Serhad: KDP’nin düşmanla sorunu yok

KDP’nin Kürt düşmanlarıyla bir sorunu olmadığını belirten PAJK Koordinasyon Üyesi Ronahi Serhad, “Tek sorunu, kendi geleceğini Kürtlük siyaseti üzerinden garantiye almaktır. Bunun için her yol mubahtır” dedi.

Siyasetin, Kürt kültür ve geleneğinin bir ahlakı ve ilkesi olduğunu kaydeden PAJK Koordinasyon Üyesi Ronahi Serhad, “Siyasi-ekonomik-askeri gücün ne olursa olsun her şeyin bir sınırı vardır. Bu sınır, halkın kaderiyle oynamamak, düşmanlarıyla ortak olmamaktır. Kürt halkı ve Kürdistan’ın bütünlüğüne zarar ve zeval vermemektir” diye konuştu.

PAJK Koordinasyon Üyesi Ronahi Serhad, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Türk devletinin kimyasal dahil aralıksız hava saldırılarıyla karadan yürüttüğü imha saldırıları karşısında iki aya yakındır gerilla direniyor. 5 Haziran’dan bu yana gelişen yoğunlaşmış saldırıları ve KDP’nin gerilla bölgelerine güçlerini göndermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle Haziran ayı şehitlerimiz Gulan, Sema ve Zilan hevallerimizi saygı ve minnetle anarken şehitlere bağlılıklarını Bazên Zagros hamlesinde Mamreşo’da kimyasal kullanımı sonucu şehit düşen yoldaşlarımızı Sarya Diyar, Ruken Zagros şahsında Kürdistan devrimcilerini saygıyla anıyorum. Yine bu imha stratejisinin uygulaması olarak geçtiğimiz günlerde Pişter’de uçak saldırısı sonucu yaşamını yitiren Başûrê Kurdistanlı üç insanımızı ve İzmir HDP binasına yapılan alçakça saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı saygıyla anıyor, ailelerine ve Kürdistan halkına başsağlığı diliyorum. Savaşan yoldaşlarımızı selamlıyorum. İlk günden itibaren tavrını ortaya koyan, sürece öncülük eden Başûrê Kurdistan kadınlarını daha özelde Beyaz Tülbentli Analarımızı, Başûrlu halkımızı, Rojavalı, Suriyeli halklarımızı, direnişin adı olan Mexmûr’daki halkımızı, zindan direnişçilerimizi ve insani, vicdani, ahlaki sorumluluklarını yerine getirmek üzere Başûrê Kurdistan’a gelen Kürdistan’ı Savun İnisiyatifi’ni de selamlıyorum. Oldukça anlamlı, değerli olan bu çıkış, demokratik kamuoyunun sesidir.

Kürt halkının, demokratik kamuoyunun Faşist Türk devletinin işgaline ve buna KDP’nin ortak olmasına tepkiler giderek yükselmekte. Tam da bunların yaşandığı günlerde Başûr’da, Bakur’da Kürtlerin şehit edilmesi ilk değildir. Defalarca Güney Kürdistan’da, Bakur’da, Rojava’da, Şengal ve Mexmûr’da sivilleri bombalamıştır. Kuzey Kürdistan, Rojava’da sistematik soykırım politikasını yürüttüğü bilinmektedir. Kürtler açısından ayağa kalkma nedeni, uluslararası kamuoyu açısından sahiplenme, tutum alma nedenidir. Kürt halkı topyekun bu saldırılara karşı sonuna kadar direnecektir. Nasıl ki, gerilla kimyasal dahil her türlü teknik donanımla yürütülen imhaya karşı muhteşem bir iradeyle savaşıyorsa herkes bulunduğu alanda, yerde her türlü mücadele, direniş, öz savunma dahil karşı koymalıdır. Bu savaş, halkın savaşıdır. Başta kadınlar, gençler ve tüm halkımız, duyarlı tüm çevreler zulmü asla kabul etmeyecektir.

KDP güçlerini göndermekle neyi amaçlıyor, hedefliyor, hedefine ulaşması mümkün müdür?

