‘Kürt sineması beyaz perdeye kendi dilinden yansıyacak’

‘Kürt sineması beyaz perdeye kendi dilinden yansıyacak’

Yüzyılların kadim ve zengin edebi kimliğine, kültürüne sahip Kürtler, köklü sanatsal üretimlerinde son yıllarda farklı bir heyecanı ve arayışı yaşıyor. Beyaz perdeye henüz ilişen Kürt sinemasını, gerek kendi rengi, estetiği gerekse de kendi diliyle geliştirmek, nitelik kazandırmak için yola çıkan Kürt Sinemasını Araştırma Topluluğu, bu kadim ve zengin tarihi referanstan beslenerek geliştirecekleri üretimlerle iddialı amaçlar taşıyor.

Bu arayışın bir başka yapısal ve teknik vasıflara önemli katkılar sunacak gelişim perspektifi ise İsmail Beşikçi Vakfı (İBV) bünyesinde kurulan Kürt Sinemasını Araştırma Topluluğu olacağa benziyor. Kürt sinema tarihine önemli katkılar sunma iddiasında olan topluluk Ekim 2012’de İstanbul’da kuruldu. Yaklaşık 10 kişiden oluşan topluluk, bu yılın Şubat ayından itibaren düzenli olarak İBV bünyesinde gösterimler sunuyor. Gösterimler sadece seyirlik amaç gütmüyor tabiî ki. Görsel bir sunumun ötesinde eleştiri, öneri gibi katkılarla somut olarak nitelik ve nicelik kazanma derdini de güdüyor.

Toplulukta yer alan yönetmenler Mizgin Müjde Arslan ve Muhammet Gözütok ile bir araya geliş sebeplerini, Kürt sinemasının seyrini, geleceğini ve projelerini konuştuk.

- Kürt sinemasının bugün durduğu noktayı değerlendirecek olursak, son yıllarda önemli bir yörüngede olduğunu düşünüyorum. Kısa metraj filmler, belgeseller, denemeler, uzun metraj filmlerle bir görünürlük var. Bu minvalde öncelikle Kürt sinemasının günceldeki tablosu ve topluluğun bir araya geliş öyküsünü ele alalım.

Mizgin: Kürt sineması Ghobadi’in Sarhoş Atlar Zamanı filmiyle Cannes’da aldığı ödülden bu yana çok ciddi bir yükseliş yaşıyor. Kürtlerin sineması pek çok açıdan birçok ulusun sinemasından ayrılıyor; hem anlatı, anlam ve amaç olarak. Kürtler tanımlanmayan kimliklerinin, yasaklanan dillerinin ispatı için film yapıyor; bu yüzden üretilen filmler yüzyıllık sinemanın “eğlence” tanımının üzerine çıkıyor. Kürtlerin yaşamlarındaki eğlence de; müzik de, kültür de yansıyor tabi ki ama anlatı olarak tarihi yeniden yazma; kendini (kendi dilinden) inkarı-baskıyı anlatma gibi öncelikli amaçlar taşıyor. Bugüne dek sinema hep otoritenin elindeydi; pahalıydı; bu yüzden hep dışarıdan “öteki” olarak anlatıldı oysaki sinema araçlarının ucuzlaşması, demokratikleşmesiyle bugün Kürt gençleri kendi hikayelerini kendi bakışlarından anlatıyor. Heyecanlı bir süreç; bir keşif dönemi belki de.

