‘AKP, sayın Öcalan’la birlikte süreci hızlandırmalı’

‘AKP, sayın Öcalan’la birlikte süreci hızlandırmalı’

Ankara'da düzenlenen çözüm konferansına konuşmacı olarak katılan Doğu Kürdistan Azadi Partisi’nden Hussein Yezdan Pena, Kuzey Kürdistan’daki gelişmelerin Kürtlerin mücadelesi ve devriminin bir sonucu olarak çok önemli bir süreçte olduğunu belirterek, “Bu zamana kadar çözüm söz konusu değil. Sadece yolu açıldı. Umarım taktik bir politika değil stratejik süreç olur. Bu yüzden KCK süreci kabul etti. Silahlı güçlerini çekmeyi kabul etti. AKP hükümeti, sayın Öcalan’la birlikte bu süreci hızlandırması gerekiyor” dedi.

Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları  Merkezi (IMPR) tarafından düzenlenen “Kürtler Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor” konulu konferansın son oturumu “Suriye ve İran’ın Değişim Sürecinde Kürtler” altında yapıldı. Bu oturuma konuşmacı olarak katılması gereken ve sınırdan girişi engellenen PYD Eşbaşkanlık Siyasi ve Medya Sorumlusu Sihanouk Dibo katılamazken, oturuma konuşmacı olarak Dohuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Bayer Dosky, İran KDP’sinden Mohammed Saleh Qaderi, Yazar Kakşar Oramar, Serekaniyê Halk Meclisi eski Başkanı Fehime Ali ve İran Azadi Partisi’nden Hussein Yezdan Pena konuşmacı olarak katıldılar.

Fehime Ali, Kürtlerin Rojava’da baskıyla inkarla yüz yüze kaldıklarını ifade ederek, “Kürtler, Araplar, Hıristiyanlar, Ermeniler birlikte yaşıyoruz. Biz Kürtler, diğer halklarla birlikte yaşıyorduk. Demokrasi için yıkmaya çalıştılar. Herkesin bir arada var olabilmesi gerekiyordu demokratik biçimde. Herkesin görüşlerini ifade etmesini istedik. Araplar, bu süreçte bizimle birlikte hareket etmediler. Biz de kendi varlığımızı harekete geçirdik. Rojava’yı varış noktası olarak alalım. Herkes bu projenin var olmasını, hayata geçirilmesini istedi. Sizin renginiz varsa bizim de var. Biz Kürtler olarak ölmek ve öldürmek istemiyoruz. Diğer halklarla birlikte çözüm arıyoruz. Hepimizin bu yönde ilerlemesi lazım” dedi.

‘BOMBALAMA, AÇLIK DEĞİL BARIŞ İSTİYORUZ’

“Çocuklarımız bebekken öldürüldüler. Çocuklarımızı kaybettik. Kürtler ve diğer halklar üzerinde baskılar oldu” diyen Ali, şunları ifade etti: “Pek çok kişi öldürüldü. Herkes açlığı, göçmenliği, baskıyı gördü. Serekaniyê de Suriye şehirlerinde. Arap ve Türk kardeşlerimizle birlikte yaşamak istiyoruz. Halen bombalar yağıyor yağmur gibi. Bundan memnun değiliz. Rojava’ya bakacak olursak, oradaki insanlar buraya geldi. Biz barışın rengini istiyoruz. Bombalama, açlık olmaksızın bunları istiyoruz. Arapların Arap oldukları için öldürülmelerini istemiyoruz. Bir Kürt olarak benim rengim pembe, siyah değil. Bütün Kürdistan’ın parçalarında böyle. Türkçeyi az biliyorum. Suriye’de olanların burada olmayacağını umuyorum."

‘SINIR KAPILARI YÜZÜMÜZE KAPATILDI’

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın çözüm üreteceğini söylediğini belirten Ali, “Ancak bu ihtilaflar sonunda doğru bir noktaya ulaşamadık. Kapılar kapandı. Kim bize gıdalarımızı verecek? Yüzlerce kişinin yüzüne kapanıyor bu kapılar. Umuyorum ki buradaki arkadaşlarım bizim için çabalar. Barışı görmek istiyoruz. Kadınlarımızın, çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz. Kalbimden çok büyük bir acı var. Serekaniyê’den başka bir yere gitmek istemiyorum. Şu an yeni bir süreçteyiz. Kuzey, doğu ve batıdaki dostlarımız yardımımıza geliyorlar. Rejim, Rojava’daki insanların yenilmesini istiyor” diye kaydetti.

