Aldar Xelîl: Başûr işgali Rojava’yı boğar

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a işgal saldırılarının, Kuzey-Doğu Suriye için ulusal güvenlik sorunu olduğunu belirterek, “Başûr işgal edilirse Rojava boğulur” dedi.

Türk iktidarının, kendisinin Kürtlerin düşmanı olarak konumlandırdığını; dolayısıyla herhangi bir yerdeki başarısının da Kürtlerin aleyhine olduğunu belirten PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, “Başûrê Kurdistan’da Kürt gerillalarına saldırıyor. Köylerini boşaltıyor. Sivil halkı vuruyor. Askeri üsler kuruyor ve bu üslerini genişletiyor. Yarın Başûr’daki hükümet de kalmaz. Başûr’ün düşmesini, kırılmasını, işgal altına alınmasını istemiyoruz” dedi. Bunun için bugün Avaşîn, Zap ve Metîna’da devam eden direnişin başarıya ulaşmasını istediklerini kaydeden Xelîl, “Kuzey-Doğu Suriye’nin statüsü, elde edilen kazanımları bir üst seviyeye ulaşır ve kalıcılaşır” diye konuştu.

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, Özerk Yönetim-PYD temsilcilerinin Hewlêr’de gözaltına alınması, MİT yetkililerin sorguda bulunması, KDP’nin Sêmalka Sınır Kapısı’ndan geçişlerdeki sorgusuna-ihlallerine, Türk devletinin Başûrê Kürdistan’a dönük saldırıların amacı, Kürdistan’ın tamamına etkileri ve sonuçları ile ‘ulusal güvenlik’ sorununa ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı. Söyleşimizin ilk bölümü şöyle:

Türk işgal saldırıları sürerken, KDP neden Medya Savunma Alanları’na sevkiyat ihtiyacı duydu, Başûr’da kaybetmek Kürtleri ve Rojava’yı nasıl etkiler?

Şu anda Başûrê Kurdistan’a dönük saldırılar, işgal saldırılarıdır. Erdoğan, Başûrê Kurdistan’ı da işgal etmek istiyor. Bu plan tanınıyor. Planları, 2023 tamamlanmadan önce Başûr-Rojavayê Kurdistan’ı, Kuzey-Doğu Suriye’yi tamamen işgal etmektir. Şimdiye kadar olmamışsa direniş sayesindedir. Direnmeseydik Erdoğan şimdi Musul ve Kerkük’e varmıştı. Başûrê Kurdistan’ın şimdiye kadar korunmasının nedenlerinden biri Rojava’daki direniş; ikincisi ise gerillanın Kürdistan dağlarında verdiği direniştir. Şimdi Avaşîn, Zap ve Metîna’da gösterilen direniş, aynı zamanda Başûrê Kurdistan kazanımlarını koruma direnişidir.

Türk devleti her ne kadar basında politik gündem oluşturmak için bir parti-örgütten bahsetse de bu sadece propagandadır. Özünde işgal projesi vardır. Buradan belli oluyor ki; Başûrê Kürdistan güçleri halen bunun farkında değil. Bu meselenin ciddiyetini anlamamışlar ya da ciddiyetini anlamışlar, ancak bu duruma razılar. Bu durum çok ciddidir.

DÜŞMANA KARŞI TUTUM SAHİBİ OLMALI

Başûrê Kurdistan, Saddam rejiminden kurtulmak için yıllarca mücadele etti. Erdoğan rejiminin üzerlerine geldiği görüyor ve bu daha da tehlikelidir ve Kürtleri yok edecektir. Şüphesiz buna karşı tutum göstermesi gereken Başûrê Kurdistan güçleri ve hükümetinin tutumları bir değil. Özellikle KDP, şu anda bu saldırılara destek veriyor. Türk devleti saldırdığında Birleşmiş Milletler’e, Bağdat’a, Arap ülkelerine, uluslararası kuruluşlara sesini/şikayetini ulaştırıp ‘Türk devleti neden dağlarımıza geliyor. Niçin köylerimizi bombalıyor’ diyemiyor. Türk devletini nasıl razı edebileceğini göstermeye çalışıyor. Bu Kürdistani bir tutum değildir. Kürdistani ulusal tutum, halkına-ülkesine-toprağına sahip çıkmaktır. İşgalciler geldiği zaman ‘Kürt niye öyle yaptı, işgalciler gelsin’ diyemezsin.

Kürtler arasında ne kadar çelişkiler olsa da işgalcilere karşı birlik olmalıdır. Bakın bize darbe vurmak için çok devlet var, aralarındaki çelişkileri de çoktur. Ancak mesele Kürt olunca çelişkilerini bir kenara bırakıp birlik oluyor. Niçin Kürtler öyle yapmıyor? Gerillaya, Kürt halkının onurunu savunanlara saldırı olunca bazı Kürtlerimiz ‘O gerilla oradan çıksın’ diyor. Kürt’üm, Kürdistaniyim, birlik istiyorum, diyorsun! Birlik sadece sloganlarla mıdır? Birlik düşmana karşı tutum sahibi olmandır.

