KCK Eğitim Komitesi: Anadilde eğitim en meşru taleptir

KCK Eğitim Komitesi, "Anadilde eğitim talebi diğer tüm taleplerden daha meşrudur" dedi. Komite, Kuzey-Doğu Suriye eğitim modeli bölge ve dünyada varlık, kimlik ve dil mücadelesi yürüten halklar için muazzam bir öz güç ve öz irade örneğidir" diye belirtti.

KCK Eğitim Komitesi, Dünya Anadil Günü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dillere dikkat çekilerek, anadilde eğitimin ciddi bir küresel sorun olmakla birlikte, ivedilikle çözüm beklediğine değinildi.

'SALT İLETİŞİM ARACI DEĞİLDİR'

KCK Eğitim Komitesi'nin açıklaması şöyle:

"22. Uluslararası Anadil Günü başta kültürü, kimliği, dili ve varlığı yasaklanmış, yok sayılmış bir halkın özgürlük umudunu mücadeleye taşıyan, bu uğurda hiçbir engel tanımayan Rêber APO'ya, halkının varlığı, dili, değerleri ve özgürlüğü uğruna ölümü kendisi için bir son görmeyen ve ölümsüzleşen şehitlerimize, tüm yasak, baskı, sindirme, işkence ve ölümlere inat kendi dilinde şarkı söyleyen, zılgıt çeken, kahramanlık hikayeleri anlatan, ağıtlar yakan ve diz çökmeyen direnişçi halkımıza ve halklara kutlu olsun...

Dil, salt bir iletişim aracı değil; bir halkın kendi kimliği ve kültürünü yaşatabilmesi ve yarınlara taşıyabilmesinin de en önemli aracıdır. Her dil, o dili konuşan toplumun tarihinin, kültürünün, edebiyatının, sanatının ve yaşam felsefesinin taşıyıcısıdır.

Birleşmiş Milletlere bağlı Eğitim, Kültür ve Bilim Örgütü UNESCO'nun verilerine göre dünya nüfusunun % 40’ı konuştuğu veya anladığı dilde eğitime erişememekte, dünyada her iki haftada bir dil, içinde geliştiği entelektüel ve kültürel ortamla birlikte yok olmaktadır. Yine bugün dünya üzerinde konuşulan dillerin 2474'ü yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. 1950'yılından bu yana 230 dil yok olmuştur. Kaybolan her dille birlikte bir kültürün de yok olduğu gerçeği göstermektedir ki, anadilde eğitim ciddi bir küresel sorun olmakla birlikte, ivedilikle çözüm beklemektedir.

'DEVLET POLİTİKALARI DİLLERİ TEHDİT EDİYOR'

Kapitalist sistemin gelişmesiyle birlikte izlenen resmi devlet politikaları ilk günkü gibi bugün de dillerin varlığını tehdit etmeyi sürdürmektedir. Dünyanın birçok yerinde 20. Yüzyılın başından itibaren inşa edilen tekçi ulus devlet politikaları nedeniyle birçok ülke adeta dillerin mezarlığı haline gelmiştir. Demokrasiye düşman ulus- devletler dil-kırım ve kültür-kırım politikalarıyla tek dilli eğitimi hayatın her alanında zorunlu hale getirmiştir. Bir toplumu asimile etmenin yegane yolu  o topluma dilini yasaklatmaktır. Şüphesiz bir toplumun maruz kalabileceği en büyük yıkım da kendi dilinde konuşamaması, dilini unutması ve giderek ondan uzaklaşmasıdır. Dilini unutan toplumun kültürünü, tarihini, kimliğini ve en nihayetinde hafızasını unutması kaçınılmazdır. Bu ise ulus devlet aklıyla sistematik olarak yürütülen toplum-kırımın ta kendisidir.

'KÜRTÇE SÖMÜRGECİLERİN HEDEFİNDE'

