Leyla Güven: Tecrit bitmeden hiçbir sorun çözülmez

Rehin tutulan DTK Eş Başkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven, AKP ve Türk yargısından beklentilerinin olmadığını belirtti.

Güven, "Sayın Öcalan üzerindeki tecrit son bulmadan Türkiye’de toplumsal sorunların çözümü gerçekleşemez" diyerek, tecride karşı herkesi rolünü oynamaya çağırdı.

Rehin tutulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı, HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, MA'nın sorularını yanıtladı...

Ortadoğu ve Türkiye'deki gelişmelerin sorulduğu Güven, "Bölgede yaşayan Kürtlerin hiçbir şekilde hak-hukuk ve statü sahibi olmaması için, Kürtlere dair en ufak bir girişimin önünü almak için devlet olarak çok ciddi tavizler veriliyor. ‘Sakın ha siz Kürtleri tanımıyorsunuz, siz onlara hak verecek olursanız bizden de zaten ederler’ deyip ikna turlarına başlıyorlar. Hür türlü yol ve yöntemi deneyip başarmak istiyorlar. Bu bir Türkiye Cumhuriyeti politikasıdır. AKP iktidarı da son sürat bu politikaları yürütüyor. Geçmiş iktidarların Kemalist milliyetçi kimlikle yapamadıkları uygulamaları, AKP-MHP faşist iktidarı milliyetçi-dindar kimlikle yapıyor. Örneğin; cenazelere ve mezarlıklara yapılanlar bunun en somut olanıdır" diye kaydetti.

Güven, AKP'nin sadece Kürtleri değil, muhalif olan tüm kesimleri hedefine aldığına dikkat çekti.

'ÖCALAN ŞAHSINDA TÜM TOPLUMA TECRİT UYGULANIYOR'

Güven, vekil seçilmesine rağmen tutuklu bulunmasını yorumlarken ise İmralı tecridine değinerek, şöyle dedi: "Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit 19 yıldır aralıksız devam ediyor. Dünyanın herhangi bir ülkesinde cezaevindeki bir hükümlü insana bu denli ağır tecrit uygulansaydı, başta insan hakları kuruluşları, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları kıyameti koparırdı. Sayın Öcalan’a uygulanan ağır tecrit ne yazık ki bu kurumların gündemine yeterince girmemiştir ya da girmişse bile sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Bu tecridin Sayın Öcalan şahsında bütün bir topluma uygulandığı açıktır. Başta Sayın Öcalan’a uygulanan hukuksuzluk olmak üzere cezaevleri ve hasta tutukluların durumu Türkiye gerçekliğini ortaya koymaktadır. Bütün bu trajediler yaşanırken, bir HDP’li vekilin tutuklu kalmasında nasıl bir sakınca olabilir ki?"

'CHP'YE MESAJ VERDİLER'

CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tahliyesinin zamanlamasına dikkat çeken Güven, "Bu tahliye ile birden çok amaç hedeflenmiştir. Çünkü bu tahliye Demokles’in kılıcı gibi CHP’nin tepesinde sallandırılacaktır. Birincisi, Katar’ın hediye uçağını CHP’nin gündeminden düşürmek. İkincisi, CHP’ye 'Bakın HDP’nin vekili içerde, sizinkini bıraktım' diyebilmek. Üçüncüsü ise 'Yerel seçimlerde HDP ile ittifaktan uzak dur' gibi amaçları vardır. Belki de bilemediğimiz daha birçok şey vardır. Kısacası CHP, AKP’nin canını sıkacak bir şey yaparsa karar Meclis’te okunur ve vekillik düşer, Berberoğlu tekrar cezaevine girer" değerlendirmesinde bulundu.

'HİÇBİR KÜRT AKP'DEN BİR ŞEY BEKLEMEZ'

"Benim durumuma gelince; demokratik siyaset geleneğinden gelen bir Kürt siyasetçi olmak yetiyor" vurgusunda bulunan Güven, şöyle devam etti: "Bizim AKP ve onun yargısından beklentimiz yok. Ben eminim ki hiçbir Kürdün de beklentisi yoktur. Milyonlarla ifade edilebilecek bir halkın bütün değerlerine saldıracaksın, kurumlarını kapatacaksın, siyasetçilerini yargı eliyle çalıştıramaz duruma getireceksin, çoluk çocuk yaşlı demeden tutuklayacaksın, bir de 'yargı bağımsızdır' diyeceksin, bu toplumun aklı ile alay edeceksin! Hasta tutsakları cezaevlerinde ölüme terk edeceksin ve ‘Benim Kürt kardeşim’ diyeceksin. Bu kardeşlik deyimi kocaman bir yalandan ibarettir. Kendi bireysel çıkar ilişkileri içinde olan bir zümre dışında kimse AKP’nin kardeşi falan değildir. Ben son iki yılda Kürdistan’ın tamamında dolaştım. Gördüğüm, dokunduğum bütün Kürtler, ellerini havaya kaldırarak beddua ediyorlar. 'Bize bu zulmü yaşatanların Allah bin beterini yaşatsın' diyorlar."

Güven, Türk devletinin her dönemde Kürtleri hedef aldığını ifade ederek, şu örneği verdi: "17 Aralık 1959’da 50 Kürt aydını tutuklandı. Mardinli, İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi Emin Batur, konulduğu hücrede ağır hastalandı. Can çekişirken ağzından akan kanla duvara 'Esaret bahçesinde bir gül olmaktansa hürriyet bahçesinde bir diken olmayı tercih ederim' sözünü yazdı ve yaşamını yitirdi. O dava tarihte 49’lar olarak kaldı. Biz hala aynı noktadayız. İstiklal Mahkemeleri, DGM’ler, Ağız Ceza Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler, Kürtlere yaşlarından daha fazla cezalar verdi.

(...) Bu yargıdan farklı bir şey beklemek nafiledir. Benim de bu kadar siyasallaşan yargıdan bir beklentim yoktur."

'ÖCALAN'A TECRİT SON BULMADAN...'

DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, son olarak ise kendi tahliyesinden önemli konular olduğunu kaydederek, tecride işaret etti ve şöyle dedi:

"Sayın Öcalan üzerindeki tecrit son bulmadan Türkiye’de toplumsal sorunların çözümü gerçekleşemez. Sayın Öcalan toplumsal huzur ve barışın temini için çok önemli bir iddia ve kararlılık ortaya koydu. Bu nedenle kendisine ‘demokratım’ diyen, barıştan yana olduğunu söyleyen tüm toplumsal kesimlerin Sayın Öcalan’ın bu çağrısına destek olmaları gerekir. Bunun için de öncelikle Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin bir an önce kaldırılması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bu konuda üç maymunları oynayan başta CPT olmak üzere bütün uluslararası kurumları bu konuda ciddiyete ve kendi kaygıları nedeniyle Kürtleri feda etmekten vazgeçmeye davet etmek gerekir."