Atılan adımlar sonsuz değildir-Erdal Er
Atılan adımlar sonsuz değildir-Erdal Er
Atılan adımlar sonsuz değildir-Erdal Er
Kasım 2012 tarihinde Medya Savunma Alanlarına gittiğimde; Halk Savunma Güçleri (HPG) ile Türk ordusu arasında savaş tüm şiddeti ile sürüyordu. Türk ordusu yüksek teknoloji desteği ile Medya Savunma Alanlarını aralıksız bombalıyordu. Kuzey Kürdistan’da da durum farklı değildi...
O günlerde silahların susacağı, çözüm kapısının aralanacağı gerçekten de hayaldi… Hayal gerçek oldu. Savaşın toz dumanı içinde Kürt sorununun çözümü için; devlet temsilcileriyle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan arasındaki diyalog Aralık 2012 tarihinde kamuoyuna yansıdı. Görüşmelerin başladığı haberi kendi başına bölgede; siyasi, ekonomik, askeri dengeleri değiştirmeye yetti. İlgili ilgisiz pek çok güç yaşanan bu gelişme karşısında yeni pozisyon almak zorunda kaldı.
Elbette o günlerde merak edilen ve yanıtı aranan en önemli soru şuydu: Silahlar karşılıklı susacak mı? Çözüm yolunda adımlar atılacak mı? Provokasyonlar olacak mı? Dünya bunları merak ederken süreç başlamadan saldırı ve katliam haberleri art arda gelmeye başladı.
Sürece karşı katliamlar
2012 yılını 2013 yılına bağlayan gün Amed’in Lice kırsalında 10 gerillanın katledilmesi barış sürecine sıkılan ilk kurşunlardı. Bu saldırıları 7 Ocak 2013 tarihinde Çukurca’da 14 gerillanın katledilmesi izledi. Sürecin bitirilmesine yönelik en büyük saldırı haberi ise Paris’ten geldi. 9 Ocak 2013 tarihli katliamda; PKK kurucularından Sakine Cansız, Kürt diplomat Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez hayatını kaybetti. Paris katliamını izleyen günlerde (13 Ocak 2013) Mardin’in Nusaybin ilçesinde HPG gerillası Mehmet Şirin Cebe infaz edildi.
14 Ocak tarihinde ise Medya Savunma Alanları, Türk Savaş uçakları tarafından bombalandı ve 7 gerilla yaşamını yitirdi. Yine 26 Şubat 2013 tarihinde Kandil ve Zap 11 saat bombalandı ve 4 gerilla yaşamını yitirdi.
Peş peşe yapılan bu saldırı ve suikastlar süreci bitirmeye yönelikti.
Sakine Cansız ve iki mücadele arkadaşının katledilmesi çözüm sürecine yapılan ilk suikast olmasa da uluslararası boyutta yansımaları büyük oldu… Suikastı yapanlar başta olmak üzere birçok çevre, Paris katliamının barış sürecinin başlamadan bitirileceğini hesaplıyordu. Ancak ilerleyen günler ve aylarda Paris katliamı tersi istikamette etki yarattı ve siyasi sonuçları farklı oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve PKK barışın Sakine Cansız ve iki arkadaşına ithaf edilmesi için kararlılık, irade beyanı gösterdi ve bu zorlu yolda adım attı.
PKK somut adım attı…
Ocak, Şubat Mart aylarında İmralı, Ankara ve Kandil hattın da yaşanan trafik somut adımlara dönüştü. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine PKK elinde esir tuttuğu 8 askeri Mart ayının ikinci haftasında serbest bırakarak ilk adımı attı.
21 Mart 2013 Newrozu'nda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‚”silahlar sussun, fikirler konuşsun‘ açıklamasıyla yeni bir dönemin başladığını resmen ilan etti.
Bu tarihi adıma karşılık KCK 23 Mart 2013 tarihinde ateşkes ilan ettiğini açıkladı.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan 25 Nisan tarihinde Kandil’de düzenlediği basın toplantısında Ortadoğu halklarının geleceğine etki yapacak tarihi açıklamalarda bulundu. Karayılan, gerillaların 8 Mayıs 2013 tarihinden itibaren Kuzey Kürdistan’dan Güney Kürdistan’a geri çekileceğini açıkladı.14 Mayıs 2013 tarihinde ise ilk gerilla grubu Kuzey’den Güney Kürdistan’ın Metina alanına giriş yaptı.İlk grubu başka gerilla grupları izledi.
Bunları neden hatırlatıyorum? Hatırlatıyorum çünkü süreç sanıldığı gibi çok kolay başlamadı ve bugünlere kolay gelinmedi. Bunun ne demek olduğunu bilen Kürt Özgürlük Hareketi en üst düzeyde peş peşe ‘hükümet adım atsın’ uyarılarında bulundu. Hükümet, sivil toplum örgütleri ve medya bu açıklamalar olmamış gibi davranıyor.