ÇAĞRILARDA DA VİCDANLI OLUNMALI

Tek parti olmayalım, birçok şeyde birlik olmayalım, birçok konuda aynı şekilde düşünmeyelim ama Kürdistani ulusal konularda bir olalım. Birlik olması gereken böylesi bir zamanda çeşit çeşit tutumlar ortaya çıkıyor. Hatta bazı güçler, bazı tanınmış kişiler, zulüm yapanlar ile zulme maruz kalanlara aynı şekilde bakıyor. Herkes kendine bir cümle bulmuş ve ‘Kürt birliği’ oluşsun diyor. Kime çağrı yapıyor? Zulüm yapana ve zulme maruz kalana. ‘Her ikisine sesleniyorum; savaşmayın anlaşın’ diyor. Adalet ve vicdan olmalıdır.

Gerillalar dağlarda, mevzilerindedir. Düşman gelmiş ve onlara saldırmış. Bir Kürt de bu savaş ortamında alttan giderek kendini oraya sokuyor. Ona çağrı yapmalı ve ‘Dur gitme. Şimdi senin gitme zamanın mı?’ demelidir. 20-30 yıl o dağlara gitmedin, bugün mü oraya gitmek aklına geldi? Aynı şekilde değiller. Birisi, ‘pêşmerge ve gerilla birbirinizi vurmayın’ diyorsa bu adaletsizliktir. Gerilla ne yapsın, zaten saldırı altındadır. Gerilla gelip Hewlêr’e, Silêmaniyê’ye, Dihok’a mı vurmuş? O yerindedir, durumu değişmemiş. Düşman saldırmış. İnsan çağrı yaptığında da adaletli çağrı yapmalıdır.

Kim yanlıştaysa da insan önce onu demelidir. Ulusal, Kürdistani ve insani duygularda öyle yaklaşmamalıdır. ‘Şu kızmasın onun hatırına, gönlü kalmasın’ olmaz. Ulusal tutum, öyle olmaz. Ulusal tutum, insanın gerçeği birbirine söylemesidir. Düşman gelmiş, saldırmış ve bizi yok etmek istiyor. Kardeşlerimizi yok etmek istiyor. Öylesi bir zamanda ulusal tutum olacaksa düşmana karşı tutum koymalısın. Tamam savaşa giremiyorsan girme ama ‘Niye dağlarıma gelmişsin. Gelme’ deme. Tarafsız da kalamıyorsun, düşman her gerillaya saldırdığında sen de alttan giderek bir yeri alıyorsun.

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürekli ‘ulusal güvenlik’ bahanesiyle birçok bölgeye müdahalede bulunuyor. Peki Başûrê Kurdistan ya da Rojava’nın işgali Kürtler için de ulusal güvenlik sorunu yaratmıyor mu?

Başkalarının bin kilometre uzakta bir demografik değişim olunca ‘benim ulusal güvenliğim için tehlikedir’ diyor ve müdahale ediyor. Erdoğan ne için Libya’ya gitti? Erdoğan, ‘Libya’da değişimler bana göre olmazsa Türkiye’nin güvenliğine zararı olur’ diyor ve bu nedenle gidip müdahale ediyor. Gidip içerisine giriyor. Somali’de, hatta Sudan rejimi değişmeden önce Sudan’a gitti. Her yerde aynısını yapıyor. ‘Ulusal güvenliğimi koruyorum’ diyor.

Peki biz Rojava, Kuzey-Doğu Suriye olarak düşündüğümüzde Erdoğan, Kürdistan dağlarındaki gerillaya saldırdığında ulusal güvenliğimiz bozulmuyor mu? O da Kürdistan’ın bir parçasıdır. Güvenliğimiz bozuluyor. Esasen Erdoğan, Avrupa’da kazanırsa bizim için iyi değildir. Afrika’da kazanırsa bizim için iyi değildir. Amerika’da kazanırsa bizim için iyi değildir. Bize zarar gelir. Kürdistan’da kazanırsa bizim için doğrudan iyi değildir. Erdoğan kendini bizim düşmanımız yapmış. Biz onu düşman olarak seçmemişiz. Biz o kararı vermemişiz. Erdoğan karar vermiş. Erdoğan, Efrîn’i işgal etti. Serêkaniyê, Girê Spî, Cerablus, Bab ve Ezaz’ı işgal etmiş. Erdoğan bizi tehdit ediyor.

