Devlet esirler için bu sonu hazırlıyordu

Esir asker ve polisler, 7 Haziran 2018’de kameralara konuşarak, devletin kendilerini görmezden geldiği gibi hayatlarını da tehlikeye attığını söylüyordu.

Türk ordusu, Garê bölgesinde esir asker, polis ve MİT’çilerin bulunduğu kampı bombalayarak, 13’ünün ölümüne neden oldu. Türk devleti, iktidarı, ordusu ve medyasıyla PKK’yi suçladı. Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlığı da içinde esirlerin olduğu bilgisine rağmen üç günlük ağır bombardıman; içinde ve dışındaki çatışmalardan hiç kimsenin sağ çıkamayacağının bilindiğini belirterek, “Kurtarılmaları değil, imhaları amaçlandı” dedi. Devlet, ordusunun savaş suçu işlediği büyük Garê hezimetini örtbas etmek için büyük gayret içinde. Kendi personelinin esir düşmesini; 5-6 yıldır ailelerinin ve insan hakları kuruluşlarının girişimlerini Türkiye halkından gizleyen, serbest bırakılmaları yönündeki çağrı ve çabaları görmezden gelen Türk hükümeti, katlettikten sonra hem içeride hem de dışarıda halkla ilişkiler çalışması yürütüyor. Halbuki, esir Türk devlet elemanları devlete ve iktidara seslenmişti.

Türk hükümeti, esir MİT elemanları, asker ve polislerle ilgili bir girişimde bulunmadığı gibi hava saldırılarıyla hayatlarını tehlikeye atıyordu. Esir 9 asker ve polis, artık esaretin son bulması için girişimde bulunulmasını istiyordu. 7 Haziran 2018’de ANF'ye konuşan asker ve polisler, savaşın çözüm olmadığını belirterek, devletin kendilerini görmezden geldiği gibi hayatlarını da tehlikeye attığını söylüyordu. İşte o açıklamalar:

SAHİP ÇIKAN YOK

Sedat Sorgun: Erzurumluyum, Van F Tipi Cezaevi'nde askerliğimi yapıyordum. İzine giderken 13 Ağustos’ta PKK gerillalarının yol kontrolünde esir alındım. Yaklaşık üç yıldır buradayım. Şimdilik sağlık durumumuz iyidir. Pek bir sorun yok. Şimdiye kadar kimsenin bizi aramadığını, sormadığını biliyoruz. Hiç kimsenin, muhalefet partilerinin, hükümetin ve TSK’nın arayıp sormadığını, bize hiç kimsenin sahip çıkmadığını biliyoruz.

24 Haziran’da Türkiye’de seçim zamanıdır. Birçok aday Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği için yarışıyor, akıllarına gelen her türlü kelimeyi burada az çok olsa da radyodan dinliyoruz, her şeyi birbirilerine söyleyebiliyorlar. Fakat biz yokmuşuz gibi kimsenin gündeminde değiliz.

Şimdiye kadar hangi sorun silahla çözüldü ki Kürt sorunu da halledilsin. Bence her iki taraf da elini taşın altına koysalar bu sorun bu kadar uzun sürmez.

Şimdi seçim dönemindeyiz, hükümet kanadı olsun, muhalefet olsun, yeni milletvekili adayları olsun bu görüntülerimizi bunlara ulaştırırsınız da içlerinde bir tane çıkar da bunlara ne olacak diye sorarlar diye düşünüyoruz. Bize sahip çıkılsın.

PARTİLER DEVREYE GİRMELİ

Ümit Gıcır: Balıkesirliyim. 21 Eylül 2016'da Hakkâri-Çukurca arasında PKK’nin yol kontrolünde esir alındım. Çukurca ilçe jandarmada çalışıyorum. Oraya atanalı daha iki ay olmuştu, Çukurca’ya yeni gelmiştim.

Bizim için bir şeylerin yapılmasını istiyoruz. Siyasilerden, sivil toplum kuruluşlarından, devlet yetkililerinden iki yıl gibi bir süre geçmiş artık bizim için bir şeylerin yapılmasını bekliyoruz. Bizim yapacak artık bir şeyimiz yok, biz elimizden geleni yapıyoruz.

Siyasi kanatları, muhalefeti kim olursa bizim için devreye girebilecek kim olursa insan hakları derneği sivil toplum kuruluşları bunların devreye girmesini bekliyoruz. Hükümet kanadından CHP, HDP diğer isimlerini sayamadığım herkesten bizim için bir şeyin yapılmasını bekliyoruz.