KDP’nin güçlerini gerillanın sıcak savaş bölgelerine göndermesinin amacı Kürtler arası iç savaş çıkarmaktır. Bunu daha da açacak olursak durum PKK-KDP anlaşmazlığına indirgenemez. Salt iki gücün karşı karşıya gelme meselesi değildir. Pratik olarak KDP buna soyunmuştur. Ancak 21. yüzyıl gerçeği açısından stratejik düşünmek ve değerlendirmek gereklidir. Durum, PKK-KDP anlaşmazlığı değildir. Türk ordusu, KDP’yi öne vererek, kullanarak gerillanın üs alanlarına dönük imha operasyonunda kesin sonuç almak istemektedir. Dar anlamda askeri bir operasyon değildir. Tüm Kürtlere, Ortadoğu halklarının demokratik iradesine, öz savunma gücüne, varlığına saldırıdır.

Xakurkê’ye faşist Türk ordusunun saldırısıyla birlikte başlayan süreç devam ediyor. Haftanîn’in ardından Zap-Metîna-Avaşîn saldırıları faşist Türk devleti açısından tümden Kürdistan’ı ele geçirme, asker olarak tahkim etmedir. Şengal, Rojava, Bakur nerede bir Kürt halkına dair bir gelişme yaşanırsa bunu ortadan kaldırmak istemektedir. Faşist AKP-MHP liderliğindeki Türk devleti, 21. yüzyılı Kürtsüz şekillendirmenin stratejisini taşıdığından soykırım savaşını derinleştirme, yayma siyasetini izlemektedir. Kürdistan gerillasını imha ederse Kürdistan ve Ortadoğu planında engelsiz yürüyecek, geri kalan Kürtlük adına ne varsa ya teslim alıp boyun eğdirecek ya da ezecektir. Faşist Erdoğan, Rojava süreci başladığında ikinci bir Güney Kürdistan’ın sınırlarında oluşmasına asla müsaade etmeyeceğini söylemişti. Güney Kürdistan referandumunda sahaya asker sürdü, tehdit etti. Tüm bunlar ortadayken KDP yetkilileri, siyaset adına gerçekleri çarpıtıp ‘PKK, Güney Kürdistan’ın statüsüne saygı göstersin diye uydurma bir suçlamayla taraf belirleyerek gerçek suçunu gizlemeye çalışmaktadır. KDP, kölelik, sömürgecilik dışında hiçbir statüyü tanımayan Türk devletine, düşmanına yamanarak bir yere varamayacağını bilmelidir. Türk devletinin planı Kürt-Kürt çatışması çıkararak Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesinde KDP’ye öncülük görevi vermek ve KDP görüldüğü gibi bu role soyunmuştur. Yaptıkları, bu rolün gereğidir. Türk devleti, savaş üzerinden elde ettiği rant ekonomisiyle yaşamak istiyor. Sedat Peker’in itiraflarıyla kanıtlandığı gibi, savaş rantçılığını sürdürmesi için yeni alanlar kendisine açmak istemektedir. Başûrê Kurdistan’ı hem tahkim etmek hem rant ekonomisinde daha etkili kullanmak istemektedir. Başûrê Kurdistan’a Türk devleti için açılan yeni sahaların dışında gizli-örtülü anlaşmalar olduğu kesindir. Başûrê Kurdistan’ı, Kürdistan’ı satarak göstermelik bir Kürt temsiliyetiyle tüm Kürtler, Barzani’ye bağlanmak istenmektedir. Savaşın yoğunlaştığı Zagrostan Metina’ya kadar olan bölge coğrafik olarak stratejik öneme sahiptir. Türkiye-İran-Irak arasında kalan dağlık üçgen bölgeye hakimiyet, tüm medya savunma alanlarına ve Başûrê Kurdistan’a hakim olmak anlamına gelir. Kürdistan gerillası, Kürt sorununda katliamı ve savaşla derinleştirilen çözümsüzlüğü ortadan kaldırmak için fedaice direnmektedir. Bu anlamda Bazên Zagrosê Hamlesi, tarihi bir anlam içermektedir. YJA Star, HPG gerillası, insanlık adına direnmektedir. Kürt sorunu bölgesel ve uluslararası bir sorun olma ağırlığı ve kapsamı taşıdığından direnişin de bu anlamı vardır.

