Yasemin Boyraz: 33’lerin düşü yalnız kalmayacak

Suruç Aileleri İnisiyatifi’nden Yasemin Boyraz, kendisi göremese de bu ülkeye bir gün adaletin geleceğine inandığını söyleyerek, "33’lerin düşü yalnız kalmayacak" dedi.

Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren Nazegül Bahar Boyraz’ın kızı Yasemin Boyraz, altı yıldır devam eden adalet mücadelelerini ANF’ye anlattı. Suruç Aileleri İnisiyatifi olarak Ankara’ya adalet aramaya geldiklerini söyleyen Boyraz, alana alınmadıklarını, polisin anma yapmaya izin vermediği ve arkadaşlarının gözaltında olduğunu belirterek, ülkede baskının her gün daha da arttığını kaydetti.

Katliamın 6. yılında geçen süreyi değerlendiren Boyraz, mahkemelere çok zor şartlar altında katılıyor olmalarına rağmen mahkeme heyetinin aileleri dinlemediğini söyledi. "Annemin ölümsüzleştiği yaştayım" diyen Yasemin Boyraz, "Bir gün bu ülkeye adaletin geleceğine inanıyorum" dedi.

KATLİAM SİLSİLESİ

Ankara’ya adalet aramaya geldiklerini söyleyen Suruç Aileleri İnisiyatifi’nden Yasemin Boyraz, şunları söyledi: "Ben Suruç'ta hayatını yitiren Nazegül Bahar Boyraz’ın kızıyım. Annemi, saçının teline kıyamadığım anneciğimi orda katlettiler. Suruç katliamı, IŞİD’in HDP’nin mitinginden başlayarak, Reina katliamı ve Sultan Ahmet ile de bağdaşlaştırılan bir katliamın silsilesinin başlangıcı oldu. Suruç Katliamı’na ve Sultan Ahmet'e bombayı götüren kişi aynı kişi. Suruç'ta kendini patlatan katil ile Ankara'da kendini patlatan katil kardeşler. O yüzden bizim adalet talebimiz her zaman şu oldu, "Suruç İçin Adalet, Herkes İçin Adalet". Cumartesi Anneleri için de adalet, Hrant Dink için de adalet, Soma'daki maden işçileri için de adalet Çorum'da tren kazasında zarar görüp hala adalet arayan insanlar için de adalet.

Adaleti her anlamda arayanlar, Türkiye'nin her bir yanından temsili olarak bugün Ankara'ya yürüdüler. Ankara aslında adaletin dağıtıldığı yer olmalıdır. 6 yıldır gelmeyen adalet için adalet arayıcıları ile, 10 Ekim aileleri ile çığlığımızı yükseltmek istedik. Maalesef İstanbul'da başlayan ve diğer illerde devam eden şiddetle karşılaştık. Annemi ve 33’leri korumayan, arama dahi yapmayan polis gücü bizim üzerimizde denemeler yaptı. Orada bulunan bütün çocukları ters kelepçe ile gözaltına aldılar ve gözlerine biber gazı sıktılar. Kendimi o kadar kötü hissettim ki nefes alamadım. Saldırıdan canlı kurtulan insanlar da vardı. Polis gaz attığı için nefes alamayıp ölen insanlarımız da oldu hatta bunlar tespit edildi."

‘ANNEMİN ÖLÜMSÜZLEŞTİĞİ YAŞTAYIM’

Adalet arayışlarını trajikomik olarak değerlendiren Boyraz, "Bir kere daha anladım ki bizi ölümlüyorlar. Ölümlemekten kastım şu; ben hep annemin ölümsüzleştiği yaştayım; 31 yaşındayım. Ben annemi 31 yaşında kaybettim. 6 yılın ilk 21 ayı gizlilik kararı kalksın diye bekledik. Karar için 21 ay beklememiş olsaydık, Ankara Katliamı olmayacaktı. Adana'daki dokumacı grubunun aileleri ‘bu çocuklar bir şeyler yapacak’ diyor ve emniyete gidiyor. Mutlaka müdahale edin diyorlar.

