‘Sakine Cansız bir kavga manifestosuydu’

“O bir yaşam ve kavga manifestosuydu” diyen YJA Star Merkez Karargah Komutanlarından Gabar, “PKK’nin kuruluşuna da, gelişimine de, değişimine de yürekten katılan ve bütünleşen gerçek bir PKK’liydi” dedi.

Sakine Cansız’dan (Sara), yaşam ve duruşundan PKK’li olmayı öğrendiğini; PKK’li olmanın bir kadına ne kadar da yakıştığını, yaşamını disipline etmenin güzelliğini onda daha da fark ettiğini söyleyen YJA Star Merkez Karargah Komutanlarından Şerda Mazlum Gabar, “Toprağı, ülkeyi, dağları, yaşamı, kadını sevmeyi o öğretti. Gerillanın bir felsefesi, zorlukları ve güzellikleri ile bir yaşam karakteri olduğunu ve bunun için ne pahasına olursa olsun kavga etmenin onurlu ve zevkli olduğunu ondan öğrendim. Kendi sınırlarını aşan bir kadındı. Hemen her çalışma sahası içinde yer aldı; yönetici, komutan, savaşçı, diplomat her biçimde katılım gösterdi. Her koşulda ama her koşulda sadeliğini, mütevazılığını, inandığı doğrular uğruna mücadele etme hırsını ve kişiliğinin ana çizgilerini hiçbir zaman kaybetmedi. Sakine’den bize kalan aşk yolunda dağ gibi dimdik durmak oldu” şeklinde konuştu.

YJA Star Merkez Karargah Komutanlarından Şerda Mazlum Gabar, Paris Katliamı'nın yıl dönümü vesilesiyle ANF’ye konuştu.

Sakine Cansız özgür kadın mücadelesinde nasıl bir yere sahip?

Tanrıçalığın diriliş sembolü, mücadelemizdeki birçok ilkin oluşturucu gücü ve anlam çoğaltan özgür kadını Sakine Cansız arkadaşı ve onunla birlikte katledilen Rojbîn ve Ronahî arkadaşları özlem ve sevgiyle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Soy damarımız, kadın özgürlük mücadelemizin kök hücresi ve özgürlük onurumuz Sakine’yi düşünüyorum. Partimiz içinde birçok ilke imza atan özgür kadını. Her şeyin bir ilki vardır ve ilkler asla unutulmayacak izler bırakır insan yaşamında. İlk olan, öz olandır. Zaman, mekan ve anlam bakımından diğerlerinden önce gelen hakikattir. Bundandır ki toplum ve insan yaşamında acıların, zorlukların, ayrılıkların, uzaklıkların ilki unutulmadığı ve unutulmayacağı gibi mutlulukların, sevinçlerin, sevgilerin ve yaşananların da ilki unutulmaz. İlkler gelişim evreleri içerisinde sonucu da belirleyen bir muhtevaya sahiptir. Bu nedenle ilklerin anlaşılması, sonrakilerin anlamlandırılması açısından da oldukça önemlidir. Kürdistan kadın özgürlük hareketinin bugünü anlaşılmak isteniyorsa öncelikle tarihinde neler olduğuna bakmak, kimlerin nasıl yaşadığını araştırmak gerekir. Bu da ancak ilk katılımların anlaşılmasıyla mümkündür. Niteliksel sonuçların anlaşılması onu yaratan bakış açısının, karakterin ve yaşam anlayışının anlaşılmasıyla gerçekleşir. Her gelişim gösteren olgu, kendisine sonradan eklenen dışsal etkenlerden de etkilenir, ancak esas olarak özündeki karakterin etkisindedir.

