Son Dakika: HPG-BİM: Türk ordusu, gerillalara her türlü silahla saldırıyor

Karasu: 10 Ekim topluluğu gerçek demokrasi topluluğudur

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 10 Ekim Ankara katliamı şehitlerinin Türkiye’nin gerçek demokrasi topluluğu olduğunu belirterek, Türkiye’de ve Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten güçleri ortak tutum ve mücadeleye çağırdı.

10 Ekim 2015’te Ankara Gar’ında Barış Mitingine karşı düzenlenen katliam saldırısını ANF’ye değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 10 Ekim Ankara katliamı şehitlerinin Türkiye’nin gerçek demokrasi topluluğu olduğunu belirterek, Türkiye’de ve Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten güçleri ortak tutum ve mücadeleye çağırdı.

ANKARA SALDIRISI AKP’NİN BİLGİSİ DAHİLİNDE YAPILDI

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu 10 Ekim’de Ankara’da demokrasi güçlerinin düzenlediği barış mitingine yönelik yapılan saldırı için şunları belirtti: “10 Ekim 2015’ te Ankara’da Barış mitingine saldırı yapıldı. Bu saldırıda yüzü aşkın devrimci, demokrat ve yurtsever şehit düştü. Şehit düşen tüm devrimcileri, demokratları, yurtseverleri saygı ve minnetle anıyorum. 10 Ekim Ankara katliamının yapıldığı günü anlamak için irdelemek gerekiyor. Bu saldırı, DAİŞ saldırısı olarak tarihe geçti. DAİŞ bu saldırıda kullanılmış olabilir; ama esas olarak bu saldırı AKP iktidarının saldırısıdır. Dikkat edilirse o süreçte Suruç saldırısı olmuş, daha önce de HDP mitingine saldırı düzenlenmişti. Bu saldırıların tümü AKP iktidarının bilgisi ve kontrolü dahilinde yapılmıştı. Yani bu saldırılar AKP iktidarının yönlendirmesiyle yapılan saldırılardı. Yine bu saldırılarda dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta; AKP iktidarına muhalif olan güçlere karşı yapılmış olmalarıdır!”

BU SALDIRI AKP İKTİDARINI AYAKTA TUTMAK İÇİN YAPILDI

AKP iktidarının ayakta kalması için Ankara’da barış mitingine saldırı düzenlendiğine dikkat çeken Mustafa Karasu şunları belirtti: “AKP iktidarının bulunduğu yerlere yönelik her hangi bir eylem yapılmamıştır. O dönemde AKP iktidarı ile DAİŞ temel ittifaktı. Bu nedenle DAİŞ, AKP iktidarına karşı muhalif olan, AKP iktidarına karşı mücadele eden güçleri zayıflatmak, etkisizleştirmek için bu saldırıları yapıyordu. Bu yönüyle de bu saldırıları AKP iktidarını ayakta tutma saldırıları olarak görmek gerekiyor! Çünkü AKP iktidarı tehlikeye girmişti. AKP iktidarını tehlikeye koyan da, Türkiye halklarıyla Kürt halkının mücadele birliğinin ortaya çıkmasıydı. Kürt halkıyla, Türkiye halkı ve demokrasi güçleri birleşerek AKP iktidarına karşı ortak bir tutum ve mücadele içine girmişlerdi. Bu da 95 yıllık soykırımcı sömürgeciliğe dayalı Türkiye’deki iktidarları etkisizleştirmeyi ve tasfiye olmasını beraberinde getiriyordu. Bu açıdan bu saldırıyı en başta da Türkiye halklarıyla, Kürt halkının birlikteliğine yönelik bir saldırı olarak görmek lazım. Kürt halkıyla Türkiye halkları ortak hareket ederek aslında AKP iktidarını 7 Haziran’da düşürdüler. 7 Haziran, Türkiye demokratik güçleriyle Kürdistan’daki demokratik güçlerin birlikte hareket ederek mücadele vermesinin sonucu ortaya çıkmıştı. Buna karşı da bir saldırı olarak görmek gerekir.”

