KCK Genel Başkanlık Konseyi: Önder Apo’yu insanlığa daha fazla taşıyalım!

KCK Genel Başkanlık Konseyi, komplonun amacının Kürtleri Önderliksiz, kimliksiz ve statüsüz bırakmak olduğunu söyleyerek, “Önder Apo’yu dünya insanlığına daha fazla taşırarak, direnişini derinleştirerek ve büyüterek zafere yürümeye çağırıyoruz" dedi.

KCK Genel Başkanlık Konseyi, 15 Şubat komplosunun yıldönümü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı.

Başkanlık Konseyi açıklamasında şunlar belirtildi:

“15 Şubat 1999’da Önder Apo şahsında, Kürt halkına karşı gerçekleştirilen uluslararası komployu ve komplocu güçleri, yirmi ikinci yılında büyük bir kin ve öfkeyle bir kez daha kınıyor ve lanetliyoruz.

Bu kirli komployu protesto etmek ve Önder Apo etrafında geçilmez bir güvenlik çemberi oluşturmak amacıyla, yüksek fedai bir ruhla bedenini ateşe veren Halit Oral, Selamet Menteş, Aynur Artan, Viyan Caf, Umut Acar, Zülküf Gezer ve Zehra yoldaşların şahsında tüm “Güneşimizi Karartamazsınız” Şehitlerini saygı ve minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bu kirli komplonun ilk gününden bu güne kadar geçen tüm zaman boyunca, İmralı esaret koşullarına ve sistematik bir şekilde uygulanan mutlak tecrit ve izolasyon işkencesine karşı, eşsiz bir irade ve üretkenlikle direnen Önder Apo’yu selamlıyoruz.

“Tecride, İşgale, Faşizme son! Şimdi Özgürlük Zamanı” hamlesi çerçevesinde üç aya yakın bir süreden beri Açlık Grevi direnişi içerisine giren tüm zindan yapısı başta olmak üzere; Kürdistan’ın dört parçasında, yurtdışında ve Kürtlerin yaşadığı heryerde halkımızın ve dostalarının geliştirdiği Demokratik Direniş ve eylemlerini coşkuyla selamlıyoruz.

KOMPLONUN TEMEL AMACI ÖNDERLİKSİZ, KİMLİKSİZ VE STATÜSÜZ BIRAKMAK

15 Şubat Uluslararası komplosunun temel amacı; tıpkı 20. yüzyılda olduğu gibi, Kürtleri 21. yüzyılda da yine Önderliksiz, kimliksiz ve statüsüz bırakmaktı. Devletleşmemiş bir ulus olarak Kürt Halkına, bir yüzyılı daha kaybettirmekti. Ancak Önder Apo’nun gösterdiği yeni ve eşsiz direniş anlayışı, düşünsel yaratıcılık ve üretkenliği ile yurtsever halkımızın yüksek sahiplenme düzeyi sayesinde, uluslararası komplonun bu kirli amaçları boşa çıkarılmış ve amacına ulaşması engellenmiştir. Ancak boşa çıkarılan komplonun bu amaçları, komplocu güçler tarafından çeşitli biçimlerde güncellenerek daha farklı yol ve yöntemlerle yürütülmeye çalışılmaktadır.

Uluslararası komplonun güncel biçimi; İmralı’da mutlak tecrit ve işkence sistemi olarak, tüm Kürdistan ve Türkiye’de Kürt dışmanlığı, kadın düşmanlığı, demokrasi ve özgürlük düşmanlığı olarak, sınır ötesinde ise işgal ve ilhak operasyonları olarak sürdürülmektedir. Bunun en temel nedeni; Önder Apo’nun komplonun amaç ve hedeflerine boyun eğmeyip, halkımız için demokratik ulusal kazanımlara ve tüm insanlık için eşitlik özgürlük ve kardeşliğe dayalı bir demokratik toplum fikrine ve sistemine yol açmasına duyulan kin ve öfkedir. Önder Apo’nun yaratıcı ve aydınlatıcı fikir ve düşünceleri temelinde halkımızın ulusal demokratik kazanımları çoğalıp geliştikçe, yeni bir toplumsal yaşam sistemine dönüştükçe ve tüm halklarda bir umut dalgasına yol açtıkça, İmralı’da sistematik bir biçimde uygulanan mutlak tecrit işkencesi de o denli ağırlaştırılmaktadır.