Özgürlük mücadelemizin başlangıcı Sakine Cansız (Sara) arkadaştır. Özü, Sakine arkadaşın karakteridir. Burada başlangıçtaki özü, devrime bağlılığı, cesareti, erdemi, ahlakı, arkadaşlığı ve kendinden feragat etmeyi görebilmek oldukça önemlidir. Kadın özgürlük hareketinin böylesi bir özün içinden şekillenmesini, yeniden doğuş içinde yeniden doğuş olarak değerlendirmek mümkündür. Mücadelenin gelişim seyri bir tohumun serpilip gelişmesi gibi bu özgürlük tohumunu beslemiş, büyütmüş ve dallandırmıştır. Ömrünün baharındaki bir grup Kürdistanlı gencin örgütlenmesi, zamanla özgürlüğe aşk düzeyinde tutkuyla bağlı olanların örgütü haline gelmiş ve en çok özgürlüğe ihtiyacı olan kadınlar da bu partileşmedeki yerlerini günden güne çoğalarak almaya başlamıştır. Böylesi koşullarda mücadeleye, özgürlüğe cesaret etmek, oldukça değerli ve anlamlıdır. İlk katılan kadın arkadaşlar en zorlu koşullarda yaşayıp genç yaşlarında kahramanca şehadete ulaşmayı, geleneksel ve ucuz yaşama tercih etmişlerdir. Dolayısıyla ilk katılan kadın arkadaşlar kadın özgürlük hareketimizin soy damarlarıdır. Onlar, mücadele ederken tutunacağımız güç kaynaklarımız, ana kök hücremiz, hakikatimiz, cins değerlerimiz; yüzümüzü, yüreğimizi, beynimizi dönmemiz gereken özsel gerçekliklerimizdir. Özgürlük Hareketi içerisinde yer alan militanlar olarak kendi kimliklerimizi daha derinlikli tanımlama, kadın kişiliğini çözümleme, kendimizi bilme sorunlarımız bulunmaktadır. Bu nedenle geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi doğru irdeleyebilmemiz açısından nasıl yaşamalı, ne yapmalı ve nereden başlamalı sorularına yanıtı kendi tarihimizde bulabiliriz. Kadının kendi belleğini yaratması açısından da kendini bilmesi, kendi yaşadıklarının tarihle, toplumla, yaşamdaki her olguyla bağlantısını kurabilmesi, kendine dair söz, tanım, anlam üretmesi yönünde gösterdiği çaba, özgürlükçü bir değer taşımaktadır.

İNANDIĞI DOĞRULARI İNATLA SAVUNDU

Sakine Cansız arkadaş da mücadelemizin birçok ilkinin oluşturucu gücü, tanımlayanı ve anlam çoğaltanıdır. İlk kongreye katılan, düşman karşısında efsanevi bir direniş sergileyen, ne erkek egemenliğine ne de kadın geriliğine boyun eğen, adaletsizliğe ve haksızlığa boyun eğmeyerek zalimin zulmünü yüzüne haykıran özgür bir kadındır. Sakine Cansız arkadaş, özgürlük tohumları ülkemizin dört bir yanına ekilmeye başladığında Dersim’den mücadeleye katıldı ve katıldığı ilk günden itibaren de aktif bir mücadele yürüttü. Sakine Cansız arkadaş , tanıştığı ilk günlerden itibaren büyük bir dirayetle ailesiyle ve çevresinde bulunan herkesle büyük bir kavga içerisinde oldu. İnandığı ve bildiği doğruları büyük bir inatla savundu; inandığı doğruların kavgasını verdi ve bu doğruları yaşamsallaştırmak için kendi topraklarından uzakta; İzmir’de insan emeğinin sömürüldüğü meşrubat fabrikalarında, konfeksiyon atölyelerinde çalıştı.

