Hasankeyf “Sular Altındaki Tarih” başlığıyla National Geographic’te

National Geographic dergisinin Kasım sayısında yayınlanan ‘Flooding History (Sular Altındaki Tarih)’ başlıklı makalede, Türk devletinin binlerce yıllık bir tarihi nasıl yok ettiğine yer veriliyor.

Yazar Suzy Hansen imzalı makalede, artık ekolojik dengeye verdiği zararlar nedeniyle barajların daha az tercih edilmesine rağmen neden bu denli yıkıcı sonuçları olan Ilısu ve benzeri barajlarda ısrar edildiğinin yanıtları aranıyor.

Ilısu Barajı’nda su toplanmaya başlamasıyla birlikte 300 kadar tarihi sit alanının ve onlarca yerleşim yerinin sular altında kalacağı belirtilen makalede, binlerce, kimi kuruluşlara göre on binlerce kişinin yerlerinden olacağına dikkat çekiliyor. Bunlar arasında birçok antik, Bizans ve sonrasında İslamiyet dönemine ait eserler olduğu hatırlatılıyor.

GAP KALKINMA VE BARIŞ GETİRMEDİ; TARIMSAL ALANLARI YOK ETTİ

Türkiye’nin barajlar üzerinden ekonomik kalkınma sağlama hedefine işaret eden Suzy Hansen, ekonomik ve sosyal olarak geri kalan Kürt bölgesinde barajların inşası için bu argümanın devletçe sıkça kullanıldığını ifade etti. Hansen, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında hidroelektrik santrallerinin kurulduğu baraj göllerinden yapılan sulamalar nedeniyle ‘kalkınacağı’ iddia edilen bölgede birçok tarımsal alanın tuzlu sular nedeniyle zarar gördüğüne vurgu yaptı.

Hansen National Geographic’teki yazılsında eski Çevre Bakanlığı danışmanlarından olan Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin gıda hakkından sorumlu özel raportörü Hilal Elver’in sözlerine de yer verdi. Yapılan onca baraja rağmen 2000’li yıllarda barajların en görünen hedeflerinin tutturulamadığına dikkat çeken Elver, suyun yanlış kullanıldığını ve bu projelerin ne kalkınma ne de barışı getirmediğinin altını çizdi. Elver, Kürdistan’da halen PKK ile çatışmaların sürdüğünü de hatırlattı.

Yazar Hansen, barajlardaki suların tuzlanması nedeniyle çok verimli tarım alanlarını harap ettiğini hatırlatırken, bitmiş olan 19 barajın 13’ünden elde edilen elektriğin de başka bölgelerde kullanıldığının altını çizdi.

GAP’IN EN YIKICI PROJESİ: ILISU

Ilısu Barajı projesinin tüm GAP barajları içerisinde en ‘yıkıcı’sı olduğunu vurgulayan Suzy Hansen, Dicle nehri üzerinde 250 millik bir alan boyunca tarihin ve ekolojik sistemin yok edildiğini ifade etti.

Hansen’in görüşlerini aldığı çevre mühendisi ve Hasankeyfi Yaşatma Girişimi sözcüsü Ercan Ayboğa’ya göre, en az 15 bin kişinin yerinden olacağı barajdan dolaylı olarak etkileneceklerin sayısı kat kat daha fazla olacak. Ayboğa’ya göre Hasankeyf ve Dicle nehri boyunca çevredeki onlarca yerleşim biriminde yaşayan 100 bine yakın kişi doğrudan barajdan etkilenecek. Ayboğa, barajın yereldeki halka hiçbir getirisi olmadığını ve sadece büyük şirketler ile büyük toprak sahiplerinin çıkar sağlayabileceğine dikkat çekti.

“SU IRAK VE SURİYE’YE KARŞI SİLAH OLARAK KULLANILIYOR”

National Geographic’teki makalede tüm bu zararlarına rağmen Türk devletinin bu barajda ısrar etmesinin en önemli nedenlerinden biri olarak da ‘su kaynaklarını elde tutma’ politikasının olduğu vurgulanıyor. Suzy Hansen, kısmen Hasankeyf’te yaşayan ve ‘Hasankeyf Matters’ adlı sitenin kurucusu olan ABD vatandaşı John Crofoot’un bu konudaki görüşlerine de yer vermiş.

Crofoot, Türkiye’nin suyu Suriye ve Irak’a karşı bir silah olarak kullanabileceğine vurgu yaparken, bunun bir baskı aracı olacağına işaret ediyor.

TÜRKİYE’NİN MANTIĞI: SUYU İSTEDİĞİM GİBİ KULLANIRIM

Suzy Hansen, bu teze örnek olarak da Haziran ayında Türkiye’nin Ilısu Barajı için su tutulmasına başlanması kararını gösterdi. İlkbaharda Irak’taki kuraklıklar nedeniyle Dicle’nin su seviyesinin düştüğü ve Bağdat hükümetinin Ilısu’da su toplanmasına karşı lobi çalışması yaptığı hatırlatılan yazıda, Türkiye’nin sonradan Irak’ın talebini kabul ettiği belirtildi. Yazıda, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi’nin “Komşularımızın ihtiyacını kendikimizden önde tuttuğumuzu bir kez daha gösterdik” yönündeki şantajvari sözleri de alıntılandı.

National Geographic’teki yazıyı kaleme alan Hansen, Türkiye’deki temel mantığın “Irak’ın petrolü var ama Türkiye’nin de suyu” şeklinde olduğunu ve bu suyla de ‘ne istenirse onun yapılacağı’ anlayışının olduğunu da yazdı.

Derginin 12 sayfa yer ayırdığı Ilısu ve Hasankeyf konulu yazıda, bölgede yaşayan halkın yaşadığı ve yaşayacağı sorunlara da dikkat çekildi. Ayrıca birkaçı hariç büyük çoğunlukla sulara gömülecek tarihi yerler de paylaşıldı.