ESP: Kobanê, Stanlingrad'tır, Madrid'tir, savunacağız
ESP: Kobanê, Stanlingrad'tır, Madrid'tir, savunacağız
ESP: Kobanê, Stanlingrad'tır, Madrid'tir, savunacağız
ESP'nin yeni Genel Başkanı Sultan Ulusoy, Kobanê direnişinin, Ortadoğu halklarının Stalingrad'ı ve Madrid'i olduğunun altını çizdi, tıpkı 1940'larda uluslararası tugaylar örneğinde olduğu gibi bir dayanışmanın gösterilmesi gerektiğini belirtti. Ulusoy, Batı kentlerinde yapılacak eylemlerin hedefinin ise AKP'nin IŞİD çetelerine verdiği desteği kesmeyi amaçlaması gerektiğini belirtti.
Kobanê halkı ve savunma gücü YPG, katliamcı IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı direnişi sürdürürken, direnişe destek de artıyor. Kürt halkının sınırda başlattığı eyleme katılmak için onlarca HDP üyesi, Suruç'a gitti. Yarın da İstanbul'dan yüzlerce kişinin yola çıkması bekleniyor.
Kobanê direnişi ile destek nasıl büyütülecek? Emekçi sol hareket sorumluluklarını yerine getirmeye hazır mı? Türkiye, IŞİD'e karşı girişimde bulunacak mı? Tampon bölgenin sonuçları ne olur?
ANF'nin sorularını, sınır eylemlerinde yer alan ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy yanıtladı.
IŞİD İLE YAPILAN PAZARLIKLAR HALKA AÇIKLANMALI
Öncelikle Türkiye'nin durumunu konuşmak istiyorum. Türkiye, ABD liderliğinde kurulan "uluslararası koalisyon"a askeri destek vermeyeceğini söyledi. Türkiye'nin IŞİD'e karşı politikasının belirleyeni nedir? Türkiye ne yapmak istiyor?
Türkiye’nin Ortadoğu planında iki ana unsur öne çıkıyor. Birincisi, ABD ile ilişkileri bağlamında oynayacağı rol. İkincisi Kürt sorunu. Denilebilir ki AKP hükümeti politikasını Kürt hareketinin kazanmaması üzerine kurmuştur. ABD planına da özellikle Suriye ve Rojava’ya müdahale olanağı yaratabileceği için sıcak bakıyor. IŞİD çetesiyle de bu bağlamda ilişki kuruyor. AKP’nin IŞİD’e karşı olduğu bir palavradan ibarettir. Bu anlamıyla geride kalan günlerde 40'a yakın ülke tarafından oluşturulan koalisyonda rehineleri bahane ederek yer almaması taktik bir hamleden ibarettir. Nitekim “rehine krizi” olarak tarif edilen durumun belirli bir aşamadan sonra çözülmesi tesadüf değildir. Burada ne tür pazarlıklar yapılmıştır? IŞİD’le yapılan pazarlıkların halkımıza açıklanması gerekir.
TAMPON BÖLGE KÜRDİSTAN'I İŞGAL ETME PLANIDIR
Son gelişmelerle birlikte tampon bölge tartışmaları gündeme getiriliyor. AKP hükümeti sınır geçişlerindeki rakamları bilinçli olarak fazla göstererek halkımızı tampon bölgenin sözüm ona zorunlu olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Keza bir diğer tartışma da hükümetin savaş tezkeresi çıkarması üzerinedir. Bütün bu tartışmaların bağlandığı tek bir hedef vardır, Rojava devrimini boğmak, Kürt hareketini yenilgiye uğratmak. Bilindiği üzere son 30 yılda ne zaman tampon bölge tartışması gündeme gelse bunun ucu PKK’nin ezilmesi hedefine dayanır. Bugün de böyledir. Tampon bölge tartışmaları gerçekte Kürdistan’ı işgal hayalinden öte bir anlam taşımıyor. AKP ayrıca bölgede bir güç olmaya da çalışıyor. Pazar ve hegemonya oluşturma planlarını da ekleyebiliriz.
