‘Jin Jiyan Azadî devrimi toplumsal bir devrime dönüştü’

Rojhilat ve İran’da kadınlar öncülüğünde yaşanan Jin Jiyan Azadî devriminin yıl dönümüne ilişkin konuşan KJAR Koordinasyon Üyesi Peyman Viyan, “Jin Jiyan Azadî devrimi rejimin tüm baskı ve zulmüne rağmen toplumsal bir devrime dönüştü” dedi.

Rojhilat Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) Koordinasyon Üyesi Peyman Viyan, Rojhilat ve İran’da yaşanan ‘Jin Jiyan Azadî’ devriminin 1. yıl dönümü vesilesiyle ANF’ye konuştu.


Peyman Viyan, Jîna Emînî şahsında tüm devrim şehitlerini anarak sözlerine başladı ve şöyle devam etti: “Jin Jiyan Azadî devriminin üzerinden 1 yıl geçti. Bu devrimi çocuklarını veren, devrime öncülük eden şehit ailelerini ve Barış Anneleri'ni sevgiyle selamlıyoruz. Büyük mücadelelerin, direnişlerin yaşandığı, özgürlükte ısrar edildiği bir yılı geride bıraktık. Tabii ki büyük bedellerin de ödendiği bir yıldı. Rojhilat ve İran halkları özgürlüğün nasıl büyük bedeller gerektirdiğini gördü. Fakat bedeli ne kadar büyük olursa olsun yine de özgürlükte ısrarlılar.  Bunu da mücadeleyle elde edebileceklerini ispatladılar.

Rojhilat ve İran halklarının mücadele tecrübeleri var. 2022 yılında da artık özgürlüğe ulaşana kadar geri adım atmayacaklarını açık bir şekilde gösterdiler. Geri adım atmanın onlar için ölüm demek olduğunun farkındalar çünkü. Bu çok önemlidir. Kürt kadın Jîna Emînî’nin ardından büyük bir patlama yaşandı. Bu patlama, kadınların baskı sistemine dönük yıllardır biriktirdiği kin, öfke ve nefretti. Sadece Rojhilat değil bir günde İran’ın tüm şehirlerine yayıldı bu öfke. Bu da tüm kadınların, gençlerin sorunlarının, dertlerinin aynı olduğunu gösterdi. Bu yüzden böyle büyük bir patlama yaşandı. Tabii bu ayaklanma bir paradigmaya dayandığı için daha da etkili oldu. Çünkü kadınlar, gençler alanlara bir hedefle çıktılar, projelerinin, programlarının ne olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden kadınlar devrimi Jin Jiyan Azadî sloganı ile yaydı ve hangi paradigmayı esas aldıklarını gösterdi.

Ulus devlet sistemi yıllarca ataerkil bir zihniyetle Jin Jiyan Azadî’nin anlamını yok etmek, kadınla bağını koparmak istedi. Fakat devrimde kadın ile yaşamın bağlantısı bir kez daha anlamlı hale geldi. Hem kadının anlamı hem de yaşamla bağı nedir, soruları bir kez daha cevap buldu. Jin Jiyan Azadî, artık bir slogandan öte bir devrim felsefesi, bir yaşam felsefesi hatta İran, Rojhilat ve Ortadoğu’da yeni bir Rönesans olarak yayıldı.

Devrimin çok önemli iki noktası var. Birincisi; kadınlar öncülük etti, ikincisi ise Rojhilat’ta ortaya çıktı. İlk defa Jin Jiyan Azadî devrimi, rejimin yıllardır halklar arasına koyduğu sınırı kaldırdı.  Çünkü devrime katılan insanların hepsinin derdi aynıydı. Bu yüzden yeni bir yaşam için, özgürlük için ancak ortak bir mücadele ile rejime karşı durabilirlerdi.” 

HERKES BU DEVRİMDE YER ALDI

Jin Jiyan Azadî devriminin kadın devrimi olarak başladığını ama zamanla toplumsal bir devrime dönüştüğünü vurgulayan Peyman Viyan, şunları söyledi: “Eğer bu devrim kadınlar öncülüğünde başlamasaydı bu kadar yayılmazdı. Çünkü kadınlar toplumun öncüleridir, yaşamın rengidir. Kadınlar şahsında köle bir yaşam oluşturulmuştur, bu yüzden kadınlar öncülüğünde ayaklanma olduğu zaman herkes devrimde kendine yer buldu. Herkesin devrimi oldu. İşçiler, öğretmenler, sanatçılar devrimde yer aldı, gençler büyük bir rol oynadı. Bu yüzden zihniyet devrimine dönüştü. Yani hem zihniyet değişimi yarattı ve bu değişim devam ediyor hem de siyasi, kültürel, toplumsal bir devrim oldu. Herkesi kucakladı, herkes kendini bu devrimde gördü. Rojhilat ve İran halkları kadınlar öncülüğünde sistemin bu şekilde devam etmesini kabul etmediler. Zaten bir arayış içerisindeydiler, nerede, nasıl patlayacağı bilinmiyordu. Herkes Jin Jiyan Azadî devriminde varlığını gördüğü için bu kadar sahip çıktı. Bu devrim yıllarca devam edebilir ama esas olarak amacını, felsefesini, paradigmasını net bir şekilde gösterdi. Bu yüzden evet devrim kadınlar öncülüğünde başladı ama herkes sahip çıktı diyoruz.