TÜRKİYE’NİN 95 YILLIK STRATEJİSİ ORTAK MÜCADELEYİ ENGELLEMEYE DÖNÜKTÜR

Türk devletinin 95 yıldır en temel stratejisinden birinin Kürt halkıyla Türkiye halklarının ortak mücadelesini engellemeye dönük olduğunu kaydeden Karasu devamla şunları dile getirdi: “Eğer bugün hala Türkiye halkları ve Kürt demokrasi güçleri arasında güçlü bir mücadele ortaklığı yoksa, güçlü bir mücadele birliği gelişmemişse bunu ortaya çıkaran kesinlikle Türk Devletinin özel savaşıdır, MİT’dir ve derin devletidir. Onlar Kürt halkıyla, Türkiye halklarının birleşmesini istemiyorlar. Psikolojik savaşla, propagandayla, provokasyonlarla, Türkiye halkıyla demokrasi güçlerinin, Kürt halkının ortak mücadelesini engellemeye çalışıyorlar. Çünkü bu birleşmede, bu ortak mücadelede kendi sonlarını görüyorlar. Bu açıdan 10 Ekim saldırısını esas olarak da iki halkın mücadele birliğinin, ortaklığının kaldırılması; Türkiye halklarını sindirme, demokrasi güçlerini sindirme; Kürtlerle bir ve yan yana olursanız başınıza her şey gelir saldırısı olarak görmek lazım.”

AKP YÖNETİMİ OLMADAN TÜRKİYE’NİN ÇÖKECEĞİNİ İDDİA EDİYOR

Erdoğan’ın yakın zamanda yaptığı bir açıklamaya değinen Mustafa Karasu, “Yakın zamanda Erdoğan ‘Allah bir daha 1 Kasımı göstermesin’ biçiminde bir açıklama yaptı. Bunu söylerken 7 Haziran’ı kastetmekteydi. “AKP iktidarını kaybederse bütün Türkiye kaybeder, Türkiye yok olur, mahvolur” gibi bir açıklamaydı bu. Erdoğan ve AKP Türkiye’yi kendisiyle özdeşleştiriyor. İktidar olmazsa, Türkiye yönetimi olmazsa Türkiye çöker gibi bir algı yaratmaya çalışıyor. Bu aslında şu anlama geliyor; AKP iktidarı seçimle iktidardan gitmeyecektir! AKP iktidarı soykırımcı, dinci, milliyetçi iktidarını tüm kurumlara tam yerleştirmeden, kendi zihniyetinde yeni bir Türkiye yaratmadan, Türkiye’ye istediği düzeni vermeden iktidardan gitmeyecektir. Gitmemek için de her türlü yol, yöntemi deneyecektir. 10 Ekim Ankara katliamı AKP iktidarının seçimle gitmek istememesinin bir diğer sonucudur. Bizzat MİT, Erdoğan, Hakan Fidan bu eylem saldırısını yönetmiş ve yönlendirmişlerdir. Bu gerçeğin kesinlikle görülmesi gerekiyor” dedi.

10 EKİM SALDIRISI SAVAŞI TIRMANDIRMA MESAJIYDI

KCK’nin 10 Ekim 2015 günü Ankara katliam saldırısı öncesi ateşkes kararını kamuoyuna deklere ettiğine dikkat çeken Karasu, ateşkes kararıyla AKP’nin Hareketlerine ve demokrasi güçlerine karşı gerçekleştirdiği saldırıları bir ihtimal boşa çıkarak amacıyla ateşkes kararı aldıklarını belirtti ve ekledi: “10 Ekim’den bugüne Kürt halkına karşı, demokrasi güçlerine karşı savaş açılmıştır. 10 Ekim günü Hareket olarak bir ihtimal AKP iktidarının başlattığı bu saldırıları durdurabilir miyiz, boşa çıkarabilir miyiz amacıyla 10 Ekim’de bir ateşkes ilan ettik. Ateşkes ilanını basına gönderdik. Hemen ardından da bu saldırıyı duyduk. AKP’nin bu saldırısı şu anlama geliyordu; kesinlikle savaş sürdürülecek ve savaş durdurulmayacaktır. Nitekim AKP 1 Kasımda tek başına iktidara gelerek, savaşı tırmandırdı. O günden bu güne de savaşı en şiddetli biçimde sürdürüyor. Bu savaşın bir boyutu silahlı savaşsa; tankıyla, topuyla saldırılarsa; şehirleri yakıp yıkmaksa diğer bir boyutu da Türkiye halklarıyla demokrasi güçleriyle Kürdistan mücadelesinin birleşmesini engelleme çabasıdır. Bunun kesinlikle böyle görülmesi gerekiyor.”

