Avrupa daha ne kadar bekleyecek?
Avrupa'nın Türk cezaevlerinin toplama kamplarına dönüşmesine ve tutsakların direnişine karşı kayıtsızlığını sonlandırmak için Avrupa Konseyi önünde başlayan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi devam ediyor.
Avrupa'nın Türk cezaevlerinin toplama kamplarına dönüşmesine ve tutsakların direnişine karşı kayıtsızlığını sonlandırmak için Avrupa Konseyi önünde başlayan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi devam ediyor.
İmralı'da başlayıp tüm Türk cezaevlerine yayılan sistematik işkence hiçbir evrensel ve insani normu dinlemeden devam ederken sessiz kalan Avrupa Konseyi organları, tutsakların açlık grevi direnişi karşısında da suskun. Tutsakların direnişine ortak olan Avrupa'daki Kürtler, Avrupa Konseyi önünde bu sessizliği bozmak ve Avrupa kurumlarını sorumlulukları gereği hareket geçirmek için süresiz-açlık grevinde.
Erdoğan yönetimindeki Türk devletinin 7 Haziran darbesinin ardından Ekim 2014 MGK'sında karar altına alıp 24 Temmuz 2015'te yeniden başlattığı Kürtlere karşı savaşın önemli bir merkezi de cezaevleri oldu. İmralı'da başlatılan mutlak tecrit, kademe kademe tüm cezaevlerine yayıldı, OHAL ile birlikte ise tamamen 12 Eylül dönemini aratır sistematik işkence ve teslim almaya vardırıldı. Buna karşın PAJK ve PKK'lı tutsaklar da direnişe geçti. Bugün itibariyle 30'dan fazla cezaevinde 200'ün üzerinde tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde. Şakran Cezaevi'nde 63. gününe giren eyleme, diğer cezaevleri ve tutsaklar da katılmaya devam ediyor.
TÜRK HÜKÜMETİ SESSİZ
Türk Adalet Bakanlığı ve cezaevleri idareleri, tutsakların temel üç talebi (Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılarak müzakere koşullarının sağlanması, Türk cezaevlerindeki ihlallerin son bulup hak gasplarından vazgeçilmesi, Kürtlere ve yerleşim birimlerine yönelik askeri/siyasi operasyonlara son verilmesi) karşısında sessiz kaldıkları gibi açlık grevindeki tutsakları da kapsayan baskı ve sindirme politikasına devam ediyor. İnsan hakları ve sağlık örgütlerinin izleme taleplerini yanıtsız bırakan Türk hükümeti yetkilileri, ölüm sınırındaki eylemi, talepleri karşılayarak müzakere yoluyla nihayete erdirmek yerine saldırıyla bastırma hazırlıkları yapıyor.
AVRUPA SORUMLULUĞUNDAN KAÇIYOR
Buna karşın Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin (AK) bir organı olan İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), görev ve sorumluluğu kapsamında olan Türk cezaevlerindeki duruma kayıtsız kalmayı sürdürüyor. CPT, 63. gününe giren tutsakların direnişi hakkında henüz bir açıklama yapmadı, herhangi bir girişimde bulunmadı. Avukatların başvurusuna rağmen adım atmayan CPT, bağlı bulunduğu Avrupa Konseyi ve AB ile kurumlarını harekete geçirmek isteyen Kürtler, geçen haftadan beri Strasbourg'daki Avrupa Konseyi önünde süresiz-açlık grevinde.
“Tutsakların talepleri taleplerimizdir ve AK, CPT cezaevlerin de yaşananlara karşı harekete geçmelidir” talebiyle devam eden süresiz-dönüşümsüz açlık grevindeki eylemcilerden bazıları ANF'ye konuştu.
DİRENİŞİN BEDELİ OLUR
Eylemcilerden Saadet Kuran 45 yaşında. Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinden. 2015 yılında sürgüne çıkmak zorunda kalan Kuran, tekçi Türk devletinin baskı ve zulmünü, ailesiyle birlikte en ağır yaşayanlardan biri. 2 kız kardeşini gerilla saflarında şehit verdi. Kardeşi Nasrullah Kuran, 25 yıldan beridir Türk cezaevlerinde tutsak. Kuran’ın bir kızı da Kürdistan özgürlük mücadelesi saflarında. “Ben direnmeyim de kim dirensin” diye soran Kuran, şunları söylüyor: "Avrupa Konseyi ve CPT, Kürt halkına karşı dayatılan yok etme politikasına, ketum tutumuyla ortak oluyor. Bunu kırmak için burada bedenlerimizi ölüme yatırdık. Tutsakların durumu giderek ağırlaşıyor. Bedeli ne olursa olsun direneceğiz. Esat Oktayları tarihin çöplüğüne gönderdiğimiz gibi AKP ve Erdoğan faşizmini de aynı akıbet bekliyor.”
