Kadın işsizliği ve yoksulluğu katlanıyor

Türkiye’de kadın işsizliği ve yoksulluğu tablosu giderek kötüleşiyor. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan, başvuran kadınların sayısının dörde katlandığını söyledi.

Dünya genelinde kadınlar ile erkekler arasındaki işsizlik oranı arasındaki fark, 20 yıldır azalma konusunda önemli bir gelişme göstermedi. Kadın işsizliği ve yoksulluğu önemli bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği göstergesi olurken bir yandan ekonomik şiddet türleri arasında da gösteriliyor. Kadınların istihdama erişimi gittikçe azalırken çalışma koşulları gün geçtikçe kötüye gidiyor. Yoksulluk ve şiddet sebebiyle kadın dayanışma derneklerine başvuru artıyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Mart 2023’te yayınladığı bilgi notuna göre; dünya genelinde çalışma çağındaki kadınların yüzde 15’i, erkeklerin ise yüzde 10,5’i çalışmak istemesine rağmen iş bulamıyor. Bu göstergede fark, yoksul ülkelerde kadın işsizliği açsında daha da açılıyor. Yoksul ülkelerde iş bulamayan kadınların oranı yüzde 24,9’a ulaşırken erkeklerde ise aynı kategoride bu oran yüzde 16,6. ILO, bu cinsiyete dayalı açığın 20 yıl boyunca (2005-2022) hemen hemen hiç değişmediğini de not düşüyor.

Bir başka ilgi çekici rakam ise, çalışan kadınların dünya genelinde aldıkları saat başı ücret oranı. Dünya genelinde erkeklerin emekleriyle kazandığı her dolara karşılık, kadınlar yalnızca 51 cent (0,51 dolar) kazanıyor. Yine aynı bilgi notunun verilerine göre bu oran, gelir düzeyine göre ülkelerde farklılık gösteriyor. Düşük ve düşük-orta gelirli ülkelerde, emek geliri bakımından toplumsal cinsiyet eşitsizliği çok daha kötü düzeyde seyrediyor; kadınların erkeklere göre nispi kazancı sırasıyla dolara karşılık 33 ve 29 cent. Yüksek gelirli ve üst-orta gelirli ülkelerde ise bu oranlar sırasıyla 58 ve 56 cent olarak değişiyor.

KADIN İŞSİZLİĞİ YÜZDE 30’UN ÜSTÜNDE

DİSK-AR’ın Eylül 2023’te açıkladığı verilere göre; Türkiye’de de kadın işsizliği, erkeklere kıyasla oldukça yüksek. TÜİK tarafından açıklanan dört ayrı işsizlik türünde de kadın işsizliği, erkek işsizliğinden oldukça yüksek olarak kayıtlara geçiyor. DİSK-AR’ın Temmuz 2023’te mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı verilerine göre bu oran, erkeklerde yüzde 7,6 iken kadınlarda yüzde 12,9. Geniş tanımlı işsizlik (atıl işgücü) erkeklerde yüzde 17,8, kadınlarda ise yüzde 31,1 olarak hesaplanıyor. Geniş tanımlı kadın işsizliği ile geniş tanımlı erkek işsizliği arasındaki fark 13,3 puan.

SON ÜÇ YILDIR BAŞVURULAR ARTIYOR

İstanbul/Esenyalı’da çalışmalar yürüten Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan’ın ANF’ye verdiği rakamlar da tablonun bir başka yanını gösteriyor. Adile Doğan, yoksul ve bir işçi bölgesi olan Esenyalı’da derneklerine başvuran kadınların neredeyse her yıl arttığını ifade ediyor.

Adile Doğan, şunları aktarıyor: “Yoksulluk ve şiddet vakaları toplamında son üç yılda binlerce kadın derneğimizi başvurdu. Bu üç yılın ilk yılında 600 -700 vaka geldi, ikinci yılda bin. Üçün yılın ilk 6 ayında bin 700 kadın derneğimize başvuruda bulundu. İçine girdiğimiz son ve bitmek üzere olan 6 ayın hesabını henüz yapmadık. Zannediyoruz ki orada da 2 bine yakın bir başvuru var. Yani neredeyse şiddet ve yoksulluk sebebiyle başvuranların sayrısı dörde katlanmış durumda. Bu da işçi ve emekçi kadınlar açısından tabloyu gösteriyor.

HALA OKUL KIYAFETİ ALAMAYAN VAR

Mesela bir önceki sene 25 Kasım’ı karşılarken İranlı kadınların kurtuluş mücadelesi öznesiydi ama bu dönem ekonomik şiddetin kadınların üzerinde ne kadar yoğun olduğunu konuşuyoruz. Günlük ekmek bulamama, günlük kıyafet bulamama, çocuğuna bir üst baş alamama gibi yakıcı sorunlar. Bir dönemi kapattık ama hala çocuğuna üniforma almayanlar var ve yüzlerce çocuğun annesi bize başvuruyor. 

