Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan PKK ve PAJK'lı tutsaklar, yazılı açıklama yaparak, Kürdistan halkı tarafından ilan edilen öz yönetim ilanlarını sahiplendiklerini duyurdu. Tutsaklar, aralarında Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Uluslararası Af Örgütü, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNİCEF) bulunduğu insan hakları kurum ve kuruluşları ile aydın ve yazarlara gönderilmek üzere , "Sözümüzle, yazımızla hakikati aydınlığa taşıma ve hakikate katılıyoruz" adlı kampanya başlattıklarını duyurdu.
'YEGANE ÇÖZÜM, ÖZE DÖNMEK...'
Tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, kampanyanın 01-31 Ocak günleri arasında yürütüleceğini belirtti. Kapitalist modernitenin içinde bulunduğu sistem krizine dikkat çeken Kaya, Ortadoğu coğrafyasının en kanlı süreçlerde insanlığın doğuşuna beşiklik ettiğini vurgulayarak, "Kapitalist modernite sistem krizinin en çok derinleştiği 3. Dünya Savaşı'yla en kanlı süreçlerin yaşandığı Ortadoğu coğrafyası insanlığın doğuşuna nasıl beşiklik etmişse, bunca acının yanında yeniden özgür yaşamın yeşerdiği mekan da olmaktadır. Günümüzde yaşanan kaos, halkların yegane çözümünün bu topraklarda kök salan demokratik öze dönmekte olduğunu, sistem dışında kendini var ederek gerçekleştireceğini bütün yakıcılığıyla hissettirmektedir" dedi.
'ORTAK YAŞAM ÖZ YÖNETİMİN TANINMASIYLA OLUR'
Rojava Devrim'ine işaret eden Kaya, halkların temel talebi ve özleminin kadının, halkların ve inançların eşit ve özgürce yaşayacağı yeni bir yaşam modeli olduğunu söyledi. Kaya, "Halkımız tarih boyunca kendi toprakları üzerinde öz iradeleriyle yaşama ısrarından vazgeçmemiş, barış içinde diğer halklarla birlikte yaşamayı da özgür yaşamın temeli saymıştır. Ancak bu iradeye karşı egemen güçlerin geliştirdiği her türlü saldırıya karşı en onurlu başkaldırıları da sergilemiştir. Tarihimiz örneklerle doludur. Tüm bu serhildanlar özünde kendisini de yönetme ısrarıdır. Yani öz yönetim iradesi ve ısrarı tarihin bir emri olmaktadır" diye kaydetti.
Malazgirt Savaşı ile Kurtuluş Savaşı'na da işaret eden Kaya, şunları belirtti: "1071 ve Kurtuluş Savaşı'na kadar gelen süreç, ortak yaşamın ancak öz yönetim iradesinin tanınmasıyla mümkün olacağını bizlere öğretici bir biçimde göstermektedir. Yüzyıllardır halkları ezen ve soykırıma tabi tutan T.C Devleti bile ancak bu iradeye saygı ve birlikte yaşamı kabul etmeye dayanarak kurulabilmiştir. Cumhuriyetin temellerinin atıldığı dönemlere ve Türkiye'nin ilk Anayasası'na bakıldığında halkımızın özerkliğinin garanti altına alındığını ve yasal zemine oturtulduğunu görmekteyiz. Ancak Emperyalist güçlerin Ortadoğu'ya müdahalesi tekçi ulus devlet zihniyetiyle halkımızın statüsüz bırakılması karşısında özyönetim talepleri de bir isyan çığlığına dönüşmüştür. Bugün sergilenen direnişimizin tarihi böylesi güçlü bir derin geleneğe dayanmaktadır."
'KÜRT HALKININ STATÜSÜZ BIRAKILMASI ARTIK DÜŞÜNÜLEMEZ'
Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının tarih boyunca verilen köklü mücadeleler sonucunda evrensel bir norm olarak hukuktaki yerini aldığını hatırlatan Kaya, Kürt halkının bu haktan mahrum bırakılmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Kürt halkının bu meşru talebinin yüzyıllar boyunca kanla bastırıldığını, Kürt gerçeğinin inkar edildiğini ve gerçeklik üzerinden zihinlerin ciddi anlamda bulandırıldığını söyleyen Kaya, şöyle devam etti: "Halkımızın kendi kaderini demokratik özerklik ve öz yönetimle şekillendirme istemi ne kadar terörize edilmeye çalışılırsa çalışılsın, vicdani ve hukuki meşruiyetten hiçbir şey kaybetmez. 21. yüzyılda Kürt halkını statüsüz bırakılması artık düşünülemez. Halkımızın da bu onurlu mücadelesi, Ortadoğu'nun yeniden dizayn edildiği bu süreçte Rojava Devrimi'nde de görüldüğü gibi halklar üzerinden bürük bir umut ve inançla kabul görmüştür. Rojava'da yaşanan devrimin temel talebi ne ise Bakurê Kürdistan'da T.C Devleti'nin tüm katliamlarına karşı yükselen isyanın çıkışı da aynıdır."