“Kürt demokratik güçleriyle birleşmeyen Türkiye’deki demokrasi güçleri demokrasi gücü olamaz. Türkiye de demokrat olmak, demokrasi mücadelesi vermek, sol veya sosyalist olmak için; Kürt demokrasi güçleriyle, özgürlük güçleriyle ortak mücadele vermekten geçer” diyen Karasu devamla şunları belirtti: “Kürt halkı da Türkiye’deki özgürlük güçleriyle, demokratik güçleriyle ortak mücadele vermez ise, ne demokrat olabilir ne demokrasi mücadelesi verebilir ne de sosyalist mücadele yürütebilir. Bunun kesinlikle bu şekilde bilinmesi gerekir! Kürt halkıyla ortak mücadele verilmeden, mevcut soykırımcı faşist iktidarlara karşı mücadele vermeyen Türkiye de ne demokrat olabilir, ne demokrasi mücadelesi verebilir ne sosyalist mücadele yürütebilir ne de faşist iktidara ve emperyalizme karşı mücadele yürütebilir. Bu Türkiye’deki demokrat güçler tarafından böyle bilinmesi gerekiyor.”

10 EKİM TOPLULUĞU GERÇEK DEMOKRASİ TOPLULUĞUDUR

10 Ekim topluluğunun gerçek demokrasi topluluğu olduğunu, gerçek demokratikleşme ve sosyalist mücadele olduğunu dile getiren KCK Yürütme Konseyi Üyesi Karasu, “Türkiye’de demokrasi ancak Kürt halkıyla ortak mücadele temelinde Türkiye’yi demokratikleştirmekten geçer. Bu ortak mücadele olmadan Türkiye’de demokratikleşme de olmaz, demokrasi ve demokratik devrim de gelişmez, sosyalist mücadele de yürütülemez. Bu gerçeğin özellikle devrimci demokratik güçler tarafından bilinmesi gerekiyor. 10 Ekim 2015’te yapılmak istenen Barış mitingi aslında Türkiye’de demokrasinin nasıl olması gerektiğini, demokratik mücadelenin nasıl verilmesi gerektiğini, sosyalist mücadelesinin nasıl olması gerektiğini ortaya çıkaran güçlere ve topluma karşı bir saldırı olmuştur. 10 Ekim’deki saldırının anlamı budur. 10 Ekim topluluğu gerçek demokrasi topluluğuydu, gerçek demokratikleşme ve sosyalist mücadelesiydi. Yapılan katliam ve saldırı buna karşıydı.

Türkiye’de demokratik toplulukların veya halkların bu biçimde birleşilmesi, bir araya gelinmesi istenilmiyor. Barış Mitinginde her kesimden, her siyasi eğilimden insan vardı. Her siyasi eğilimden insan şehit düştü. CHP’nin tabanında bulunan sosyal demokratlar ve diğer tabalardan demokratlarda şehit düştü. Aslında 10 Ekimde o meydanda toplananlar Türkiye'nin demokrasi güçleriydi. Demokrasi güçlerinin tümünün temsilini ifade ediyordu. Çünkü onlar biliyorlardı ki Türkiye halklarıyla Kürt halkının ortak mücadelesi olmadan barış gelmez. Barış ancak halkların ortak tutumuyla, mücadelesiyle gelir. Bu anlayışla o meydana toplanmışlardı. Ve bu saldırı barışa karşı bir saldırıydı. Bu açıdan eğer Türkiye de bir demokratikleşme gelişecekse, gerçek bir barış olacaksa 10 Ekim’de o meydanda toplananların özlemlerini anlamak, Onların özlemleri doğrultusunda bir araya gelmek ve ortak mücadele vermek gerekiyor. Bu olmadan Türkiye de ne demokrasi mücadelesi gelişebilir ne de sosyalist mücadele verilebilir” dedi.