70 KİŞİLİK GRUP OLUŞTURDU

Amacı, bu fabrikalarda çalışan kadın işçileri eğitmek, bilinçlendirmek, örgütlemek oldu ve çalıştığı yerlerde yaşamdaki duruşu, disiplini ve bilinciyle kısa sürede birçok genç kadını örgütledi, bilinçlendirdi. En azından bu kadınların ilgilerini siyasallaştırdı ve arayışlarını güçlendirdi. Sakine arkadaş adeta iğneyle kuyu kazarcasına mücadeleyi yaygınlaştırdı, toplumsallaştırmaya çalıştı. Mahalle mahalle dolaştı ve 70 kişilik bir grup oluşturdu. Ev ev dolaşarak eğitimler verdi. Hareketimizin açığa çıktığı koşullar ve içinden gelinen toplumun gerçekliği dikkate alındığında Kürdistanlı kadınların, halkların varlık mücadelesinde yer almaları açısından hiçbir imkanın olmadığı, kimsenin mücadelenin başarıya ulaşacağına inanmadığı, umudun kırıntısının dahi kalmadığı koşullarda geliştirmeleri sıradan yaklaşılabilecek, sıradan değerlendirilebilecek çıkışlar değildir. İlk yıllarda çok yoğun sayıda olmasa da kendisine belirlenmiş yaşam kalıplarının, belirlenmiş sınırların ve toplumsal rollerin dışına çıkan kadınların, bu sınırları aşarak bir halkın varlık ve özgürlük mücadelesi içinde yer almaları oldukça büyük bir anlama ve değere sahiptir. Kürdistan toplumsal gerçekliği gibi feodalitenin yoğun olarak yaşandığı bir toplumda kadının kendine belirlenen yaşam ve kişilik kalıplarının dışına çıkması toplumdaki geleneksel değer yargılarını çözülüşe uğrattı, var olan gerici dengeleri sarstı. Bu asaletli duruşun öncüsü Sakine Cansız arkadaştı.

ZİNDANLARDA CELLADIN YÜZÜNE HAYKIRDI

Yine zindanlarda uygulanan tüm insanlık dışı yöntemler karşısında gelişen ilk direniş, Ocak 1981’dedir. O dönemde kadın arkadaşların sayısı erkek arkadaşların sayısına göre daha az olsa da kadın arkadaşlar direnişe aktif katılım sağladı. Sakine Cansız arkadaşın düşmanın her türden işkencesi karşısındaki onurlu direnişi ve erdemli duruşu halk içerisinde oldukça olumlu bir etki yarattı, direnişi dillere destan oldu. PKK Merkez Komite üyeliği ve kurucu üyelikten yargılanan Sakine arkadaş siyasi savunma yaptı, başından sonuna kadar düşman karşısında onurlu ve devrimci duruşunu devam ettirdi. Birçok yurtsever ana çocuklarına Sakine adını verdi, yine mücadeleye o dönemlerde katılan kadın arkadaşlar Sakine adını aldı. Sakine arkadaşın celladın yüzüne zulmünü haykıran duruşu kadar kadın yapısı içerisindeki duruşunun da zindan direnişlerinde belirleyici yönü vardır.

KADINLAR HER ALANDA ÖNCÜLÜK YAPTI

Sakine arkadaş heybetli, onurlu ve başı dik duruşuyla tüm arkadaşlar için güç kaynağı olmayı bildi. Hem eğitimlerde hem de geliştirdiği birbirinden farklı yöntemlerle arkadaşları yaşama bağladı. Eğitim çalışmalarından tiyatro çalışmalarına, yazım çalışmalarından yaşamın tüm alanlarına kadar arkadaşlara her konuda öncülük yaptı. Kadın arkadaşların bu direnişleri o dönemdeki genel kitle kadar kadın kitlesini de oldukça derinden etkiledi. Sakine arkadaş bu yola en erkenden katıldı, en zorlu sınavlardan geçti, aşk dergahının en güzel müridi oldu. Önderliğimize, ‘Sakine’ye yapılan saldırı bana yapılmıştır' dedirten bir yaşam ve mücadele gerçeğini ortaya çıkardı.

KADIN ARKADAŞLIĞININ İLKELERİNİ ORTAYA KOYDU

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Sakine Cansız ile  yol arkadaşlığını nasıl değerlendiriyorsunuz; Sakine Cansız’ı "bir kadın önderliği" olarak tanımlayışını nasıl anlamak gerekiyor?