Sömürgeciler Kürt halkının varlığını ortadan kaldırabilmek için, geçmişte olduğu gibi bugün vahşi saldırılar yürüttüler, yürütüyorlar. Kürtçe eğitim yapılmasını yasaklayan; ‘Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez’ diyen "tek millet, tek dil" anlayışına dayalı faşist Türk devleti anayasasının 42. Maddesi kapitalist modernite fideliğinde gelişen ulus devletçi anlayışın halkları ve dillerini hiçe saymasıdır. Bir halklar mozaiği olan Türkiye'de 2021 yılında ne okullarda, ne de resmi kurumlarda hiçbir halk halen kendi anadilinde konuşamamıştır. Kürtçe yayın yapan TV kanalları, haber ajansları, dergiler, radyolar, yayınevleri ve hatta ilkokullar kapatılmış, 2015 yılında açılan Ali Erel ilkokulunun kapatılması 2016 21 Şubat'ına yani Uluslararası Anadil Günü'ne denk getirilmiştir. Kürt yazar ve şairlerin heykelleri yıkılmış, çok dilliliğin sembolü olan tabelalar kaldırılmış, dernek ve enstitülerin kapılarına kilit vurulmuştur. Önceki raporlarında Türkiye'de konuşulan dillerden 15'inin yok olma sınırında olduğu, üç dilin ise çoktan yok olduğuna yer veren UNESCO'nun geçtiğimiz günlerde yayınladığı eğitimde kapsayıcılığı ele alan raporunda, Türkiye'de eğitimde kapsayıcılık konusunda teknik birtakım engeller dışında bir sorun olmadığını beyan ederek oluşturduğu Türkiye algısı, savaşları da ben çıkarırım, barış çığırtkanlığını da ben yaparım, doğruyu da yanlışı da ben belirlerim diyen Kapitalist aklın, ulus devletlerle içinde girdiği yüzük kardeşliğinden başka birşey değildir. Aynı Türkiye gerek siyasi ve ekonomik anlaşmalar ardından son yıllarda aldığı göçler, gerekse de işgal ettiği Afrin, Serêkani ve Girêspi'de eğitim hizmeti ve eğitimde kapsayıcılık adına Türkçe müfredatı Arapça'ya tercüme yoluyla sayıları yüzbinleri aşan Kürt ve Arap çocuklarını dünyanın gözü önünde dil ve kültür-kırım politikalarına tabi tutmaktadır. İran tarafından 'Allah'ın düşmanı' olmakla suçlanıp 2010 yılında 4 arkadaşıyla birlikte idam edilen Kamyaran'lı öğretmen Ferzad Kemanger ile geçtiğimiz günlerde Doğu Kürdistan'a bağlı Sine şehir merkezi ve köylerinde çocuklara Kürtçe ders verdiği için ülkenin 'ulusal güvenliğini tehlikeye atmakla' yargılanan ve 5 yıl hapis cezasına çarptırılan Zara Muhammedi örnekleri de Kürtçe şahsında Kürde olan düşmanlığın en vahşi göstergesidir. Kamuoyuna yansıyanlar dışında da Kürdistan coğrafyasında yüzyıllardır varlığına, kimliğine, diline sahip çıkan binlerce insanımız çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden hunharca katledilmişlerdir.

'KUZEY-DOĞU SURİYE MODELİ ÖZ GÜÇ ÖRNEĞİDİR'

Halkımıza imhanın dayatıldığı, uluslararası tüm yasaların doğuştan sahip olduğumuz anadilde eğitim hakkını sözkonusu Kürtler olduğunda görmezden geldiği bu eşitsiz koşullarda yapılması gereken dilimize, varlığımıza ve kimliğimize sahiplenme mücadelesini yaşamsal ve yasal tüm sahalarda her zamankinden güçlü yürütmektir. Tam da bu noktada Kuzey-Doğu Suriye eğitim modeli bölgede ve dünyada varlık, kimlik ve dil mücadelesi yürüten tüm halklar için muazzam bir öz güç ve öz irade örneğidir. Eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi, insan haklarını, çocuk haklarını güçlendirmeyi esas alan, dolayısıyla yüzyıllardır bize dayatılan yaşamın ötesinde başka bir yaşamın mümkün olabileceğinin, halklar olarak farklılıklarımızla birlikte çok dilli, çok kültürlü ve eşitçe yaşayabileceğimizin kanıtıdır.

KCK Eğitim Komitesi olarak Uluslararası Anadil Günü vesilesiyle bir kez daha belirtmek istiyoruz ki; anadilde eğitim hakkı ve bundan eşit bir biçimde yararlanmak evrensel bir haktır. Bu anlamda anadilde eğitim talebi diğer tüm taleplerden daha meşrudur. Unutmayalım ki bir dil konuşanları az olduğu için değil, bilenler konuşmadığı, sahiplenmediği ve uğruna mücadele etmediği için yok olur, ölür. Halkımız, gerek ülke gerekse yurt dışında Kürtçe konuşmayı, yazmayı anadili ölümsüzleştirmenin en temel eylemi olarak görmeli, bulunduğu her yerde anadilde eğitimin güvenceye alınması, kamusal alanda anadil kullanımının önündeki engellerin kaldırılması mücadelesini güçlü bir biçimde yürütmeli ve dilsel homojenleşmeyi dayatan asimilasyoncu politikalara asla geçit vermemelidir. Halkımızın ve anadil mücadelesi yürüten tüm halkların uluslararası anadil gününü bir kez daha kutlu olsun."