DTK: Gün Demokratik Modernite’yi var etme günüdür

DTK Sağlık Meclisi yaptığı açıklamada, “Gün ahlaki politik toplumu inşa etmenin ve Demokratik Modernite’yi var etmenin günüdür” dedi. 

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, gündeme ilişkin yaptığı açıklamada, birçok konuya değindi.

DTK Sağlık Meclisi’nin yaptığı açıklamada şunlar belirtildi: “Aralık ayının geri de kalmasıyla beraber 2019 yılında Çin’de görülen ilk koronavirüs vakalarının üzerinden yaklaşık 2i yıllık bir süre geçmiş bulunuyor. Hastalığın ortaya çıkışının ve 2 yıldır tüm dünyayı etkisi altına almasının temel nedeninin İktidarcı/Devletli Uygarlık Sistemi ve onun son temsilcisi olan Kapitalist Modernite sistemi olduğu kuşku götürmez bir gerçekken, geçen bu iki yıllık sürenin göstermiş olduğu bir başka gerçek de insanlığın karşı karşıya kaldığı bu ve benzeri durumları da mevcut sistemin zihniyet kodları ve yapılanmalarıyla aşamayacağıdır.

SORUNLAR EKONOMİK RAKAMLARA İNDİRGENMİŞ

Şüphesiz farklı ülkelerde yer yer farklı yaklaşımlar olmakla beraber mevcut sistem ve onun yürütücüleri olan ulus devletler bu süreci toplumla ve toplumsal yaşam gerçekliğiyle hiçbir ilgisi olmayan ‘ekonomik rakamlara’ indirgemiş ve bu da insan yaşamının her gün ekranlardan aktarılan ‘basit’ rakamlara dönüşmesine neden olmuştur. Mevcut sistemin sözde yüzü en çok insan yaşamına ve sağlığına dönük olan kurumlarının başında gelen Dünya Sağlık Örgütü bile yaptığı birkaç utangaç girişimden ötesine geçememiş ve diğer sistem yapılanmaları gibi sınıfta kalmıştır. Yaşanan bu süreç ahlaki politik toplumun ve onun yaşamın her alanında olduğu gibi sağlık alanında da insanlığın ihtiyaçlarına cevap olacak yapılanmalarının inşa edilmesi gerektiği hakikatini çok net biçimde ortaya koymuştur.

TOPLUMA KARŞI SAVAŞ HALİ

Pandemi sürecinde oluşan kaos ortamına karşı başarılı bir mücadele verebilmek için toplumla birlikte bu süreci karşılamak ve yürütmek gerektiği gerçeği ortadayken Türkiye’de ise AKP-MHP iktidarı eliyle bir avuç sermayedar ve yandaşları dışında toplumun tüm kesimlerine karşı bir savaş açılmıştır. Şüphesiz AKP-MHP iktidarının bu ‘topluma karşı savaş halinin’ en büyük nedenlerinden biri Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen ağırlaştırılmış tecrittir. Kürt özgürlük sorunun çözümsüzlüğe mahkum edilmesine neden olan bu ağırlaştırılmış tecrit aynı zamanda Kürdistan ve Türkiye’de toplumun her türlü sorununa karşı çözüm geliştiren ve bu çözümleri uygulayabilme gücü olan Sayın Abdullah Öcalan’ın topluma ulaşmasına engel olmaktadır. Sayın Abdullah Öcalan’ın sesini duyuramadığı, çözüm önerilerini gerçekleştiremediği bir ortamda geriye kalan toplumun hiçbir ihtiyacına cevap olamayan AKP-MHP iktidarının toplumun en küçük adalet, eşitlik, özgürlük ve barış istemlerine karşı yürüttüğü savaş olmaktadır. 

HASTA TUTSAKLAR

AKP-MHP iktidarının hiçbir hukuk ve ahlak ölçütü tanımadan bu savaşı yürüttüğü ve Sayın Abdullah Öcalan üzerinde İmralı’da gerçekleştirdiği tecrit ve işkenceyi yaymaya çalıştığı bir diğer alan Kürdistan ve Türkiye’deki zindanlardır. İnsan Hakları Derneği’nin Nisan 2021 verilerine göre 605 i ağır olmak üzere zindanlarda bin 605 hasta tutsak bulunmakta ve bu hasta tutsakların tedavileri çeşitli şekillerde engellenmektedir. Aralık ayında zindanlarda yaşamını yitiren Halil Güneş, Abdulrezzak Şuyur, Bangin Muhammed İHD’nin bu hasta tutsaklar listesinde olan ve tedavi edilmeleri için defalarca serbest bırakılmalı yönünde çağrı yapılan tutsaklardandır. Uzun bir süredir serbest bırakılması için çağrı yapılan hasta tutsak Mehmet Emin Özkan koronavirüse yakalanmış, birkaç günlük tedaviden sonra geri zindana gönderilmiş ve bir daha testi pozitif çıkmıştır. 

