GÖRÜNTÜLÜ

Serhat Eren: Konferans, Öcalan'ın çağrısının vücut bulma haliydi

Rojava’daki Kürt Ulusal Birlik ve Ortak Tutum Konferansı'nın, Kürdistan Ulusal Kongresi’ne ön ayak olacağını belirten DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren, “Konferans, Sayın Öcalan’ın çağrısının vücut bulma haliydi” dedi.

SERHAT EREN

Rojava’daki konferansa katılan DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren, Rojava modelinin Suriye’nin tamamına yayılması gerektiğini belirterek, şunların altını çizdi: “Kürtlerin, nasıl bir Suriye, nasıl bir Rojava istediklerini ortaya koyması, dünya ölçeğinde kabul görecek, desteklenecek. Suriye yönetimi belki kısa vadede buna karşı reaksiyon gösterebilir ama başka da bir çözümün olmadığını söyleyebilirim. Suriye yönetimine düşecek şey, bütün dünyanın kabul ettiği, meşru gördüğü bu taleplere kulak tıkamamasıdır.”


Önder Apo’nun 27 Şubat’ta paylaşılan “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ardından DEM Parti adına oluşturulan heyetler, yurt içi ve yurt dışında temaslarda bulunmaya devam ediyor. Son olarak Başûrê Kurdistan’da temaslarda bulunan heyet, bir dizi görüşmenin ardından Rojavayê Kurdistan’a geçti. Heyet, 26 Nisan’da Qamişlo’da gerçekleştirilen Rojava Kürt Ulusal Birlik ve Ortak Tutum Konferansı’na katıldı. Heyet içinde yer alan DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ndeki ilk izlenimlerinizi paylaşır mısınız?

İki gündür Rojava’dayız. Buradaki kurumların bir kısmını ziyaret imkânımız oldu. Burada Kürtlerle birlikte yaşayan bütün halkların, kendi dillerini, kültürlerini, tarihlerini, kimliklerini koruyan, bütün yönetsel mekanizmalarda yer alan ve karar alma süreçlerinde de doğrudan katılan ve süreci yöneten bir model olması hasebiyle önemsenen bir modeldir. Bu modelin şu an hem Suriye ölçeğinde hem de Ortadoğu’da tek alternatif olması, Sayın Öcalan’ın ortaya koymuş olduğu paradigmanın ne kadar doğru ve iyi olduğunu ortaya koyması açısından ilginçtir. Bu model, bütün Ortadoğu halkları için büyük bir umuttur. Böyle modeller, halka dayanmadığı sürece ayakta kalma şansları yok. Hukuksal olarak tanınmamış bir sistem olmasına rağmen 15 yıldır uygulanan bu model, bizatihi halka dayanmamış olsaydı, bu savaş koşularında yaşama imkânı da olmayacaktı. Eğer bugün bu model burada yaşıyorsa temel nedeni halka dayanmasındandır.

KÜRTLER KENDİ TARİHLERİNİ YAZMAYA BAŞLADI

Rojava’daki konferansın hedefleri ve sonuçları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kürtlerin yaşadığı dört parçada da Kürtlerin tarihi yaşadıkları ülkeler tarafından yazılmış ama hiçbir zaman kendi kimlikleri, dilleri, kültürleri, gelenekleri ve yaşam biçimleriyle  yazılmamıştır. Aslında bugün yapılan konferansla Kürtler kendi tarihlerini yazmaya başladı. O açıdan çok çok önemli ve kıymetlidir. Kendi geleceklerini, bir araya gelerek, konuşarak, tartışarak kendileri belirlemeye başladılar. Bu, Kürtlerin tarihinde çok kritik ve tarihi bir kavşaktır.

ULUSAL KONGRE İÇİN ÖN AYAK OLDU

Kürtlere yönelik katliamları kolaylaştıran etkenlerden biri de Kürtlerin birlik olamayışıdır. Bu konferans, belki de Kürtlerin geçmişlerindeki talihsizliği bitiren; birlikte hareket ettiğini, ortak tutum ortaya koyduğunu gösteren ve dört parçadaki Kürtleri bir araya getirecek ulusal kongreye de ön ayak olması açısından da tarihiydi.