Onun için çıkarımız; Erdoğan kırılmalıdır. Bu siyasi olarak oturup kararını vereceğimiz bir şey değildir. O bize saldırıp bizi imha etmek istediğinde sağ kalmak için bizi imha edenlere karşı sınır bırakmalıyız. Bu anlamda söylüyorum. Birincisi; gelmiş Başûrê Kurdistan’da Kürt gerillalarına saldırıyor. İkincisi; Başûrê Kürdistan’ın köylerini boşaltıyor. Üçüncüsü; sivil halkı vuruyor. Dördüncüsü; askeri üslerini kuruyor. Beşincisi; bu üslerini genişletiyor. Başûrê Kurdistan coğrafyası zaten büyük değildir. 30 üs ne anlama geliyor? Demek oluyor ki Başûrê Kurdistan işgal edilmiş. Yarın Başûr’daki hükümet de kalmaz. Başûr giderse Rojava’nın çıkarına mıdır? Başûr’un düşmesini ve kırılmasını istemiyoruz. Türk devletinin işgali altına girmesini istemiyoruz. Efrîn’in nasıl işgalleri altında kalmasını istemiyorsak Başûr’un da işgalleri altında kalmasını istemiyoruz. İşgalleri altına girerse Rojava boğulur.

BAŞÛR’UN İŞGALİ TÜM KAZANIMLARIN KIRILMASIDIR

Artık Kürtlerin tüm kazanımlarım kırılır ve gider. Bunun için herkesin tutum sahibi olması gerekiyor. Niye öyle bakıp gözlerimizi kapatıyoruz. Tarihi bir direniş sergileniyor ve o yüzden herkes o direnişi desteklemeli. Herkes gerilla ya da o Hareketin bir üyesi olmak mecburiyetinde değil. O anlamda söylemiyorum. Bütün halkımız o direnişi desteklerse ve o direniş ayakta kalırsa biz de direnmek için ayakta kalırız.

Onun için Rojava’daki, Kürdistan’daki, Avrupa’daki herkes görevlidir. Gençlerden toplumun tüm bileşenlerine kadar bu direnişi desteklemekle görevlidir. Sebep budur. Bazılarının öyle göstermek istediği bir Hareket çerçevesinde değildir. Varlık ve yokluğumuz bu süreçle bağlanmış. Bu direniş kazanırsa Kobanê direnişi gibi rol oynar. Avaşîn, Metîna, Zap’taki direniş kazanırsa Rojava’nın, Kuzey-Doğu Suriye’nin statüsü, elde edilen kazanımları bir üst seviyeye ulaşır ve kalıcılaşır. Aksi olursa olumsuz sonuçlar ortaya çıkar.

KDP güçleri 10 Haziran’da Özerk Yönetim ve PYD temsilcilerini Hewlêr’de gözaltına aldı ve akıbetleri bilinmiyor. Kürt düşmanlarını özel olarak karşılayan KDP, niçin Rojava’nın temsilcilerini gözaltına aldı?

Evet, Nasır Hariri gibi birisi Hewlêr’de karşılanıyor. Bir kahraman, bir başkan olarak karşılanıyor. Kürtler için tahammül edemiyorlar. Bakın Özerk Yönetim ve PYD temsilcileri Hewlêr’de gözaltına alındı. 2 hafta önce alındılar. Niçin alındılar? Kürtler ve orada halkının temsiliyetini yapıyorlar. Hiçbir kötülük, hiçbir hırsızlık yapmamış, hiçbir suç işlememiş. Hiçbir müdahalede bulunmamışlar. Senin iç işlerine de karışmamışlar.

Sadece partilerinin ve yönetimlerinin temsiliyetini yapıyorlar. Misafirlerini karşılamak için havaalanına gidiyorlar. Sabahın saat 03.00’te. Onları aldın ve şimdiye kadar da durumlarının ne olduğunu bilmiyoruz. Kürtlerin siyasi ve diplomatik temsiliyetini yapanları alıyorsun. Dağlardakilerinin de etrafını kuşatıyorsun. Ancak Türklere ‘Gel Kuzey-Doğu Suriye’yi işgal et’ ve ‘Kürt hareketine karşı savaşacağım’ diyenleri karşılıyorsun. Efrîn’de demografik değişim yapanlar, ağaçlarını kesenler, halkını göç ettiren, bölgenin dilini-kültürünü değiştirenleri, bölgemizin kimliğini değiştirenleri karşılıyorsun. Bu nasıl oluyor?

