Sur’un insanlarından devlete: Bizi rahat bırakın

Devletin tüm saldırılarına rağmen Sur’u terk etmeyen kilise papazı, cami imamı, evinin enkazına kurduğu çadırda çocuklarıyla ayakta kalmaya çalışan yaşlı kadının ortak talebi yurtlarının dokusunu yok eden devletin kendilerini rahat bırakması. 

Amed’in Sur ilçesinde 2 Aralık 2015’te başlayan ve 103 gün süren şiddetli çatışmaların ardından kaldırılmayan tarihin en uzun sokağa çıkma yasağı 2. yılını geride bıraktı. Mart 2016’da ilçenin tamamının kamulaştırılmasıyla başlayan yıkım da devam ediyor. Amed’e gelen AKP’li yetkililer, kendilerine tepki gösteren halka ve esnafa, Sur’un yeniden “cazibe merkezi” olacağı, evlerin yeniden inşa edileceği, Toledo gibi örnekler üzerinden anlatmıştı. Bu anlatılanların tamamının yalan olduğu ortaya çıkan Sur imar planında belli oldu. Sur’un 15 mahallesinde toplam 368 alandaki 6 bin 300 parsel kamulaştırıldı. 

TARİH HARAP EDİLDİ

Sokağa çıkma yasakları büyük bir kültürel ve insani yıkıma yol açarken, insanlığın ortak inanç ve kültür mirası olarak kabul edilen kutsal mekânlar da harabeye çevrildi. Tarihi kentte farklı inançlara ait kiliseler, camiler, konaklar, hamamlar bu yasaya dayandırılarak yok edildi. 1564-1567 yılları arasında yapılan Behram Paşa (Paşa) Hamamı ağır silahların hedefi olurken, Hacı Hamit Camii ve 1500 yıllık tarihi geçmişe sahip olmanın yanı sıra türünün tek örneği olan Dört Ayaklı Minare ve onun camisi Şex Mutahar Camii, Ermeni Katolik Kilisesi, Mehmet Uzun Evi, Şehzadeler Konağı, Protestan Kilisesi, Mor Pedriom Keldani Kilisesi ve Ortadoğu’nun en büyük Kilisesi Surp Giragos Ermeni Kilisesi, çatışmalardan büyük zarar gördü. 

6 KARAKOL İNŞA EDİLİYOR 

Sur’un tarihi evleri bir bir yıkılırken, yasağın devam ettiği yerlerde ise TOKİ tarafından yapılan evlerin ise Sur’un tarihi evlerinin mimarisine uygun inşa edilmediği ortaya çıktı. Bununla birlikte Mimarlar Odası’nın verdiği bilgilere göre; Sur’da “Koruma Amaçlı İmar Planı” olduğu ve bu plana göre Sur’u “İmar Koruma Planı” çerçevesinde inşa edeceklerini söylemelerine rağmen başka bir proje ortaya çıktığını aktardı. Bu proje değişikliği içerisinde 6 karakol yer alırken, bu karakolların Hasırlı, Cevatpaşa, İskender Paşa, Melik Ahmet ve Ali Paşa mahallelerinde yapımına başlandı. Aynı zamanda bu karakolları birbirine bağlayan yollar yapılmış, bu yollar genişletilirken hiçbir şekilde Sur’un mevcut dokusu göz önüne alınmamıştı. Söz konusu imar planında yıkılan tarihi yapıların durumunun ne olacağına dair ise bir bilgiye yer verilmiyor

Yüzde 82’lik kamulaştırmadan sonra evleri satın alan devlet, halkı TOKİ’lere mecbur etti. Alipaşa ve Lalebey mahallerinde 23 Mayıs’tan beri süren yıkımla da binlerce insan evlerinden zorla çıkmak zorunda kalırken, evlerini bırakmayıp direnen yurttaşlar ise Ramazan ayı boyunca susuz ve elektriksiz bırakılıp cezalandırıldı. Mahalleden ayrılmak zorunda kalan halka Elazığ ve Urfa yolu üzerindeki TOKİ’ler “indirimli” olarak sunuldu. Daha önce yaşanan yıkımda halka TOKİ evlerini sunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, aynı planı devreye koyarak TOKİ’ye mecbur bıraktı. Bakanlık yetkilileri, Sur’da Alipaşa ve Lalebey mahallelerinden çıkan halka da Sur’u bırakma koşulunda TOKİ vaadinde bulunmaya devam ederken, TOKİ’leri kabul etmeyen yurttaşlar ise ağırlıklı olarak Sur’un arka mahalleri, Bağlar ve Şehitlik gibi semtlere taşınarak yaşamlarını sürdürüyor. Bir şekilde Sur’da tutunan insanlar ise devletin kendilerini rahat bırakmasını istiyor. 