‘ÖNCE SAHA ÇALIŞMASI ARDINDAN PLATFORM’

Kürt Sineması Araştırma Topluluğu olarak bir araya gelişimiz bu büyümenin etkisiyle akademik çalışmadan doğdu: Ben ve Muhammet ikimiz de doktora öğrencileriyiz. Doktora tezimi “Kürt sinemasında anlatı” üzerine yazmak istiyorum. Muhammet felsefe alanında yapıyor; benzer sorulara cevap arıyor. Bizim gibi akademide Kürt sineması çalışan başka arkadaşlarımız da var. Bu kişiler için önce araştırma sahamızı oluşturacağımız, sonra bunu Kürt sinemasını tanımak isteyen bir kitleye ulaştıracağımız bir platform kurmak istedik. Sonra gittikçe çoğaldık. Aramıza başka arkadaşlar da katıldı. İsmail Beşikçi Vakfı bu konuda bizi hem motive etti, hem de yer sağladı. İsmail Beşikçi gibi önemli bir bilim insanı figürünün de bizim için çok önemli bir motivasyon/idol olduğunu belirtmeliyim.

- Kürt sinemasını görünür kılmaya çalışıp, tartışılmasını sağlamak iddiasıyla bir araya gelen bir topluluk olarak bu düşünceyi nasıl somutlaştıracaksınız? Bildiğim kadarıyla her hafta gösterimler sunuyorsunuz. Bu gösterimleri salt gösterim mantığıyla sunmuyorsunuz sanırım?

Mizgin: Her hafta Cuma akşamları gösterimler yapmakla başladık. İnsanlar haftanın bir günü Kürt filmi izleyebilecekleri bir yere alışsın istedik. Bu filmler festival harici ya hiç gösterilmiyor ya da çok sınırlı yerde gösteriliyor. İnsanları Kürt sinemasıyla buluşturmayı amaçlıyoruz diyebiliriz. Sadece film gösterimiyle sınırlı değil; aynı zamanda her film gösteriminden sonra film hakkında Kürtçe bir sunum yapılıyor, yönetmeni hazır bulunuyorsa onunla film üzerine tartışılıyor.

‘GÖSTERİMLERE YOĞUN İLGİ OLDU’

Muhammet: Topluluk oluştuğunda yılda 15 haftalık iki periyotta film gösterimi yapmak için karar almıştık. Ben biraz film gösterimlerine ilişkin istatistiki bilgiler vereyim. 8 Şubat 2013 tarihinden 24 Mayıs 2013 tarihine kadar 16 hafta boyunca 20 kısa, 7 belgesel ve 4 uzun metraj olmak üzere toplamda 31 film gösterimi yaptık. Bu filmlerin dokuzunun yönetmeni, iki oyuncu ve bir yapımcı ile bu gösterimler sonrasında söyleşiler düzenledik. Söyleşiler Yaşam Radyo’da yayınlandı. Gösterilerin tamamına yoğun bir ilgi oldu. Salonumuz genelde doldu ve bazı gösterimlerde ayakta izleyenler oldu. Bu açıdan film gösterimleri amacına ulaştı diyebiliriz. Soranice filmlerini -Kurmanci ya da Türkçe altyazıları olmadığı için- İngilizce altyazı ile gösterdik. Ama izleyiciler filmleri anlamakta zorlandı. Bu gösterimlere ilgi bu nedenle diğer filmlere göre düşüktü. Bu nedenle gelecek sezon Soranice filmleri Kurmanci ya da Türkçe altyazı ile göstermeyi kararlaştırdık. Biz bu gösterimlerle Kürt sineması ile ilgilenen ve bu alanda çalışan kişilere ulaşmayı amaçlamıştık. Kanaatimce bu konuda pek başarılı olamadık. Bu vesileyle tekrar  Kürt sineması ile ilgilenen arkadaşları topluluğumuza katılmasını bekliyoruz. Ama topluluk olarak Kürt yönetmenlerle iyi bir iletişim ağı oluşturduğumuzu düşünüyorum.

İDDİALI HEDEFLER

- Topluluğun kısa, orta ya da uzun vadede netleşen hedefleri var mı?