Önder Apo, Özgürlük Hareketimiz tüm kirli oyunları, ittifakları, planları açığa çıkardığı için Kürt halkına, kadınlara, gençlere gerçek kurtuluş yolu gösterdiği için bu denli hedeftir. Sanki saldıran Türk devleti değilmiş gibi, Kürt sorunu çözülmüş gibi, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesinde Kürtlerin geleceği garanti altına alınmış gibi konuşulmakta, tutum belirlenmekte. Kürt ve Kürdistan sorunu çözüldü de KDP dışında bilen, duyan mı olmadı. KDP’nin, ucuz ve ipliği pazara çıkmış, ömrü çoktan bitmiş politikayla varacağı bir yer yoktur. Diline pelesenk ettiği ve Ankara-MİT merkezli üretilen sözde ‘PKK, Güney Kürdistan’da olduğu için faşist, işgalci Türk devleti saldırıyor’ siyasetinin sonuna gelinmiştir. İşgalci çete devleti, Güney Kürdistan’a adım adım askeri, siyasi, kültürel olarak yerleşmenin, ele geçirmenin, hakim olmanın peşinde olduğunu ilgili herkes görmektedir. KDP yetkililerine faşist Kürdistan halkı soruyor; Türk devletini, Kürt sorununa yaklaşımında nasıl tanımlıyorsun? İşgalci, sömürgeci güç olarak görüyor musun? Medya Savunma Alanları’ndaki gerillayı bitirip PKK’yi tasfiye edip Türkiye iç sınırlarına çekilecekmiş, Güney Kürdistan’da kalıcı üslenme planına sahip değilmiş diye açıklamalarda bulunan kimi KDP’li yetkilerini, tarihi utançla mahkum etmekte, kınamakta. Kürt sorununa işgalci, sömürgeci Türk devletine çözüm anlayışın, faşist AKP-MHP’ye teslim mi olmaktır? KDP, faşist AKP-MHP iktidarıyla yaptığı anlaşmayı açıklamalıdır.

KDP’nin Türk ordusunun imha saldırısını meşrulaştırması yetmezmiş gibi bizzat rol üstlenmesini nasıl izah edilebilir?

Kürt partisiyim diye tüm Kürtlerin hamiliğine oynaması öte taraftan imha saldırılarına ortak olması, Şengal’de olduğu gibi ortada bırakıp kaçması KDP gerçeğini özetler. Hatta, ortak imha saldırıları yapacak kadar faşist Türk devletiyle uyumlu olmak AKP-KDP olarak dahil olunan uluslararası stratejik planın rol paylaşımı olarak okumak zor değildir. Kürt sorununun yaratıcıları dünya hegemonik güçleriyle, azılı Kürt düşmanı Türk devletiyle yapılan bölgesel-yerel düzeydeki gizli anlaşmaların hepsi, gerillanın, gerillayla bütünleşmiş Kürt halkının çelikten iradesiyle boşa çıkacaktır. Erdoğan’la yola çıkmak DAİŞ’i, Şengal katliamını, Efrîn’i ve Kobanê yıkımını savunmaktır. Boğazına kadar çete batağına batmış, faşist diktatör olarak dünyada nam salmış AKP-MHP iktidarının, Kürtlere, Türkiye halkına, Ortadoğu halklarına karşı işlediği savaş suçları ortadayken buna ortak olmak geri dönüşü olmayan bir bitiştir.

Türk devleti, PKK’nin ilk özgürlük kurşunu sıktığı 15 Ağustos 1984’ten bu yana her şeyi devlet bekası, güvenlik sorununu ileri sürüp imha, ezme, bastırma ve günümüzde demokrasiye sıfır tolerans noktasına geldiyse KDP de Güney Kürdistan’ın güvenlik sorununu ileri sürüp PKK’ye saldırmaktadır. Tersine PKK, Güney’in de güvencesidir. Kürdistan Özgürlük Hareketimiz, halkımız, dostları, demokratik kamuoyu bu oyunları bozacaktır.

