‘Örgütlü mücadele komployu sonlandırır’

YJA Star Komuta Konseyi Üyesi Hezil Özgür, örgütlü mücadele her alanda geliştirilirse komplocu yaklaşımların sonunu getirebileceğini söyledi.

Komploya karşı mücadelenin yükseltilerek sürdürülmesinin önemine işaret eden YJA Star Komuta Konseyi Üyesi Hezil Özgür,  kendisine devrimciyim, demokratım, ahlaki ve politik bir insanım diyen herkesin bu mücadele içerisinde yerini alması gerektiğini vurguladı.

YJA Star Komuta Konseyi Üyesi Hezil Özgür, Uluslararası Komplo’nun 25. yıl dönümü vesilesiyle ANF’nin sorularını yanıtladı. 

Devletlerin komplocu karakterinin kökeninde ne var?

Komplo, bir kişiye ya da bir kuruma karşı topluca alınan gizli karar, plan ya da tuzak anlamına gelir. Komploculuk ise toplumsal olaylarda olağan süreçlerin dışında sadece aleyhteki güçlerin değil, yakın olan güçlerin de bilinçli ya da gafletlerinden dolayı birleşerek hedef aldıkları kişi veya halk gücünü darbeyle düşürmedir. Komplo, hiyerarşik devletçi sistemin gelişimiyle iktidar olmada en çok başvurulan yöntemdir, ahlaki çöküntünün işaretidir, egemenlikli sistemin karakteridir. Komplo, ihanet ve darbelerle iç içe yürütülür. Sınıflı uygarlık tarihini, komplolar tarihi olarak tanımlayabiliriz. Neolitik süreçte tanrıça sistemine karşı birleşen güçlü avcı erkek, şaman ve yaşlı tecrübeli bilgenin ittifakından oluşan güç, ilk komplocu ve darbeci güçtür. Böylelikle insanlık tarihinde bir terse gidiş süreci başlatılmış, hiyerarşi ve devletler komplolarla kurulmuştur. Bu sistemin ardılları bunu daha da yetkinleştirerek geliştirmiştir. Günümüzde komplosuz devlet ve iktidarı düşünmek mümkün değildir.

Bu bağlamda sömürgeci Türk faşizminin Kürtlere dönük komplocu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Komploda en yetkin egemen güç Türk egemenleridir. Türk egemenlerinin tarihi tam bir komplo tarihidir. Osmanlılarda kardeş katli de bu zihniyetin sonucudur, padişahların büyük çoğunluğu iktidar savaşında komplo yöntemleriyle hayatlarını kaybetmiştir. TC’de kuruluşu ve sonraki süreçte iktidar savaşlarında başvurulan en temel yöntem komplodur. Karadeniz’de Türkiye sosyalist hareketinin önderi Mustafa Suphi ve arkadaşları aynı yöntemle katledilmiştir. Çerkes Ethem’e komplo yapılmıştır. Savaş döneminin birçok komutanına ve özellikle sol sosyalist ve muhalif hareketlere karşı bu yöntemi uygulamışlardır. 

Komploya en fazla maruz kalan halkların başında Kürtler gelmektedir. Bunda Kürt halkının durumu kadar, dışarıdan dayatmalar da etkilidir. Kürt sorununda yaşanılan komplolarda Kürt halkının ve hareketlerinin kendi içlerinde birliği geliştirmemelerinin etkileri olsa da çoğu dış kaynaklıdır. Kurdistan’da geliştirilen halk hareketlerinin hepsi geliştirilen komplolarla hezimete uğratılmıştır. Egemen güçlerin PKK’ye karşı mücadelesi, komploları yetkinleştirme mücadelesidir. İdeolojik gurup aşamasında içine ajan sızdırıp erken eylemliliğe çekerek kontrol altına alarak ezme girişimi, onun somut ifadesidir. Bunları yaparken de komplonun karakterinde olan ahlaksızlığı alabildiğine kullanmışlardır. Kürt Halk Önderliği ve PKK öncü kadrolarına dönük komplolar hep devam etmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi, geliştirdiği mücadelede en ufak bir adım attığında her ülkede yasalara, politik esaslara hatta savaş kurallarına göre değil, karanlıkta geliştirilen planlarla bir takip başlatılır. Hiçbir insanlık değerlerine sığmayan yöntemlerle imha, ezme, korkutma, teslim alma, işkence, sahte yaşam dayatma, moral değerleriyle oynama, vb. tüm yollar denenerek tasfiye edilmeye çalışılır. Normal bir savaş mantığı bile geçerli değildir. Komploculuk, kirli ve özel savaştan daha ağır, bunların zirveye çıkmasıdır.