İMRALI’DAKİ TECRİT VE İŞKENCE SİSTEMİ TÜRKİYE’DEKİ HAKİM SİYASET HALİNE GETİRİLDİ

İmralı’da sistematik bir biçimde uygulanmakta olan mutlak tecrit ve işkence siyaseti, bu gün AKP-MHP faşist hükümeti tarafından tüm Kürdistan ve Türkiye’deki hakim siyaset haline getirilmiştir. Faşizmi ayakta tutan temel siyaset tarzına dönüşmüştür. Özel savaş rejiminin günlük faşist uygulamaları artık sadece Kürtlere, ezilen sömürülen işçi ve emekçi kesimlere, işsiz ve yoksul kesimlere yönelmekle sınırlı kalmıyor. Ona boyun eğmeyen, diz çökmeyen, onurlu ve dik durmaya çalışan saygın bilim insanlarına, aydın ve akademisyenlere, üniversite ve liselerdeki öğrenci gençliğe, gazeteci ve yazarlara, sol-sosyalist kesimlere, feminist ve mücadeleci kadın çevrelerine; kısacası faşist özel savaş rejimine karşı ses çıkaran, itiraz belirten ve direnen tüm toplumsal kesimlere karşı çeşitli biçim ve düzeylerde, her an saldırı halindedir. Türkiye’nin en seçkin üniversitelerine tıpkı Kürdistan’daki belediyelere yaptığı gibi, sarayın KAYYUM’unu atamakta, vakıf ve derneklere, sivil toplum örgütlerine KAYYUM atamanın sözde kanunlarını oluşturmakta, baroları ele geçirmek için hukuka, darbe niteliğinde düzenlemeler yapmakta, basın ve medya organlarına sarayın borazancılığını dayatarak tüm toplumu menipüle etmeyi amaçlamaktadır. Devletin yasasını ve Anayasasını bile iktidarcı çıkarına göre uygulamakta, hukuk adına hukuku ayaklar altına almakta, uluslararası hukuku ise hiçe saymaktadır.

FAŞİST REJİMİN TÜM KODLARI İMRALI MUTLAK TECRİT SİYASETİNDE SAKLIDIR

Özel savaş rejiminin bu günlük faşist uygulamalarının tüm kodları, İmralı mutlak tecrit siyasetinde saklıdır. Bu açıdan tecrit siyasetine karşı mücadele meselesi, artık sadece Kürtlerle sınırlı bir mesele olmaktan çoktan çıkmış, Türkiye’de yaşayan herkesin meselesi haline gelmiştir. Nitekim İmralı sistemli işkence ortamının ve Kürdistan coğrafyasının, faşist AKP-MHP özel savaş rejimi tarafından adeta bir siyasal deney laboratuarı gibi kullanıldığı artık çok net ortaya çıkmıştır. Tüm haksızlıkların, hukuksuzlukların, anti demokratik faşizan uygulamaların ve soykırım siyasetinin ilk deneylenip sınandığı yerdir. Türkiye’de yürürlüğe koymak istediği her türlü faşist uygulamayı, öncelikle İmralı işkencehanesinde, ardından da Kürdistan coğrafyasında test edip uygulamaktadır. Ortaya çıkan ulusal ve uluslararası tepki düzeyini ölçerek, genel hakim bir siyaset haline getirmektedir. Bu gerçeği artık herkes görmeli ve buna karşı çıkmalıdır. Herkes, ergeç sıranın kendisine de geleceğini, yaşanan somut örneklere bakarak bilince çıkarmalıdır. Çünkü Önder Apo ve Kürtler üzerindeki haksız, hukuksuz, adaletsiz, anti demokratik ve soykırımcı uygulamalar son bulmadıkça, Türkiye’yi pençesine almış olan faşist özel savaş rejimi, herkesi vurmaya, ezmeye ve iradesizleştirmeye devam edecektir.

Önder Apo’nun davası, Asrın siyasi davasıdır. Çözümü de siyasi yollarla ve devrimci mücadeleyle gelişecektir. Ancak her siyasi davada olduğu gibi, Önder Apo davasının da hukuki mücadele gerektiren yanları vardır. Bunların başında, idamdan beter bir ceza olarak Önder Apo’ya kesilmiş olan “Ağırlaştırılmış müebbet cezasının” biran önce Türkiye hukukundan sökülüp atılması gelmektedir. Çünkü “ağırlaştırılmış müebbet cezası” sömürgeci, soykırımcı faşist özel savaş rejimi tarafından ‘Önder Apo için özel icat edilmiş’ bir ceza biçimidir. Bu ceza, ilk önce Önder Apo’ya kesilmiş ve daha sonra yüzlerce siyasi tutsağa uygulanmıştır. “Ağırlaştırılmış müebbet cezası,” uluslararası hukukta yeri olmayan ve AİHM tarafından “işkence” olarak tanımlanmış bir cezadır. Önder Apo üzerindeki bu tescillenmiş işkence cezasının uygulaması, her açıdan kabul edilmezdir ve yürütülmekte olan “Şimdi Özgürlük Zamanı” hamlesinin siyasi ve devrimci hedeflerinin yanısıra, hukuki hedefleri arasındadır. 

