AB ile ilişkiler Gezi'nin gölgesinde düzelecek mi?

AB ile ilişkiler Gezi'nin gölgesinde düzelecek mi?

Türk hükümeti Avrupa Birliği'yle ilişkilerini İstanbul'daki Gezi Parkı direnişi ve polisin uyguladığı şiddetinin gölgesinde düzeltme niyetinde. AB cephesinden AKP hükümetine ciddi uyarılar sürerken, üyelik müzakerelerini tıkatan Kıbrıs sorununu ele alınacağı Brüksel-Ankara görüşmesinden çıkacak sonuç şimdiden merak konusu.

Bugün 15. gününe giren Gezi Parkı direnişi devam ederken, Avrupa'nın gündemini günlerdir AKP hükümeti ve Türk başbakanı Erdoğan'ın uyguladığı politikalar işgal ediyor. Dün en son Alman başbakanı Angela Merkel Erdoğan'a "muhalefet hareketi ile görüşmelere başla" çağrısı yaptı. Konuya ilişkin açıklama yapan Merkel'in sözcüsü Steffen Seibert, krizde çözümün önünü açacak adımların atılması gerektiğini söyledi.

Aynı şekilde Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile telefonla görüşen Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck de kaygılarını dile getirdi. Şiddet yerine diyalog yolunun açılması gerektiğini işaret eden Gauck'un "Ülkemizdeki Alman-Türk toplumu da gelişmelerden endişe duyuyor" dediği açıklandı. Alman Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle ise Türk hükümetinin Avrupa'ya yanlış sinyaller verdiğini söyledi.

AB CEPHESİNDEN SERT UYARILAR

Avrupa Birliği (AB) cephesinden gelen tepkiler ise daha sertti. Zira AB ve Türk hükümeti arasında önümüzdeki günlerde önemli bir randevu var. Brüksel ve Ankara üyelik müzakerelerini tıkatan en kritik konulardan biri olan Kıbrıs sorununu 26 Haziran günü görüşecek. Ancak yıllardır beklenen bu görüşmenin Gezi Parkı direnişi ve Türk polisinin uyguladığı şiddetin gölgesinde geçmesi sonucun pek de verimli olmayacağı kanısı yaygın.

Türk Cumhurbaşkanı Gezi Parkı olayları ardından "Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri yapıyoruz" açıklamasına rağmen AB yetkilileri kaygılı. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, dün Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada Ankara'ya "müzakere sürecini sıkı tut" çağrısı yaptı. AB ile Türkiye arasında güvene dayalı bir müzakere sürecine önemle ihtiyaç olduğunu söyleyen Ashton "AB’ye aday ülke konumunda olan Türkiye mümkün olan en yüksek demokratik standart ve uygulamaları benimsemeli" dedi.

ANKARA'NIN AB MACERASI 2013'LE HIZLANMIŞTI

Avrupa’yı sarsan Euro krizi, Türkiye’nin kötü insan hakları ve düşünce özgürlüğü karnesi nedeniyle unutulan Ankara'nın AB macerası 2013 yılıyla yeniden gündeme gelmişti. 2005 yılında başlayan Türkiye'nin üyelik sürecinde 35 müzakere başlığından sadece 13 başlık açılırken, bunlardan sadece “bilim ve araştırma” başlığı tamamlandı.

Ankara son yıllarda AB'nin "ev ödevlerine" kulak asmazken, Şubat ayında Paris yönetimi, Brüksel-Ankara hattında ön önemli müzakere başlıklarında birisi olan “bölgesel politika” faslının önündeki blokajı kaldırdı. Aynı ay Ankara'yı ziyaret eden Alman başbakanı Merkel ise bu yıl içinde bir başlığın daha açılması gerektiğini söyleyerek "Müzakerelerin ucu açıktır" uyarısına rağmen "AB sürecini hızlandıracağız" mesajını verdi.

Mart ayında ise AB Temsilciler Komitesi, Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının açılış kriterlerini resmen onayladı. AB üyeliğiyle bölgelere AB bütçesinden aktarılacak fonları kapsayan bu fasıl, Türkiye'deki bölgeler arasındaki gelişmişlik ve gelir farkının azaltılması öngörüyor. Bu yılın ilk yarısına kadar açılması beklenen bu fasıl ile Türkiye'nin müzakerelerde açtığı toplam fasıl sayısı 14'e ulaşacak.

Zaten diğer fasıllardaki açılış kriterlerini bile yerine getirmeyen Türkiye ile 2010'dan bu yana hiçbir fasıl müzakereye açamadı. 8 yıllık üyelik maratonunda Ankara'nın önünde daha birçok fasılda engeller var. AB gözlemcilerinin "Mevzuat uyumu ve müzakerelerin teknik altyapısı son derece yavaş ilerliyor" eleştirisini yönelttiği müzakere masasında, siyasi nedenlerle engellenmiş 18 Fasıl var. Bunlardan 4 fasıl için hala Fransa'nın vetosu sürüyor, Kıbrıs ise 8 faslı bloke etmiş durumda.