Bazı bağları, bazı ilişki biçimlerini analitik bir dille ifadelendirmek çok zordur. Bazı hissettirdiklerini, çağrıştırdıklarını anlatabilirsin ama tümüyle ifade etmek çok zordur. Sakine arkadaş ile Önderlik arasındaki ilişki, kadınların yüreğinde ve beyninde yer edindi. Kutsal bir bağ oldu. Çok doğal bir ilişki, Önderlik ve kadın arkadaşlığının en nadide örneği, büyük bir emekle yaratılmış en anlamlı paylaşımdı. Sakine Cansız arkadaşın Önderliğe bağlılığı çok farklıydı. Geleneksel zihniyetlerle bunu anlayabilmek imkansızdır. Her şeyden önce Önderlik kadınların kendini onda gördüğü bir kimlik; acılarını, sorunlarını, yüreğini, beynini, sevinçlerini, başarılarını, kültürünü kendinde çözümlemiş ve yeniden yaratmış bir kişiliktir. Önderlik aşkı beyinlere ve yüreklere yerleşmiştir. Şovenizmin, geri geleneksel kalıpların gölgesinde kalan yürekler bunu anlayamaz ve saptırır. Artık anlaşılmalıdır. Bu klasik aşkların çok ötesinde, yepyeni özgürlük ateşinde sınanmış ve kutsanmış bir aşktır. İçinde derin anlamları ve hakikati barındıran bir aşktır Önderlik aşkı, Önderlik arkadaşlığı. Sakine Cansız arkadaş yaşamıyla, mücadelesiyle Önderlikle kadın arkadaşlığının ilkelerinin olduğunu ve bu ilkelerin neler olduğunu ortaya koydu. Sakine arkadaş, Önderlikle arkadaş olmayı başardı. O Önderliğin gerçek arkadaşıydı. O bir sevda kadınıydı. Sakine Cansız, Önderliğe bağlılığın nasıl olması gerektiğinin en açık, en yalın örneğiydi. Önderliğimiz de Sakine arkadaşa en güzel tanımlamayı getirdi. Onun mücadelesinin kadın özgürlük mücadelesi olduğunu söyledi. Bir bütün kadın özgürlük mücadelesinin, emekleriyle ilmek ilmek örüldüğünü belirtti. Önder olmak demek önde olmak, yetenekleri ile bulunduğu topluluğa, tutum ve davranışlara yön vermek, kılavuzluk etmek, örgütlemek demektir. Sakine arkadaş bulunduğu her yerde önder olmayı başardı. Yetkili yetkisiz fark etmezdi. O doğal bir kadın önderiydi.

Sakine Cansız’ı ilk nasıl duydunuz, ilk tanışmanız nasıl oldu?

Hani bazı insanlar vardır insan yaşamında, ilk bakışta içinizi ısıtan, sizde hemen bir merak, bir tanıma istemi uyandıran. Neden birden içiniz ısınmıştır ona karşı, neden tanıma istemi uyandırmıştır, siz de o an belki bilemezsiniz. Nedenlerini tanıdıkça anlarsınız, anladıkça daha çok seversiniz.

Sara arkadaşı ilk gördüğümde de bu hissi yoğun bir biçimde yaşamıştım. Ülkemizden kilometrelerce uzak bir coğrafyada dağlar ülkesinin kadınlarıyken, bir deniz ülkesinde tanıdım Sara arkadaşı. '98 yılının Nisan ayıydı. Önderlik sahasından Nuda ve Ferda arkadaşlarla birlikte eğitim kampımıza gelmişler ve Önderlik tarafından görevlendirilmişlerdi. Nedenlerini o an tam olarak bilmemekle beraber, zamana yayıldıkça anladığım bir biçimiyle Sara arkadaşın yaşamımda çok farklı bir yeri olacağını hissettim.

İkinci karşılaşmamız 1999 yılının Aralık ayında 7. Kongre zemininde oldu. Sara arkadaş yıllardır tanıdığım bir arkadaşıymışım gibi öyle içten bir kucaklamayla karşıladı ki beni. Onu daha yakından bu süreçte tanıdım. İnsanı derinden kavramak isteyen bakışları, dimdik duruşu, edindiği bilinci, yaşam ve davranış biçimine dönüştürmesi, kendisine has olan asaleti beni etkiledi. Kongre boyunca kimi zaman yakından kimi zaman uzaktan hep izledim Sara arkadaşı. Anarşist yüreğinin yansıması, zaptedilemeyen kızıl kıvırcık saçları, kendinden emin hali, insanın yüreğine dokunan sözleri, ilkesel tavırları ile yüreğimde silinmez izler bıraktı. Onu dinlemek gerçekten çok güzeldi. İnsan ilişkilerinde oldukça gelişkindi. Mücadeleciliği, kavgacılığı en belirgin yanlarındandı.

