HDP Ekoloji Komisyonu: Su krizi büyük tehlike olacak

HDP Ekoloji Komisyonu, iklim krizi ve salgın ile birlikte su krizinin büyük bir tehlike haline geleceği uyarısı yaparak, “İktidar su politikalarını gözden geçirmeli, doğaya ve yurttaşın yaşam hakkına karşı işlenen suçlar durdurulmalıdır” çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Komisyonu eş sözcüleri Menekşe Kızıldere ve Naci Sönmez, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla iklim krizine dair uyarıların yer aldığı yazılı açıklama yaptı. 

Eş sözcülerin yaptığı açıklama şöyle:

“Birleşmiş Milletler tarafından her yıl devletlere su politikalarını gözden geçirmelerini hatırlatmak amacıyla ilan edilen Dünya Su Günü 2021 teması ‘suyun değeri’ olarak belirlenmiştir. Bu tema ile giderek derinleşen su krizi ve su yoksunluğuna dikkat çekilmektedir. 

Dünya’da her 10 kişiden 3’ünün evinde içme suyu kaynağı yoktur, 10 kişiden 6’sı su yokluğu sebebi ile sağlıksız koşullarda yaşamaktadır. Türkiye için de durum oldukça vahimdir. Türkiye’nin, kişi başına düşen yıllık su miktarı olan 1519 metreküp ile ‘su fakiri’ bir ülke olması bu konuda acil politikalar geliştirilmesi gerektiğini göstermektedir. Şebekelerden verilen sular içilemediği ve güvenli olmadığı için yurttaşlar içme suyunu ayrıca temin etmektedir. Şebekelerden sağlıklı, güvenli ve içilebilir su temin etmek devletin görevidir ve halkın bu ihtiyacı karşılanmalıdır. 

Türkiye, su yoksunu olmasına rağmen kişi başına su tüketiminde Dünya’da yedinci sırada yer almaktadır. Su israfını önleme sorumluluğu vatandaşa yüklenirken, maliyetini bile karşılamayan hidroelektrik santrallerinde heba edilen suyun hesabı bile yapılmamaktadır. Şirketlere peşkeş çekilen su varlıklarının israfı da aynı şekilde gözlerden kaçırılmaktadır. En büyük su israfının nedeni kar amaçlı geliştirilen projelerdir. Bu projelerin çoğu akarsuları ve gölleri kurutmaktadır. 

Tarımda başka çözümler üretilmediği için bilinçsizce kullanılan sular bir başka büyük israf kaynağıdır. İmara açılan alanlar ile kirletilen ve yok edilen su varlıklarının hesabını devlet yurttaşlara vermek zorundadır. İklim krizi ile yok olan su varlıkları için alınmayan önlemlerin hesabını yurttaş devlete sorabilmelidir. Dikkatleri bireysel su israfı üzerine çekmek, devletin kötü su politikalarının üzerini örtmek için kullanmamalıdır. 

Su bir insan hakkıdır, su hakkının ihlali yaşam hakkının ihlalidir. Yerel yönetimler vergi aldıkları yurttaşlarına içilebilir temiz su sağlamak durumundadır. Vatandaşın içme suyunu satın alması suyun ticarileştirilmesidir. 

Pandemi süreci bizlere sağlıklı bir yaşamın devamı ve ekosistemlerin varlığını sağlıklı şekilde devam etmesi için su varlıklarının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Salgın hastalıkların sürekliliği dikkate alınarak doğru bir su politikasının izlenmesi aynı zamanda sağlık hakkının korunmasıdır. İklim krizi ve pandemi ile birlikte su krizi büyük bir tehlike haline gelecektir. İktidar su politikalarını gözden geçirmeli, doğaya ve yurttaşın yaşam hakkına karşı işlenen suçlar durdurulmalıdır. Halkımızı da su israfını önlemenin yaşamı, doğayı savunmak anlamına geldiğinin bilinciyle hareket etmeye çağırıyoruz.”