HPG komutanı Amed: Çözüm için adımları cesaretle atacağız
HPG komutanı Amed: Çözüm için adımları cesaretle atacağız
HPG komutanı Amed: Çözüm için adımları cesaretle atacağız
HPG Anakarargah komutanlarından Delal Amed, gerilla güçleri olarak en güçlü oldukları bir dönemde demokratik-siyasal mücadelenin gelişmesi için adım attıklarını belirterek çözüm için gerekli adımları cesaretle atmaktan geri durmayacaklarını söyledi.
1 Haziran 2004 tarihinde gerçekleştirilen gerilla hamlesi konusunda açıklamalarda bulunan Amed, demokratik çözüm süreci için koşulların bu hamleyle birlikte oluştuğunu söyledi. Kürt halkının demokratik siyasal hayatta ciddi mevziler kazandığının altını çizen Amed, “Devrimci halk savaşı hamlesinin ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan birisi Türk devlet heyetinin İmralı’ya giderek Önder Apo ile görüşmesi olmuştur. Önder Apo gelişen bu görüşmeleri çözüm lehine diyalog ve müzakereye dönüştürerek, devrimci halk savaşı hamle kazanımlarına da dayanarak 2013 Newrozu ile birlikte yeni bir mücadele sürecini başlatmıştır” şeklinde konuştu.
Amed, gerilla güçleri olarak 2013 yılı için büyük hazırlıklar içinde oldukları sırada demokratik-siyasal mücadelenin gelişmesi için adım attıklarını belirterek çözüm sözkonusu olduğunda gerekli adımları cesaretle atacaklarını belirtti.
Delal Amed, 1 Haziran süreci ve gerillanın geri çekilme sürecine ilişkin ANF'ye konuştu.
-Bir Haziran 2004, Kürt Özgürlük Hareketi açısından nasıl bir dönüm noktasını ifade ediyor ve Kürt Özgürlük Hareketini böyle bir dönüm noktasına getiren nedenler nelerdi? Bu dönüm noktasının gelişmesinde yaşanan iç ve dış nedenler neydi?
Kürt özgürlük hareketi çıkışından günümüze kadar cesur ve hamlesel pratik adımlarla Kürdün özgürlük tarihini nakşetmektedir. 1 Haziran hamlesi de böylesi bir adım olup, Kürdün özgürlük tarihinde yeni bir çığır açmıştır. Önder Apo bu hamleyi ikinci 15 Ağustos atılımı olarak nitelendirdi. 15 Ağustos atılımı Kürdün varlığının inkar edildiği, Kürtlüğe dair her şeyin yasak olduğu bir zamanda, zihinlerdeki yasaklara sıkılan ilk kurşun olarak, Kürdün bir halk olarak varlığını ve özgürlüğü için direniş gücüne sahip olduğunu kanıtlamıştır.
Tabii 15 Ağustos atılımı Türkiye’de Kürt halkının gelişen özgürlük eğilimine, demokratik her türlü düşünce ve eğilime karşı 12 Eylül faşist askeri darbesiyle müdahalenin gerçekleştiği bir ortamda, Kürt özgürlük hareketinin geri çekilerek kendisini muazzam hazırlayıp donatarak faşist darbeyi tersine çevirme ve büyük çıkışa dönüştürmenin ifadesi oldu. Bu ve benzeri zamanlar bir halkın tarihinde dönüm noktalarıdır. Ya imha olup yok olacak ya da dayatılan imha ve tasfiyeyi tersine çevirme gücünü göstererek büyük çıkışlara vesile yapacaktır. Aslında Kürt halkı ve özgürlük hareketinin Önderlik gerçeği budur. Yoktan var etme gücünü gösterebilmek, her taraftan yok oluşun dayatıldığı bir zamanda tarihi tersine çevirebilme gücünü gösterebilmektir. Önder Apo buna “uçurumun kenarında kanatlanmak” dedi. Kürt özgürlük hareketinin gelişim tarihi de böyle gerçekleşmektedir.