DİRENİŞE ORTAK OLMAK ZORUNDAYIZ
Süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eyleminde olan 52 yaşındaki Havin Turhal, 28 yıldan beridir Avrupa’da sürgün. Turhal, teslimiyet ile direniş arasındaki tarihsel miras ve sonuçların farkında olan bir Kürt. "Avrupa’dan başlattığımız eylemle zindan direnişinin sesine ses olmak istedik" diyen Turhal, bugünkü direnişin dayandığı geleneğin, diz çökmeyişine işaret ediyor. Turhal, "Diyarbakır zindanında başlayıp her gün biraz daha büyüyen özgürlük çığlığı, bugün bir kez yine Türk zindanlarında yükseliyor. AKP ve Erdoğan’ın imha politikası da bu direniş karşısında duramayacaktır. Bize düşen en büyük görev, bu direnişe destek/ortak olmaktır” diyor.
TUTSAKLARIN MESAJI AÇIKTIR
Barış Karahan, 2012 yılından beridir Avrupa’da sürgünde yaşıyor. Ömrünü halkının özgürlük mücadelesine verenlerden. Karahan da bugün Avrupa Konseyi önünde, süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemini sürdürerek, tutsakların yalnız olmadığını göstermeye çalışıyor. Zindan direnişçilerinin, sadece devlet mekanizmasının kendilerine yönelmesine karşı değil, aynı zamanda kentlerin/köylerin yakılıp yıkılmasına, siyasi soykırım operasyonlarıyla Kürt halkının iradesine saldırılmasına karşı da bedenlerini ölüme yatırdıklarını hatırlatan Karahan, şöyle devam ediyor: "Zindan direnişçileri, siz her türlü zulmü reva görseniz de bu halkın evlatları zindanda olsa dahi direnerek kazanacaktır, mesajı veriyor. Bedenlerini ölüme yatırarak direnişi büyüten direnişçiler, aslında halkımıza da önemli mesaj veriyor. Bir anlamda Kürtlerin yenilmezliğinin göstergesi olan bu direnişe halkımız sahip çıkmalı."
BULUNDUĞUMUZ HER YERDE DİRENECEĞİZ
52 yaşındaki Mashar Turan, halkının özgürlük mücadelesinden ayrı durmayan bir Kürt. 6 günden beri süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde. "Mazlum Doğan ve Kemal Pir yoldaşların düşman zindanda yenilir felsefesinin bir devamı” dediği bugünkü direnişin haklılığına dikkat çekiyor. Kürdistan’da taş taş üstünde bırakmayan katliamcı bir zihniyete karşı direnişin kaçınılmaz olduğunu belirten Turan, şunların altını çiziyor: "Faşist AKP devletine karşı her yerde direneceğiz. Herkes iyi bilsin ki; zindan direnişçilerinin talepleri bizim taleplerimizdir. Bedeli ne olursa olsun direneceğiz ve sonuç, Çiyagerlerin tabiriyle muhteşem olacaktır.”
ZULÜM VARSA DİRENİŞ HAKTIR
Arife Soysüren, 90 yıllarda Türk devletinin her türlü katliamcı politikasının tanıklarından. 47 yaşındaki Soysüren, uzun yıllardır sürgünde. Avrupa’ya geldiğinden beri de halkının özgürlük mücadelesinin içinde. Soysüren, şunları dile getiriyor: "Zulmün baş gösterdiği her yerde; zindanda, dağda, köyde, şehirde, sürgünde… Taleplerini, taleplerimiz kabul ettiğimiz zindan direnişçilerinin çığlığını büyütmek için bedenimizi esirgemeyiz. Bu sorumlulukla hareket ediyoruz. Zulüm varsa direniş haktır, düsturunu takip etmek yurtseverliğimizin gereğidir. Zindan direnişçileri geçmişte kazandıkları gibi bugün de kazanacaklardır.”
KÜRDİSTAN'I PARÇALAYANLARA İNAT
Rojhilatlı (Doğu Kürdistan) Zozan Rojhilat, 28 yaşında. Direnişin sınır tanımadığını, Kürdistan’ı parçalayanlara inat Kürt Özgürlük Hareketi'nin ortaya koyduğu direnişle Kürt halkının birliğini sağladığını vurguluyor. Direnişin tüm Kürdistan'ı ilgilendirdiğini belirten Rojhilat, hiçbir Kürt'ün kayıtsız kalma lüksünün olmadığını belirtiyor. Avrupa’da halkının özgürlüğü için mücadele etmekten imtina etmeyen Rojhilat, “Kürdistan’ın özgürlüğü için zindanda bedenini ölüme yatıranlar yalnız değil. Bunu dost da düşman da bilmeli. Bedeli ne olursa olsun her yerde direnerek Kürdistan’ın özgürlüğünü sağlayacağız” diye konuşuyor.
HER KÜRT BUNU GÖREV BİLMELİ
Rojava’dan (Batı Kürdistan) Rodi Homi de Avrupa Konseyi önünde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde. Bu eyleme tereddütsüz katılan Homi, “Zindan direnişçileri, bir kez daha bize direnişin en zor koşullar altında bile devam edebileceğini gösterdi” diyor. Bunun önemini, hayatiyetini ısrarla vurgulan Homi, şunu ekliyor: "Zindan direnişine destek olmak her namuslu Kürt'ün en büyük görevidir.”