ULUSLARARASI KURUMLARA: SORUMLULUKLARINIZI HATIRLAYIN
Kaya, egemen batılı güçlerin uluslararası çıkara dayanan bölgesel politikalarına da tepki göstererek AB, BM, AİHM, CEDAW, UNİCEF, Af Örgütü gibi uluslararası kurumlara sorumluluklarını şu ifadelerle hatırlattı: "Kendini demokrasinin timsali kılmaya çalışan batılı güçlerin bir yandan Rojava'da IŞİD karşısındaki fedai direnişine çıkış tutarken, Bakûre Kürdistan'daki öz yönetim direnişine ve devletin katliamlarına bu denli sessiz kalmaları varlık koşulları olan demokratik değerlere ihanet olmaktadır. Bu süreçte uluslararası alanda insanlığın direnişiyle kazanılan haklar temelinde oluşan bu kurumların egemenlikçi güçlerin baskısıyla Kürdistan'da yaşananlara sessiz kalmaları, cılız tepkilerle yetinmeleri, savundukları değerlere ters düşmektedir. Bu nedenle AB, BM, AİHM, CEDAW, UNİCEF, Af Örgütü, insan hakları vb. kurum ve kuruluşları insanlığa karşı yerine getirmeleri gereken sorumlulukları hatırlatmayı görev olarak görmekteyiz."
'DESTEKÇİ DEĞİL ÖZNESİ OLUN'
Kaya, Türkiye'de yaşayan tüm halkların, inanç gruplarının, demokratik değerleri savunan tüm kişi, kurum ve kuruluşların öz yönetim sürecine katılmalarının kader tayin edici nitelikte olduğuna vurgu yaptı. Öz yönetim talebinin yalnızca Kürt halkının değil aynı zamanda Türkiye'deki tüm halklar ve inanç gruplarının özgürlüğünün garantisi olduğunu belirten Kaya, şu çağrıda bulundu: "Birlikte yaşama iradesini gösterebilmek, ortak direnişi geliştirmekten geçmektedir. Türkiye'deki tüm halklar, inanç grupları, ezilen kesimler şu gerçeğin farkında olarak sürece katılmalıdır. Özyönetim talepleri sahiplenilmezse kendi gelecekleri yok edilmeyle yüz yüze kalacaktır. Bu nedenle Türkiye'deki tüm demokrasi güçlerini, aydın, yazar, sanatçı çevreleri ve halkların Kürdistan'da gelişen direnişin bir destekçisi değil, öznesi olma hedefiyle sürece katılmaya çağırıyoruz."
"Yüzyıl önce olduğu gibi bugün de halkımıza yeni bir Lozan dayatılmaktadır" diyen Kaya, çağrısında, "Özgür Kürtlük katliam ve soykırımlarla yok edilmek istenmektedir. Ancak tüm faşist güçlerin emelleri tarihi direnişimizle yenilmeye mahkûmdur. Kürdistan'da gelişen direniş özgür insanlığın varlık mücadelesidir. Bu nedenle bu direnişi sahiplenmek tarihi bir sorumluluktur. Aksi takdirde tarihin ve halkların vicdanında mahkum olmak kaçınılmazdır" vurgusu yaptı.
KAMPANYAYA DESTEK ÇAĞRISI
Sürecin öznesi olacaklarını ve mücadeleyi yükselteceklerini de sözlerine ekleyen Kaya, şöyle devam etti: "Halkımızın ve Önderliğimizin sergilediği destansı direnişi her anda ve alanda büyütme sorumluluğuyla, sürecin açık özneleri olma hedefiyle mücadelemizi anı anına yükselteceğiz. Bu temelde Kürdistan'da gelişen öz yönetim iradesini ve bu iradenin somutlaşmış ifadesi olan DTK Kongresi'ni selamlıyor ve talepleri sahipleniyoruz."
Kampanyaya ses vermeye çağıran Kaya, şunları kaydetti: "Devletin geliştirdiği tüm zihin bulandırma çabaları ve algı operasyonlarına karşı yukarıda belirtilen tüm yurt içi ve yurt dışı kurumlara yine Türkiye'deki aydın, yazar ve demokratik çevrelere taleplerimizi belirten ve sorumluluklarını hatırlatma temelinde 1-31 Ocak tarihleri boyunca sözümüzle, yazımızla hakikati aydınlığa taşıma ve hakikate katılma kampanyası gerçekleştiriyoruz. Tarih her zaman olduğu gibi bugün de direnen hakların zaferine sahne olacaktır. Teslimiyet ihanete, pasifizm yenilgiye, direniş zafere götürür hakikatinin vücut bulduğu bu tarihi süreçte halkımızın görkemli direnişini selamlıyor, bu direniş etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz."