21 yıllık yasağın güncel izleri
21 yıllık yasağın güncel izleri
21 yıllık yasağın güncel izleri
Almanya'da 26 Kasım 1993 tarihinde PKK'nin yasaklamasının ardında ülkede yaşayan Kürtlere yönelik baskılar arttı. Yüzlercesi tutuklandı, binlercesi fişlenerek, para cezasına çaptırılarak, oturumları ellerinden alındı. Bahattin Doğan, Abdurahman Karataş, Emin Bayman, bunlardan sadece birkaçı. Kürt siyasetçilerinin oturumları ellerinden alınarak, sınır dışı edilmek isteniliyor.
Almanya İçişleri Bakanı Manfred Kanther, 26 Kasım 1993 yılında Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkeran Kurdistan-PKK) ve ERNK’nin faaliyetlerinin “Almanya'da artık yasak” olduğunu açıklamasının üzerinden 21 yıl geçti. O günden bu yana Kürt kurumlarının üzerindeki baskılar devam ediyor ve çalışanlarına yönelik tehditler de had safhada. Şimdiye kadar yüzlerce Kürt cezaevine atıldı, binlercesi çeşitli cezalara çarptırıldı.
Almanya’da bu baskı uygulamaları günümüzde de devam ediyor. NAV-DEM Yönetim Kurulu Üyesi Bahattin Doğan, Stuttgart Özgür Politika Gazetesi muhabiri Abdurahman Karataş ve Heilbron Demokratik Kürt Toplum Merkezi Eşbaşkanı Emin Bayman, Kürt kurumlarından çalıştıkları gerekçesiyle oturumları ellerinden alınarak, sınır dışı edilmek isteniyor. Kürt siyasetçi ve gazeteciler, kararın anti demokratik olduğunu belirterek, buna karış hukuk mücadelesini vereceklerini söyledi.
BAHATTİN DOĞAN'IN 15 YILLIK OTURUMUNU ELİNDEN ALINDI
Bahattin Doğan, 1997 yılından beri Almanya'ya siyasi mülteci olarak, yaşıyor. YEK-KOM'un başkan yardımcısı görevini yürüttüğü 2012 yılında Almanya Baden-Würtemberg Eyaleti İçişleri Bakanlığı'na bağlı Karlsruhe Emniyet Müdürlüğü tarafından (Regierungspräsidium), süresiz oturumu iptal ediliyor. Gerekçe ise Kürt kurumlarındaki çalışmaları. Doğan, Karlsruhe Emniyet Müdürlüğü'nün verdiği 15 yıllık oturum iptal kararı sonrasında sınırdışı kararı ve bu süre içinde haftada iki gün zorunlu imzaya tabi tutuluyor. Bundan dolayı Doğan'ın sağlık sigortası iptal edilerek, ehliyeti elinden alınmış. Bahattin Doğan, şu anda avukatlar yoluyla verdiği hukuk mücadelesi sınırdışı kararını dururken hala geçici oturumla Almanya'da kalıyor.
NAV-DEM Yönetim Kurulu Üyesi Bahattin Doğan, "Hakkımda verilen karar her ne kadar şahsıma açılmış olsa da amaç çalıştığım kuruma yöneliktir” dedi. Bu tür uygulamaları kabul etmelerinin mümkün olmadığını dile getiren Bahattin Doğan, “Kürt kurum yöneticisi ve üyesi olma 'yasadışı bir eylem şeklinde görülüp', kamuoyuna 'güvenlik ve düzenin' risk altında olduğunun düşüncesi yaydırılmak isteniyor. Bu aynı zamanda yeni bir siyasal soykırım operasyonudur. Benim oturumumu iptal edildiği dönemde Türkiye’de KCK operasyonları adı altında uygulanan operasyonlar, vardı. Burada benzerlikler yapıldı. Bu karar, derneklerimizi kriminalize etmeye dönük bir adımdır" diye konuştu.
Yürüttüğü siyasi faaliyetlerde insanları hiçbir zaman şiddete davet etmediğini belirten Doğan, “Faaliyetlerimiz demokratik ve yasaldır. Maalesef, hukuk tarihte olduğu gibi günümüzde de ekonomik çıkar ve siyasi stratejilere kurban ediliyor” dedi. Bahattin Doğan, devamla şu ifadeleri kullandı: "Almanya 20 yıla yakındır kendi ülkesindeki Kürtlere karşı yürüttüğü siyasi soykırım politikasını yeni bir aşamaya vardırıyor. Bu durum 'terörizmle' ifade edilemez. Almanya’da Kürtlerin Türk devletinin soykırım politikalarına karşı demokratik tepki ve talepleri dışında Almanya toplumuna ya da başka bir topluma zarar veren hiçbir eylem ve etkinliği olmamıştır. Türkiye'de Kürt toplumunun karşılaştığı baskılar ortadadır. Türk devletinin halkı sindirmek için her yolun denendiği bir dönemde Almanya, Türk devletinin Kürtler üzerinde uyguladığı bu faşist baskı döneminde oturumlarımızı iptal edip, getirdiği yasaklarla faaliyet alanımızı daraltarak baskılarını artırıyor. Bu uygulamalar aynı zamanda Türk devletinin faşist politikalarını onaylama ve teşvik etme anlamına geliyor. Geçmiş deneyimlerimiz gösterdi ki, sorunun çözümü, Kürt kurum ve yöneticilerini kriminalize etme de değil muhatap almadadır."
Alman devletinin bu haksız ve siyasi kararına karşı hukuksal mücadelenin devam edeceğini belirten Bahattin Doğan, kendilerine karşı yapılan bu haksız uygulamalara karşı, demokratik ve hümaniter tüm kurum, kuruluş ve şahsiyetlerden dayanışma çağırdı.
'ÖZGÜR POLİTİKA GAZETESİ MUHABİRİ OLDUĞU İÇİN'
Abdurahman Karataş ise 2003 yılında Türk devletinin baskıları nedeniyle, Almanya'ya gelmiş. Aslen Cizreli olan Karataş, Karlsruhe kentinde iltica talebinde bulunmuş Kürt kurumlarında çalışmaya başladı. 2008 yılında ilticası reddedilen Karataş, buradaki çalışmalar üzerinden ikinci kez iltica eder. Abdurahman Karataş, yaşanan süreci şöyle anlatıyor: “ İltica talebim reddedilince bende ikinci kez iltica açtım. Buradaki çalışmalar üzerinde ifade verdim. 2006 yılından beri yürüttüğüm Özgür Politika Gazetesi muhabirliği ve Stuttgart Mezopotamya Kültür derneği başkanlığı görevini yürütüyordum. 3 yıl sonra 2011 yılının son baharında iltica talebim kabul edildi. Bir ay sonra pasaportumu almaya gittiğim yabancı dairesi bana bir yıllık oturum verdi. Normalde süresiz oturum vermeleri gerekiyordu. Ancak gerekçe olarak 'senin tehlikeli biri olup olmadığına dair araştırıyoruz' diyerek, bir yıllık oturum verdiler. Bundan sonra işkence başladı. Bir süre sonra beni yazılı testte tabi tuttular. Ardından da 6 kişilik güvenlik görevlisinin bulunduğu çarpaz sorguya aldılar. Ben susma hakkımı kullanarak, konuşmadım. 9 Ocak 2013 yılında da bana bir mektup göndererek, oturumumu elimden aldılar. O tarihden bu yana haftada iki gün karakola gidip imza veriyorum.”
'ÖZEL BİR BİRİM KURULMUŞ KÜRTLERLE UĞRAŞIYOR'
5 çocuk babası olduğunu ve en büyük kızının da iki ay sonra üniversiteye gideceğini kaydeden Karataş,“ Gazeteciyim ve yasal kurulmuş bir derneğin başkanlığını yaptım. Onun dışında herhangi bir siyasi çalışmam yok. Ben legal çalışıyorum. Pasaportum olduğu süre içerisinde de resmi olarak çalışıyordum. Şimdiye kadar en küçük bir suçum yok. Böylesi bir karara anlam veremiyorum. Türkiye'nin KCK davası adı altında Kürt siyasetçilere uyguladığı uygulamayı Almanya'da bize uyguluyor. Benim oturumum almalarının gerekçesi Özgür Politika Gazetesi'nde yaptığım haberleridir. Bunu söylüyorlar. Gülünç ve asılsız şeyler. Amaç sindirmedir. Baden-Würtemberg Eyaleti'nde özel bir birim oluşturulmuş Kürtlerle uğraşıyorlar. Siyasi faaliyette bulunan bütün Kürtler gözetim altında” diye konuştu.