Devrimde kadınlar öncülüğünde erkekler de alanlara çıkarak mücadele etti, okullarda, üniversitelerde herkes devrime katıldı. Bu devrimin kazanımlarının ne olduğu, kazanımlar üzerinden nasıl devam edeceği çok önemlidir. Şehit Jîna Emînî’nin ardından devrimde yüzlerce kişi daha şehit düştü, binlerce kişi tutuklandı. İran, devrimi bastırmak, herkesi susturmak istedi. Çünkü İran rejiminin korktuğu şey yaşandı. İran'ın yıllardır korktuğu şey, gençler bilinçlenmesin, halk bilinçlenmesin, kadınlar bilinçlenmesin, ayaklanmasın, hakları için alanlara çıkmasın. Fakat tam tersi yaşandı. Her ulustan kadınlar, gençler, birlikte alanlara çıkarak ortak bir mücadele verdi, sorunlarını, taleplerini dile getirdi. Çünkü özgürlüklerini elde edecekleri tek yerin mücadele alanları olduğunu biliyorlar.

Kadınlar, gençler, toplum ne kadar bilinçlenirse rejim o kadar zayıflar ve devrim başarıyla sonuçlanır. Şüphesiz her şey için mücadele etmek gerekiyor, bunun için büyük bedeller de ödeniyor. Alanlara çıkan her genç, her kadın, şehadet, tutuklama ve işkence ile karşı karşıya kalacağının bilincindeydi. Bütün bu bedelleri göze alarak alanlara çıktılar. Bu çok önemlidir. Bu durum bir direniş kültürü yarattı. Özellikle şehit ailelerine baktığımızda, nasıl bir direniş gösterdiklerini, ailelerin çocuklarına nasıl sahip çıktığını, nasıl rol oynamaları gerektiğini gördük. Bu bir direniş kültürü yarattı. Rejim zindanlarda idam tehdidiyle direnişçileri korkutmak istese de zindanlar bir kez daha direniş alanları oldu. Hala Zeyneb Celaliyan gibi yüzlerce kadın zindanlarda direniyor. Zeyneb Celaliyan, 16 yıldır aralıksız bir şekilde direniyor, tek bir dakika bile pişmanım dememiştir. Özgürlükte ısrar ediyor. Bu kadınların direnişi sayesinde Jin Jiyan Azadî devrimi patladı. Zeyneb gibi 16 yıldır direnenler biliyor ki, bedeli ne olursa olsun bir gün bu sistemden hesap sorulacaktır.”

HALK NE KADAR GÜÇLÜ OLDUĞUNU GÖRDÜ

İran devletinin idam tehdidiyle, işkenceyle, tutuklamayla, katletmekle artık halkların iradesini kıramayacağını, hapsedemeyeceğini anladığını belirten Peyman Viyan, “Jin Jiyan Azadî devrimi direnişi en üst noktaya taşıdı. Ortak bir ruh ortaya çıktı. Herkes artık sadece birlik olurlarsa başarıya ulaşacaklarını anladı. Bu yüzden Beluci, Kürt, Azeri, Fars halkı dertlerinin aynı olduğunu gördü ve ortak bir kültür yaratıldı. Evet yıllardır mücadele veriliyor, çoğu zaman  Belucistan’da, Kurdistan’da, ayaklanma vardı ama son ayaklanma ile Belucistan Kurdistan’a ses verdi, Azerbaycan Belucistan’a ses verdi. Burada ortak bir kültür oluşturuldu ve bu temelde devrimde ısrar ediliyor.

Jin Jiyan Azadî aynı zamanda umut ve inanç yarattı. Devrimlerde bu çok önemlidir. Bu kadar uzun sürmesinin nedeni de budur. Halk rejimin bu şekilde devam etmeyeceğine inandı, kendi gücünü gördü. Kadınlar öncülüğünde, gençler öncülüğünde ortaya çıkan halk gücünün ne kadar büyük olduğunu, bu güçle onlarca diktatörü devireceğini gördü. Bu da bir inanç, umut ve güç yarattı. Rejimlerin, devletlerin hedefleri direnişçileri umutsuz ve inançsız bırakmak. Ama bu devrim umut ve inanç yarattı. Bu yüzden tüm halkları kapsadı. Devrimde yüzlerce kişiyi katleden İran devleti, çocuklarına ve devrime sahip çıkan şehit ailelerini de tutukluyor. Şu an her aileden 2-3 kişiyi gözaltına alıyor, işkence ediyor, tutukluyor.