Hatırlanırsa hezimete uğradığı Garê saldırısının daha ilk gününde Türk medyası, pêşmerge-askerle yan yana diye manşetler atmıştı. Tablo bu iken KDP ve PKK’yi karşı karşıya getirecek ayrı özel bir neden yoktur. Tüm sorunlar, KDP’nin, faşist Erdoğan iktidarının planı çerçevesinde hareket etmesi, aynı özel savaş dilini kullanması, amacını taşımasıyla birlikte başlamıştır. KDP’yle içine girilen ne Güney Kürdistan üzerine bir rekabet meselesidir ne de Güney Kürdistan statüsüyle ilgilidir. Sorun, faşist Türk devletinin ulaşmak istediği Kürt’süz bir Ortadoğu şekillendirilmesi, Osmanlıcılık hayaline kavuşması meselesidir. Düşmanın bu planına karşı koymak herkesin görevidir. Bu Kürdistan’ı savunmaktır, kendini savunmaktır, varlığını ve özgürlüğünü savunmaktır.

KDP, PKK’yi suçlayarak Başûrê Kurdistan halkıyla karşı karşıya getirmeye çalıştı. Buna karşı gelişen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tüm Kürtler, kadınlar, gençler, sanatçılar, akademisyenler kim varsa herkes hep bir ağızdan iyi niyetlice Türk devletinin, Kürt halkı karşısında ne denli bir zalim olduğunu, yeni Dehaq olduğunu dili döndüğünce anlatmaya çalışmaktadır. KDP, Türk devletinin Kürtlere karşı savaş suçlarını, gerçeğini, PKK’nin çıkış koşullarını, onurlu amacını gayet iyi bilmektedir. Buna rağmen karar almıştır. O halde, yapıcı, çözüm politikalarını üretmeyi sürdürmek kadar daha yeterli tutum alma vaktinin geldiğini görmek ve bu tutumu pratikleştirmek gerekir. Çözümü demokratik birlik siyaseti içinde ortak savunma ve kader ortaklığını gören siyasi bir güç, halkın, kamuoyunun demokratik tepkilerinden anlar, saygı duyar. Ancak demokratik kriterlere, zihniyete sahip olmayan, saygı duymayan otoriter, baskıcı KDP’ye karşı neler yapılmalı konusunu tüm Kürt siyasi tarafların yeniden masaya yatırma zamanı gelmiştir. Halk, KDP’nin oyununu bozmuştur. Daha ilk günden itibaren başta analar beyaz tülbentleriyle sürece müdahale etti. Bunun akabinde Kürdistan’ın her yerinde halk ayaktadır. Kürdistan gençliği, Başûrê Kurdistan gençliği bu kirli oyuna karşı gerilla saflarına katılarak tutum gösterdi. Yaşanan süreç içerisinde Güney halkımız ve tüm Kürtler gelişmelere ve özelde 5 Haziran’dan bu yana oldukça duyarlı yaklaştır. Ulusal birlik çağrıları, KDP güçlerinin eski noktasına dönmesi çağrıları ve eylemler, yine kardeş kanı dökmeye hayır diyen onurlu pêşmergenin tutumu oldukça değerlidir. Bunu yükseltip sürdürmekle birlikte geldiğimiz aşamada artık sorunu PKK-KDP arasındaki sorunmuş gibi tanımlamak siyasi-askeri konjonktür içinde yetersiz bir tanımlama olmaktadır. İki çizgi savaşı olarak görmek gerekir. Tüm Kürt siyasi çevreler, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren herkesin sorunudur. Kürdistanı özgürleştirme, Ortadoğu’yu demokratikleşme savaşıdır. Bu anlamda siyasi çevreler, muhatapların arabulucu rolünden çıkıp esas ana sorunu olarak gelecek kaygısını taşıyarak pozisyonunu belirlemelidir.

Sêmalka’nın kapıtılması, Kürdistan’ı Savun İnisiyatifi’ne yapılan baskı ve tecrit uygulaması, yine demokratik muhalefetin önünü korku ve tehditle almaya çalışan bir siyasetin geleceği nedir?