‘DEMOKRATİK BİR ANAYASA BİLE YOK’

Yazar Kakşar Oramar, Kürtlerin ellerinden gelenin en iyisini yaptığını belirterek, bu sürece Türklerin de destek geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Oramar, hiç kimsenin bir milyon insanı bir araya getiremediğini, Amed Newroz'unda PKK’nin bunu yaptığının altını çizdi. Enerjinin dünya genelinde önemli bir rolü olduğunu dile getiren Oramar, petrolsüz demokrasinin kalmadığını savundu. Devletin çözüm noktasında tarihi bir adım atacağını düşündüklerini ifade eden Oramar, “Kürtlerin Türk hükümeti nezdindeki yeri nedir? Demokratik anayasa getirilmedi. Paketlerin adı geçiyor, ancak yetersiz. Asimilasyon sistemiyle liseden mezun oluyorlar ama Kürtçeyle değil. Kürtçe resmi dil olması meselesi de sorunlardan biri” dedi.

‘İRAN’DA DEMOKRASİ İSTEYENLER HAPİS VE İDAMLA YANIT BULUYOR’

İran KDP’sinden Qaderi, Irak’taki Kürtlerin özerkliğe sahip olduklarını belirterek, “Türkiye’de politik diyalog süreci devam ediyor. İran çok uluslu bir ülke. 6 kimlik var. Ana haklarından yoksunlar. Farklı mezhepler ve idelojik nedenlerden kaynaklanıyor. Yönetici seçimle değil güçle geliyor. Sınırsız bir gücü var. Bir kişiye ya da hiçbir organizasyona yanıt vermemektedir. İslami cumhuriyet rejimine bakıldığında batıyla da demokrasiyle de uyuşmamaktadır. Demokratik sesler idam ve cezalarla karşılanmaktadır. Kürt kentlerinde diğer illere nazaran zaman geride bırakılmakta ve kalkındırılmamaktadır. Bu politika, Arap bölgelerinde de uygulanmaktadır. Baskıya devam etmektedirler sürekli. Şii olmayanlara karşı uygulanmaktadır. Etnik ve dini ayrımcılık ve baskı var. İktidara gelen kişi hep Şii oluyor. Sünniler düşman olarak görülüyor. Tüm kurumlar asker tarafından yönetiliyor. İnsan haklarına bakan kurum istihbarat örgütü. Hapisteki siyasilerin asılması söz konusu. İran cumhuriyeti ideolojik bir rejim. Bunda değişiklik söz konusu değil. Kürtler bu rejim altında yaşıyor. Barışçı çabaları da baskı politikasıyla karşılanmaktadır. İstişare ve karşılıklı anlaşmayla barış ve uzlaşma sağlanır. Bunlar olmazsa kültürel tolerans, sosyal adalet ve insan hakları olmayacak” dedi.

‘HÜKÜMET ÖCALAN İLE BİRLİKTE SÜRECİ HIZLANDIRMALI’

İran Azadi Partisi’nden Hussein Yezdan Pena, Kuzey Kürdistan’daki gelişmeler son derece önemli. Bu Kürtlerin mücadelesi ve devriminin bir sonucu olarak ama Kuzey Kürdistan’da yeni entelektüel siyasi mantaliteyle karşı karşıya Türkiye. Bu yüzden de bir takım çözüm yolları aranmalı. Bu zamana kadar çözüm söz konusu değil. Sadece yolu açıldı. Barzani sürece yöneldi. Sayın Öcalan’la ilişkili olduğu sürece. Bunun sonucu olarak Kürdistan’daki tüm siyasi partiler aktör durumundalar. Bu aktörler bize göre barış sürecini tehdit değil fırsat olarak görmelidir. Tüm Kürtler için önemli içerimleri olan süreç. Hükümetteki partinin stratejik politikası değil devletin de olmalı. Umarım taktik bir politika değil stratejik süreç olur. Bu yüzden KCK süreci kabul etti. Silahlı güçlerini çekmeyi kabul etti. Bu büyük bir adım. Bu konuda KCK’nin de daha fazla sabrı olması gerekiyor. Hükümetin bu süreci sayın Öcalan’la birlikte hızlandırması gerekiyor. Kanın durması için muazzam bir fırsat olacak. Bölge ancak bu şekilde iyi koşullara erişebilecek” ifadelerinde bulundu.

Dohuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bayer Dosky ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Öcalan’ın mektubunu dikkate alması gerektiğinin altını çizdi. 

Oturum konuşmaların ardından soru cevapla sona erdi. 

Konferans, yarın yapılacak "Kürt sorunu nedir, nasıl algılanmaktadır, Kürtler arasındaki ilişkilere etkisi nedir, Kürtlerin beklentileri nedir?" ve "Kürtlerin çözüm modelleri" başlıklı oturumlarla noktalanacak.