Son Dakika: Metîna’da 15 işgalci cezalandırıldı

Berlin’de panel: Mücadelemizi Jin jiyan azadî felsefesiyle sürdüreceğiz

DEST-DAN Kadın Meclisi’nin çok sayıda kadını bir araya getirdiği panelde, Kürt kadınlarının erkek egemen sisteme karşı mücadelesini Jin, Jiyan, Azadî felsefesinden aldığı ilhamla sürdüreceğinin altı çizildi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle DEST-DAN Kadın Meclisi tarafından bir panel düzenlendi.

Çok sayıda kadının katıldığı panelin moderatörlüğünü Yazar Meral Şimşek yaptı. Aktivist Sultan Öğer ve Êzidî Kadın Meclisleri Çatı Örgütü ( SMJÊ ) Sözcüsü Nure Alkış ise konuşmacı olarak katıldı.

Açılışı yapan Meral Şimşek, günün tarihçesine ve önemine değinerek şunları söyledi: “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nün tarihine baktığımızda Mirabel kardeşleri görüyoruz. 1930 yılından 1961 yılına kadar Dominik Cumhuriyetini yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğünde çok fazla cinayet, tecavüz ve katliam yaşanmıştır. Mirabal kardeşler de bu diktatörlüğe karşı ciddi bir mücadele vermiş, ne yazık ki bu mücadelenin sonuncunda ağır işkenceler görüp tecavüze uğrayarak öldürülmüşlerdir. Mirabel kardeşler “Kelebekler” olarak bilinmektedir. Patria, Minerva ve Maria Teresa aynı zamanda şoförleri Rufino de la Cruz, aynı gün 25 Kasım 1960’da katledilmişlerdir. Bilindiği üzere dünyada kadına yönelik şiddet bütün yüzyıllarda devam etmiştir. Ortaçağda kadınların “cadı” denilerek katledilmeleri bile aslında kadınların iktidarlara ve erk sistemlere karşı mücadelesini gösteriyor. Ancak Kurdistan’a baktığımızda devlet eliyle gerçekleşen kadın cinayetleri, henüz gerçek boyutlarıyla dünyada değerlendirme kapsamına girmemiştir. Dünyada en çok devlet şiddetine uğrayan kadınlar, Kürt kadınları olmaya devam ediyor. Bu yüzden biz diyoruz ki kadın katliamları politiktir, bize dayatılan erkek egemen sistemde kadına yönelik katliam ve şiddet, cezasız kalmaktadır. Biz Kürt kadınları bu zihniyete karşı mücadelemizi “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesinden aldığımız ilhamla sürdüreceğiz” dedi.

SULTAN ÖGER: JIN JIYAN AZADÎ FELSEFESİNİ AİLEDE YAŞAMA GEÇİRMELİYİZ

Konuşmasında TJK­E’nin çalışma sistemini ve felsefesini anlatan Sultan Öger ise; “ 25 Kasım’ı sadece şiddet yönüyle ele almak yanlıştır. Esas olan kadın mücadelesine dikkat çekmek gerekir. Kürt nedir? Kurdistan nedir? Tarihte ve yaşamda kadının yeri nedir? Bunu gün yüzüne çıkarmak, kurtuluş yollarını da ortaya çıkarmayı beraberinde getirir. Biz TJK­E olarak “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesini daha çok yaygınlaştırmak ve 50 yıllık mücadelemizi esas anlamlarıyla verimli hale getirmek istiyoruz. “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesi kadın hakikatine dokunmakta ve gerçek kadın özgürlüğünün yolunu açmaktadır. Eril yaklaşım karşısında farkındalık yaratmak için “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesini öncelikle ailede yaşama geçirmenin yollarını aramalıyız. Kadın mücadelesi aynı zamanda Kurdistan’ın mücadelesidir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın da dediği gibi, kadın özgür olmadan toplum özgür olamaz” diyerek kadın mücadelesi ve toplumsal mücadelenin birlikte yürümesi gerektiğine vurgu yaptı.

NURE ALKIŞ: ÖNDER APO’NUN FELSEFESİNİ ANLARSAK YAŞAMI GÜÇLÜ ÖREBİLİRİZ

Êzidî Kadın Meclisleri Çatı Örgütü (SMJÊ) Sözcüsü Nure Alkış da şu vurgularda bulundu: “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm hamlesinde de gördük ki Önderliğimizin felsefesi ve paradigması tüm dünyaya yayılmıştır. Kürt kadın mücadelesi Önder Apo’nun felsefesi sayesinde tüm dünyada görünür hale gelmiştir. Fakat Önderliğin felsefesini tüm boyutlarıyla anlamış değiliz. Eğer Önderlik felsefesini tüm boyutlarıyla anlar ve anlatırsak yaşamı çok daha kararlı bir şekilde öreceğiz. Şengal’de Önderlik paradigmasından önce kadın neredeyse yok sayılıyordu. Ancak Önderlik paradigması ile kadının yaşam içerisindeki öneminin uyanışı gerçekleşti. 2014 soykırımından önce PKK gerillalarını tanımayan Şengalliler bu soykırımdan sonra gerillaları ve onların yaşam paradigmasını tanımış oldu. Şengal’den de birçok kadın Önderliğin felsefesiyle tanışarak Özgürlük Hareketi’ne katıldı. Bugün hepimiz onun bize yaktığı ışığı takip ederek yürümeye devam ediyoruz.”

Panel, Nure Alkış’ın Fatma Taşlı Tunç’un bir şiirini okuması ardından sona erdi.