Karasu, Kürt halkıyla ortak mücadele verilmeden Türkiye’de sosyalist Mücadelenin verilemeyeceğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Türkiye’deki demokratlara, demokrasi güçlerine, sosyalist güçlere şunu hatırlatmak istiyorum; Türkiye halklarıyla ortak mücadele olmadan demokratikleştirilme geliştirilemez. Kürt halkı ile ortak mücadele verilmeden, ortak tutum ortaya konulmadan sosyalist mücadele verilemeyeceğinin gerçekliğinin bilinmesi gerekiyor. Bu gerçekliğin önünde duran ise kesinlikle Türk devletidir, özel savaşıdır. Bunun devrimci, demokratik ve sosyalist güçler tarafından iyi anlaşılması gerekiyor.”

HBDH TÜRKİYE'DEKİ DOĞRU DEMOKRASİ ANLAYIŞIDIR

HBDH’nin Türkiye’deki demokrasi mücadelesine katkılarına değinen Karasu, “Bu gün Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) kurulmuştur. HBDH kesinlikle Türkiye’deki doğru demokrasi anlayışının, mücadele anlayışının ürünüdür. HBDH’yi daha da geliştirmek, genişletip, yaymak herkesin görevi olmalıdır. Hem legal alanda hem de illegal alanda halkların ortak mücadelesini geliştirmek gerekiyor. Bu yapılmadan ne Türkiye’de demokratikleşme olur ne de Kürdistan’da özgürlük mücadelesi amacına ulaşır. Ben sadece Türkiye’deki demokrasi güçlerine, sosyalistlerine seslenmiyorum, Kürdistan’daki demokrasi güçlerine de sesleniyorum; halklarla ortak mücadele verilmeden, halkların mücadele birliği yaratılmadan demokrasi ve özgürlük sorunu çözülemez” ifadelerinde bulundu.

ORTAK TUTUM VE MÜCADELE ÇAĞRISI

Türkiye’de demokrasi mücadelesinin sembollerine değinen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu onların anılarına sahip çıkmak için  Türkiye ve Kürdistan’daki özgürlük ve demokrasi güçlerinin çağrıda bulundu: “Halkların ortak demokrasi mücadelesi dışında gelişen alternatifler milliyetçiliktir! İster egemenlerde olsun, ister Kürtler’de olsun milliyetçi yaklaşımlarla kesinlikle ne Türkiye’de demokratikleşme olur ne de Kürdistan özgürleştirilebilir. Bu bakımdan Kürdistan’da da milliyetçi eğilim yerine demokratik eğilimi öne çıkarmak Türkiye’de de demokratik sol güçler içerisindeki milliyetçi, ulusal eğilimleri bırakmak lazım. Gerçek bir demokratik yaklaşımla Kürt halkıyla ortak mücadele vererek Türkiye’yi demokratikleştirmek gerekiyor. Bunun örnekleri de var; Denizlerin, Mahirlerin, İbrahim Kaypakkayaların duruşu nasıl ise Mihri Bellilerin, Dr. Hikmet Kıvılcımlıların, Vedat Türkalilerin, Orhan Yılmazkayaların, Paramaz Kızılbaşların, Ayşe Deniz Karacagillerin, Mustafa Suphilerin, Rojava’da şehit düşen enternayonalistlerin duruşu aslında Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin hangi temelde yürütülmesi gerektiğini gösteriyor. Türkiye’de sosyalistleri temsil edenler Mahirler, Denizler, İbrahimler, Mihri Belliler, Dr. Hikmet Kıvılcımlılar, Vedat Türkaliler, Paramaz Kızılbaşlar, Rojava’da şehit düşenlerdir. Yine Türkiye'de demokratların, sosyalistlerin temsilcileri son zamanda Rojava’da şehit düşen enternasyonalist, sosyalistler olan Ulaş Bayraktaroğlu ve Ulaş Adalı’dır. Eğer doğru bir demokrasi temsili varsa, Bunlar o temsili yapmışlardır. Türkiye'de demokratikleşme gelişecekse böyle gelişecektir. Bu açıdan; biz bu temelde 10 Ekim’de şehit düşenleri bir daha saygıyla ve minnetle anıyoruz. Onların anısına bağlılığın gereği tüm Türkiye demokrasi güçlerini, sosyalist güçlerini Kürdistan’daki özgürlük güçlerini, demokrasi güçlerini ortak tutum içinde olmaya ve ortak mücadele yürütmeye çağırıyoruz. 10 Ekim’de şehit düşenlerin özlemlerine ancak böyle cevap olabilir ve onların anılarına bu şekilde bağlı kalabiliriz.”