SÜRYANİLER KÜLTÜREL SOYKIRIMA TABİ TUTULUYOR

Çatışmalarda büyük hasar gören Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi Rahibi Yusuf Akbulut, halkları birbirinden koparmak için çatışmalar bahane edilerek evlerin yıkıldığına dikkat çekiyor. Yıkım ile ilgili yasal süreç başlattıklarını, devletin Sur’un kültürel yapısını değiştirmek amacıyla kentsel dönüşüm projesini uyguladığını dile getiren Akbulut, aylarca süren çatışmalarda Sur’u terk etmediklerini, ne olursa olsun Sur’un tarihi yapısını korumak için mücadele edeceklerini belirtti.  Akbulut, ilçede çatışmalar bitmesine rağmen yıkım ve sıkıyönetim uygulamalarının halen devam ettiğini söyleyerek, Sur’un büyük bir kısmında zırhlı araçlar, polis kontrol noktaları yer aldığını, ilçenin tamamı açık hava karakoluna dönüştürüldüğüne işaret etti. Akbulut, çatışmalarla birlikte uyuşturucu, fuhuş ve ajanlaştırma politikaları da yaygınlaştığına işaret etti. Süryanilerin kültürel soykırıma tabi tutulduğunu hatırlatan Akbulut, “Sur kültürümüzü yaşattığımız son yerlerden biridir. Buradan da çıkarsak kendi inancımızı yaşatmamız mümkün olmayacak. Sadece bunun için bile olsa Sur’u terk etmeyeceğiz” dedi. 

‘DİNİ İMANI OLAN BU ZULME SES ÇIKARSIN’

Sur’da imamlık yaparken ihraç edilen Nimetullah Esen de devletin farklı inançları ve kültürleri hedef aldığını, Sur’un tarihi yapısı kadar Kürt kültürünü de yok etmeyi hedeflediğini vurguladı. Dinin siyasetin propaganda aracı haline getirildiği değerlendirmesi yapan Esen, “Hangi dinde ve inançta bu kadar insanın öldürülmesi, katli helal olarak görüldü. Sur’da insanlar öldürüldü. Evler insanların başına yıkıldı. Müslümanlık bu değildir. Hiçbir inançta da bu böyle değildir. Allah’tan korksunlar. Gencecik insanlar öldürülürken din üzerinden kendilerini haklı çıkarmaya çalıştılar” diye konuştu. 

Müslümanların, Ezidilerin, Süryanilerin ve daha bir çok inançtan insanların birlikte yüz yıllardır Sur’da yaşadığını hatırlatan Esen, “Bu hükümet nedeniyle halklar birbirlerine düşman oldu. Şimdi de nadir inançların birlikte yaşadıkları yerler yerle bir ediliyor. Dini imanı olan bu zulme ses çıkarır ve haksızlığa karşı ayağa kalkar” dedi. 

‘SUR ONURDUR ONURUMUZU DEVLETTE TESLİM ETMEYECEĞİZ’

Çatışmalara rağmen Sur’dan çıkmayan Beritan Uzan ise devletin Sur’u insansızlaştırmaya çalıştığını söyleyerek, “Ölsek de Sur’dan çıkmayacağız. Evlerimizi yıktılar. Gençlerimizi katlettiler. Her şeyimizi Sur uğruna kaybettik. Bu yüzden ne yaparlarsa yapsınlar Sur’u terk etmeyeceğiz” dedi. 

Para karşılığında Sur’dan çıkmalarının teklif edildiğini aktaran Uzan, “Bizleri para ile kandırabileceklerini sanıyorlar. Bize teklif ettikleri parayı biz devlete verelim kendileri Sur’dan çıksın. Burası bizim geçmişimizdir, çocukluğumuzdur. Buradaki kuçelerde büyüdük. Bizleri binalara yerleştirerek kültürümüzü yok etmek istiyorlar. Çocuklarımın burada büyümesi için ne gerekiyorsa onu yapacağım” şeklinde konuştu.  

Sur’da büyüdüğünü anlatan Uzan, “Tankla, topla ve panzerle bizi Sur’da çıkaramadılar. Şimdi uyuşturucu ve fuhuşla ilçemizi rezalet bir hale getirdiler. Gençler Sur’da direnirken hem devletin faşizmine hem de fuhuşa karşı savaştı. Bizler onların bıraktığı yerden savaşmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz. Sur bizim için onurdur onurumuzu devlete teslim etmeyiz” vurgusu yaptı.

YIKIMA KARŞI ÇADIRLA DİRENİYORLAR

Sur’daki evlerinin zorla yıkılmasının ardından çadır kurarak, Sur’u terk etmeyen Ak ailesi, soğuğa rağmen ilçeyi terk etmiyor. 1990’lı yıllarda Çınar ilçesine bağlı Kazıktepe köyünden Sur’un Alipaşa Mahallesi’ne göç eden Ak ailesi Sur’u terk etmemek için direnen ailelerden. İkisi küçük çocuk olmak üzere 6 kişinin kaldığı çadırda yaşam mücadelesi verdiklerini söyleyen 56 yaşındaki Mevlüde Ak, “Çocuklarım burada büyüdü. Gözlerini burada açtılar, başka yerde yaşamayız. Zorla evimizi yıktılar ama çadırımızı yıkamayacaklar. Devlet bizi açlık ve susuzlukla terbiye etmeye çalışıyor. Bizler zaten yıllardır devletin zulmünü görmüşüz. Bizi Sur’un neresinden kovsalar diğer tarafından çadır kuracağız. Duvarı olan bir evimiz yok ama seyyar çadırımız duruyor. Bu evler için çok bedel ödendi bizde burada çadırımızda direneceğiz” dedi.