Daha sonrasında kongrenin yapıldığı yerde kadro eğitimi gördük. O süreçte Sara arkadaşla çok güzel günler geçirdim. Sabah sporlarını onunla sevdim. İlk otlarımı onunla topladım, mantar avıma onunla çıktım. Tabii ben bu konuda oldukça beceriksizdim ama Sara arkadaş bana büyük bir sabırla mantarları nasıl bulacağımı, otların adlarını öğretti. “Sevda bahçesi” adını verdiği bir çardak yapmış, çiçekler ekmiş ve ağaçların dallarından yaptığı masasında radyosunu dinliyor, düşünüyor, tartışıyor ve yazıyordu.

Ferhat (Osman Öcalan) o dönemde oradaydı. Kendi çizgisini hakim kılmaya çalışıyordu. Özellikle de Önderlik çizgisini, kadın özgürlük çizgisini ve özgün örgütlülüğü boşa çıkartan yaklaşımlarını o dönemde hakim kılmaya çalışıyordu. Sara arkadaş da Ferhat ve benzerlerinin sağ teslimiyetçi çizgisine karşı bizi uyanık kılıyor, özgürlük bilinci ve inadı ile mücadele ediyordu. Burada hiç unutamadığım bir anımı da paylaşmak istiyorum. Kadro okulundayken Önderliğimizin o dönemde gelen bir görüşme notunu tartışmak için okul yapısı toplanmıştık. Ferhat komisyondu. Bizim Önderliğe bir kere bağlı olduğumuzu, kendisinin ise kan bağından dolayı iki kat bağlı olduğunu dile getirdi. O zaman gençliğin verdiği heyecan, duyarlılık ve radikallikle benimle beraber birkaç arkadaş kalkıp bu durumu kabul etmediğimizi belirttik ve eleştirdik. Onun verdiği cevap ise kendisine yakışır biçimdeydi. “Siz çatlasanız da patlasanız da abimdir” dedi. Böyle bir cevap beklemeyen biz, yerimizde ne söyleyeceğimizi bilemeden donakaldık. Sakine arkadaş imdadımıza yetişti. Ferhat kendisine söz hakkı vermeden ayağa fırladı. “Sen bu gençlerin iradesini bastıramazsın. Eleştirileri de yerindedir” dedi. Ferhat da sözünü kesip, “Zaten senin fazla irade olma sorunun var” deyip Sara arkadaşın, “Mazlumlar, Kemaller burada olsaydı böyle yapamazdınız” sözleri arasında dinlemeden eğitimi bitirip çıktı. Sara arkadaş bu, durur mu? Ferhat’ın arkasına takıldı. Dola Kokê’deki şikeftin önünde bağıra çağıra arkasından koştu. Ferhat’ın öyle bir kaçışı vardı ki görülmeye değerdi.

Sara arkadaş ne kendisini ne de arkadaşları ezdirdi. Bu nedenle de hep hedefti. Her ne kadar zorlanmaları olsa da mücadelenin gururu, inadı yüzünde asılı duruyordu. Belki de bu denli çekici kılan, bu kadar sevilesi kılan tılsım buydu. Devrimciliğinin, mücadeleciliğinin, Önderlik ve özgürlük aşkının kendi beyninde ve yüreğinde yarattıklarının yüzüne, davranışlarına, ilişkilerine iz bırakmasıydı.