Faşist AKP-MHP özel savaş rejiminin İmralı’da uyguladığı mutlak tecrit işkencesine karşı uluslararası güçlerin sessiz kalarak alttan alta destek vermesi, Önder Apo’nun demokratik insanlık adına yol açtığı büyük gelişmeler sebebiyledir. Demokratik modernite fikriyatı içerisinde, Demokratik Ulus projesinin yeni bir demokratik konfederal toplum modeli olarak yaşam imkanı bulmuş olmasına duydukları öfkedendir. Bu yüzden uluslararası hegemon güçler, sömürgeci soykırımca TC devletinin Rojava ve Başur Kürdistanı ile Şengal ve Maxmur üzerindeki işgal ve imha içerikli operasyonlarına karşı sessiz kalmakla yetinmektedir.

ÖNDER APO BİR İNSANLIK VE DEMOKRATİK KURTULUŞ ÖNDERİDİR

Önder Apo, İmralı’daki işkenceli esaret koşullarını özgür düşünce gücüyle yenmiş ve Demokratik ekolojik kadın özgürlükçü yeni bir yaşam paradigması geliştirerek, başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilen sömürülen Ortadoğu ve dünya halklarına armağan etmiştir. Önder Apo’nun kendi şahsında yaşadığı bu diyalektiksel gelişim, muazzam bir anlam yüceleşmesidir. Mutlak tecrit işkencesi altında ortaya çıkardığı bu muzzam düşünce düzeyi tercüme edilip halklara ve dünya insanlığına mal edildikçe, büyük bir kucaklama ve sahiplenmeye yol açıyor. Demokratik Modernite, demokratik toplum, özgür kadın fikirleriyle tanıştıkça, Önderliğimize karşı halkların büyük bir ilgi ve sempatisi gelişiyor. Bu yüzden kadınlar başta olmak üzere, tüm ezilen demokratik topluluklar tarafından Önder Apo, sadece soykırıma uğratılmak istenen bir halkın önderi olarak değil artık bir insanlık önderi, bir demokratik kurtuluş önderi olarak sahipleniliyor. Kapitalist moderniteye karşı tüm insanlık adına alternatif Demokratik Modernite fikri, toplumun kurtuluş ideolojisi olarak görülmeye başlanıyor. Kapitalist sermayeci ideolojinin kendisini ulus devlet ve endüstriyalizm olarak inşa ettiği devletçi iktidarcı sistemin yol açtığı toplumsal ve yaşamsal krizden kurtulmanın biricik yolu olarak görülüyor. Bu muazzam alternatif fikirlerin günlük ve anlık olarak maruz kaldığı sömürgeci soykırımcı faşizmin her türden şiddet ve saldırılarına rağmen kendini ayakta tutma gücünü göstermesi, doğruluğundan ve yol açtığı umut hareketinden kaynaklanmaktadır. Emekçiler, kadınlar, ezilen ve sömürülen kültür ve inanç toplulukları, tüm ezilen topluluklar, çevreciler, feministler, anarşistler Önder Apo’nun düşüncelerini gün geçtikçe, anlayıp kavradıkça daha fazla benimsemeye ve sahiplenmeye başlıyorlar. Uluslararası komplo, nasıl ki devletlerarası egemen güçler tarafından gerçekleştirilip Önder Apo’yu İmralı çarmıhına çivilediyse, İmralı çarmıh çivilerini tek tek sökecek olan da; halkların, emekçilerin, kadınların ve tüm ezilen-sömürülen toplumsal kesimlerin uluslararası devrimci, dayanışmacı, mücadeleci ruhu ve eylemi olacaktır.