Ailelerimizin de bizler için bir şey yapmasını bekliyoruz. Bizim iyi olduğumuzu bilmelerini, görmelerini istiyoruz.

HERKESTEN YARDIM BEKLİYORUM

Semih Özbey: Malatyalıyım. 17 Eylül 2015'te Tunceli’den Malatya’ya izne giderken esir düştüm. Bize yardımcı olabilecek herkesten yardım bekliyorum. Üç yıldır buradayım. Bizim için çabalanıyor mu ya da bir çaba var mı bunu bilmiyorum ama kimin elinde ne geliyorsa onun yapılmasını bekliyorum. İnsan Hakların Derneği diğer sivil toplum örgütleri olsun, yapabilecekleri ne varsa onun yapılmasını bekliyorum. Kesinlikle bizler için bir mücadele versinler.

NEDEN HİÇBİR ŞEY YAPILMIYOR?

Adil Kabaklı: Osmaniye doğumluyum. Askerliğimin acemi birliğini Ankara Etimesgut’ta yaptım. Usta birliğime giderken Tunceli güzergâhında PKK tarafından esir alındım. Yaklaşık üç yıldır buradayım. Bizim için şu ana kadar hiçbir şey olmadı ve üç yıl boyunca dinlediğimiz radyo kanalında bizden bahseden yok. İsmimiz geçmedi. Bizim beklentimiz devletimizdir.

Herkesten bir beklentimiz var ama kimse hiçbir şey yapmıyor. AKP, CHP hangi siyasi parti olursa olsun fark etmez burada hepsine sesleniyoruz. Neden bizim için bir şey yapılmıyor?

ADIMIZI BİLE ALMIYOR

Müslüm Altıntaş: Şanlıurfa, Halfetiliyim. 5 Ağustos 2015'te askerlik görevimi yaptım. Piyade erim. 2 Ekim 2015’te Tunceli’de yakalandım. Şu ana kadar yani 3 Haziran 2018’e kadar halen örgütün elindeyim. Hükümete ve diğer devlet yetkililerine çağrım olacak. Hem bizler hem de ailelerimiz için bir şeylerin yapılmasını istiyoruz. Bu kadar milletvekili, siyasetçiler var, bunlar bizim için hiç mi bir şey yapamıyor ya da yapmıyor. Kemal Kılıçdaroğlu adalet yürüyüşü yaptı, bizim için hiç mi bir şey yapamıyor ya da yapmıyor. Hükümet de artık bizim için bir şey yapsın. Vatandaşlıktan mı çıkardılar, ne yaptılar? Hiçbir yerde ismimiz ağza alınmıyor.

HİÇBİR SES DUYMADIK

Mevlut Kahveci: Eskişehirliyim. 21 Eylül 2016’da Çukurca’dan Hakkâri’ye sınav kaydı yapmak için giderken esir alındım. Yaklaşık iki buçuk yıldır buradayım. Bizim için bir çaba, bir yerden ses duymadık. Şu an seçim zamanı, muhalefeti Vatan Partisi, MHP, AKP ayırt etmeksizin bizim için laf arasında bile hiçbir şey söylemediler.

NE YAPMAMIZ LAZIM?

Sedat Yabalak: Mersinliyim, polis memuruyum. Urfa’da görev yapmaktaydım. 28 Temmuz 2015'te Erzurum’dan Urfa’ya giderken Diyarbakır-Lice yolunda alındım. O zamandan günümüze - 3 Haziran 2018 tarihine kadar- PKK’nin elindeyim.

Burada devlet yetkililerine sesleniyorum. Bizim için artık bir şey yapsınlar, şu ana kadar bir şeylerin yapıldığına dair hiçbir şey duymadık. Bizim için bir şeylerin yapılması için üç sene boyunca üst rütbeli komutan, vali, kaymakam ya da çok zengin olmamız mı gerekiyor, bunu çok merak ediyorum. Ne yapmamız lazım ya da burada neyiz? Senin askerin, polisin, devlet çalışanın değil miyiz?

BİZİ YOK SAYMASINLAR

Süleyman Sungur: Siirtliyim. Bingöl’de askerlik yapmaktaydım. Diyarbakır-Lice yolunda PKK’nin yol kontrolünde alındım. Üç yıldır tutukluyum, annemden babamdan; kimseden haberim yok. CHP, MHP, AKP, HDP olsun bu siyasi partilerden bir şeyler bekliyoruz. Birçok bayram geçti, anne ve babamızdan haberimiz yok. Bizi yok saymasınlar, onlardan bir şeyler bekliyoruz. 40 yıldır bu savaş sürüyor ama bir şey elde edilmedi, sadece insanlar öldü. Biz de barış istiyoruz, insanlar ölmesin, ailelerimize kavuşalım istiyoruz.

