Son Dakika: HPG-BİM: Türk ordusu, gerillalara her türlü silahla saldırıyor

'Halkını aydınlatmak için bir mum gibi tutuştu'

'Halkını aydınlatmak için bir mum gibi tutuştu'

Cumartesi Anneleri 409. haftada, avukatlar Metin Can ve Şevket Epözdemir ile doktor Hasan Kaya'nın faillerini sordu. Avukat Epiözdemir'in kardeşi Behçet Epiözdemir, "Şevket Epözdemir, her hal ve pozisyonda halkının yanındaydı ve halkını aydınlatmak için bir mum gibi tutuştu, etrafını aydınlattı ve şehadet mertebesine ulaştı" dedi. 

Cumartesi Anneleri 408. kez Galatasaray'da buluştu. Bu haftaki oturma eyleminde gözaltında işkenceyle katledilen avukatlar Metin Can ve Şevket Epözdemir ile doktor Hasan Kaya'nın dosyası açıklandı. 

AVUKATLAR NASIL ÖLDÜRÜLDÜ? 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Elazığ Şuba Başkanı Avukat Metin Can, Yönetim Kurulu üyesi Doktor Hasan Kaya ile birlikte 21 Şubat 1993 tarihinde gözaltına alındı. Tunceli Emniyet Müdürlüğü'nde sorgulandıklarında işkencedeki sesleri telefonla ailelerine dinletildi. Metin Can'ın kanlı ayakkabıları avukatlık bürosunun önüne konuldu. Beş gün sonra işkence ile öldürülmüş bedenleri Dinar Köprüsü altında bulundu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Tatvan Temsilcisi Şevket Epözdemir, 28 Temmuz 1993'te Bitlis'te gözaltına alınarak kaybedilen Gazeteci Ferhat Tepe'nin avukatıydı. Bu davayı bırakması için Tatvan Tugay Komutanı General Korkmaz Tağma tarafından tehdit edildi. Ama o davadan çekilmedi. 25 Kasım 1993 akşamı, arabasıyla bürosundan evine giderken kaçırılarak öldürüldü ve bedeni Tatvan'a 30 km uzaklıktaki Norşin yolunun kenarına atıldı. 

'HER HAL VE POZİSYONDA HALKININ YANINDAYDI'

Bugünkü eyleme katılan Behçet Epözdemir, ağabeyi için "Yaşamdaki tek zaafı insanları çok sevmekti" dedi. Epözdemir şöyle konuştu: "Eğer halkına hizmet etmek istiyorsan bulunduğun pozisyonun ne ise, o pozisyonda onlara yararlı olabilirsin. Yeter ki mum gibi kendini yak ve etrafını aydınlatmaya çalış. Her hal ve pozisyonda halkının yanındaydı ve halkını aydınlatmak için bir mum gibi tutuştu, etrafını aydınlattı ve şehadet mertebesine ulaştı. O hak ve hukuk yolunda mazlum halkının barış, demokrasi ve özgürlük yolunda, zalimlerin yüzlerine karşı haksızlıklarını haykırırken katledildi."

'YARGI KAYIPLARIMIZI ARAYAN AVUKATLARIMIZI HEDEF ALIYOR'

İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklama yapan Gülizar Tuncer ise, kayıpları ve kendilerini hukukun şemsiyesinden çıkartan sistemin, geçmişte İHD Elazığ Şube Başkanı Av. Metin Can, İHD Tatvan Temsilcisi Av. Şevket Epözdemir gibi kayıpların avukatlarını katlettiğini belirtti, "Her iki avukat da insan hakları savunuculuğu faaliyetlerinden vazgeçmeleri için tehdit edildi. Onlarsa tehditlere direnip faaliyetlerini sürdürmeye devam etti" şeklinde konuştu.

"Avukatlarımızın üzerindeki baskı hala devam ediyor" diyen Tuncer, şöyle konuştu: "Kayıplarımızın akıbetini soruşturmak, faillerinden hesap sormakla görevli yargı, kaybedenleri değil, kayıplarımızı arayan avukatlarımız hedef alıyor. Avukatlarımız İHD Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbey de dahil onlarca muhalif avukat KCK davası kapsamında hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde cezaevinde tutuluyor. Temizöz davasında kayıp yakınlarının avukatlığını yapan ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı ve İstanbul'da katledilen gençlerin avukatlığını yapan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay, hukuksuz bir biçimde tutuklanarak cezaevine konuldu."

Tuncer, tutuklanan avukatların en büyük suçunun gözaltında kaybedilenlerin, infaz edilenlerin, işkence görenlerin, insan hakları ihlallerine maruz bırakılanların adalet arayışının mücadelesini vermeleri olduğunu bildiklerini vurgulayarak, "Bu operayonları kurgulayanlarbilmelidir ki; nasıl bizi evlatlarımızı aramaktan vazgeçiremeye güçleri yetmediyse, avukatlarımızı bizden koparmaya da güçleri yetmeyecek! Kayıplarımızı arama mücadelemiz, insanlık onuruna sahip çıkma mücadelemiz devam edecek" dedi.  

'SORUMLULARI BAKAN YAPTI'

21 Mart 1995 tarihinde gözaltında katledilen Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak ise yaptığı konuşmasında, İstanbul Valisi Muammer Güler'in İçişleri Bakanı olarak atanmasına tepki gösterdi, "Devlet muhalifleri katlederken muhalif kimliklerine göre katletti. Bizimle yaptığı görüşmelerden bir şey çıkmadığı gibi faillerin sorumlularını bakan yaptı" dedi.  

'KIZIM O GÜN BUGÜNDÜR BİRDAHA BABASINI SORMADI'

31 Kasım 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Nihat Aydoğan'ın Eşi Halime Aydoğan ise şöyle konuştu: "31 Kasım 1994'te Nihat'ı aldıklarında önce Nusaybin Jandarma Karakolu'na ardından Mardin'e götürmüşler. Sorduğumuz makamlarda bize PKK'ye katıldığını söylediler. Biz 'PKK'ye nasıl katılacak, 4 çocuğu var' dediysek de kimse birşey söylemedi. 94'ten beri buradayım çocuklarım babaları olmadığı için benim gibi okuyamadılar. Çünkü çalışmak zorundaydılar. Küçük kızım bana hep babasını soruyordu. Ne dediysem inandıramadım. kızım 8 yaşındayken karşıma aldım yetişkin bir insan gibi konuştum ve kızıma 'Babanı devlet öldürdü, nerde olduğunu bilmiyoruz' dedim. Kızım o gün bugündür bir daha babasını sormadı."

Eşinin yerini bilen 3 kişinin ismini sayan Aydoğan, "Söylesinler Nihat'ın kemikleri nerede? Nihat'ı götürmeye geldiklerinde bunlar da devletle birlikteydi. Devletin peşini bıraksam da onların peşini bırakmam, elim yakalarında olacak" diye belirtti.  

Cumartesi Anneleri, 410. haftada buluşma sözü vererek eylemi sonlandırdı.