Elbette, Hareket olarak KDP’nin siyasi çizgisine anti demokratik, despotik, hanedan modeli yönetim rejimine eleştirimiz ciddidir. Güney Kürdistan’da ciddi bir demokratikleşme gereklidir. Siyasetin demokratikleşmesi, toplumun demokratik iradesini özgürce ortaya koymasına, yönetime dahil olmasına, örgütlenme, mücadele hakkına ihtiyaç vardır. Kürtler neden Saddam’a karşı kan döktü, bedel verdi, yıllarca perişan yaşadı? Herhalde bir zümrenin Güney Kürdistan’ın her türlü imkanını askeri-ekonomik ele geçirerek halkın başına zorba kesilmesi için değildi. Tüm zenginlikleri dar-ailesel menfaatlerine geçirmesi için değildi. Her demokratik çıkışı bastırma, sindirme, korkutma, hapsetme, faili meçhul cinayetlerle susturma, tehdit gibi yöntemlerle otoriterliğini korumaya çalışmaktadır.

Güney halkı başta olmak üzere tüm Kürdistan halkı dört parça olarak Güney Kürdistan’da özerk statüye kavuşmasını sevinçle karşıladı. Güney Kürdistan’ın her karış toprağında Güney Kürtlerimizin kanı, canı vardır. Serhildanların fitilinin ateşlediği Ranya’dan tutalım, her alanda serhildanlara kalkarak, Saddam’ın topuna, uçağına, uluslararası güçlerin bazen görmezden geldiği, sırt çevirdiği kızgın savaş döneminde bir tek kendi mücadelesine güvenerek ceng meydanında savaştı ve özerk yaşama hakkı kazandı. Durum bu iken, her şeyin sahibi kendisini görmesi kabul edilemezdir. Her ne kadar ortada kaç yılda bir yapılan seçimler olsa da seçimlerin otoriter, baskıcı rejimlerde nasıl şekillendirildiğini herkes bilir. Tüm Güney Kürdistan, Güneyli her nefere ve tüm Kürdistanlılara aittir. Kendisinin dışında kimseye saygısı yoktur, umurunda da değildir. Bir parti devletçiği olarak her şeyi kontrolü altına alarak halkı soluksuz bırakmıştır. Başûrlu siyasi partiler bile baskı altındadır. Daha da sıralanabilecek demokratikleşme sorunları ciddi ekonomik krizlere yol açtığı bilinmektedir. Güney Kürdistan’ın gelirleri, tüm dört parça Kürdistan’a rahatlıkla yetebilecekken nasıl oluyor da öğretmen, doktor vb. memurların maaşı ödenmeyecek duruma gelindi. İnsanların alım gücü azaldı. Yoksulluk had safhaya ulaşmış durumda. Cinsiyetçi zihniyet ve politikalarına ise hiç değinmeye gerek yok. Tepeden tırnağa cinsiyetçi, gerici bir zihniyete sahip. Kürdistan için mücadele eden bir Hareket olarak elbette, her Kürdistani siyasi partinin, Kürt halkının çıkarlarını, özgür-demokratik geleceğini her şeyin üstünde tutarak ve gözeterek yapıcı eleştiriler yapması, yetmediğinde uyarması, yanlışına dur demesi, bu da yetmediğinde tavır alması, halkı aydınlatması gereklidir. Bu demokratik mücadelenin ve siyasetin de gereğidir. Fakat KDP gerçeği tüm bu masum düşünce ve beklentilerimizin ötesinde gündeminde kendisinin dışında hiç kimse, hiçbir şey yoktur. Kendisini, iktidar olarak yaşatmak için Kürdistan, Kürt sorununu kullanmaktadır. KDP için tek geçerli kıstas, eğer bir güç KDP’yle anlaşabiliyorsa ve çıkarına uygunsa söz konusu gücün Kürt düşmanı olup olmaması önemli değildir. Çünkü gerçekte KDP’nin Kürt’ün düşmanlarıyla bir sorunu yoktur. Tek sorunu, kendi geleceğini Kürtlük siyaseti üzerinden garantiye almaktır. Bunun için her yol mubah görülmektedir. Halk patlama noktasındadır. Nitekim yer yer tepkilerini üst düzeyde göstermiştir. Halk, bu kamburla yaşamak zorunda değildir, mutlaka bir gün düzeltecektir.

İster siyasetin, ister Kürt kültür ve geleneğinin olsun bir ahlakı, ilkesi vardır. Yani, siyasi-ekonomik-askeri gücün ne olursa olsun her şeyin bir sınırı vardır. Bu sınır, halkın kaderiyle oynamamak, düşmanlarıyla ortak olmamaktır. Özerk yönetim siyasetinin de ahlaki ölçüsü, Kürt halkı ve Kürdistan’ın bütünlüğüne zarar ve zeval vermemektir.