İran herkesi, eEğer alanlara çıkarsanız, devrime sahip çıkarsanız, ayaklanırsanız sonunuz böyle olur, diye tehdit ediyor. Fakat bu devlet 44 yıldır bu zulmü uyguluyor. Baskı ve zulüm altında yaşayan halklar bunu biliyor zaten. Hiçbir zaman da bundan korkmuyorlar. İnanıyorum ki şehitlerine çok daha güçlü bir şekilde sahip çıkacaklardır. Sadece şehit aileleri değil, tüm aileler sorumluluğunu yerine getirmelidir. Eğer devlet bugün şehit ailelerini tutukluyor ve tehdit olarak kullanıyorsa halkımız da kadınlar ve gençler öncülüğünde bir kez daha şehitlere karşı sorumlulukları olduğunu ispat etmelidir. Hepimiz şehit aileleriyiz, demelidir. Herkesin bu sorumlulukla şehitlere sahip çıkması gerekir. İnanıyorum ki böyle de olacaktır. Hepimizin verilen bedelleri başarıya ulaştırma sorumluluğu var” ifadelerini kullandı.

VERİLEN BEDELLERİN BOŞA GİTMEMESİ LAZIM

Jin Jiyan Azadî devrimiyle birlikte İran devletinin kadınlardan, öğrencilerden intikam aldığını sözlerine ekleyen KJAR Üyesi Peyman Viyan, Rojhilat, konuşmasını şu ifadelerle sonlandırdı: “Binlerce genç kadın zehirlendi, kadınlar tutuklandı, işkence gördü, katledildi. Devlet bu şekilde intikam almak istedi. Fakat tüm bunlara rağmen bu devrimi durduramadı. İran devletinin zulüm politikaları artık çökmüş durumda. Bu politikalarla halkların karşısında duramazlar. Bu yüzden devrimin 2. yılı çok önemli. Nasıl bir mücadele yürüteceğiz, bu devrimi nasıl devam ettireceğiz? Çünkü devrim birkaç ayda oldu bittiye getirilemez. Çünkü dediğim gibi zihniyet devrimi, siyasi devrim, toplumsal devrim yaşandı ve devam etmesi gerekiyor. Önemli olan bu devrime iyi bir şekilde hazırlanmamız. Güçlü bir örgütlenme olmalı. Verilen bedellerin boşa gitmemesi lazım.

Devrimin 2. yılında birlik olmak çok önemli. Özellikle kadınların birlik olması gerekir. Daha örgütlü, daha bilinçli, daha eğitimli, daha güçlü bir mücadele ile devrimin yarattığı isyan ateşinin sönmesine müsaade etmemeliyiz. Okullarda öğretmenlerin çok önemli rolleri var. Okullarda, üniversitelerde herkes üzerine düşen rolü oynamalı. Toplumda çok güçlü bir şekilde birlik olmalı, ortak mücadele etmeli. Mücadele parçalı olduğu takdirde sonuç alamaz ama ortak bir mücadele olduğu zaman başarı kaçınılmaz olur. Hedef bu olmalı. KJAR olarak bizim de esas hedefimiz devrimin 2. yılında kadınların daha güçlü örgütlenmesi ve birlik olmasıdır. Yıllardır bunun için mücadele ediyoruz, büyük bedeller ödüyoruz. Devrimin ortaya çıkardığı karakteri savunmalı ve büyütmeliyiz. Güçlü bir kadın cephesine ihtiyaç var. Bu ihtiyacı çok zaruri görüyoruz ve bunun için de mücadele ediyoruz, çaba gösteriyoruz. Belluci, Azeri, Kürt, Arap, Fars kadınları birlikte güçlü ve demokratik bir cephede özgürlük mücadelesi vermelidir.

Kadınlar olarak nasıl yaşayacağımıza artık erkeklerin karar vermesine müsaade etmemeliyiz. Ya da kadınlar o kadar mücadele etti, bedel ödedi ama bunun sonucunda sadece karar verenler erkekler olmamalıdır. Şu an bunun mücadelesini veriyoruz ve kadınlar olarak yaşamın her alanında mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadınlar öncülüğünde gerçekleşmeyen bir devrim yıkılmaya mahkumdur. Rêber Apo yıllardır bunda ısrar ediyor. Kadın özgürleşmediği sürece toplumun özgürleşmeyeceğini belirtti. Rojhilat ve İran’da yaşanan devrimin karakterinde de bu ortaya çıkıyor. Bu yüzden eğer kadınlar haklarına ulaşırsa, özgürleşirse, toplumun tüm kesimi özgürleşir. Bütün halkların özgürlüğü kadın özgürlüğünden geçiyor. Nasıl ki kadınların sorunları toplumun tüm kesiminin sorunları oluyorsa, kadının kurtuluşu da toplumun kurtuluşu ve özgürlüğü anlamına geliyor. Devrimin 2. yılında rejimin baskısı, zulmü ne kadar büyük olursa olsun bizim de direniş ve mücadelemizin o kadar büyük olması gerekir. Ne olursa olsun bizim de mücadelemiz devam edecektir.”