Mizgin: Tabi ki hayallerimiz var. Küçük bir hareketin büyüyeceğini umut ediyoruz. Kürt sineması bu potansiyeli fazlasıyla taşıyor. İstanbul’da bir Kürt film festivali düzenlemeyi hedefliyoruz: Kürt sineması çalışan insanlar için bir arşiv oluşturmayı ve biraz daha uzun vadede Kürtçe, İngilizce iki dilli bir Kürt sineması dergisi çıkarmak istiyoruz. İngilizce olması Kürt sinemasını dünyaya tanıtmak için önem taşıyor.

Muhammet: Mizgin’in belirttiklerinin dışında, bir atölye çalışması yapmayı planlıyoruz. Ayrıca topluluğumuzda gazetecilik eğitimi gören arkadaşlarımız şimdiden Kürt sineması dergisi üzerine neler yapabileceğimize dair bir ön çalışma gerçekleştirdiler. Bu yılın sonunda ya da gelecek yılın başında bu dergiyi çıkarabiliriz. Şimdiden arşiv oluşturmaya başladık. İsmail Beşikçi Vakfı’nın Arşiv ve Dokümantasyon Birimi ile bu filmlerin İBV Kütüphanesi’nde araştırmacıların, Kürt sineması üzerine çalışmak isteyen akademisyenlerin izleyebileceği bir sistem oluşturmayı düşünüyoruz. Mizgin’in de dediği gibi İstanbul’da bir Kürt film festivali düzenlemeyi hedefliyoruz. Ama bu, gerçekleştirilmesi biraz zaman alacak bir hedef.

‘TARTIŞMALAR, ÜRETİMLER, FESTİVALLER GÜÇ KATACAK’

- Kürt sinemasının gerek nicel gerek niteli anlamda kat edeceği mesafede topluluk olarak yapacaklarınızın ötesinde Kürt sinemacılar olarak estetik bir perspektifin, bakış açısının oluşması anlamında üstleneceğiniz rolü, misyonu nasıl tanımlıyorsunuz?

Mizgin: Şu an çok sayıda film yapılıyor; kimi çok iyi; geri kalan çoğunluk için ne yazık ki aynısını diyemiyoruz. Bu tartışmalar ne kadar sıklaşırsa, bu kaliteyi artıracaktır. İyi-kötü tüm filmleri görünür kılmayı ve ikinci aşamada nasıl bir anlatı, nasıl bir sinema sorusunu tartıştırmak istiyoruz. Hep beraber öğreniyoruz ve geliştiriyoruz. Festivaller, oluşumlar sinemanın temellenmesi, güçlenmesi için önemli mecralar; bu oluşum çok yeni ama zaman içinde umut ediyoruz ki, Kürt sinemasına güç katacaktır.

Muhammet: Film gösterimleri sonrasında yapılan söyleşilerde izleyicilerin değerlendirmelerinin çoğunlukla estetik bir perspektifte olduğunu gördük. Bu açıdan film gösterimleri sonrasında yapılan söyleşiler hem izlenen filmin yönetmeni hem de biz topluluk üyeleri açısından oldukça verimli geçti. Topluluk olarak Kürt sinemasının gelişimine küçük bir katkıda da bulunsak ne mutlu bize. Zira Kürtler geç bir tarihte de olsa sinemayı keşfetti ve sinemada ısrarlı olacaklarına dair güçlü emareler var.

‘KÜRT MÜZİĞİNİN ROLÜNÜ SİNEMASI ÜSTLENECEK’