PKK’nin çıkışıyla beraber Kürt halkının komploya karşı duruşu nasıl?

PKK tarihi, komplolara karşı geliştirilen insan olma, özüne dönme, köklerine sahip çıkma, kadın özgürlüğünü geliştirme, umudu yeşertme, ahlaki ve politik toplumu oluşturma mücadelesinin tarihidir. Partinin kuruluşundan itibaren başta TC olmak üzere devletler arası güçler tarafından geliştirilen PKK’yi bitirme hareketlerinin hepsi komploları barındırmıştır. Her zaman direniş çizgisi geliştirilerek bu komplolar boşa çıkartılmış ve direniş çizgisi hakim kılınarak kurtuluş ve mücadele umudu olunmuştur. 

Bu anlamda 6 Mayıs 1996’da Önderliğe yönelik Türkiye, İsrail, Suriye istihbaratları ve iş birlikçiler eliyle komplodan bahsetmek istiyorum. Bu bölgesel bir komploydu ama devletler arası komplonun işaretiydi. Geliştirilen komplo, tarihi olarak Deniz Gezmişlerin katledildiği bir halkın direniş umutlarının yok edilmeye çalışıldığı bir güne denk getirilerek Kürt halkının direniş ruhunu kırmayı hedeflemişti. Önderlik bu suikast girişiminden sonra düşmanın neden gerillayı dikkate almayarak direkt Önderliğe yöneldiği yönünde değerlendirmeler yaparak gerillayı sert eleştirmişti. “Sizi atlayıp bana gelmişlerse siz ölmüşsünüz demektir” temelinde eleştiriyordu. Bu planlama çok kapsamlı devletler arası bir hazırlık ittifakı temelinde geliştirildiği gibi, yalnız PKK Önderliğini ve karargahı hedeflemiyor, Önderliğin geliştirdiği alternatif sistem arayışı hedefleniyordu. Zîlan (Zeynep Kınacı) arkadaşın 30 Haziran’da Dersim’de geliştirdiği eylem, komplocu güçlere büyük ve anlamlı bir cevap olmuştur. Aynı zamanda gerilla mücadelesi içerisinde yaşanılan taktik tıkanıklığa da çözüm gücü geliştirmiştir. “Yaşamı uğrunda ölecek kadar seven” Apocu direnişçiliğinin ardılı olan Zîlan arkadaş da direniş bayrağını daha da yükselterek tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır. TC’nin yaşadığı büyük hezimet sonucunda emperyalist güçler 9 Ekim sürecinde bir kez daha Önderliği hedef alan komplo hareketi geliştirilmiştir. Bu komplo hareketi, sadece TC tarafından değil, 30’u aşkın devlet tarafından Önderliğin imhasını hedef alarak sisteme alternatif olabilecek PKK gücüne ve Önderlik ideolojisine karşı geliştirilmek istenmiştir.

Uluslararası Komplo’ya giden süreci hatırlatabilir misiniz?

NATO Genel Sekreteri’nin 1998’de Önderliği ve Özgürlük Hareketi’ni hedefleyen açıklaması ve TC generallerinden Atilla Ateş’in Eylül ayında Hatay’da yaptığı açıklamayla komplo başlatıldı. TC ordusu, Suriye sınırına yığınak yaparak Suriye’yi tehdit etmeye başladı. ABD, savaş gemilerini tatbikat adı altında İskenderun’a getirerek gemilerdeki füzelerini Önderliğin bulunduğu yere; Suriye’nin stratejik önemi olan siyasi, askeri ve ekonomik merkezlerine kilitledi. İsrail, Golan tepelerindeki yığınağını arttırdı. NATO’nun ilgili karargahı, kırmızı alarm konumuna geçti. Bu gelişmelerin hepsi, Önderliği Suriye’den çıkarma amaçlı olarak ortaya çıkmıştı. Durum hızla bir savaşa doğru ilerliyordu. Önderlik, Suriye’yi daha fazla zorlamamak için alandan çıkmaya karar verdi. 