KADINA ŞİDDET DE ARTIYOR

Özellikle bu çok karanlık ekonominin yansımalarının sonucunda şiddet de giderek artıyor. Ama ev kiraları arttıkça kadınlar şiddet dolu evlerde kalmaya devam etmek zorunda kalıyor. Nafaka hakkıyla tehdit ediliyor, çocuklarıyla birlikte tehdit ediliyor ve zaten çocuklar da kadında kalıyor ve kira artışı. Hayat pahalılığı kadının o evde yaşamasını zorunlu kılıyor.

Birçok kadın boşanınca en kötü, en izbe ve en pis evlerde yaşamaya mahkum oluyor. Sadece Kasım’ın başından itibaren 8 kadına benzer sorunlardan ev kurmaya çalışıyoruz. Bomboş, çok kötü, rutubetli pis nemli evlerdeler ve bir hayırseverin onları el uzatmasını bekliyorlar. Sosyal yardım ağlarından hiçbir zaman faydalanamıyorlar. En fazla alabildik şey, marketlerde geçen bir yiyecek kartı, o da en iyi ihtimal olabilirse bürokrasisiydi, evinin denetlemesiydi derken bir ayı geçen bir süresi var.”

EN AZINDAN İŞ YERİNDE BASKI OLMASIN

Kadınların ana gündemlerinin ekonomi olduğunu söyleyen Adile Doğan, 25 Kasım için bir araya geldiklerinde kadınların da genel olarak geçim derdini konuştuğunu ifade ediyor. Özellikle işçi kadınlarla yaptıkları görüşmelerde ise iş yeri baskısının artık her şeyin önüne geçtiğinin belirten Adile Doğan, şöyle devam ediyor: “Kadınlar artık sadece aldıkları ücretin yetmemesi veya bu eriyen ücretlere dikkat çekiyor. İş yerlerini artan baskı da işsizlik arttıkça patronlar tarafından daha artırılıyor. Örneğin tuvalete gitmenin izine bağlanması gibi baskılar bunlar. Hatta bir fabrikada şöyle bir örnek vardı; su içmek yasak, yani yaptığı işin inceliğinden kaynaklı işçiye güvenmiyor ve o işi yaptırıyor ama su içerken üstüne dökersin diye suyun bile içilmesini izne tabi tutuyor. Korkunç bir sıkışmışlık. Şimdi bu sıkışmışlığın içerisinden kadınlar burada yan yana gelmelerinin de önemli bir noktası var, çünkü tüm bunlar değişmeli, düzelmeli diyorlar. Evde şiddet var, şurada bilmem şu var, bari iş yerinde nefes alarak çalışabilelim özlemi çok fazla. En azından sendikalı iş yerinde sendikasız iş yerine göre baskının bir tık daha az olduğu da gözlemlenebiliyor. Bir yerden sonra baskı olup olmaması ücretin az olmasının bile önüne geçiyor. İşçi diyor ki; tamam 3 kuruşluk ama en azından usta bağırarak emretmiyor, kızmıyor. Sendikasız iş yerleri açısından tablo daha da korkunç.

DAHA FAZLA YAN YANA GELME

En önemlisi en azından bizim buluştuğumuz işçi kadınlar, değişimin nasıl olacağına da kafa yoruyor ve şunları da ifade ediyor: Bu iş sadece bir fabrikada şartların düzelmesiyle olmaz. Birçok yerin birbirinden haberdar olması lazım. Örneğin yaptığımız etkinlikte her birinin kendi fabrikalarında ne yaşadığını birbirlerine aktarma şansları oldu ve bir araya gelmek onlara bir umut kaynağı da oluyor. Çünkü yan yana geldiğinde sayı baskısı, tuvalet baskısı, su baskısı, yemeklerin kötü olması, molaların az oluşu, mesai saatlerinin uzun oluşunun birden fazla fabrikada olduğunu görüyorlar. Ve böylece neden daha fazla yan yana gelmiyoruz diye de tartışıyorlar.”

BU GİDİŞATI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORLAR

Adile Doğan, 25 Kasım’a giderken kadınların bu gidişata karşı değişim arzusunu da ifade ediyor ve şunları ekliyor: “Tablo kötü ama kadınlar bir araya gelip bunu değiştirmek de istiyor. 25 Kasım evet kadına yönelik şiddetle mücadele fakat bizim açımızdan şöyle bir şey de eklenmiş durumda; güvenceli iş talebi, bunun etrafında örgütlenme, birleşme, daha fazla yan yana gelme. Örneğin barınma sorunu sadece boşanmış kadının problemi değil. Bugün iki asgari ücretlinin de ev bulamadığı bir durum söz konusu. Barınma sorununun çözülmesi, esnek çalışma saatlerinin ortadan kaldırılması ve vergideki adaletsizliğin ve son verilmesi artık öncelikli talep. Kadınlar konut meselesini, her gün gelen zamları ve enflasyonu göz önünde bulundurarak yapılması gereken bir ücret talebini bugün kendi fabrikasında tartıştırmak istiyor. Çünkü yan yana gelmiş kadınların bir derdi var, bu gidişatı değiştirmek istiyorlar. Bizler de diyoruz ki; bu örgütlü kötülüğü karşı çıkacak yegane ve biricik güç aslında işçi kadınların da diğer işçilerde olduğu gibi birleşmesi ve yan yana gelmesi meselesidir.”