Aileler dinlenmiyor ve görüyorsunuz. Suruç'ta Abdurrahman Karagöz, Ankara'da abisi katil oluyor. Bununla da kalmayıp geçen 1 ay içerisinde de IŞİD’li Süleyman Halaf diye bir adam çıktı. Sultan Ahmet'e bombayı taşıyan kişi. Sultan Ahmet'e bombayı taşıyan kişi de Suruç'ta bombayı taşıyan aynı kişi. İşin garibi, 17. kez görülen davada mahkeme heyeti bunu bilmiyor. Böyle trajikomik bir mahkemede adalet arayışı devam ediyor" ifadelerini kullandı.

MAHKEME HEYETİ BİZİ DİNLEMİYOR

Avukatlar tarafından mahkeme heyetine sunulan hiç bir şeyin kabul edilmediğini de ifade eden Boyraz, şöyle devam etti: "Türkiye'nin her bir yerinden aileler Suruç'a getiriliyor, cezaevi kampüsüne getiriliyor ve cezaevi kampüsü koşullarında dava görülüyor. Oradaki koşullar çok zor. Ama mahkeme heyeti bizi dinlemiyor bile, dinlemek istemiyor. Apar topar kapatmaya yönelik çalışmalar var. Avukatlarımızın talep ettiği hiç bir şey kabul görmüyor. O yüzden adalet arayışını yükseltmek için, temsili olan adalet yürüyüşünü Ankara'ya taşımak istedik. Ama maalesef annemin çocukları, annemin yoldaşları bir şekilde gözaltına alındı. Şu an onların çıkmasını bekliyorum. Ve bu baskının her geçen gün arttığını düşünüyorum neden arttığını bilmiyorum.

Suruç'ta ölenler yüzde 50 kusurlu ilan edildi; ‘siz oraya giderken izin almayarak gittiniz, TC’de öyle bir hüküm yoktur’ deniyor. Türkiye'de TC vatandaşı olmak da mı yeterli değil? Asıl bu düşünceyi savunan insanlar bu kusurun sahibidir. 17. duruşmada şunu da gördük biz aileler, sanık olan Yakup’a katil dediğimiz için heyet bizi uyardı; ‘siz katil diyemezsiniz çünkü ben bu katilliği onaylamadım, böyle bir şeyi kabul etmiyorum lütfen düzeltin ve katil demeyin’ dedi. Düşünsenize öyle bir evreye gelmişiz ve biz katile katil diyemeyeceksek o mahkeme de ne işimiz var?"

BÜTÜN KATLİAMLAR AÇIĞA ÇIKACAK

Adalete susamış herkesin bir araya gelmesi gerektiğini de söyleyen Yasemin Boyraz , 20 Temmuz’da herkesi Kadıköy’deki anmaya çağırdı: “Hayalim, Ankara'dan adaletin meşalesini yakmak. Eğer buradan meşaleyi yakarsak bütün katliamlar açığa çıkacak. Düşünsenize silsileyi anlattım yani bunu teşvik edenler, bunu getirip buraya koyanlar bir gün açıklanacak. Biz tarihin adalet sayfalarının en baş sayfasında yer alacağız. İşte o yüzden diyoruz ki ‘Suruç İçin Adalet Herkes İçin Adalet’. Bunu yüksek sesle söylemeye, o adalete susamış insanları bir araya getirmeye devam edeceğiz. Çünkü biz birlikte olursak adaleti daha yüksekten haykırabileceğimizi düşünüyoruz.

Her ay Kadıköy Halitağa’da oturmamız var. 33 düş yolcusu için mahkemelere yoğun olarak katılıyoruz. Adalet arayışçıları, adalete susamış bütün insanlar, 20 Temmuz anmasında Kadıköy'de olalım. Adalet gelecek bu ülkeye; belki ben göremeyeceğim ama doğmamış çocuklarım mutlaka görecek. 33’lerin düşleri asla yalnız kalmayacak. Bunu görüyor, buna inanıyorum."