'9 YIL SONRA OTURUMLARI ELLERİNDEN ALINDI'
Aslen Batmanlı olan Emin Bayman, 1994 yılında Almanya'ya gelerek, iltica etmiş. 1999 yılında ilticası kabul edilen Baymen, şuanda Heilborn kentinde yaşıyor. Demokratik Kürt Toplum Merkezi'nin Eş başkanlığı görevini yürütüyor. O da diğer birçok Kürt gibi mağdur. Emin Baymen ve ailesi oturum aldıktan 9 yıl sonra Kürt kurumlarından çalıştıkları için oturumları geri alınıyor. Ancak uzun bir hukuk mücadelesi sonucunda 4 yıl sonra tekrar oturumlarına kavuşuyorlar. 2012 yılında tekrar oturumlarına kavuşan Bayman ailesi, bu sefer yine benzer uygulamalarla karşı karşıya. Geçtiğimiz günlerde Emin Bayman'a gelen bir mektup ile oturumunun iptali kararı verildiğini yazıyor. Emin Bayman, kendisine iletilen kararda oturumun iptali, kentin dışına çıkma yasağı ve haftada iki gün imza verme yazdığını belirterek, “Gerekçe dernekte yaptığımız çalımalardır. Bize 'gidip evinizde oturun' diyorlar. Bunu dayatıyorlar. Amaç bizim gözümüzü korkutup davamızdan uzaklaştırmaktır. Demokratik Kürt Toplum Merkezi'nin eşbaşkanıyım. Yaptığımız işler tamamen yasal ve legeldir. Bütün çalışmaları resmi yürütüyoruz. İllegal veya gizli bir iş yürütmüyoruz. Bugün DAİŞ'in halkımıza yaptığı saldırıları Avrupa'ya duyurmaya çalışıyoruz. Yaptığımız çalışmalar bunlar. Ama bunları bile 'terörist' görülüyor” diye konuştu.
'AMACIMIZ GELECEK NESİLLERE KÜLTÜRÜMÜZÜ AKTARMAK'
Kararı hukuk dışı ve anlamsız gördüğünü kaydeden Emin Bayman, şöyle konuştu:“Bu zihniyet Türkiye'nin bizim üzerimizdeki imhanın bir devamıdır. Nasıl Türkiye kültürümüzü ve dilimizi yasakladıysa, burada benzer uygulamalar var. Türkiye bizi öldürüyordu, cezaevine atıyordu. Burada aynı. Haftada iki gün imza atmaya zorlanıyoruz, kentimizden dışarıya çıkamıyoruz. Açık cezaevindeyiz. Yasal ve hukuki bir karar değil, tamamen siyasidir. Iki hafta önce beni çağırdılar konuşmak için ben susma hakkımı kullandım. Ardından da bu kararı gönderdiler. Ben kararı tanımıyorum. İmza atmaya gitmeyeceğim. Çünkü bu uygulamayı kabul etmiyorum. Öne sürdükleri gerekçelerin hiç bir temeli yok. Biz burada gizli birşey yapmıyoruz. Sadece yasal çerçeveler kurulan derneklerde çalışıyoruz. Onlar, bunlara izin vermiş. Ama ısrarla bizi illegaliteye sokmaya çalışıyorlar.“
Tek amaçlarının Kültürlerini yaşamak olduğunu belirten Bayman, „ Bizde her toplum ve halk gibi Avrupa'da kültürümüzü ve dilimizi yaşamak istiyoruz. Gelecek nesilere aktarmak istiyoruz. Tek amacımız budur. Bu yaklaşımımızla ne Almanya devletini, nede kurumlarını tehdit etmiyoruz. 30 yıldır burada yaşıyoruz, kime zarar vermedik“dedi.