DEVLET BİZİ NEDEN İSTEMİYOR?

Hüseyin Sarı: Maraşlıyım. Kars Sarıkamış’ta görev yapmaktaydım, uzman çavuşum. 13 Ağustos 2015’te Kars Sarıkamış’tan Maraş’a yolculuk ederken tutuklandım. 16 Ağustos 2015’te benim düğünüm vardı. Kağıt üzerinde üç yıldır evliyim ama eşimle daha henüz düğünüm olmadığı için üç yıldır da ayrıyız. Şu an ailem ve eşim ne durumda hiçbir bilgim yok. Üç yıldır bize sahip çıkılmadı ve bir talepte bulunulmadı. Bugün tarih Haziran 2018, aradan bu kadar uzun zaman geçti, bizim için herhangi bir girişim çabada bulunuldu mu, bulunulmadı mı bilmiyoruz. Bu yönlü bir haber duymadık.

Bu seçim sürecinde ne olup biter bilmiyoruz. Bırakılır mıyız bırakılmaz mıyız? Bize sahip çıkan herhangi bir siyasi partiden de herhangi bir talepten bulunulduğunu duymadık. Önümüzde Ramazan Bayramı var, bu ailelerimizden uzak geçirdiğimiz altıncı bayram olacak. Ailemin Ramazan Bayramı'nı kutlarım, umarım kavuşuruz.

HPG UYARIDA BULUNMUŞTU

HPG komutanlarından Mahir Deniz, 17 Eylül 2019’da yine ANF’ye yaptığı açıklamada, AKP-MHP iktidarının esir devlet güçlerini ailelerine kavuşturmak için hiçbir şey yapmadığını, üstelik gündeme getirmeyip görmezden geldiğini belirterek, hava saldırılarıyla öldürmek için yerlerini tespit etmeye çalıştığını söyledi.

SANKİ YOKMUŞ GİBİ DAVRANILIYOR

Komutan Mahir Deniz, ellerindeki polis, asker ve MİT’çilerin 5 yıldan beri tutuklu olduklarını; ailelerinin merakını gidermek ve kamuoyunu bildirmek için daha önce görüntü ve konuşmalarını yayınladıklarını, hatta bayram vesilesiyle ailelerine mektup göndermelerini de sağladıklarını hatırlattı. Komutan Deniz, “Fakat tüm bunlara rağmen Türk devleti ve kamuoyu, sanki bu polis, asker ve MİT’çiler hiç yokmuş gibi davranıyor, adeta görmezden geliyor. Kendilerini soran hiç kimse yok” dedi.

HAVA SALDIRILARIYLA ÖLDÜRMEK İSTİYOR

Türk devlet yetkililerinin esir polis, asker ve MİT’çileri almaya dönük herhangi bir girişimde bulunmadığı gibi yerini tespit etmeye çalıştığını belirten Komutan Mahir Deniz, yerlerini tespit ederek hava saldırılarıyla bu personellerini öldürmek istediğini söyledi. Deniz, şöyle devam etti: “Çünkü karadan bir operasyonla ulaşamayacaklarını biliyorlar. Türk devleti ve istihbaratı bir süreden beridir bu arayış içerisindedir.

ÖLDÜRÜP BİZİ SUÇLAYACAK

Bunun iki sebebi var:

* Yanımızda tutuklu oldukları için kendileri bu esirleri hava saldırılarıyla öldürecek ve kamuoyuna ‘PKK polis ve askerlerimizi infaz etti’ diyerek bizi suçlayacak.

* Kendi polis ve askeri de olsa faşist AKP-MHP rejimi için insan yaşamının hiçbir kıymeti yoktur.

Komutan Deniz, 2008’de Oramar’da 8 Türk askeri esir alındığında o zamanki AKP yetkililerinin ‘esir alınacaklarına ölselerdi daha iyiydi’ sözlerini hatırlatarak, “Faşist AKP-MHP rejimi, şu anda da aynı zihniyetle kendi polis, asker ve MİT’çilerini imha etmenin peşindedir” şeklinde konuştu.