Türkiye'nin IŞİD'e karşı mücadele etmemesinin gerekçesi olarak, konsolosluk çalışanlarının durumunu gösteriyordu. Çalışanların Türkiye'ye teslim edilmesi ile bu durum ortadan kalktı. Türkiye'nin bundan sonraki politikası ne olur sizce?
Türkiye bugüne kadar kara harekatını dillendirmiyordu. Şu aşamadan sonra kara harekatının gündeme gelmesi söz konusu olabilir. Bunu istediği ortada. Savaş tezkeresi tartışmaları bu isteğin bir göstergesi. Bir diğeri de, şimdiye kadar IŞİD'le ilişkisinin hep üzerini örtmeye çalıştı. Fakat şu çok açık; trenlerle IŞİD'e askeri yardımlar gidiyor. Yaralı IŞİD'liler Türkiye'de tedavi ediliyor. Türkiye'nin değişik yerlerinden IŞİD'e eleman gönderilmesinin olanaklarını sağlayan da AKP. Aslında şu ana kadar sürdürdüğü iki yüzlü politikayı aynı şekilde devam ettireceğini düşünmek gerekiyor. Fakat diğer yandan ABD planlarına da belirli noktalarda angaje olmak zorunda da.
Partinizin 'bölgesel devrim' fikri var. Bu perspektiften bakıldığında Ortadoğu'daki gelişmeler neyi gösteriyor?
Kobanê'ye yönelik saldırıların amacı; Amaç Kobanê’yi düşürmek ve böylelikle Batı Kürdistan’ı fiilen bölmek. Eğer emperyalistlerin bölgedeki planları hayata geçer ve Kobanê düşerse bunun sonuçlarının Şengal’den kat be kat ağır olacağı açıktır. Kobanê’nin savunulması bunun için çok önemlidir. Aslında Kürdistan'ın Stanligrad'ıdır. Partimizin de tarif ettiği gibi Kobane'yi bugün dönemin Madrid ve Stalingrad'ı ile eşdeğer görüyoruz. Kobane düşerse bölge açısından sonuçları çok ağır olur.
KOBANE HALKININ DESTANSI DİRENİŞİNDEN ÖĞRENMELİYİZ
Neden Stanlingrad ve Madrid benzetmesi yapıyorsunuz?
Partimiz ESP’nin Kobanê’yi 2014’ün Madridi, Stalingrad’ı olarak tanımlaması boşuna değildir. Nasıl ki 1936-1939’da antifaşistler Madrid’i savunmak için enternasyonal tugaylar oluşturup faşizme karşı non pasaran şiarını dalga dalga yaymayı başardılarsa ve nasıl ki 1943’te Stalingrad’ı savunmak sosyalist anavatanı savunmakla eşdeğer olduysa bugün Kobanê’yi savunmak da Rojava devrimini, bölge devrimini savunmakla eşdeğerdir. Adeta çıplak bedenleriyle katliamcı çetelere karşı savaşan Kobanê halkının destansı direnişinden öğrenecek çok şey var. Bu vesileyle Kobane’de ölümüne çarpışarak IŞİD çetelerine geçit vermeyen tüm kuvvetleri saygıyla selamlamak isterim.
Kobanê kuşatmasını kırmak için ne yapılabilir?