Önderlik, o günlere ilişkin, “İki yol vardı önümde; ya dağa gerillaya gidecektim ya da Avrupa’ya çıkacaktım. İkisinin de imkanı vardı, ikisinin de belirgin olmayan riskli yönleri vardı’’ demişti. Yunanistan ve Rusya’dan gelen davetler sonucu Kürt sorununu demokratik yöntem ve uluslararası güçlerle çözmek için yönünü Avrupa’ya çevirdi. Önderlik, 9 Ekim komplosunun başlamasından birkaç gün sonra “Ankara’dan çıktık partileştik, Ortadoğu’ya açıldık ordulaştık, dünyayı açılıp devletleşeceğiz’’ açıklamasıyla planlamalarını dünya kamuoyuna duyurmuştu. 

Bu komplo, asıl olarak İngiltere tarafından planlandı, ABD tarafından yürütüldü, İsrail devleti de istihbarat ve teknik anlamda destek verdi, diğer Avrupa devletleri ise göz yumarak ya da sessiz kalarak buna ön açıcı oldu. Rusya, Yunanistan ve Kenya ise komplo içerisinde uygulayıcı güçler olarak yerlerini almıştı. Başûr'daki işbirlikçi güçler de komplonun aktif başlatıcıları ve uygulayıcıları olmuştu. Komplonun başlangıcı, Güneyli güçlerin de katıldığı Eylül 98’deki Washington Antlaşması’dır. Toplam 30’un üzerinde devlet bu komplo da yerini almıştır, bu komplonun devletler arası olması buradan kaynağını almaktadır.

Kürt meselesi söz konusu olunca devletlerin hegemonik çıkarlarını öncelediği bilinen bir gerçek fakat Yunanistan’ın tutumunda açığa çıktığı gibi Türkiye’yle tarihsel çelişkileri olan yapılanmaların da komploya dahil olduğunu gördük. Neden böyle oldu?

Önderlik şahsında Kürtlere dayatılan komplo, tüm komploların sembolüdür. ‘Yetersiz yoldaşlık ve sahte dost’ yaklaşımları bu komplonun gelişmesine sebep olmuştur. Yıllardır Türkiye düşman olduğunu dile getiren Yunanistan, Meclis kararıyla Önderliği davet etmesine rağmen Önderliğe sahip çıkmayarak Türkiye ile iş birliği yaptı. Dönemin yunustan Başbakanı’nın “devletlerin vicdanı yoktur, çıkarı vardır’’ açıklaması, komplo gerçeğinin diğer bir yüzüdür. Yunanistan çıkarları uğruna Önderliğe ve Kürt halkına düşmanlığı tercih etmiştir. 

Bu komplonun diğer ayağını yetersiz yoldaşlık oluşturur. Önderliğe gereken desteği vermeyerek, tamamlamayarak, düşman karşısında yalnız ve tek bırakmaktır.

Komplo sürecinde ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla fedai çizgide Önderliği sahiplenen bir gerçeklik açığa çıktı. Bu eylem çizgisi nasıl anlaşılmalı?

Devletler arası komplo sürecinin Hareketimizce karşılanma biçiminin bir yönü, yetersizlik yoldaşlıktır; diğer yönü de fedailiktir. Bu komplo sürecini bütün benliğiyle hisseden Halit Oral yoldaş, Elbistan Cezaevi’nde “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla; Midyat Cezaevi’nde Rotinda (Aynur Artan) yoldaş aynı şiarla bedenini ateşe verdi. Daha öncede Sema Yüce ve Fikri Baygeldi yoldaşlar tasfiyeci yaklaşımlara karşı Önderliği sahiplenen eylemler yapmıştı. Böylece komploya karşı mücadelenin şiarı ve çizgisi oluşmuş oldu. İki yıl içerisinde içlerinde Rojbin, Berwar, Binevş, Tayhan, Jihat, Şehristan, Berbang gibi arkadaşların da yer aldığı, yurtsever halkın da olduğu 162 fedai eylem “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla gerçekleştirildi. Bu eylemliliklerle Önderliğin etrafında ateşten bir çember oluşturuluyor. 