İkinci 15 Ağustos atılımı niteliğinde olan 1 Haziran hamlesi, böylesi bir zamanda ve koşulda gerçekleşen tarihi bir adımdır. 1999 yılında Önder Apo’nun esareti ile sonuç alınmak istenen uluslar arası komplonun özgürlük hareketi ve Önderliğine dayatıldığı bir süreci yaşadık. Varlığı Önder Apo’yla ifade bulan bir halka ve özgürlük hareketine uluslararası çapta oldukça örgütlü ve hazırlanmış tasfiye konseptinin dayatıldığı bir süreçti. Esaret koşullarına rağmen Önder Apo, komployu boşa çıkarmak ve tersine çözüm lehine süreci dönüştürmek için kendi yaşamını ortaya koyarak stratejik ve ilkesel olarak halkların özgürlük sorununa köklü ve kalıcı çözüm olarak inandığı demokratik çözüm sürecini başlattı. Demokratik çözüm sürecinin gelişmesi için, gerilla güçlerimizin tek taraflı olarak ateşkes-çatışmasızlık yanı sıra güçlerin Kuzey Kürdistan’dan geri çekilmesini istedi. Bu doğrultuda 2 Ağustos 1999 tarihinden itibaren gerilla güçlerimiz geri çekildi. Ancak Önder Apo ve Kürt özgürlük hareketimizin demokratik çözüm çabalarına karşılık, Türk devleti ve hükümeti attığımız bu adımları bizim zayıflığımıza bağlayarak özgürlük hareketimizi tasfiye edebileceğini sandı. Bu umutla tasfiye konseptiyle özgürlük hareketimize ve değerlerimize yönelmeyi esas aldı. Bir taraftan Güney Kürdistan yerel güçleri, YNK ile anlaşarak Kandil savaşı ile askeri yönelim geliştirdiler. Diğer taraftan tasfiye konseptinin özü olan ideolojik-örgütsel olarak çizgide netsizlik yaratıp, muğlaklaştırılan bir ortamda yaşamda yozlaşmayı yaratarak uzun süreye yayılmış çürütme, yozlaştırma politikası ile özgürlük hareketimizi bitirmeyi hedeflediler. Kandil’de YNK güçleri eliyle dayatılan askeri konsept, gerilla güçlerimizin büyük direnişi ile karşılaşınca askeri olarak sonuç almak şurada kalsın tersine özgürlük hareketimizin direniş mevzileri daha fazla genişledi ve gerçekleşen direniş düzeyi mücadele kazanımına dönüştü. Çürütme ve yozlaştırma politikasını ise özgürlük hareketinin içerisinden düşürülmüş bazı tasfiyeci kişiler eliyle dayatmak istediler. Bu döneme dair, bu tasfiyeci kişiliklerin gerek Güneyli güçlerle gerekse de dış batılı kapitalist güçlerle anlaşma halinde, hareketi içerisinde tasfiye konseptini hayata geçirmeye çalıştıkları belgelenmiş ve bilinmektedir. Özgürlük hareketimize tasfiyeci kişilikler eliyle içten dayatılan tasfiye konseptinin önemli oranda yarattığı tahribatlar oldu. Önder Apo’nun gerçekleştirdiği mücadelemizdeki strateji değişikliğine yeterince anlam veremeyen güçlerimizde ve halkımız içerisinde bazı kesimlerde kafa karışıklığı yaratarak ortamı muğlaklaştırmak istediler. Yine Önder Apo’nun esaretinin şokunu yaşayan yapı gerçekliğimizden faydalanarak yeni süreç mücadelesine karşı inançsızlık, güvensizlik yaymak istediler. Bu anlamda belli kesimlerde bir etkilenme düzeyini yarattılar. Tarihte koşullara göre kendini yenileyerek değişim-dönüşüm yaratmak isteyen birçok hareket, gerçekleştirmeleri gereken değişim-dönüşümü başaramamış, tasfiye ile yüz yüze kalmıştır. Özgürlük hareketimiz ise her yönlü gelişen saldırılara rağmen hem saldırıları boşa çıkarmış hem de mücadele stratejisinde gerçekleştirilen değişim-dönüşümü başarıyla gerçekleştirmiştir. Özgürlük hareketimize, mücadele stratejisinde değişikliği öngördüğümüz bir süreçte yöneltilen büyük bir tasfiye konseptiydi, uluslar arası komplonun devamı olarak kesin sonuç alınmak isteniyordu.
-Bir Haziran ile birlikte geliştirilen hamle neye karşı geliştirildi? Bu hamlenin gelişmesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın rolü nedir?