EN ÇOK ONDAN ÖĞRENDİM PKK’Lİ OLMAYI

Sara arkadaşla aynı ortamda olmak özgür olduğu hissini yaşatıyordu. Yıllardır hiç kimseye anlatamadığınız, kendinize bile açıklayamadığınız tanımlayamadığınız birçok yönünüz, yanında dile geliyordu. Sara arkadaş öyle güven yaratıyordu ki, sizi çözüyordu. Kadro okulu eğitim devremiz sürecinde en çok Sara arkadaştan, onun yaşamından, duruşundan öğrendim PKK’li olmayı. Bir kır çiçeği güzelliğindeki gülüşü, pratik becerisi, kendini ve arkadaşları eğitme sorumluluğu, disiplini, insanlarla paylaşım gücü, karakterinin yaşama yansıyan izdüşümleriydi. Sizin bilmediğinizi size hissettirmeden, küçümsemeden, ötekileştirmeden öğretmeye çalışırdı. PKK’li olmanın bir kadına ne kadar da yakıştığını, yaşamını disipline etmenin güzelliğini onu izlediğimde daha da fark ettim. Toprağı, ülkeyi, dağları, yaşamı, kadını sevmeyi o öğretti. Gerillanın bir felsefesi, zorlukları ve güzellikleri ile bir yaşam karakteri olduğunu ve bunun için ne pahasına olursa olsun kavga etmenin onurlu ve zevkli olduğunu ondan öğrendim. O gerçek bir Apocuydu, PKK’nin kuruluşuna da gelişimine de değişimine de yürekten katılan ve bütünleşen gerçek bir PKK’liydi.

O kendi sınırlarını aşan bir kadındı. Sınırlarını aştıkça kendinden geçmeyen, gücü gördükçe kendini yitirmeyen kadınlardandı. Bu mücadelede hemen her çalışma sahası içinde yer aldı, yönetici, komutan, savaşçı, diplomat her biçimde katılım gösterdi. Her koşulda ama her koşulda sadeliğini, mütevazılığını, inandığı doğrular uğruna mücadele etme hırsını ve kişiliğinin ana çizgilerini hiçbir zaman kaybetmedi. Sevginin doğal ölçülerini, özgürlüğün çekiciliğini kendinde yeşertti ve tohum olarak bahşetti bize. Su duruluğundaki gözlerini, tarihin derinliklerini alıp da sana getiriyormuş gibi bakan ifadesini unutamıyorum. Dudaklarından dökülen her söz, her cümle, acılardan, zorluklardan, en güzel paylaşımlardan damıtılıp da arılaşmıştı, anlamlılaşmıştı. Özgürlük mücadelesinde yer alışı, bütünleşme iç içe geçme biçimindeydi. Sara arkadaşı mücadeleden, mücadeleyi de Sara arkadaştan ayrı düşünmek mümkün değildi.

GABAR’DA RADYODAN DUYDUM VURULDUĞUNU

Sonrasında da Sara arkadaşı hep takip ettik. Zaman zaman kısa süreli bir araya gelişlerimiz oldu. En son Gabar’da karın lapa lapa yağdığı bir günde kampımız için odun toplamaya çıktığımızda radyodan duydum Sara arkadaşın Paris’te vurulduğunu. O soğuk kış gününde yüreğim yangın yerine döndü. Vurarak kim yok edebilir ki bu güzel yüreği, bu özgür kadını. O aradan yıllar geçse de taptaze bizim yüreğimizde, beynimizde; tüm canlılığı ile özgür kadın kimliğinin, PKK kimliğinin en onurlu, en asil ve en diri yanları ile hep bizimle. Heval Sara’yı vurdukça bitireceklerini sananlar yanılıyor.

PLANLI VE ÇOK BOYUTLU BİR SALDIRIYDI

9 Ocak Katliamı'nın amacı neydi?

Sakine Cansız, Rojbîn ve Ronahî’nin 9 Ocak 2013’te Paris’te vurulmasını, kapitalist modernitenin katliamı olarak adlandırmak en doğru tanımlamadır. Zaten Önderliğimiz de Sakine arkadaşın vurulmasını İkinci Dersim Katliamı olarak tanımladı. Dersim Katliamı’yla bir halkın özsel değerleri, öz varlığı, kültürü, ahlakı ve en güzel insanları hedeflendi. Asi, direngen boyun eğmeyen zalimin zulmüne karşı çıkışları kırıma uğratılmak istendi. Bir halkın onuruyla oynanmak istendi. Aynı soykırım politikaları yıllar sonrasında Avrupa’nın merkezinde Paris’te haince ve kalleşçe Sakine arkadaşı hedefledi. Bu saldırının tarihsel ve güncel anlamları vardı. Sakine arkadaşın Dersimli olması ve Dersim’in kayıp kızı olmamaya karşı direnişi, soykırımcı sömürgeci devletin ne yaparsa yapsın Dersim’i ve Dersimlileri özünden koparamadığının somut ifadesiydi. Bu güzel insanın özü, Önderlik ve PKK gerçekliğiyle daha da bir güzelleşmiş, anlamlaşmıştı. Önderlik ve Sakine Cansız arkadaş arasındaki kopmaz bağ yıllarca emekle, sevgiyle ve bilinçle örülmüştü. Özgür kadın kimliğinin en somut ifadesiydi. Bu karakteriyle düşmana yalancılığını, sahtekarlığını ve ne yaparsa yapsın insanın özünü bozamayacağını hatırlatıyordu. Görünürde bir Sakine vardı ama orada hedeflenen Önderlikti. Önderliğin yarattığı özgür kadını hedeflediler. Önderliğin yarattığı özgür kadından korktular. Sakine arkadaşa yönelik geliştirilen suikastı asla sıradan bir olay olarak ele almamak gerekiyor. Sakine arkadaşa karşı geliştirilen saldırı çok planlı bir saldırıydı. Sakine arkadaş özel olarak hedeflenmişti. Sakine arkadaşın hedeflenmesi Önderliğin hedeflenmesiydi. Nasıl ki bir toplumu ortadan kaldırmak istiyorsan o toplumun hafızasını yok etmen gerekir; Sakine arkadaşla da örgütün hafızasına darbe vurulmak istendi.

Önderlik gerçekleştirilen bu katliamı kendisi için bir iç savaş gerekçesi olarak adlandırdı, hatta I. Dünya Savaşı’nda Avusturya veliahtının suikastından daha da ağır bir anlam taşıdığını ifade etti. Bilindiği gibi o dönemlerde Önderlikle Türk devletinin gönderdiği heyetler arasında görüşmeler vardı. Önderlik, bunu aynı zamanda Gladio’nun komplosu olarak da tanımladı. Bedelleri çok ağır olmasına rağmen düşmanın istediğini yapmayan ve yönlendirmelerine gelmeyen tarzıyla Önder Apo da görüşmelere devam ederek intikam alma hamlesini başlattı. Sakine arkadaşın mücadelesini kadın özgürlük mücadelesi olarak tanımladı ve ‘mutlaka hesabını soracağım' dedi. Bu görüşmelere devam edilmesi Önderliğin devletten ve katillerden hesap sorma biçimiydi.

YJA Star olarak da mücadelemizin en temel gerekçelerinden birini Paris Katliamı'nın hesabını sormak olduğunu belirtmiştik. Bu saldırıyı gerçekleştiren MİT’in elemanları Sakine Cansız İntikam Birimleri tarafından yakalandı. Tabii bu Sakine arkadaşın intikamının alındığı anlamına gelmez. Bu katliamı bizlere yaşatanlardan nefes aldığımız müddetçe hesap sormaya devam edeceğiz. Sakine arkadaşı katletmenin bedelini ağır ödeyecekler.

Sakine Cansız'ın "Hep Kavgaydı Yaşamım" diyerek yaşam serüvenini bir anlatıma kavuşturması, kadınların mücadelesi için nasıl bir şiara dönüştü ya da dönüşmeli?