ABD ve Batılı güçlerin bu katliam ve soykırım saldırılarına sessiz kalmasına ne diyorsunuz?

Efrîn, Serêkaniyê, Kobanê, Şengal, Mexmûr, Bakure Kurdistan, Başûrê Kurdistan ve Kürdistan özgürlük gerillalarının üslendiği Medya Savunma Alanları’na yönelik imha saldırıları devam edecek. Öte taraftan ABD yetkililerinin Efrîn’de hastaneye yapılan saldırıyı kınarken, Kürtlere yönelik sonuna kadar imha saldırısının önünü açması pişkince bir tutumdur. Tüm bunların hepsinin yaşanmasının nedeni, NATO üyesi olarak Türk devletini kendi çıkarları doğrultusunda Kürtlerin üzerine sürmelerinden ileri gelmektedir.

İmha, soykırım, Kürt halkının kaderi değildir. Bunu şiddetle reddediyoruz. Kürt halkı, kefeni yırtmıştır, 21. yüzyılda özgür bir halk olarak yaşama hakkını sonuna kadar savunmada kararlıdır. Bu halkımızın en doğal hakkıdır. Her türlü parti siyasetinin ve görüşünün üstündedir. Bu anlamda Behdinan’da süren gerillanın direnişi, tüm Kürt siyasi çevrelerin, Kürtlerin ve yıkım-yangın-talan alanına dönüştürülen Türkiyeli halkımız, zulme karşı boyun eğmeyen herkesin de savaşıdır. Kürt sorunu çözülmediği için Türkiye bu noktaya gelmiştir. Türkiye açısından ve Ortadoğu’da kadınlar, halklar lehine gerçek çözümün, demokratikleşmenin, normalleşmenin yolu Kürt sorununun demokratik çözümünden geçmektedir. Hareketimiz güçlüdür, bu gücünü halktan almaktadır. NATO üyeliğine dayanarak sınırsızca katliamlarının önünü açan ABD başta olmak üzere uluslararası güçler, AB, Kürtleri, Ortadoğu halklarını, kapitalist çıkarlarına kurban etme siyasetine son vermelidir. Bir an evvel komplocu planlarına son vererek Rêber Apo üzerindeki tecrit sistemine son vererek gerçekleri, Kürt halkının tarihi haklarını tanımalıdır. Kürdistan’da yaşanan ölümlerden söz konusu güçler sorumludur.

Kürt halkının büyük umutla beklediği Kürt Ulusal Kongresi hazırlıklarında yer almıştınız, ulusal birlik arayışından savaşın eşiğine gelindi. Tekrardan Ulusal Kongre çalışmalarını canlandırmak mümkün görünüyor mu?

AKP, Önderliğimizle diyalog masasını devirip Kürt sorununa yeniden inkarı-imhayı dayatarak ‘Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır’ planına bağlı olarak soykırım saldırılarına askeri-toplumsal alanda ve tüm Kürdistan genelinde yürüttü. Bunun devamı olarak işgal saldırılarını sürdürüyor. Paralel olarak KDP de 2013’te Kürt Ulusal Kongresi çalışmalarından çekilerek, giderek Hareketimizle olan ilişkisine aşama aşama mesafe koyarak şimdi PKK’nin askeri-siyasi varlığının nedenlerini inkarına yönelip 5 Haziran’dan bu yana kritik çatışma noktasına vardırmıştır. Ulusal birlik çalışması ise yok hükmündedir. Kürtlerin tarihi özlemi ve hayali olan kongre hazırlıklarına 2013 yılında, 21 kişilik heyet ve 39 siyasi çevrenin katılımıyla bir aşamaya gelinmişti. KDP, Hareketimizle birlikte bu çalışmanın sorumluluğunu YNK’yle birlikte alıp metne imza atmıştı. Toplantıda tüm taraflar olarak KDP de dahil ‘Tüm Kürdistani çevrelerin her türlü partici ve dar ideolojik yaklaşımlardan uzak duran ulusal birliği esas alan bir duruş ve tutum içinde olması kararı’ alınarak ortak metne imza atılmıştı.