İnsanlık tarihinde bu tarz bir eylemlilik sürecinde bir ilk yaşanılıyor. Bu eylemlilikler hem büyük bir moral gücü oluşturuyor hem de Önderliğin savunmasını geliştiriyor. Komplonun yürütücü gücü ABD’nin Dışişleri Başkanı, geliştirilen eylemler ve halkın sahiplenmesi karşısında “biz bu kadarını beklemiyorduk’’ demek zorunda kalmıştır. Halkın geliştirdiği eylemlilikler sonucunda ABD ve İsrail birçok yerdeki elçiliklerini kapatmak zorunda kalmıştır. Komplo karşısında yurtsever Kürt halkının, dört parçada ve bulundukları yerlerde geliştirdikleri serhildanlar ve parti kadrolarının fedai eylemleri komployu bir nebze boşa çıkartsa da asıl komployu boşa çıkartan Önderliğin İmralı zindanında geliştirdiği emsalsiz direniştir. İmralı süreciyle birlikte klasik bir yaklaşım beklenirken Önderlik geliştirdiği “üçüncü doğuş”la birlikte stratejik değişim ve dönüşüm sürecini başlatmıştır. Kürt halkı ve Türkiye halkları arasında kördüğüm tarzında gelişebilecek savaş sürecinin önünü alarak, demokratik modernite sürecini savunmalarla geliştirip paradigmasal bir açılım sürecini başlatmıştır. Demokratik modernite paradigmasının üç ayağını; demokrasi, ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum olarak belirlemiştir. Bu paradigmaya sistem karşıtı bütün güç ve hareketlerin sahip çıkması gerekmektedir. Önderliğin geliştirdiği paradigma, kapitalist modernitenin yaşadığı krizden toplumu çıkarabilecek ve başta Ortadoğu halkları olmak üzere bütün dünya halklarının demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma çerçevesinde eşit, özgür, halkların kardeşliği temelinde bir yaşamı geliştirmelerini sağlayacaktır.

Buna rağmen komplo daha da derinleştirilerek sürdürülüyor. Özellikle Medya Savunma Alanları başta olmak üzere gerillaya dönük saldırıların komployla ilişkisini nasıl kuruyorsunuz?

Önderlik yaşanılan sorunların barışla çözümlenmesi için birçok girişimde bulunarak, İmralı’da görüşmeler geliştirerek halka ve partiye dönük çağrılarda bulunmuş, ateşkes süreçleri ilan etmiştir. TC ve onun iş birlikçi güçleri, Önderliğin sorunun çözümüne dönük bütün çağrılarına rağmen komplo yaklaşımlarını derinleştirerek devam ettirmiştir. Son süreçte Medya Savunma Alanlarında gelişen ve hiçbir savaş kuralını tanımayan savaş da bunun sonucudur. TC, İmralı’da geliştirdiği tecrit sürecini gün geçtikçe daha fazla ağırlaştırarak, bizi bu tecrit koşullarına alıştırmaya çalışmıştır. Önderlikle iki yıldan fazla bir süredir görüşme gerçekleştirilmemiş, Önderliğin sağlık durumu ve yaşamı hakkında halkın ve partinin yaşadığı kaygılar doruk noktasına ulaşmıştır. Bununla birlikte halk ve demokratik basın çalışmaları üzerindeki baskılar arttırılmıştır. Gerillayı tasfiye etme planlamaları çerçevesinde hem Kuzey Kurdistan’da geliştirilen yüzlerce operasyon hem de başta Zap, Avaşîn ve Metîna olmak üzere Medya Savunma Alanları’nda termobarik silahlar ve kimyasallarla yürütülen bir savaş var. Bunların hepsi devletler arası geliştirilen komplonun devamıdır. 

Komploya karşı mücadele artırılarak devam ettirilmelidir. Kendisine devrimciyim, demokratım, ahlaki ve politik bir insanım diyen herkesin bu mücadele içerisinde yerini alması gerekiyor. Örgütlü bir mücadele her alanda geliştirilirse komplocu yaklaşımların sonu getirilebilir.