YEGANE GÜÇ, ÖZ GÜCÜMÜZ VE BİRLİKTİR

Şu açıdan da çok kıymetli; Kürtler Ortadoğu coğrafyasında inşa edilmek istenen sistemin içerisinde kuşkusuz kendi kazanımlarını korumaya, kazanımlar elde etmeye çalışacak; kendi haklarını, ulusal çıkarlarını gözetecek ama asıl olarak inanması ve güvenmesi gereken şey, kendi öz gücü ve birliğidir. Bizi Ortadoğu’da güçlü kılacak, statü sahibi yapacak, haklarımızı elde etmemizi sağlayacak yegâne güç kendi öz gücümüzdür ve Kürtler arası birliği inşa etmektir. Kürtler arası birlik inşa edildiği sürece hiçbir güç Kürtlerin kazanımlarını, statülerini yok edemeyecek. İşte bu konferans, tam da Ortadoğu’da Kürtlerin geleceğini inşa etmek açısından ilk adımdır, önemlidir, kıymetlidir. Kürtlerin bir araya gelip Suriye’de, Ortadoğu’da ve dünyada kendilerine dair nasıl bir gelecek inşa etmek istediklerini ortaya koymaları ve ifade etmeleri değerlidir. Bu konferansı daha da derinleştirmek, dört parçada ulusal birliğe dönüştürmek gerekiyor.

KÜRTLERİN TÜM TALEPLERİ MEŞRUDUR

Bugün açığa çıkan kuşkusuz önemli başlıklar da vardı; Kürtlerin Suriye’de merkezi bir yönetimi kabul etmediklerini ortaya koymaları, kendi mevcut modellerini korumayı ortak bir tutuma dönüştürmüş olmaları çok kıymetlidir. Kürtler, zaten son 60 yıldır yaşamış oldukları zulmün tekrarını asla istemez. Kürtler, konferansta demokratik ve merkezi olmayan bir Suriye istediklerini; kamu kaynaklarından eşit bir şekilde yararlanmak, kamusal alanda eşit koşullarda yer almak istediklerini; Kürtçenin resmi dil olması, kadın-erkek eşitliğinin olmazsa olmaz bir şart olduğunu, Suriye’de yaşayan diğer halkların kimliklerinin, dillerinin, kültürlerinin güvence altına alınması gerektiğini ve bütün bu hakların da yeni düzenlenecek kurucu bir anayasada güvence altına alması gerektiğini ortaya koydu. Bu taleplerin, Kürtlerin birliğini korudukları sürece kabul göreceğini, dünya ölçeğinde de meşru olduğunu söyleyebilirim. Yeter ki Kürtlerin birliği oluşsun.

Konferans, Önder Apo’nun ”Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’’ ve PKK’nin ateşkes ilanı ardından oluşan bir atmosferde gerçekleştirildi. Çağrının ruhu konferans gündemine nasıl yansıdı?

Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan, 27 Şubat’ta tarihi bir çağrı yaptı. Meselenin siyasi ve hukuki zeminde tartışılması gerektiğini ifade etmişti. Siyasal zeminle kültürel, kimliksel bütün meselelerin, ifade özgürlüğünden tutun da basın özgürlüğüne kadar bu ülkede yaşayan bütün halkların bütün haklarının konuşulduğu, tartışıldığı bir süreçten bahsediyordu. Hukuki zemin derken de bütün bu hakların, bu ülkede yasalar ve anayasa tarafından güvence altına alınması gerektiğini ifade etmişti. Hukuki zeminde bu hakların hukuksal bir metne bağlanması gerektiğini ifade etmişti. Konferansın içeriğine baktığımız zaman tam da Sayın Öcalan’ın demokratik toplum çağrısının aslında bir yansımasıdır. Sayın Öcalan’ın 27 Şubat’ta geliştirmiş olduğu bu sürecin doğrudan bir sonucudur. Çağrının akabinde yapılan bütün görüşmelerin bir sonucudur bu konferans. Dolayısıyla Sayın Öcalan’ın açmış olduğu bu yol, çok kısa süre içerisinde Rojava’da vücut buldu. Bu konferans, çağrının vücut bulma haliydi.

Konferans, diğer parçalarda nasıl bir etki yaratabilir?

Bu konferansın diğer parçalarda da bir kelebek etkisi yaratacağını, bu rüzgârın bütün parçalara kısa süre içerisinde ulaşacağını düşünüyorum. Dört parçada yaşayan bütün Kürtlerin, Kürtlerle birlikte yaşayan bütün halkların bundan etkileneceğini, bundan ilham alacağını ve bunun üzerinden de demokratik toplumun inşa edileceğini düşünüyorum. Büyük kongrenin; büyük kongre derken bütün Kürtlerin dahil olduğu, ortaya ortak bir tutum koyduğu, Ortadoğu’nun şekillenmesinde kendi kararlarını, tutumlarını ortaya koyduğu bir kongreye dönüşeceğini düşünüyorum ve umuyorum.

