap sorsunlar.

PKK OLMAZSA 1 HAFTA DİRENEMEZLER

Herkes ulusal birlik olsun istiyoruz diyor. Kim istemez ki? Kim birlik olmak istemiyorsa o Kürt değildir. Bakın Zînî Wertê'ye, Lêlikan'a, Heftanîn'e getirip yerleştirdikleri ajanlar her gün Türk devletine istihbarat veriyor onlar da gelip Kürdistan halkını katlediyor. En son Qeladizê'de yaylaya çıkan Celal ve oğlu Ahmet katledildi. Yine birkaç gün önce Rojhilat'a saldırdılar. 2 YRK gerillası ve 3 yurtsever insanımız katledildi. Bunların sorumlusu kim? İnisiyatif bunun hesabını sormalı. Türk devletinin PKK yüzünden saldırdığını iddia ediyorlar. Herkes iyi bilsin ki eğer PKK olmazsa kendilerini öyle görenler 1 hafta direnemezler.

Güney halkı da bunu gördü. Kürdistan gerillasına inanıyor. 2014 yılında Şengal'de, Kobanê'de nasıl yalnız bırakıldıklarını, gerilla dışında yanlarında kimsenin olmadığını gördüler. DAİŞ Kerkük'e, Hewler'e kadar geldi. KDP yönetimi artık bu siyasetten vazgeçsin. Kürtlerin birliğini istiyorsa buyursunlar. Bu kadar açıklama yapılıyor tek cevap vermiyorlar. Oradaki güçlerini de çekmiyorlar. Özgürlük hareketi olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Annelerimizin hayallerini, kadınların beklentilerini gerçekleştirelim. Herkesin hayalinin ulusal birlik olduğunu biliyoruz.

Kürtler birlik olmazsa parça parça yok edileceklerdir. Mücadelemiz Demokratik ulusun inşa edilmesi içindir. Gerillanın ne sarayı ne malı mülkü vardır. Onuru ve direniş ruhu vardır. 20 yaşındaki bir genç her şeyini geride bırakıp dağa çıkıyor, kimin onları katletmeye hakkı var. Bu onuru korumak için dağa çıkmıştır. Bu yönetimin Kürdistan halkına kendini bir kez daha kabul ettirmek için bir an önce güçlerini Zinî Wertê'den çekmesi gerekir. Herkes eski yerine dönsün. Maxmur'a yönelik kuşatma ve ambargo da kaldırılmalıdır. Kürt halkının onurunu kırıyorlar. Maxmur halkı aylardır kuşatma altında. Bu sorunun çözülmesi için de bizler hazırız.

FAŞİZME KARŞI MÜCADELE ALANINDA BİRLEŞELİM

Avesta, bahardan bu yana özgürlük gerillalarının ile HBDH’nin öne çıkan eylemlerini selamladı. AKP-MHP faşizmine karşı gerillanın mücadelesinin önemini değerlendiren Avesta, tüm gençleri ve Kürdistan kadınlarını özgürlük alanlarına çağırarak sözlerini şöyle sonlandırdı: "Bu program aracılığıyla baharın başlangıcından bu yana özgürlük gerillaları eylemlerini ve fedai eylem başlatan Sema Koçer’i, Serhat’tan Dersim, Bagok, Behdinan’a kadar tüm direniş alanlarını büyütenleri, direniş ve eylemlerini kutluyorum. Bu eylemlere katılan komutan ve savaşçıları sevgi, saygı ve özlemle selamlıyorum. Şimdi bir gerilla kez daha ispatladı ki 21. yüzyılda da faşizme karşı mücadelelerini sürdürecek ve büyük bir kazanım elde edecekler.

HPG YJA-Star tarafından birçok kez açıklama yapıldı. Dönemin gerillaları ve 21. yüzyıl gerillaların performanslarını görüyoruz. Düşman da bu gerilladan korkuyor. Gerilla cenazelerine saldırmasının da sebebi bu gerçekliklerinden geliyor. Gerilla bunun farkındadır. Yine tüm Kürdistan halkının hak ve kazanımlarının teminatı gerilladır. Gerilla olmazsa hiçbir hak güvencede değildir. Hiçbir kazanım güvende değildir. Bundan dolayı ilk önce çağrıda bulunmak istiyorum. Kürdistan gençleri, Kürdistan kadın ve erkekleri, faşizm saldırılarına karşı Kürdistan dağlarına çıkın. Özgürlük gerillalarına katılın. Zin çizgisinde, Erdal çizgisinde, Egid çizgisinde mücadeleyi büyütün.

Ülkede ve ülke dışında bulunan herkes bilmeli ki onuru ileriye taşıyacak ve savunacak, Önder Apo ve kadını her şekilde özgür kılacak tek güç gerilladır. Bir kez daha savunma gücünü selamlıyorum. Yine HBDH milislerini, intikam birliklerini ve faşizme karşı fişek çakan, direnenlerin tümünü selamlıyorum. Onlar çok onurludur, kendilerini daha da büyütmeli ve geliştirmelidirler. Faşizm birleşti, bu yüzden buna karşı mücadele cephesi de birleşmelidir. Tüm kadın ve gençleri mücadeleye davet ediyorum.