Çözüm süreci 3 aşamadan oluşuyor…
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve KCK yetkilileri daha önce çözüm sürecinin üç aşamadan oluştuğunu açıklamışlardı.
Birinci aşamada PKK’nin yapacakları, ikinci aşamada hükümetin, üçüncü aşamada ise her iki tarafın yapması gerekenler olarak ifade edilmişti. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan'ın ‘birinci aşama tamamlanmak üzere, sıra hükümette’ açıklamasını
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın açıklamaları ve çağrısı izledi. Öcalan adaya giden BDP’li heyete; ‘çözüm sürecinde ilk aşama tamamlandı. Devletin adım atmasının zamanı geldi’ açıklamasında bulundu. Aynı görüşmede Öcalan; iki hafta boyunca durumu gözlemleyeceğini, 15 gün sonra değerlendirme yapacağını söylüyor.
Demek ki; işler yolunda gidiyor diyemiyoruz. Neden işlerin yolunda gitmediğinin nedeninin de hükümet olduğunu biliyoruz. En son Medya Savunma Alanlarından konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, "Hükümetten 'silahlar sussun, fikirler konuşsun' ilkesine bağlı kalmasını istiyoruz" dedi.
Sorunun uyarı noktasına gelmesi sürecin doğru istikamette yol almadığının işareti. Uyarılar dikkate alınmadığında, gereken adımlar atılmadığında daha da zor günlerin beklediğini söylemek için hiçte erken değil. Çözüm ve barış sürecinde önemli olanın tarafların karşılıklı güçlü bir iradeye sahip olmasıydı. Kürdistan İşçi Partisi (PKK) “bu irade bizde var‘’ diyor ve gerekçesini attığı somut adımlara dayandırıyor. AKP hükümetin de çözüm sürecini sürdürmek, bir üst aşamaya çıkartmak için “bu irade var mı?‘ sorusuna doğrusu AKP çevreleri de “evet‘ diyemiyor.
Gezi Parkı direnişçilerine saldıran hükümetin tüm demokratik talepleri reddeden Hükümetin çözüm süreci konusunda da bahaneler oluşturmaya başlayacağını tahmin etmek zor değil. AKP geçmişte; ‘biz çözmek istiyoruz ama asker engel’ diyordu. Bugün de benzer bir yola başvurup; ‘görüyorsunuz süreci bozmak isteyenler var. Biraz sabır edin, bekleyin’ diyebilir. Oysa Kürt sorununun çözümü sabır, bekleme, aldatma dönemni çoktan aştı. Çözüme bahanelere sığınarak değil de, bahaneleri ortadan kaldırarak oluşabilir… Kürt sorunu çözülmediği sürece yeni sorunlar üretmeye devam edeceği de son otuz yılda yaşananlarla kanıtlanmıştır.
Atılan adımlar sonsuz değildir
İşin özeti şu; Kürt Özgürlük Hareketi’nin tek yanlı adımların sonsuza kadar atılmayacağı, bunun da bir sınırının olduğunu hükümetin de, ilgili kamuoyunun da bilmesi ve anlamasında yarar var. Gerillanın geri çekilmesinin sorunun çözüldüğü anlamına gelmediğini, pekâlâ geri çekildiği alanlara rahatlıkla dönebileceğini daha önce de yazdık. Hükümet, fırsatçı yaklaşıp, “ben istediğimi aldım, masadan kalkıyorum” yolunu seçerse kendisi için de, ülke için de felaket olur. Hükümetin uyarıları ciddiye alıp muhatabı gibi ciddi olması; kendi siyasi geleceği, ülke barışı içinde sadece önemli değil, aynı zamanda hayatidir.
Hükümet yeniden savaş mı diyecek?
Hükümet beklenen adımları atmadığı gibi süreci zora sokacak, süreci provokasyonlara açık hale getirecek adımlar atıyor. Son altı gündür Predatörler Medya Savunma Alanlarından hiç gitmedi. Zaman zaman savaş uçakları alan üzerinde alçak uçuş yapıyor. Kuzey, Güney sınırda askeri hareketlilik artmış. Dersim’de askeri operasyon başlatıldı. Bu tablo kara bulutların Türkiye ve Kürdistan üzerinde yeniden toplandığını gösteriyor.
Son günlerde artan askeri hareketlilik ister istemez insanın aklına; ‘acaba hükümet Gezi’de ortaya çıkan siyasi krizi Kürtlere karşı yeniden savaşı başlatarak mı aşmak istiyor? Toplumsal muhalefeti, demokrasi taleplerini bu yöntemle mi susturmak, terbiye etmek istiyorlar? Sorularını da beraberinde getiriyor…
Kürtlerin açtığı çözüm ve barış yolu bir kez daha sonuca gitmezse yalnız bırakılırsa bundan herkes sorumlu olacaktır...