Konferansta açığa çıkan bu sonuçların diğer parçaları da etkileyeceğini düşünüyorum. Bütün talepleri olduğu gibi Türkiye’ye de uyguladığınız zaman, Türkiye’deki Kürtlerin de bir talebidir. Büyük oranda örtüştüğünü söyleyebilirim. İran’daki Kürtlerin de aslında talepleridir. Irak’ta kısmen bir statüden bahsedebiliriz ama en nihayetinde oradaki Kürtlerin de talepleridir. Bir parçada meydana gelecek olumsuzluk da elde edilen kazanım da diğer parçaları etkiliyor.

Bu model, bölgedeki etnik ve inanç zenginliği göz önüne getirildiğine, genelde bölgeyi özelde de Rojava-Şam müzakerelerini nasıl etkiler?

Geldiğimiz süreç itibarıyla hem Suriye’de hem Ortadoğu’da bölgeyi olumlu anlamda etkileyeceğini düşünüyorum. Halkların temel haklarının tanınmadığı, baskıcı, otoriter, faşist yönetimlerin egemen olmasından kaynaklı kaos-kriz, 100 yıldır bu topraklardan çıkmadı. Bu kaos-kriz yönetiminin halklara hiçbir şey vaat etmediğini, bundan sonra da vaat etmeyeceği ortaya çıkmış oldu. Suriye ölçeğinde görüldü. Dolayısıyla yapılması gereken şey şu; çok etnisiteli, çok kültürlü, çok dinli olan Suriye’nin tamamen kendi sosyolojik dokusuna uygun olarak yönetilmesidir. Denenmiş, başarılı olamamış, sürekli kaos, kriz, kan, ölüm getiren sistemde ısrar etmenin anlamı yok.

ROJAVA’DAKİ MODEL SURİYE’YE YAYILABİLİR

Rojava modeli, Suriye’nin tamamına da yayılabilir. Olması gereken de budur. Ertelediğiniz sürece Suriye daha büyük kaoslar ve krizler yaşamaktan kurtulamayacak. Dolayısıyla yapılması gereken bir an önce Kürt halkının birlikte ve Kürt halkıyla birlikte yaşayan -nitekim 13-14 yıllık mücadele sürecinde, direniş sürecinde sadece Kürtler değildi kuşkusuz. Evet, belki merkezinde Kürtler yer aldı ama Kürtler ile birlikte Arapların da olduğu, Alevlerin de olduğu, Dürzilerin de olduğu, Hristiyanların, Süryanilerin, Ermenilerin olduğu bir mücadele geleneğinden geliyoruz- halkların birlikte yaşamasına olanak sağlayacak, yasal ve anayasal zeminlerin de oluşturulması gerekiyor. Aksi taktirde aydınlık bir gelecek, maalesef Suriye’yi beklemeyecek. O nedenle Kürtlerin, nasıl bir Suriye, nasıl bir Rojava istediklerini ortaya koyması, kanaatimce dünya ölçeğinde kabul görecek, desteklenecek. Suriye yönetimi belki kısa vadede buna karşı reaksiyon gösterebilir ama başka da bir çözümün olmadığını söyleyebilirim. Kürtlerin ortaya koymuş olduğu model dışında şu an hiçbir alternatif model yok. Suriye yönetimine düşecek şey de bütün dünyanın kabul ettiği, meşru gördüğü bu taleplere kulak tıkamamasıdır.

GELECEĞE DAİR UMUDUMUZ GÜÇLÜDÜR

Son olarak siyasi çevrelere ve halka vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Halkımıza dönük herhangi bir mesaj vermeye gerek yok; halkımız bizden çok daha iyi değerlendiriyor bu süreci. Rojava’da yaşayan Kürtleri, Rojava’yı bir kez daha kutluyorum. Çok çok büyük bedeller ödendi. Kürtler sadece Rojava’da kendi halkı için değil aslında dünya adına karanlık bir zihniyete karşı Ortadoğu’yu, Suriye’yi cehenneme çevirmeye çalışan, karanlığı örmeye çalışan bir sisteme karşı dünyadaki bütün haklar adına mücadele etti ve bugün kazandı. Sayın Öcalan başta olmak üzere konferansın yapılmasına olanak sağlayan ve katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum. Tarihi bir ana tanıklık etmiş olmamız sebebiyle bütün halkımıza kutlu, hayırlı olsun. Geleceğe dair umudumuz güçlüdür.