Yaşamın anlamı bir insan olarak ona yüklediğin anlamlarda gizlidir. Sakine arkadaş gibi özgür bir kadının oluşturduğu anlamlar o kadar çok ki kelimelere sığmıyor, anlatması zor. Böyle bir kimliği hakkını vererek anlatmak gerçekten çok zor. Bir arkadaşlık borcum, borcumuz; yaşam ve mücadele gerekçem, gerekçemizdir. Düşüncen, yüreğin ve bedenin hep sana çizilmiş sınırlara mahkum olan, bir türlü o çemberden çıkamayan bir içe büzülmeyi yaşıyorsa o zaman yaşam kendini tekrar eden, mekanikleşen ve ezbere yürünen bir biçim kazanır ki bu anlamsızlık sana ait değildir. Bir yük gibi bu yaşamı omuzlarında taşımaya çalışırsın. Bunu fark etmediğinde sürüklenerek, fark ettiğinde ise katlanarak yaşamaya çalışırsın. Bunun tersinden yüklediğin anlamlar sana çizilmiş sınırları aşan, hep daha ötede, daha ötede bir arayış ve yaratım eylemi biçiminde ise sen zaman zaman düşüşlerin olsa da kanatlanıp uçuyorsun demektir. Anlamlı yaşıyorsun demektir. Yeni anlamları yaratmanın heyecanı, coşkusu, zevki bir aşk gibi sarar seni, adeta uçarsın bedeninde bir ışıltıyla ve etrafına ışık saçarak…

PARÇALANMIŞ KÖPRÜNÜN YENİDEN İNŞASI

Sakine arkadaşı düşündüğümde tüm zorluklara rağmen Önderliğe aşk düzeyinde bağlılığın onda yarattığı heyecanı, anlamları, tutkuları adeta uçarcasına etrafına saçtığı anlam ışıltılarını düşünüyorum. Kendisine çizilmiş sınırları aşan, hep daha ötede bir arayış sahibi olan, düşüşlerine takılmayan özgür bir yürekti. Onun yaşamı hep kavgaydı. Kendisiyle, tarihle, erkekle, kadınla, geriliklerle ve en sevdikleriyle dahi kavga ederdi. Sakine arkadaş bize çok anlam bıraktı. En çok da Önderliğe aşk düzeyinde bağlılığın kadında oluşturduğu gücü gösterdi. Kim dönerse dönsün yolundan, aşk yolundan dönmemeyi öğretti. O bir yaşam ve kavga manifestosuydu. Her kadın bildikleri ile yaptıkları arasındaki çelişkiyi bir şekilde görmüş, hissetmiştir. Sara arkadaş da bu çelişkiyi en derinden görenlerdendi. Çoğunluktan ve diğerlerinden farkı ise gördüğünü bir mücadele gücüne dönüştürmesi ve yaptığını bildiğine göre örgütleyebilme yeteneğiydi. Bu kadın kimliğini yaratmak mücadelemizde birçoğumuzun yaşadığı temel düğümlerdendir. Sakine arkadaşta birey olarak ve özellikle de kadın olarak beynimizden yüreğimize giden parçalanmış köprünün yeniden inşasını gördüm. Gerçekten de bizi kendimizle, bizi insanlarla, bizi ölümüne savaştığımız doğrularla bütünleştirmeyi engelleyen nedenler var. Sakine arkadaş kendimizi duygularımızla düşüncelerimiz arasındaki kopan bağı bilme ve duygulanma diyalektiğini oluşturarak inşa etmeyi öğretiyor bize. Bilinçle hissedin, bildiklerinizle ve yaptıklarınızla aranızdaki his köprüsünü kurun, diyor. İyi ki onu tanıdım, iyi ki onun zamanlarına tanıklık ettim. Kendini düşlerine adayarak yaşamayı ondan öğrendik. Ne olursa olsun vazgeçmemeyi de. Yine bu dünyada en güzel yaşamın PKK yaşamı olduğunu ve en güzel arkadaşlığın PKK yoldaşlığı olduğunu o öğretti bize. Sakine’den bize kalan aşk yolunda dağ gibi dimdik durmak oldu. Sakine Cansız, özgürlük ve anlamlı yaşam aşkıdır. Özgürlük hedefine kilitlenmiş aşkı yaşamak, bunun toplumsal değerlerini yaratmak Sakine arkadaşa vereceğimiz en anlamlı cevap olacaktır.