Buna rağmen özgürlük hareketi olarak bu durumu tersine çevirerek, tasfiye konseptini boşa çıkarma ve mücadele stratejisinde değişim-dönüşümü öngörerek demokratik çözüm koşullarını oluşturma ve çözüm önündeki engelleri kaldırma amacıyla gerilla güçlerimizin öncülüğünde 1 Haziran hamlesi başlatılmıştır. 1 Haziran hamlesi gerilla güçlerimiz öncülüğünde geliştirilen askeri bir hamle niteliği taşısa da kesinlikle demokratik çözüm amacına hizmet eden, bunun koşullarını oluşturan bir hamle niteliğindeydi. Elbette ki, uluslar arasıçapta geliştirilen tasfiye konseptine rağmen karşı hamle niteliğinde büyük bir inanç ve fedailikle kahraman şehitlerimiz öncülüğünde gerçekleştirilmiştir.
1 Haziran hamlesi özü itibariyle gerilla güçlerimizin geliştirdiği askeri bir hamle olarak pratikleşmiş olsa bile hamlenin ideolojik-örgütsel-siyasi-toplumsal yanı daha ağırlık basmaktadır. İdeolojik çizgi olarak, tüm halkların kurtuluşunu hedefleyen demokratik konfederal sistem dahilinde demokratik-siyasi çözümü öngören mücadele stratejisine göre değişim-dönüşümün bu hamleyle başarılmış olması hamlenin ideolojik boyutunun yaşamsallaşması olmaktadır. İdeolojik çizginin yaşamsallaşması kendisini örgütsel yapılanmaya kavuşturmaya bağlıdır. İdeolojik çizgide sağlanan netlik doğrultusunda örgütsel yapılanmayı geliştirecek kadro ve halkın kendisini fedaice adayarak örgütlenmesi ve mücadeleyi yürütmesi gerekmektedir. Zaten 1 Haziran hamlesi başlarken özgürlük hareketi olarak örgütsel yeniden yapılanmayı PKK’nin yeniden inşası temelinde geliştirdik. Çizgide netleşmiş, zihniyet ve vicdan devrimini gerçekleştiren kadro öncülüğünde demokratik temeldeki örgüt yapılanmasına kendini kavuşturma gerçekleşmiştir. Aynı zamanda demokratik mücadele yöntemleriyle toplumsal özgürlüğü hedefleyen toplumun yeniden inşası temelinde toplumun demokratik kurtuluşu hedeflenmiştir. Bu anlamda toplumsal değişim- dönüşüm ve özgürlüğü temelinde toplumun da kendini demokratik temelde örgütlülüğe kavuşturması ve demokratik siyaseti geliştirmesi hedeflenmiştir. Bu hedefler doğrultusunda gerçekleştirilen 1 Haziran hamlesi başarıya ulaşmıştır. İdeolojik yenilenme, örgütsel yeniden yapılanma en temelde de toplumsal özgürlüğün inşası Önder Apo’nun projesidir. Önder Apo bu projesini yaşamsallaştırabilmek için manifesto niteliğinde geliştirdiği savunmalarla teorik bilinç kazandırma ve mücadele yöntemlerini geliştirecek zihniyet ve vicdan oluşturma faaliyetini bizzat yapmıştır. Yine pratik olarak mücadelenin yürütülmesinde İmralı’da fiili olarak her türlü direniş tutumundan tutalım, çözüm çabalarını geliştirmede bizzat sorumluluk üstlenerek öncülük yapmıştır.
-Hamlenin gelişmesinde Kürt Özgürlük Hareketi’nin aktif militanları olan kadınların rolü neydi? Hamleyi geliştirmede ve sahiplenmedeki tutum ve kararlılık düzeyleri nasıl ortaya çıktı?
1 Haziran hamlesinin temel amacı olan demokratik çözümün gelişmesi ve toplumun demokratikleşmesi ancak kadınların öncülüğü ile mümkündür. Toplumu toplum yapan onun demokratik karakteridir. Toplum olma niteliği ve demokratikliği belirleyen kadının toplumdaki başat rolüdür. Toplumun ve özgür yaşamın belirleyeni, öncü gücü kadındır. Kadın özgürlüğüne ve öncülüğüne dayandırılmayan toplumun demokratikleşmesi ve özgürlüğü mücadelesinin başarı şansı olamaz. Bu anlamda toplumun özgürlüğü temelinde gerçekleşecek bir çözümün demokratik olması kadın özgürlüğüne ve öncülüğüne dayanmak durumundadır. Önder Apo demokratik çözüm sürecini öngörüp geliştirirken projesinin esasını kadın özgürlüğüne ve öncülüğüne dayandırdı. Bunun için demokratikleşme mücadelesinde kadınlara rol biçerek misyon yükledi. Bu temelde kadın özgürlük hareketi 1 Haziran hamlesi ile geliştirilmek istenen çözüm hamlesini sahiplenerek öncülük rolünü yerine getirmiştir. Gerilla gücümüzün geliştirdiği demokratik çözüm önündeki engellerin kaldırılması direnişini YJA Star gerilla güçlerimiz Şehit Nuda’lar öncülüğünde fedaice katılım göstererek gerçekleştirdi. İdeolojik-örgütsel yapılanmaya da öncülük eden Nuda arkadaş gibi yüzlerce kadın yoldaşımız hareketimize dayatılan tasfiye konseptine karşı kahramanca direniş tutumunu sergileyerek 1 Haziran hamlesinin her yönlü amacına ulaşmasında öncülük düzeyini sergilemiştir.
-Hamle nasıl planlandı, planlandığı gibi yürüdü mü, ortaya çıkardığı sonuçlar nelerdir? Hamlenin geliştirilmesi sırasında gerillanın tutumu nasıldı?
Hamle gerilla öncülüğünde planlanarak yürütüldü. Çünkü Kürt halkının temel mücadele dinamiği gerilla gücüdür. Gerek özgür kişilik ve yaşam ölçülerini inşa etmede kendisinden başlayarak topluma öncülük etmesi ile gerekse de toplumun direniş gücü olarak direnişiyle toplumun kimlik ve irade kazanmasını sağlayan güç durumundadır. Bu anlamda gerilla öncülüğünde ve gerilla hamlesi olarak planlandı. Gerilla gücümüz hamleye askeri alanda direnişi ile öncülük etti. Açığa çıkan direniş düzeyiyle toplumun demokratikleşmesi önünde engel oluşturan tüm sömürgeci yapılanmalara yönelerek devlet güçlerini demokratik mücadeleye zorladı ve toplumun demokratik yapılanmalarının önünü açtı. Başta Kürt halkının soykırımla yaratılmak istenen kendi kimliğini inkar gerçekliğini yerle bir etti. Kürt halkının kendi iradesi ve kimliğiyle varlık kazanmasını sağladı. Bu temelde halkın mücadeleyi sahiplenmesinin yanı sıra bizzat demokratik temelde toplumsal direniş ve mücadeleyi geliştirmesinin önü açılmış oldu. Tüm bunlar gerilla öncülüğünde gerçekleşti. Gerillanın öncülüğü olmasaydı Kürt halkının bu düzeyde bilinç kazanması ve Türkiye gibi bir yerde demokratik mücadelenin sözünün bile edilmesi mümkün değildir. Bugün bile mücadelenin ortaya çıkardığı gelişmelere rağmen Türkiye’de şoven, ırkçı zihniyetle tekçi anlayıştan kendini kurtaramayan kesimlerin olduğunu ve Kürt halkının mücadele ile elde ettiği kazanımlar karşısında nasıl palazlandığını görmek mümkündür. Gerillanın mücadelesi olmazsa Kürt halkına nefes bile aldırmayacak düzeydedir.
-Kürt ve Türk halkı hamleyi nasıl karşıladı, devletin hamleye karşı tepkisi ne oldu?
1 Haziran hamlesi Kürt halkı açısından yeniden doğuş anlamına geldi. Her yönüyle tasfiyenin dayatıldığı bir ortamda tasfiye ve imhayı durdurarak toplumun özgürlüğünü hedefleyen kendi özgücüyle demokratik çözümü inşa etme sürecinin pratikleşmesi oldu. Bu anlamda halkımız sahiplenerek toplumsal mücadele ayağını güçlü yürüttü ve günümüzde de yürütmeye devam etmektedir. Türk halkı açısından da Türkiye’nin demokratikleşmesini öngören kesimler açısından etkili olduğunu belirtmek mümkündür. Türkiye halklarının da demokratik temelde kendilerini örgütlemeleri ve mücadele etmelerinin zeminini oluşturdu. Türkiye halkları açısından da demokratik mücadelenin ve demokratik yapıların önünü açmıştır.
Türk devleti açısından ise, devlet kendisini özgürlük hareketimizin tasfiye edileceği umuduna bağlamıştı. Kürdü inkar-imha zihniyeti, Kürdün iradesi olan özgürlük hareketini tasfiye ederek tekçi zihniyetle kendi iktidarını kurumlaştırmayı hesaplamıştı. Zaten özgürlük hareketine o süreçte dayatılan tasfiye konsepti ile direniş gücünü ve mücadele potansiyelini kırdığını hesaplamaktaydı. Ancak durumun böyle olmadığı hamlenin pratikleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Yine devlet gelişen hamle ile toplumun demokratikleşme düzeyi gelişirse kendi iktidarının sonlanacağını net olarak gördüğünden pervasızca yönelim içerisinde oldu. Ancak gelişen mücadele düzeyi şu gerçekliği net olarak gösterdi ki, özgürlük hareketi üzerine öyle ucuz hesaplar içerisinde olmak mümkün değildir. Hareketin gücünü tasfiye etmek bir yana mücadele ile ortaya çıkan demokratik-siyasi kazanımların önünü alamayacağını net olarak görmüştür. Bunun için olacaksa herhangi bir çözüm veya gelişme, devlet nasıl kendisine göre yön verir, kendi iktidar hesaplarına göre ayarlar buna göre AKP hükümeti ile kendi Kürdünü yaratma ve Kürt politikasını geliştirme peşindedir.
-Bu hamlenin günümüzde Sayın Öcalan öncülüğünde geliştirilen Demokratik Çözüm Yürüyüşü kararlaşmasındaki rolü nedir? Böyle bir hamle geliştirilmiş olmasaydı günümüzde gelişen böyle bir demokratik çözüm sürecinden bahsedebilir miydik? Ayrıca hamle Ortadoğu’nun demokratikleştirilmesi açısından nasıl bir role sahiptir? Yaşanan gelişmelerdeki rolü ne oldu?
1 Haziran hamlesi Kürt halkı ve özgürlük hareketimiz açısından demokratik mücadelenin geliştirilmesi açısından önemli oranda kazanımlar ortaya çıkarsa da demokratikleşme mücadelesinin her yönüyle başarıldığını söyleyemeyiz. Geliştirilen hamle ile demokratik çözümün zemini oldukça olgunlaşmış ve Kürt halkının demokratik-siyasi alanda kazandığı ciddi mevziler söz konusudur. Ancak Türk devleti ve AKP hükümetinin çözümsüzlük ve tasfiye politikaları sınır tanımaksızın özgürlük hareketimiz ve halkımız üzerinde sürdürülürken, 1 Haziran hamlesinin ortaya çıkardığı Kürt halkının ve özgürlük hareketinin çözüm iradesi ve gücü olarak, karşı tarafın demokratik çözümün gelişmesini engelleyerek tüm yolları kapatmasına karşılık devrimci halk savaşı ile kendi çözümünü yaratma sürecine girdik. 2013 Newrozu’na kadar tüm yoğunluğu ile süren devrimci halk savaşı hamle süreci artık Kürt halkının ve özgürlük hareketinin hangi yöntemle olursa olsun çözümü gerçekleştireceğini kanıtlamıştır. Yine devrimci halk savaşı hamlesinin ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan birisi Türk devlet heyetinin İmralı’ya giderek Önder Apo ile görüşmesi olmuştur. Önder Apo gelişen bu görüşmeleri çözüm lehine dialog ve müzakereye dönüştürerek, devrimci halk savaşı hamle kazanımlarına da dayanarak 2013 Newrozu ile birlikte yeni bir mücadele sürecini başlatmıştır.
Önder Apo’nun başlattığı “demokratik kurtuluş, özgür yaşamı inşa hamlesi” 1 Haziran hamlesi ve devamında devrimci halk savaşı hamlesi ile kazanılan demokratik çözüm iradesi ve gücünün yeni bir hamle sürecine girerek somut pratikleştirilmesi olmaktadır. Demokratik-siyasi mücadele ile çözümü gerçekleştirecek ve Kürt halkına olduğu kadar bölge halklarına öncülük yapacak bir iradenin ortaya çıkmış olmasıyla bağlantılı başlatılan bir hamle sürecidir. Özgürlük hareketi olarak demokratik çözümü başarıyla zafere ulaştıracak irade ve gücümüz olmasaydı bu dönem hamlesini geliştirmezdik. Çözüm, varlık ve kimlik kazanmış iradi bir güçle geliştirilir. Bu elbette ki karşı gücün de buna hazır olduğu ve çözüm projesine sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Mevcut durumda Türk devleti ve AKP hükümetinin özgürlük hareketimizi bitiremeyeceğini anlamış olmasından ötürü zorunlu olarak bu sürece girmesinin dışında herhangi bir çözüm niyeti ve projesi olduğu belirtilemez. Ancak Türk devlet ve hükümeti İmralı’da Önder Apo’nun geliştirdiği mücadele ve gerillanın destansı direniş gücüyle buna zorlanmaktadır. “Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” hamlesi yeni bir mücadele sürecinin başlangıcıdır. İmralı’da Önder Apo’nun yürüttüğü kıran kırana bir mücadele söz konusudur. Gerilla gücümüz “demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” hamlesinin önünü açmak için yüksek bir duyarlılık ve sağduyu ile Kuzey Kürdistan’dan Medya savunma alanlarına çekilme faaliyeti içerisindedir. Halkımız siyasi-toplumsal alanda büyük bir mücadele yürütmektedir. Tüm mücadele dinamiklerinin ortaya çıkaracağı mücadele düzeyi hamlenin başarı ile sonuç almasını belirleyecektir. “Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” hamlesi tüm Ortadoğu halklarının özgürlüğünü hedeflemektedir. Bunun için bölge halklarının birlikteliğine dayalı ortak mücadele ile geliştirilecek ve sonuç alacak bir hamledir. Bölge halklarının da hamleyi sahiplenmesi ve mücadeleye katılması bu temeldedir. Bölge halkları da halkların özgürlüğü ve kurtuluşunu hedefleyen Önder Apo’nun manifesto niteliğindeki çözüm projesi dışında herhangi bir çözüm yolu ve projesi ile öncülük düzeyinin olmadığını bilmektedir. Önder Apo’nun çözüm projesi büyük bir düşünce gücü, özgürlük felsefesi ve somut pratikleşecek düzeyi öngören ve kapsayan bir düzeye sahiptir.
Elbette ki “demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” hamlesinin bu süreçte başlatılmış olmasına mücadelemizin ortaya çıkardığı kazanımlar kaynaklık etmektedir. Ancak Önder Apo’nun çözümü olan demokratik ve siyasi yöntemlerle Kürt sorununun çözümü ve hamlenin başlatılmasının diğer boyutları da vardır. 2013 yılı açısından yaşanan genel konjoktürel durum özellikle de bölgedeki durum ve Kürt sorununun çözümünde ulaşılan düzeyle de oldukça bağlantılıdır. 2011-2012 yılları açısından Ortadoğu genelinde bölge halklarının, var olan ulus-devlet sisteminin uzantıları olarak bölgede hakim olan statükocu rejimlere karşı başkaldırıları Ortadoğu’ya küresel güçlerin bilfiil müdahil olmasına yol açmıştır. Ancak bu küresel güçlerin bölgeye askeri müdahalelerinin bölge sorunları çözmekten ziyade daha da ağırlaştırdığı ve küresel güçler için de bir çıkmaza yol açtığı aşikardır. Mısır,Tunus, Libya’da yaşananlar gözler önündedir. Hem ortaya çıkan mevcut bu tablodan yola çıkarak hem de Bölgedeki çatışmaların son olarak Suriye’de odaklanmış olması gelişecek askeri müdahalenin bir dünya savaşı olacağı gerçeği, küresel güçleri daha temkinli bir yaklaşıma ve özellikle de 2012 yılında Suriye üzerinde müdahalelerini geciktirerek etkisiz kalmalarına yol açmıştır. Suriye’nin bölgede merkezi konumu ve Suriye’de gelişen müdahale ile ortaya çıkan sonuçların tüm bölgeyi etkisi altına alacağı bilinmektedir. Mevcut bu durum, bölge halkları açısından örgütlü ve mücadele çizgisini hayata geçirme gücünü gösterebilen güçlerin de daha etkin mücadele zeminini oluşturarak ciddi bir fırsat doğurmuştur. Zira yaşanan bu boşlukta en fazla örgütlü olan ve hazırlıklı olan güçler devreye girerek mücadelelerini sürdürmüş ve sonuç almışlardır. Bu anlamda Suriye’de Önderliğimizin yıllarca verdiği emeğe dayalı olarak oluşmuş olan Kürt halkımızın örgütlülüğü ve hazırlık düzeyi ile Rojava özgürlük devrimi gerçekleştirilmiş ve Batı Kürdistan’ın özerk-siyasi statüye kavuşması sağlanmıştır. Kürt halkının özgürlük sorunu bölge devletleri açısından kilit bir konuma sahiptir. Suriye’de Kürt halkının demokratik-özerk statüye kavuşması tüm Kürdistan’ı etkileme potansiyeline sahip olduğundan, Kürt sorunu ile ilgili halkımızın yaşadığı bölge devletlerinin de bu sorunu bir biçimiyle çözmekten başka şansları kalmamıştır. Bu nedenle Kuzey Kürdistan’da da sorunun çözümü kendisini dayatmış ve gerilla güçlerimizin devrimci halk savaşı hamlesini geliştirerek mücadeleden sonuç alınmasına oldukça elverişli bir zemin sunmuştur. Zaten yürütülen bu mücadele ile ortaya çıkan halkımızın siyasal-askeri kazanımları bugün bu kazanımlar üzerinden demokratik-siyasi mücadele zeminini olgunlaştırmıştır.
2013 yılı açısından Suriye’de odaklanan ama tüm bölgeyi etkisi altına alan mücadelenin 2012 yılı gibi olmayacağı tarafların aktif olarak sürece müdahil olacağı açıktır. Özellikle küresel güçlerin bölgeye müdahalesi söz konusu olacaktır. Ancak belli boyutlarıyla içerisinde askeri mücadeleyi barındırsa da 2011-2012 yıl pratiklerinden çıkarılan tecrübe bağlamında siyasal mücadelenin ve güçler arasında ilişki- ittifak arayışlarıyla uzlaşma yolunun daha ön planda olacağı görülmektedir. Bölgede siyasi mücadelenin öne çıkacağı bir süreçte Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün fazlasıyla koşulları mevcuttur. Yine 2012 yılında Batı Kürdistan’da halkımızın ulaşmış olduğu siyasi statü konumu, artık geçmişte çokça hakim olan ucuz Kürt inkarı siyasetinin kesin olarak bittiği ve Kürt halkının bölge gelişmelerinde temel bir aktör olarak devrede olduğunu kanıtlamaktadır. Mevcut bu oluşuma dayanarak Kürdistan’ın diğer parçalarında da çözülmesi gereken Kürt sorununun, çözüm olanaklarını fazlasıyla gündeme getirmekte ve demokratik-siyasi çözümün koşullarını oluşturmaktadır. Böylesi bir öngörü ile süreci değerlendiren Önder Apo’nun bu süreçte “demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” hamlesini başlatmasının bir yönü de bu olmaktadır.
-Sonuç olarak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öncülüğüyle başlatılan Demokratik Çözüm Süreci nasıl bir dönemi ifade ediyor? Bu çözüm sürecinin sonuca ulaşmasında gerillanın rolü ne olacak? Bu süreci nasıl anlamak gerekiyor?
1 Haziran hamlesi nasıl ki gerilla güçlerimiz öncülüğünde geliştirilip sonuç aldıysa “demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” hamlesi de gerilla güçlerimizin öncülüğünde gelişmekte ve sonucu belirleyecek olan da gerillanın mücadele duruşudur. Kürdistan’da 40 yıldır sürdürülen mücadele şu gerçekliği net olarak ortaya çıkarmıştır: Kürdistan’da gerilla her şeydir. Bir halkın yaşam umudu, iradeleşmesi, kimlik haline gelmesi ve varlık kazanmasının adıdır. Kürt halkı ve bölge halkları açısından soluk alıp verebilmek bile Kürdistan gerillasının varlığı ile gerçekleşmek durumunda. Bu hamle sürecinin gelişmesi için gerilla güçlerimizin içerisine girdiği çatışmasızlık durumu ve güçlerimizin sınır dışına çekilme pozisyonu ile bu süreçte gerillanın artık rolünün kalmadığı hatta bazı çevreler tarafından saptırılarak gerillayı sürecin gelişimi önünde en büyük engelmiş gibi gösteren ve toplumda böyle bir algı yaratmaya çalışan psikolojik savaş tutumları kesinlikle yanlıştır. Gerillanın mücadelesi olmazsa demokratik-siyasi çözüm hamlesini yürütecek zemin ve koşulların oluşması mümkün olmazdı. Kürdistan gerillası olmasaydı Türkiye ortamında Kürt sorunun varlığının tartışılması bile mümkün olmazdı. Zaten Kürde inkar ve imhanın dışında herhangi bir şey şimdiye kadar düşünülmemiştir. Şimdi bile Türk devlet güçleri Kürt halkını inkar ve imha edebileceğine inansa kesinlikle uygulamaktan geri durmayacaktır. İnkar ve imha zihniyeti tümden ortadan kalkmamış olmakla beraber ama uygulama gücü gösterilmiyorsa gerillanın direniş gücü ile ortaya çıkan mücadele kazanımlarıyla bağlantılıdır.
Yine bugün çözüm noktasına gelinmişse, siyasi-demokratik çözüm yöntemleri konuşuluyorsa gerillanın varlığı ve direniş gücüne dayanılarak elde edilmiştir. Bundan sonrası için de demokratik-siyasi çözüm mücadelesini gücün varsa geliştirebilirsin. Diyalog ve müzakere güç olanla geliştirilir. Kürt halkının gücü Önderliği ve gerillasıdır. Gerilla gerektiğinde direniş gücü olarak rolünü oynayacak gerektiğinde de demokratik mücadele duruşu ile demokratik çözümün gelişmesine öncülük edecektir. Gerilla güçleri olarak bu hamle sürecine katılım ve rol oynama temelinde güçlerimiz Kuzey Kürdistan’dan çekiliyorsa, demokratik-siyasi mücadeleyi yürütecek güçte olduğu içindir. Gerilla güçlerimiz Önder Apo’nun çağrısı temelinde ve kendi insiyatif ve kararı ile bu sürece böyle bir katılımı gerçekleştirmektedir. Bu süreçte güçlerimiz sınır dışına çekilerek demokratik-siyasi mücadele duruşu içerisinde olacak ve sürecin teminatı olarak gerilla varlığını koruyacak ve gerektiğinde her türlü aktif mücadele ve direniş pozisyonunu sağlamaktan geri durmayacaktır. Tüm Kürdistan’da çözüm sağlanıncaya ve Kürt halkının özgür varlığı ve hakları garanti altına alıncaya kadar gerilla güçleri varlığını koruyacaktır.
Gerilla güçleri olarak en güçlü olduğumuz bir dönemde demokratik-siyasi mücadelenin gelişmesi için pratik adımlar atıyoruz. 2012 yılı boyunca amansız bir direniş sergilendiği bilinmektedir. Gerillanın bu direnişinin ortaya çıkardığı tarihi önemdeki siyasi-askeri kazanımlar bugünkü gelişmeleri ortaya çıkardı. 2013 yılına girerken var olan kazanımları daha da büyütüp geliştirerek çözümü gerçekleştirmek için her yönlü hazırlık içerisinde olduk. Bu anlamda her zamankinden daha fazla çözüm gücü olarak hazır olduğumuz bir dönemde “demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” hamlesi temelinde demokratik-siyasi mücadele sürecine girmiş bulunmaktayız. Bunun yarattığı inanç ve güvenle demokratik çözüm hamlesinin gelişimi için gerekli her türlü adımı cesaretlice atmaktan geri durmayacağız. Tüm toplumsal kesimlerin de rol oynayacağı bu mücadele sürecinde “onurlu bir barış ve özgür geleceğin sağlanması” için halkımıza ve tüm demokratik çevrelere mücadelede üstün başarılar diliyorum.