GİDİP AKP-MHP’YE SORSUNLAR

Komutan Deniz, ailelere de şöyle seslendi: “Eğer elimizdeki tutukluların aileleri bir gün gerçekten de çocuklarını sağ salim görmek istiyorlarsa o zaman gidip AKP-MHP rejiminden, Erdoğan’dan kendi çocuklarının eve gelmesi için ne yaptıklarını sorsunlar. Sorsalar da bir cevap alamazlar, çünkü yaptıkları hiçbir şey yoktur. Az önce de belirttiğim gibi, Türk devleti ve istihbaratı elimizdeki tutukluların yerini tespit edip öldürmeye çalışıyor.

NİÇİN ÖLDÜRMEK İSTEDİĞİNİ SORSUNLAR

Açıkça belirtiyoruz: Eğer bu tutukluların başına herhangi bir şey gelirse sorumlusu Erdoğan ve AKP-MHP rejimidir. Bu aileler, her şeyden önce AKP-MHP’ye, Erdoğan’a ‘çocuklarımızı öldürmeyin, onları niçin öldürmek istiyorsunuz’ diye sormalı. Çünkü onların canına kast eden bir rejimle karşı karşıyayız.”

MEKTUPLAR İHD’YE BIRAKILDI

HPG komutanlarından Mahir Deniz’in bayram vesilesiyle ailelerine göndermeyi sağladıklarını söylediği mektuplar, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi’ne bırakıldı. Dernek yetkililerinin bilgilendirmesi ile aileler, çocuklarından gelen mektupları teslim almak üzere Ankara’ya geldi. Mektuplarını teslim alan aileler, İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan ve derneğin MYK Üyesi Raci Bilici ile birlikte 29 Mayıs 2019’da basın toplantısı düzenledi.

TÜRKDOĞAN: ARABULUCU OLMAYA HAZIRIZ

Temmuz-Ağustos 2015 döneminde alıkonulan 20 gümrük memurunun İHD tarafından 8 Eylül günü Federe Kürdistan’da HPG’den teslim alınarak Türkiye’ye getirildiğini hatırlatan Türkdoğan, yeniden arabulucu olmaya hazır olduklarını vurguladı.

DEFALARCA BASIN TOPLANTISI

Asker ve polis aileleriyle birlikte şimdiye değin birçok basın toplantısı düzenlediklerini ifade eden Türkdoğan, Meclis nezdinde siyasi partilerin grup başkanvekillikleri ve çeşitli devlet görevlileri ile görüşmeler gerçekleştirilmesine, ailelerin bizzat bakanlar, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüşerek sorunun çözümünü dile getirmelerine rağmen bir gelişme sağlanamadığını kaydetti.

Dört yılda bu konudaki girişimleri sıralayan Türkdoğan, alıkonulan asker ve polislerin teslim edilmesi için herkesin elinden gelen çabayı göstermesini istedi. Türkdoğan, “Siyasi ortam ne olursa, olsun bizim için önemli olan bu insanların sağ salim ailelerine teslim edilmesidir. Serbest bırakılmaları için üzerimize düşen her türlü girişimde bulunmaya ve teslim almaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz” diye konuştu.

İÇİŞLERİ BAKANI CEVAP VERMEDİ

İçişleri Bakanı’ndan da randevu talep ettiklerini söyleyen Türkdoğan, “Hala görüşmemize bir cevap verilmedi” dedi.

‘13 YURTTAŞI KONUŞUN’

Türkdoğan, Türkiye kamuoyunun bu konuda sessiz kalmasını da eleştirdi. Türkdoğan, şöyle seslendi: “Ey Türkiye kamuoyu siz biliyor musunuz; 13 yurttaşınız şu an alıkonulmuş durumda. Biraz da onların durumlarını konuşun. Bunlar 4 yıldır aileleriyle görüşemiyor.”

AİLELER SESLENDİ

Aynı toplantıda aileler de konuştu. Er Müslüm Altıntaş’ın babası isyanını şu sözlerle dile getirdi: “Delikanlı oğlumu büyüttüm, askere gönderdim. 4 yıl oldu, yazık günah. Bu sözü duvara söylesem anlardı ama karşımızdakilerin duygusu yok. Devlete sesleniyorum; neyin peşindesiniz? 4 yıldır bu adamlar senin askerini almış ve sen ‘uzlaşmam’ diyorsun. Ölsünler mi? Ondan sonra resmi tören ve madalya mı takacaksınız. Bırakın bunları biz çocuk değiliz.”