Katliamdan kurtulan halklarımıza evlerimizi açmak, kıt olanaklarımızı paylaşmak, her türlü maddi destek sağlamak vb anlamlıdır elbette. Fakat Kobanê’ye dönük saldırıların yoğunluğu, şiddeti bu tip desteklerle bertaraf edilemeyecek düzeydedir. Kobanê halkı ölümüne direniyor, Kürdistan’ın dört parçası ayakta. Halkımız sınıra yürüyor, değişik eylemlerle saldırıları protesto ediyor. Bu koşullarda sosyalistlere, ilerici, devrimci güçlere düşen, politik hamlelerini Rojava devrimini savunma ihtiyacına bağlı olarak oluşturmaktır. Her yerde dayanışma eylemleri yapmak, böylelikle halk baskısı yoluyla AKP’nin elini kolunu bağlamak, IŞİD’e giden trenleri engellemek, Kobene halkının direnişini Türkiye’de ve uluslararası alanda duyurmak, kullanılacak yöntemlerden bazılarıdır. Açıkçası herkese görev düşüyor. Örneğin sağlık ekiplerine, mühendislere ve değişik meslek gruplarının da yapacağı çok şey var. Yeter ki direnişe omuz verme bilinciyle hareket edilsin. Bütün bunların da ötesinde sosyalistlerden, ilerici güçlerden oluşan anti faşist enternasyonal tugaylar oluşturarak Kobanê halkının direnişinde fiilen yer almak bir hayalin ötesinde gerçek kılınabilir bir çağrıya neden dönüşmesin? Bu bir hayal olmanın ötesinde bir gerçeğe dönebilecek bir durum.
Neden olmasın, dediniz. Kobanê, Temmuz ayından bu yana yoğun bir kuşatma ve saldırı altında. Öncesi de var tabi ki. Batı'daki emekçi sol hareket Rojava devrimini anladı mı? Devrimin ihtiyaçlarını karşılayacak bir tutum geliştirebildi mi?
Maalesef devrimin tam olarak anlaşıldığından söz edemeyiz. Genel olarak geride kalan yıllarda da Kuzey Kürdistan devrimini anlamayan bir devrimcilik vardı. Daha yakın tarihte de bütün olarak Rojava'daki gelişmelerin bütün olarak anlaşıldığını söylemek güç. Fakat bununla birlikte bir değişimden de söz etmek mümkün. Devrimi anlamamaktan da öte dün sosyal şoven çizgide diyebileceğimiz kesimler, bugün örneğin Rojava devrimi, daha özelde Kobanê kantonuna saldırı söz konusu olduğunda, Ezidi Kürtlere yönelik saldırı söz konusu olduğunda nispeten daha olumlu bir pozisyondalar. Kobanê konusunda açıklamalarda bulunuyorlar, eylemlere katılıyor. HDP'nin çağrısıyla gerçekleşen eylemlerde yer aldıklarını görüyoruz. Bu sevindirici bir gelişmedir ve ilerlemedir.
EYLEMLİ DAYANIŞMA ŞART
Kobanê'ye yönelik kuşatmayı kırmak için neler yapılması gerektiğini söylediniz. Batı'da işçi ve emekçilerin bu devrimi anlaması ve katılması, desteklemesi için partiniz ne yapacak?
Partimiz bulunduğu her yerde değişik dayanışma eylemleri gerçekleştiriyor. Bunu hem ESP olarak hem de bileşeni olduğumuz HDP olarak yapıyor. Kitlesel dayanışma eylemleri ile AKP'yi köşeye sıkıştırma hedefi gütmek gerekir. AKP'nin iki yüzlü politikalarını açığa çıkartan ve IŞİD çetelerine verdiği desteği kesmeyi amaçlayan bir politik hattan yürümek gerekiyor. Ayrıca Kobanê halkının uluslararası alanda da sesi solu olan bir çalışma yürütülmeli. Partimiz bu hatta yürümeye devam edecek. Ayrıca, HDP dışındaki diğer siyasi güçlerle yapılabilecek ne varsa yapmamız gerekiyor. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim'in dediği gibi, kim ne yapacaksa, şimdi yapmalı. Böyle bir temel düsturdan hareket edilmeli. Çünkü sözün bittiği ve artık eylemin çok zorunlu olduğu bir dönemdeyiz. Bir dayanışma gösterilecekse mutlaka eylemle bir dayanışma gösterilmesinin zorunlu olduğu bir aşamadayız.