Hareketimiz, hala bu noktadadır. Birlik masasından, çatışmaya peyderpey kayan KDP’dir. Bu yanlıştan derhal vazgeçmeye ulusal birliğe katılmaya çağırıyoruz. Şehit ailelerine, şehit analarına, halka saygının gereğidir. Kürt halkının dramı, ulusal birliği mutlak surette gerçekleştirmeyi tüm siyasi çevrelere emretmektedir.

Kürt kadınları olarak da ulusal birlik arayışımız ve bu yönlü çalışmalarımız hep sürdü. Kardeş kanının dökmesini önleyecek, soykırımı durduracak olan kadınların siyasi iradesi ve gücüdür. Kürt halkının tarihi amaçları doğrultusunda birliği sağlayacak olan kadınlardır. Tam da böylesi bir dönemde tüm Kürdistani kadın örgütleri, Ulusal Kadın Birliği 3. Toplantısını yapmasıyla ciddi bir rol oynayacaktır. Kadınlar başararak Kürt ulusal birlik çalışmalarının gelişimini daha fazla pratikte dayatıcı olacaktır. Bu konuda, kimseden beklemeden tüm Başûrê Kurdistan kadın örgütlerine, Bakur ve Rojava Kadın Hareketlerinden beklentimiz ve çağrımız inisiyatif geliştirmeleridir. Çözüm topkeyün savaşa karşı topyekün ulusal birlik ruhuyla, kadın özgürlük bilinciyle mücadele etmek ve direnmekten geçmektedir. Buna hizmet eden projeleri, planlamaları gerçekleştirmekle, kadınlar olarak öz savunmayı büyütmekle kazanacağız. Kürt kadınlarının en öncelikli siyasi projelerinden biri Kürt kadın ulusal birlik konferansını toplamaktır. Böylesine kritik bir süreçte konferansın toplanması üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek çok önemli gelişmelere yol açacağına inanıyorum. Tüm kadın örgütlerinden, siyasi çevrelerden, sanatçı ve toplumun vicdanı olan herkesten beklentimiz, bir an önce Kürt ulusal kadın konferansının toplanması için çalışma yürütmesidir. Yine çok ağır olağanüstü şartlarda savaşan kadın gerillalarla Behdinan kadın buluşmasını örgütlemek, her türlü geriliği alaşağı edecektir. Mamreşo’da son nefesine kadar direnen ve kimyasal saldırı sonucu şehit düşen Sarya ve Ruken yoldaşların hayalini yaşatmak hepimizin borcudur.

Kürdistan Kadın Özgürlük Partimizin birinci ilkesi olan yurtseverlik temelinde tüm kadınlar dağda, toplumda her yerde direnerek, savaşarak kazanacağız. Çözüm ve demokrasiyi kadınların mücadelesi getirecektir. Deniz Poyraz, yurtsever Kürt kadınlarının faşizme karşı onurlu duruşunu temsil etmektedir. Başûr’da, Rojava’da, Bakur’da Denizlerin hesabını tüm kadınlar soracaktır. Denizlere sahip çıkmak, Denizleri yaşatmak her alanda birlik olarak kesintisiz eylemleri yükseltmekten geçmektedir. Kadınlar, yenilmez güce sahiptir. Feminist hareketlerin, sosyalistlerin, sanatçıların, çeşitli siyasi çevrelerin sesi, Kürdistan’la birleşmiştir. Jin-Jiyan-Azadî sloganlarıyla Hewlêr’de, Avrupa’da, Bakur’da, Rojava’da, Şengal’de, Mexmûr’da ayağa kalkan kadınlar yenilmezdir. Hiçbir faşist saldırı, kadınların özgürlük bilincini karartamayacaktır. Ulus-devletlerin, iktidarların saldırıları kadınların birlikte mücadele etmesinin önünü alamayacaktır.

Kürdistan topraklarından gelişen özgürlük mücadelemiz bugün dalga dalga Ortadoğu’ya yayılmaktadır. Ortadoğu toplumunun demokratikleşmesinde kadınlar öncülüğü kesinleşmiştir. Bu bilinçle mücadeleye sarılan tüm kadınlara selam olsun.