- Kürt toplumu Ortadoğu’da parçalı bir demografiye sahip. Bu anlamda dramlar, trajediler, acılar, ayrılıklar, sürgünler, mahpusluklar, katliamlarla çevrelenmiş bir yaşamın adıdır Kürtler… Bu yaşanmışlıkların getirdiği bir kimya var Kürt toplumunda. Aynı oranda şekillenen bir toplumsal anlayış ve bu minvalde devrimlere imza atmış ulusal bir direniş geleneği var. Bir bütün olarak siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik anlamda Kürt toplumuna vizörden bakanlar olarak gözlemlediklerinizin beyaz perdedeki karşılığını nasıl bulması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Mizgin: Bütün söylediklerine sözlü kültür, masal, dengbêj ve efsaneleri de eklemeliyiz. Tüm bunlar Kürtlerin sinemasında nasıl bir anlatı bulacak? Tam da bizim sorduğumuz ve araştırdığımız merak ettiğimiz bu. Henüz on yıllık bir birikim var ama çok ilginç anlatılar göze çarpıyor. Gerçeği yeniden yazıyor Kürt sinemacılar; bunu yaparken de sinemalardan, sözlü kültürden yararlanıyorlar. Bir direniş olarak sinemayı kullanıyorlar. İnkara, suskunluğa, katliamlara karşı minimal çok bağırmayan ama varlığıyla bile direnişi simgeleyen filmler çekiyorlar.

Muhammet: Sinema empatiyi şart koşan, izleyicisini filmdeki kahramanlarla empati yapmaya iten bir sanat. Bu açıdan sinema, Kürtlerin direnişinde ve gasp edilmiş haklarını alması sürecinde önemli bir rol üstlenebilecek bir sanattır. 90’lı yıllarda Kürt müziği Kürtlerin siyasal mücadelesinde önemli bir rol üstlenmişti. Şimdilerde sinemanın giderek bu rolü üstlendiğini görüyoruz. Şimdiye kadar gördüğümüz filmler direkt olarak Kürtlerin maruz kaldığı katliamları, göçleri, işkenceleri ve diğer travmatik olayları perdeye yansıttı. Gördüğümüz karakterler ise bu travmatik olaylar karşısında oraya buraya savrulan insanlardı. Biz hep vurulan, öldürülen, işkence edilen Kürtleri gördük. Ama biz iki aşığın yaşamı üzerinden Halepçe katliamını görmedik. Şimdiye kadar travmatik olaylar üzerinden insanı gören filmler yapıldı, ama insanlar üzerinden bu travmatik olayları gören filmler pek yapılmadı. Yakında böylesi filmleri göreceğimizi düşünüyorum.

- Kürt Sinemasını Araştırma Topluluğu adını taşıyan bir sanatsal girişimin, fikirlerini ve icraatlarını şekillendirecek olan kaynak genel anlamda Kürt toplumu ve yaşadıkları oluyor şüphesiz. Bir önceki soruya paralel olarak, bu yönlü kısa metraj, belgeselleri ayrı tutarak, daha ziyade uzun metraj projeleriniz var mı?

Mizgin: Muhammet’le ikimiz de film çekiyoruz, çekmeye devam edeceğiz ama bu tür çalışmaları da önemsiyoruz. Yine tarihsel referanslı, dili Kürtçe olan ve Kürtleri anlatan filmler çekmeye, Kürt sinemasının bir parçası olmaya devam edeceğiz.

ERKEKLERİN BASKINLIĞI VAR

- Bir başka nokta ise Kürt kadını ki Ortadoğu’da farklı bir özgünlüğü yaşıyor. Sinemada da Kürt kadınının bu özgün duruşunun etkisinin nasıl işlenmesi, dünyaya nasıl anlatılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Zira Kürt kadınının son yıllarda her anlamda ortaya koyduğu bir ayağa kalkış, irade ve iddia söz konusu.

Mizgin: Kürt halkının özgürlüğünde kadınlar kilit rol taşıyor. Sinemada da kadınları anlatan, kadın kahramanlı daha çok filmi görmek istiyoruz. Toplumun her alanında olduğu gibi sinemasında da erkeklerin baskınlığı var ama Berivan Binevş, Beri Shalmashi, Nuray Şahin, Ayşe Polat, Özay Şahin gibi çok iyi kadın yönetmenlerimiz de var. Kendi adıma Kürtlerin sinemasını merak ediyorum ama Kürt kadınların sinemasını daha da heyecanla bekliyorum.