ZAFER GÜNLERİ YAKINDIR VE HEP BERABER MUTLAKA KAZANACAĞIZ

“Zamanı geldi! Şimdi özgürlük zamanı” hamlesi, Önder Apo’yu sahiplenen tüm kesimlerin sesini ve özgür yaşam arzularını bir araya getirmeye, demokrasi ve özgürlük nehrinde buluşturmaya başlıyor. Bu hamle, sadece Kürtlerin hamlesi değildir. İnsanlığın demokrasi ve özgürlük hamlesine dönüşmeye başlamıştır. “Zamanı geldi! Şimdi özgürlük zamanı” Hamlesine Küresel düzeyde katılan ve hamleye desteğini açıklayan herkese, tüm dostlara, Önder Apo adına teşekkürlerimizi sunuyor; selam, sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz ve mücadelelerini selamlıyoruz.

Kürdistan’da ortaya çıkan tüm gelişmelerin merkezinde Kürt halkının Önder Apo’yu, hareketini ve mücadelesini sahiplenme düzeyi yatıyor. Halkımız, ruhta ve düşüncede her gün biraz daha büyüttüğü Önderliği sahiplenme düzeyini örgüt gücüne, karar ve eylem gücüne dönüştürdükçe daha büyük gelişmeler ortaya çıkarıyor. Kürdistan’ın dört parçasında ve yaşadıkları her yerde Kürtler, artık biran önce İmralı işkencehanesinin yıkılmasını ve Önder Apo’nun özgür bırakılmasını istiyorlar. Önder Apo’yu kendi aralarında görmeyi ve birlikte yaşamayı arzuluyorlar. Çünkü Önderliğin varlığı ve yarattığı mücadele sayesinde yeniden itibarlandıklarını görüyorlar. O yüzden böyle bir Önderliğe sahip olmaktan onur ve gurur duyuyorlar. Halk olarak kendi özgürlüklerini Önder Apo’nun özgürlüğünde görüyorlar. Tam yirmi iki yıldır bunun için hep sokak ve meydanları doldurdular. Sömürgeci soykırımcı faşist iktidarların her türlü baskı, işkence ve zulmü karşısında sürekli bir direniş içerisinde oldular. Yurtsever halkımızın geçen yirmi iki yıllık süre içerisinde uluslararası komplo karşısındaki direnişçi duruşunu ve Önderliği sahiplenme düzeyini saygıyla selamlıyoruz. Bundan sonrası için de Önder Apo’yu dünya insanlığına daha fazla taşırarak, daha fazla anlatarak ve direnişini derinleştirerek ve kararlıca büyüterek zafere yürümeye çağırıyoruz. Çünkü mutlak başarının ve zaferin anahtarı, halkımızın örgütlü gücü ve yılmayan kararlı iradesidir. Uluslarası Komplonun ilk dönemlerinde, ortaya koyduğu keskin siyasi tavrıyla, nasıl ki düşmanın verdiği kararı değiştirme gücünü ve kudretini gösterdiyse, yeterli örgütlülüğü ve mücadele düzeyini ortaya çıkararak, Önder Apo’yu İmralı’dan çıkarma iradesini de gösterebilecektir. Halkımız sahip olduğu bu özgücüne inanarak, direnişini daha da büyütmeli ve mücadelesini yükseltmelidir. Zafer, mutlaka direnen halkımızın ve özgürlükçü dostlarının olacaktır. Zaferli günler yakındır ve hep beraber mutlaka kazanacağız.

Önder Apo’yu başta Kürdistan olmak üzere Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya, Avusturalya’dan İskandinavya’ya,  Asya’dan Amerika’ya kadar Küresel çaptaki bu muazzam sahiplenme düzeyi gelişiyorken, özgürlük hamlesine bu denli bir katılım ve destek sağlanıyorken, halkımız ve demokratik küresel dostları; bazı önde gelen Kürt siyasi şahsiyetlerinin ve onlara bağlı siyasi örgüt ve partilerin sessiz kalmasını, hamleye katılmamasını, destek açıklamasında bulunmamasını üzüntüyle karşılamakta, biran önce giderilmesini arzulamakta ve bu yönlü beklentilerini çeşitli biçimlerde dile getirmektedirler. Söz konusu Kürt siyasi çevreleri, halkımızın ve kıymetli dostlarının bu yönlü beklentilerini cevapsız bırakmamalıdırlar. Önder Apo’nun yeniden özgür kalmasını sağlama yönündeki demokratik küresel çabalar, rahatsız etmemeli tersine tüm halkımızı sevindirdiği gibi, Kürtlük değerleri adına bu çevreler tarafından da sevindirici bir gelişme olarak karşılanmalıdır.”