TUTSAKLAR TAHLİYE EDİLMİYOR

Bunun yanında zindanlardan ölüm haberleri gelmeye devam etmekte, Tekirdağ F Tipi Zindanı’nda yaşamını yitiren Vedat Erkmen’in intihar ettiği söylenmiş ve cenazesi saatlerce ailesinden kaçırılmıştır. Yine daha önce zindanda işkenceye ve tecavüze uğradığını belirten Garibe Gezer şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim dalı tarafından yaşadığı ağır sağlık sorunları nedeniyle zindanda kalamaz raporu verilen Aysel Tuğluk’un tahliyesi engellenmekte, zindanlardan başka kötü haberlerin gelmesine neden olunmaktadır. Kürt kadınlara uzman çavuş, polis, korucular ve devletin örgütlediği kişiler üzerinden yapılan yönelimlerle beraber Garibe Gezer ve Aysel Tuğluk’a yapılanlar beraber değerlendirildiğinde şüphesiz bu aynı zamanda Özgür Kürt Kadın kimliğine yapılan bir saldırı olmaktadır.

KÜRT DÜŞMANLIĞI

Devlet eliyle Kürdistan’ın dört parçasında özgür Kürtlüğe karşı savaş yürütülmekte, Kuzey Kürdistan’da neredeyse her gün gözaltına alma ve tutuklamalar gerçekleşmekte, bir taraftan da gençlik, kadınlar ve bir bütün halk olarak çeşitli yollarla mücadeleden koparılmış bir toplum yaratılmaya çalışılmaktadır. Uyuşturucu ve fuhuş çeteleri devlet eliyle örgütlendirilmekte ve toplumda yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. HDP İzmir İl Örgütü’nde Deniz Poyraz’ı katleden, devlet eliyle örgütlendirilmiş bir çetenin dava duruşmasının bir gün öncesinde ve aynı zamanda Roboski Katliamı’nın yıldönümü olan günde HDP İstanbul Bahçelievler ilçe örgütüne yönelik bir katliam saldırısı daha yapılmıştır. Bu saldırının böyle bir günde yapılması bile AKP-MHP şahsında devletin Deniz Poyraz ve Roboski katliamına olan yaklaşımını ve Kürt düşmanlığını çok net göstermiştir.

MÜCADELE ÇAĞRISI

Kürt özgürlük sorununda çözümsüzlüğü dayatan, içine düştüğü bunalım ve buhranlardan tek çıkış yolu olarak Kürtlere saldırmayı çözüm bilen AKP-MHP cephesinde bunlar yaşanırken toplum özgürlük ve demokrasinin olmadığı bir ülkede gelebileceği son noktaya gelmiş, yoksulluk insanları nefes alamaz hale getirmiştir. Ülkenin parasında yaşanan değer kaybı ve bu kayıplara çözüm diye sunulan çözümsüzlükler çare olmazken insanlar artık temel gıda maddelerine bile ulaşmakta sıkıntı çekmektedir. Hastanelerde birçok medikal malzeme bulunmadığı için birçok ameliyat yapılamamakta, kanser gibi özellikli tedavi gerektiren çoğu hastalığın tedavisi yapılamamaktadır. Asgari ücret ve memur maaşları günden güne erimekte öyle ki sağlık emekçileri gasp edilen hakları için greve gitmek zorunda kalmışlardır. Bütün bu yaşananlar yeterli toplumsal mücadele verilmediği takdirde ülkeyi daha kötü günlerin beklediğini haber vermektedir.

 

Demokratik Toplum Kongresi Sağlık Meclisi olarak bugüne kadar elde ettiğimiz tüm kazanımların toplumsal mücadele ve örgütlenmeyle gerçekleştiğinin bilinciyle; tecride, işkenceye, savaşa, adaletsizliğe ve yoksulluğa karşı toplumun tüm kesimlerini mücadeleyi yükseltmeye ve olduğumuz her yerde örgütlenmeye çağırıyoruz. Yerelden Evrensele ne mevcut Kapitalist Modernite güçlerinin ne de onların yerine geçip onların daha kötü kopyası olmak için heveslenenlerin insanlığa vereceği bir şey kalmamıştır, gün ahlaki politik toplumu inşa etmenin onun özgürlükçü yapılanmalarını geliştirmenin ve Demokratik Moderniteyi var etmenin günüdür.

Halklarımızın yeni yılını kutluyor, 2022’nin halkların baharı olacağı bir yıl olmasını diliyoruz.”