TÜRK İSTİHBARATI SORGUDA

Bu göz önündeki bir çelişkidir. Artık yurtseverlik, ulusalcılık, birlik, Kürdistani olmak nerede kaldı? Bunlar gerçektir. Kendimizce çıkardığımız teoriler değildir. Bu yaşanan bir gerçektir. Bu zamanda öyle bir hale gelmiş, doğru söylendiği zaman herkesin sevmediği görülüyor. Biz birbirimizin gönlünü hoş edip farklı dil kullanacak dönemde değiliz. Varlık ve yokluk sürecindeyiz. Biz derken tüm Kürt halkından bahsediyorum.

Şimdi Erdoğan kazanırsa Başûr kalmaz. Erdoğan kazanırsa Rojhilat’ta hiçbir mücadele umudu kalmaz. Erdoğan kazanırsa Rojava kalmaz. Kaderimiz birdir.

Rojava’nın temsilcileri bugün gözaltında ve durumlarının ne olduğunu bilmiyoruz. Hatta aldığım bilgilere göre (Yüzde 100 emin değilim) Türk istihbarat yetkileri gelmiş ve arkadaşlarımızı sorguluyor. Bu tehlikeli bir durumdur. O arkadaşların şimdi nerede olduğunu bilmiyoruz. Hangi sorgudalar, neler soruluyor bilmiyoruz.

Sêmalka Sınır Kapısı’nda neler yaşanıyor, KDP’nin devreye soktuğu uygulamalar nelerdir?

Sêmalka’da da büyük zorluklara maruz kalıyoruz. Gelen ve gidenler için hazırlanan sorular, istihbarati sorulardır. İnsanların onurunu kıran sorulardır. (Bazı sorular var, kağıtlarda yazılmamış). O soruları bana sorarsa ben nasıl tahammül ederim. Acaba istihbaratın yanında tutuklu mu bulunuyoruz. Sınır kapısıdır. Sınır kapısının görevi nedir? Eğer ismine bakıp mahkeme vb. kurumlarca arama kararın olunca seni ya tutuklar ya da sınırdan geçirmez. Yanında kaçak bir madde varsa öyle yapar. Sınır kapısında sana ‘Ailen kaç kişidir? Ne düşünüyorsun? Ne yiyorsun? Akrabaların-aşiretin kimdir? Hangi partide yer alıyorsun ve görevin nedir? Toplantılarınız ne zaman yapılıyor? Sorumlunuz kimdir? Eviniz hangi mahallede? Komününüzün adı nedir? Meclisiniz nerededir?’ gibi sorular karşısında insan şok oluyor.

O kanaatteyim ki; Türk istihbaratı ve Suriye Muhaberatı insanları tutuklayınca o kadar soru sormuyor. Bu durum tahammül edilemiyor. Halk bundan rahatsız. Rojava yönetimi de bu konuda ne yapacağını tartışıyor. Rojava yönetimi, bu durumu kabul etmediğini, tutumunu gösterince bunu tersine çevirmek istediler. ‘Rojava kapıyı kapatmak istiyor’ demek istediler. Rojava yönetimi halkının onurlu bir şekilde gidip gelmesini istiyor.

YNK NEREDE VE NİÇİN BU İHLALLERE KARŞI ÇIKMIYOR?

Halkımız şunu bilmeli ki; biz kendimiz için bunu yapmıyoruz. Sorulan bu sorular bizimle ilgili değil. Biz zaten tanınıyoruz. Bu sorularla baskıyı halkımıza yapıyorlar. Halk bunu kabul etmiyor ve rahatsız. Sêmalka meselesi ciddi bir sorundur. Tüm Kürdistani güçler buna karşı tutum sahibi olmalıdır. YNK de orada bulunuyor ve YNK orada ne yapıyor, bilmiyorum. YNK’de bu hükümetin bir ortağıdır. YNK’nin görevi sadece Rojava üzerine siyasi konuşmalar yapmak ve Rojavalı partilerle ilişki geliştirmek değildir. Hükümeti içerisinde rol sahibi olmalıdır. Hükümetleri niçin halkımızı alıyor, niçin sınır kapısında bize öyle yapıyorlar?

Gidiş-gelişlerde kadınlara öyle arama yapılıyor ki hiçbir yerde yapılmış değil. Kadınlara dönük her yerde bir saygı var. Her yerde kadınların aramasında bir hassasiyet var. Birlik ve beraberlik tutumu bu ihlallere karşı gösteriliyor. Yoksa öyle konuşmalarda, hitapta ve bildirilerde herkes güzel cümleler yazabilir ve bir araya getirebilir. En önemlisi pratik tutumdur.

Hem Sêmalka meselesi, hem Hewlêr’de tutulan temsilcilerimizin durumu hem de KDP’nin gerilla alanlarına dönük Türk saldırılarına desteği bizde rahatsızlık oluşturuyor. Normal olarak göremeyiz. Rojava, Kuzey-Doğu Suriye halkları olarak bu gerçeği ve tehlikeyi görmeye mecburuz.

Devam edecek…